“Korkma”
22 ağustos 2023 yeni şafak
Bir dostumuz bize, dünyada TED Talks adıyla bilinen, bizde de, TEDX olarak yerel ölçekte düzenlenen konuşmalardan birini göndermiş. Ian Bremmer adlı Amerikalı siyaset bilimci, 14 Haziran günü yaptığı konuşmada Dünya Düzeni (World Order) konusunu ele almış. TED’de Simon Sinek, Slavoj Žižek gibi mevcut düzeni tartışan, ezber bozan düşünce insanlarını izleme fırsatı bulduğumuz gibi, küresel emperyalizmin kültür ve siyaset tezlerini dünyaya yayan elemanların da konuşmalarına sık sık rastlanır.
Bu bağlamda, Ian Bremmer’ın konuşmasındaki Amerika tahlillerini de belli bir ihtiyatla izlemekte yarar var (https://www.youtube.com/watch?v=uiUPD-z9DTg). Bremmer özetle diyor ki:
“Gelecek on yılda tek kutuplu, iki kutuplu veya çok kutuplu bir dünya yerine herkesi etkileyen ve tüm bu kutupların birleşimi olan 3 farklı düzen olacak. Bu üç düzen şöyle sıralanabilir:
Küresel Ekonomik Düzene baktığımızda ise tek veya iki kutupludan ziyade çok kutuplu bir düzenden bahsedebiliyoruz. Amerika hala küresel ekonominin en güçlü ve büyük ayaklarından birisi ancak karşısında gelişen Asya pazarı; Çin ve Hindistan’ın yükselişi, Avrupa’nın bu iki kutbu dengeleyen pazar misyonu tek veya çift kutuplu rekabeti rafa kaldırıyor ve gelecekte de bu şekilde devam edecek gibi görünüyor. Amerika askeri gücünü bu devletlerin ekonomilerini yönetmede kullanamıyor.
Sonuncu olarak, diğerlerinden ayrılan en ilginç ve öngörülemez düzen ise Dijital Düzendir. Devletler tarafından değil teknoloji şirketleri tarafından yönetilen Dijital Düzen, güç savaşlarında kritik rol oynuyor. Ukrayna – Rusya savaşında askeri desteğin yanında Zelensky’e sağlanan iletişim desteği olmasa birkaç hafta içinde ordusunun düşmesi gerekirdi. Devlet adamlarına sosyal medya ve dijital ortam üzerinden sansür uygulanabilen bir devirden bahsediyoruz. Trump’a Twitter’da sansür getirilmesini ve seçim zamanı seçmen kitlesinin Facebook üzerinden nasıl manipüle edildiğini hatırlarsınız. Yanlış bilgi ve komplo teorilerinin inanılmaz biçimde dakikalar içinde yayılabildiği bir zamanı yaşıyoruz.
Önceden otoriteye boğun eğerken, şu an algoritmayı sorguluyoruz, hatta sorgulamak zorundayız. Dijital düzeni tanımlarken kullanacağımız güç tanımıysa Tekno Kutup oluyor bu halde. ABD, Berlin Duvar’ı yıkıldığından beri, kimi zaman ikiyüzlü veya başarısız olsa da, demokrasinin bir numaralı sarsılmaz işaretçisiydi. Bugünse demokrasiyi yok eden araçları üreten bir numaralı ülke konumundadır. Bizler ise, bilmek istiyoruz… Bizim üzerimizden elde edilen data ne için kullanılacak; yapay zekâ sınırları nereye kadar zorlayacak; bu kutupsuz dünya düzeni nereye kadar gidecek?”
Bremmer’in meseleyi izahı fena değil… Ancak bizce önemli bir unsuru ihmal etmiş: Dünya’nın geleceğinde maneviyatın rolünün ne olacağı? Maneviyat sözcüğünün İngilizce karşılığının tam olarak bulunmayışı aslında her şeyi açıklıyor. En yakınıyla non-material diyorlar. Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’ndan zaferle çıkmasını sağlayan, sık sık küllerinden yeniden doğmasını mümkün kılan ve ‘ışığın doğudan yükseleceğine işaret eden’ işte bu maneviyat meselesidir. Anadolu’dan çıkıp dünyaya yayılan Anadolu irfanının kökünde yatan da bu kavramdır. Türkler, İngiliz tarihçi Toynbee’ye "Türk, Türkün ne olacağı konusunda Batının kendi zihninde yarattığı görüntüye bir türlü uymayarak Batılıyı hep şaşırtmıştır” dedirten, bu kavramla hallihamur olmuş bir millettir.
İstiklal Marşı’nı bildiğiniz gibi “Korkma!” diye başlar. Dünyadaki hiçbir teknolojik değişim Anadolu maneviyatını yok edememiş, üstüne güçlendirmiştir.
Gözümüze takılanlar…
Sia Insight’ın Marketing Türkiye için İstanbul, Ankara ve İzmir’de yaşayan metropol tüketicileriyle yaptığı “Bize İyi Gelen Markalar” araştırmasının sonuçlarına göre, enflasyon ve döviz kuruna rağmen ülkemizdeki tüketicilerin tamamı alışverişlerinde kendine ‘iyi gelecek’ bir ürünü ya da markayı satın almayı tercih ediyormuş. Ülkemizde tüketiciler, markaların kendilerine ‘iyi gelmesi’ni mutlu etmesine, kaliteli olmasına, uygun fiyatlı olmasına ve güven vermesine bağlıyormuş. Araştırmaya göre tüketicinin tercihleri şunlarmış: BMW, Arçelik, Arzum, LC Waikiki, Avon, Ülker, Coca-Cola, Nike, Netflix, Samsung, Apple. (marketingturkiye.com)
Bu bağlamda, Ian Bremmer’ın konuşmasındaki Amerika tahlillerini de belli bir ihtiyatla izlemekte yarar var (https://www.youtube.com/watch?v=uiUPD-z9DTg). Bremmer özetle diyor ki:
“Gelecek on yılda tek kutuplu, iki kutuplu veya çok kutuplu bir dünya yerine herkesi etkileyen ve tüm bu kutupların birleşimi olan 3 farklı düzen olacak. Bu üç düzen şöyle sıralanabilir:
- Küresel Güvenlik Düzeni (Global Securtiy Order)
- Küresel Ekonomik Düzen (Global Economic Order)
- Dijital Düzen (Digital Order)
Küresel Ekonomik Düzene baktığımızda ise tek veya iki kutupludan ziyade çok kutuplu bir düzenden bahsedebiliyoruz. Amerika hala küresel ekonominin en güçlü ve büyük ayaklarından birisi ancak karşısında gelişen Asya pazarı; Çin ve Hindistan’ın yükselişi, Avrupa’nın bu iki kutbu dengeleyen pazar misyonu tek veya çift kutuplu rekabeti rafa kaldırıyor ve gelecekte de bu şekilde devam edecek gibi görünüyor. Amerika askeri gücünü bu devletlerin ekonomilerini yönetmede kullanamıyor.
Sonuncu olarak, diğerlerinden ayrılan en ilginç ve öngörülemez düzen ise Dijital Düzendir. Devletler tarafından değil teknoloji şirketleri tarafından yönetilen Dijital Düzen, güç savaşlarında kritik rol oynuyor. Ukrayna – Rusya savaşında askeri desteğin yanında Zelensky’e sağlanan iletişim desteği olmasa birkaç hafta içinde ordusunun düşmesi gerekirdi. Devlet adamlarına sosyal medya ve dijital ortam üzerinden sansür uygulanabilen bir devirden bahsediyoruz. Trump’a Twitter’da sansür getirilmesini ve seçim zamanı seçmen kitlesinin Facebook üzerinden nasıl manipüle edildiğini hatırlarsınız. Yanlış bilgi ve komplo teorilerinin inanılmaz biçimde dakikalar içinde yayılabildiği bir zamanı yaşıyoruz.
Önceden otoriteye boğun eğerken, şu an algoritmayı sorguluyoruz, hatta sorgulamak zorundayız. Dijital düzeni tanımlarken kullanacağımız güç tanımıysa Tekno Kutup oluyor bu halde. ABD, Berlin Duvar’ı yıkıldığından beri, kimi zaman ikiyüzlü veya başarısız olsa da, demokrasinin bir numaralı sarsılmaz işaretçisiydi. Bugünse demokrasiyi yok eden araçları üreten bir numaralı ülke konumundadır. Bizler ise, bilmek istiyoruz… Bizim üzerimizden elde edilen data ne için kullanılacak; yapay zekâ sınırları nereye kadar zorlayacak; bu kutupsuz dünya düzeni nereye kadar gidecek?”
Bremmer’in meseleyi izahı fena değil… Ancak bizce önemli bir unsuru ihmal etmiş: Dünya’nın geleceğinde maneviyatın rolünün ne olacağı? Maneviyat sözcüğünün İngilizce karşılığının tam olarak bulunmayışı aslında her şeyi açıklıyor. En yakınıyla non-material diyorlar. Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’ndan zaferle çıkmasını sağlayan, sık sık küllerinden yeniden doğmasını mümkün kılan ve ‘ışığın doğudan yükseleceğine işaret eden’ işte bu maneviyat meselesidir. Anadolu’dan çıkıp dünyaya yayılan Anadolu irfanının kökünde yatan da bu kavramdır. Türkler, İngiliz tarihçi Toynbee’ye "Türk, Türkün ne olacağı konusunda Batının kendi zihninde yarattığı görüntüye bir türlü uymayarak Batılıyı hep şaşırtmıştır” dedirten, bu kavramla hallihamur olmuş bir millettir.
İstiklal Marşı’nı bildiğiniz gibi “Korkma!” diye başlar. Dünyadaki hiçbir teknolojik değişim Anadolu maneviyatını yok edememiş, üstüne güçlendirmiştir.
Gözümüze takılanlar…
- Cari açığın azaltılması, iklim değişikliğiyle mücadele, yerli enerji teknolojisinin geliştirilmesi, temiz enerji sektöründe nitelikli eleman yetiştirilmesi ve elektrik üretiminde temiz enerji kaynaklarının payının artırılması için Türkiye’nin birçok şehrinde yeni YEKA projeleriyle enerji sektöründeki yatırımlara hızla devam edilecekmiş. YEKA kapsamındaki çalışmalarına 2020 yılında başlanan, Avrupa’nın en büyük, dünyanın sayılı büyüklükteki güneş santrallerinden Kalyon Karapınar GES tam kapasiteyle enerji üretmeye başlamış. (inbusiness.com)
Sia Insight’ın Marketing Türkiye için İstanbul, Ankara ve İzmir’de yaşayan metropol tüketicileriyle yaptığı “Bize İyi Gelen Markalar” araştırmasının sonuçlarına göre, enflasyon ve döviz kuruna rağmen ülkemizdeki tüketicilerin tamamı alışverişlerinde kendine ‘iyi gelecek’ bir ürünü ya da markayı satın almayı tercih ediyormuş. Ülkemizde tüketiciler, markaların kendilerine ‘iyi gelmesi’ni mutlu etmesine, kaliteli olmasına, uygun fiyatlı olmasına ve güven vermesine bağlıyormuş. Araştırmaya göre tüketicinin tercihleri şunlarmış: BMW, Arçelik, Arzum, LC Waikiki, Avon, Ülker, Coca-Cola, Nike, Netflix, Samsung, Apple. (marketingturkiye.com)