“Korkaklar köle olur, cesurlar efendi!…”
10 Mayıs 2018 - Yeni Şafak
Trump ve ABD çıkar çevrelerinin son İran kararından sonra, 24 Haziran seçimi daha da büyük önem kazandı… Bu sefer sadece Türkiye’yi geleceğe taşıyacak siyasî erk konusunda karar verilmeyecek… Sadece eski ve demode sisteme mi, yoksa yeni ve çağdaş yapılanmaya mı gidileceği konusunda da karar verilmeyecek… Bu sefer aynı anda Türkiye’yi karanlık dehlizlerden kimin geçirebileceği belirlenecek…
Trump ABD’sinin içinde bulunduğumuz bölgeyi kan gölüne çevirmek üzere attıkları adımların ülkemizden içeri girmesini engelleyecek irade, cesaret ve erdeme kimin olup olmadığına da karar vereceğiz 24 Haziran’da…
AK Parti’nin seçim stratejisinin omur iliğini oluşturacağı belirtilen ve hayli entelektüel bir seviyeyi tutturmuş olduğu görülen o üç kavramın, siyasi iletişim boyutunda iyice açılmasının gerekliliğini sık sık vurgulamaktayız: Erdem, irade ve cesaret…
Genelde neyin olmayacağını söyleyip neyin olabileceğine dikkat çekme konusunda pek bir çekingen davranan siyasi iletişim uzmanlarından biraz olsun ayrılarak, okurların ve siyasilerin hoşgörüsüne sığınarak, ne olması gerektiğine de değinmek istiyorum…
“Durmak yok yola devam!” Ya da “Beraber ıslandık yağan yağmurda…” ya da “3 Y: Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele”, “Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet” vb. gibi son derece sağlam ve güçlü sloganlar ve üst düzey tutarlı vaat anlayışıyla bugüne kadar gelmiş olan AK Parti’nin bugün o üçlü kavram bütünlüğünün altını “Türkiye vAKti”, “Gel birlikte olsun” gibi vaat içeriği diğerlerine oranla çok daha ‘soft’ (hafif) kaçan bir sloganla kampanya yürütecek olmasını anlamakta zorluk çektiğimi belirtmeliyim…
Peki ne olabilirdi. Şunlar olabilirdi mesela:
Türkiye karar verecek: “Ya insanca yaşama, ya da kapı kulluğu”…
Türkiye karar verecek: “Ya gelecek, ya geçmiş”…
Türkiye karar verecek: “Ya inanç ve güven, ya da eziklik”…
Türkiye karar verecek: “Ya güç, ya da zayıflık”…
Türkiye karar verecek: “Ya refah, ya da kuyruklar”…
Türkiye karar verecek: “Ya bağımsızlık, ya da esaret”…
Türkiye karar verecek: “Ya cesaret ya da korkaklık”…
Türkiye karar verecek: “Ya devlet başa ya da kuzgun leşe”…
Seçmene, neye karar verilmesi gerektiği, çok daha uyarıcı bir yaklaşımla hatırlatılacaksa, 24 Haziran’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin 5’inci kırılma noktası olacağı, bu kırılmanın ya ileriye doğru ya da geriye doğru gidişi tetikleyeceği söylenebilir…
Birinci Kırılma 1923 Cumhuriyetin ilanıydı, İkinci Kırılma 1950 çok partili döneme geçiş, Üçüncü Kırılma 1983 Liberal özgürlüklerin şahlanışı, Dördüncü Kırılma 2002 Anadolu sermayesinin yükselişi ve özgürlükler döneminin başlayışı, Beşinci Kırılma ise 24 Haziran 2018 Bürokratik Oligarşi ve Türkiye’nin gelişmesinin önündeki tüm engellerin kaldırılması…
İşte bu nedenle yukarıdaki hususlar konusunda bir karar vermek durumunda kalacağız…
Bu kararı etkileyecek en önemli siyasî güç tabii ki Sayın Cumhurbaşkanımızın ve kendisinin en önemli özelliklerinden biri olan cesaretinden ders alacak kadroların yürüteceği cesur kampanyalardır… Ne demiş Platon: “Korkaklar köle olur, cesurlar efendi!”…
Nerede gösterilmeli o cesaret? Mesela, Sayın Cumhurbaşkanımızın yükünü, bagajlarını sırtından alabilmekte… Mesela, milletvekili mülâkatlarında eskinin tekrarından değil, Cumhurbaşkanının çizdiği yoldan koşacak genç, dinamik ve ileri görüşlü, millî ve yerli adaylardan yana tercih kullanmakta… Mesela, ülkemizin gurur kaynağı, yerkürede rekabet avantajı Yeni Havalimanı’mızın ‘adını’ ortaya koyarken, hem tüm ülkeyi hem de tüm dünyayı kucaklayacak bir isim bulma konusunda sergilenecek cesaretten ödün verilememesinde.
Ben olsam, AK Parti manifestosunun (manifesto yerine, “Erdem İrade Cesaret Belgesi” derdim) belkemiğini oluşturduğu ifade edilen o üç güçlü kavramı, iletişim boyutunda böyle bir akıl yürütmeyle açar ve o
Trump ABD’sinin içinde bulunduğumuz bölgeyi kan gölüne çevirmek üzere attıkları adımların ülkemizden içeri girmesini engelleyecek irade, cesaret ve erdeme kimin olup olmadığına da karar vereceğiz 24 Haziran’da…
AK Parti’nin seçim stratejisinin omur iliğini oluşturacağı belirtilen ve hayli entelektüel bir seviyeyi tutturmuş olduğu görülen o üç kavramın, siyasi iletişim boyutunda iyice açılmasının gerekliliğini sık sık vurgulamaktayız: Erdem, irade ve cesaret…
Genelde neyin olmayacağını söyleyip neyin olabileceğine dikkat çekme konusunda pek bir çekingen davranan siyasi iletişim uzmanlarından biraz olsun ayrılarak, okurların ve siyasilerin hoşgörüsüne sığınarak, ne olması gerektiğine de değinmek istiyorum…
“Durmak yok yola devam!” Ya da “Beraber ıslandık yağan yağmurda…” ya da “3 Y: Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele”, “Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet” vb. gibi son derece sağlam ve güçlü sloganlar ve üst düzey tutarlı vaat anlayışıyla bugüne kadar gelmiş olan AK Parti’nin bugün o üçlü kavram bütünlüğünün altını “Türkiye vAKti”, “Gel birlikte olsun” gibi vaat içeriği diğerlerine oranla çok daha ‘soft’ (hafif) kaçan bir sloganla kampanya yürütecek olmasını anlamakta zorluk çektiğimi belirtmeliyim…
Peki ne olabilirdi. Şunlar olabilirdi mesela:
Türkiye karar verecek: “Ya insanca yaşama, ya da kapı kulluğu”…
Türkiye karar verecek: “Ya gelecek, ya geçmiş”…
Türkiye karar verecek: “Ya inanç ve güven, ya da eziklik”…
Türkiye karar verecek: “Ya güç, ya da zayıflık”…
Türkiye karar verecek: “Ya refah, ya da kuyruklar”…
Türkiye karar verecek: “Ya bağımsızlık, ya da esaret”…
Türkiye karar verecek: “Ya cesaret ya da korkaklık”…
Türkiye karar verecek: “Ya devlet başa ya da kuzgun leşe”…
Seçmene, neye karar verilmesi gerektiği, çok daha uyarıcı bir yaklaşımla hatırlatılacaksa, 24 Haziran’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin 5’inci kırılma noktası olacağı, bu kırılmanın ya ileriye doğru ya da geriye doğru gidişi tetikleyeceği söylenebilir…
Birinci Kırılma 1923 Cumhuriyetin ilanıydı, İkinci Kırılma 1950 çok partili döneme geçiş, Üçüncü Kırılma 1983 Liberal özgürlüklerin şahlanışı, Dördüncü Kırılma 2002 Anadolu sermayesinin yükselişi ve özgürlükler döneminin başlayışı, Beşinci Kırılma ise 24 Haziran 2018 Bürokratik Oligarşi ve Türkiye’nin gelişmesinin önündeki tüm engellerin kaldırılması…
İşte bu nedenle yukarıdaki hususlar konusunda bir karar vermek durumunda kalacağız…
Bu kararı etkileyecek en önemli siyasî güç tabii ki Sayın Cumhurbaşkanımızın ve kendisinin en önemli özelliklerinden biri olan cesaretinden ders alacak kadroların yürüteceği cesur kampanyalardır… Ne demiş Platon: “Korkaklar köle olur, cesurlar efendi!”…
Nerede gösterilmeli o cesaret? Mesela, Sayın Cumhurbaşkanımızın yükünü, bagajlarını sırtından alabilmekte… Mesela, milletvekili mülâkatlarında eskinin tekrarından değil, Cumhurbaşkanının çizdiği yoldan koşacak genç, dinamik ve ileri görüşlü, millî ve yerli adaylardan yana tercih kullanmakta… Mesela, ülkemizin gurur kaynağı, yerkürede rekabet avantajı Yeni Havalimanı’mızın ‘adını’ ortaya koyarken, hem tüm ülkeyi hem de tüm dünyayı kucaklayacak bir isim bulma konusunda sergilenecek cesaretten ödün verilememesinde.
Ben olsam, AK Parti manifestosunun (manifesto yerine, “Erdem İrade Cesaret Belgesi” derdim) belkemiğini oluşturduğu ifade edilen o üç güçlü kavramı, iletişim boyutunda böyle bir akıl yürütmeyle açar ve o