Köprüden önceki son çıkış...
03 Şubat 2018 - Yeni Şafak
Dünkü Yeni Şafak’ta İbrahim Karagül’ün yazısının başlığı şöyle: “Afrin’de Türkiye’yi kuşatanlara, içeride ‘entelektüel terör’e karşı Millî Mücadele”… Karagül bu kavramı daha önce de kullanmış. 24 Ağustos 2015 tarihli Yeni Şafak’ta. O yazının da başlığı şu: “Entelektüel terör, acımasız direniş…”
O yazıdan bir paragraf alalım. Karagül diyor ki: “Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde siyasi partiler için oluşturulan çatı bu kez terör örgütleri için oluşturuldu. Etnik ve dinî/mezhep kimliği üzerinden biçimlendirilen örgütler ortak hareket eder oldu. Terör örgütleriyle medya kampanyaları, entelektüel terör ortak hareket etmeye başladı. Öyle ki, entelektüel terör, eskinin iktidar kurucu oligarkları tarafından seferber edildi ve terörden çok daha vahim zararlar vermeye başladı”
O yazıda kullanılmış olan ara başlıklar şöyle: ‘Hiç bitmeyen ihanet geleneğiniz’, ‘Tehlike çok yakındı, PKK’dan çok büyüktü’, ‘Tarihin en uzun istilasına direnmek’, ‘Türkiye’yi durdurmak için bu millete kurşun sıktınız’, ‘Entelektüel terör PKK’dan tehlikeli’, ‘Türkiye saldırı altında’, ‘Böyle bir çirkinlik görülmedi’, ‘Acımasız bir direniş dönemi başlayacak…’
3 yıla yakın bir süre arayla yazılmış bu iki yazıyı peş peşe okumakta yarar var. Belki ucuna bizim Perşembe günü yayınlanmış olan “Kurultay da kurtarmayacak sanki…” başlıklı yazımızı da katabilirsiniz.
Durum vahimdir aslında… İşgal altındaki Osmanlı İmparatorluğu’nda da benzer bir terör yaşanmıştı… Anadolu ihtilâli sırasında da… Ne zaman Millî Mücadele için bir savaş başlasa ‘Entelektüel Terör’ hemen tarafını seçmiştir ve genellikle Millî Mücadele’nin yanında değil karşısında pozisyon almıştır.
Peki ne zamana kadar? Millî Mücadele zaferle sonuçlanana kadar…
Sonra ne olmuştur. Millî cephenin karşısındaki her türlü güçle işbirliği yapmış olan o sahte aydınlar, birden 180 derece dönüp bir numaralı millî ve yerli unsur oluvermişlerdir…
CHP’nin bugünkü Kurultayını işte bu bağlamda izlemekte yarar vardır. Kimse partinin liderliğinde herhangi bir değişiklik beklememektedir. Ancak Millî Mücadele konusunda CHP’nin alacağı pozisyonu gözden geçirebilmek ve kamu vicdanında, o vicdanın ortak ruhî şekillenmesine uygun pozisyon alabilmek için köprüden önceki son çıkıştır…
CHP’nin vereceği karar ve mesajları, şu ikilemlere açıklık getirecektir: Güney sınırlarımızda verilen mücadele, ülkenin bekası (varoluşu) için girişilmiş Millî Mücadele’nin bir parçası mıdır? Yoksa 15 Temmuz nasıl ‘kontrollü bir darbe girişimi’(!) idiyse, bu da AK Parti’nin ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın siyasi manevra için kullandıkları bir girişim midir?.. Parti %49 cephesini konsolide etmek adına HDP ve dolayısıyla PKK ile dirsek teması içinde olduğu algısını mı pekiştirecektir, yoksa her zaman savunduklarını iddia ettikleri ve kuruluşlarının temel nedeni olarak ileri sürdükleri Milli Bağımsızlık ilkesine mi sahip çıkacaklardır…
Göreceğiz...
Dünyadaki yerinizi Soft Power belirliyor
Bu sütunlarda dilimizden düşürmediğimiz bir kavram, bu ayki Derin Ekonomidergisinde enine boyuna ele alınmış…
Ülke markasının dünyadaki yerini belirleyen iki parametreden söz edilir: Hard Power (sert güç) ve Soft Power (yumuşak güç)… Biri, mesela sizin G20’de (ya da ülkelerin ekonomik büyüklüklerinin karşılaştırılmasında) hangi sırada yer aldığınızla ilgilidir. Diğeri ise kaç tane patent sahibi olduğunuzla, hukuk, eğitim, sağlık sistemlerinizin nasıl çalıştığıyla, entelektüel varlıklarınızın durumuyla ve nihayet ülkenizden çıkmış her türlü markanın değeriyle ölçülür…
Mesela, Türkiye Hard Power’de ilk 17’de yer alırken, 30 ülke arasında ölçülen Soft Power Endeksine son sıradan girebilmektedir.
Derin Ekonomi, Şubat sayısı işte bu önemli konuyu ele alıyor. Küresel Soft Power haritasında son dönemde yaşanan dikkat çekici değişimleri kapsamlı bir analiz eşliğinde sunuyor.
En çarpıcı gelişmelerden biri ABD ile ilgili… ABD’nin, bizzat Başkanı’nın ağzından Latin Amerikalı, Afrikalı ve Müslüman insanları aşağılaması, terör örgütü PKK’ya 5 bin TIR silah yardımı yapması ve Türkiye’de iki kez darbe girişiminde bulunan FETÖ’ye açıkça destek vermesi, Kudüs’ü uluslararası hukuka aykırı şekilde İsrail’e hediye etmeye kalkması gibi son dönemde attığı pek çok stratejik yanlış adım, global soft power liginde sürekli puan kaybetmesine neden oluyor.
Yumuşak güç ile sert güç arasındaki kesin sınırların belirsizleştiği dünyada ülkeler güç stratejilerini nasıl ve neye göre belirliyor? Son dönemde yumuşak gücünü çıkarları doğrultusunda en etkili kullanan devletler hangileri? Hangi devletler bu yeteneklerini yavaş yavaş kaybediyor? İşte bu soruların yanıtları Derin Ekonomi’nin son sayısında yer almış…
Mutlaka bir göz atılmalı…
O yazıdan bir paragraf alalım. Karagül diyor ki: “Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde siyasi partiler için oluşturulan çatı bu kez terör örgütleri için oluşturuldu. Etnik ve dinî/mezhep kimliği üzerinden biçimlendirilen örgütler ortak hareket eder oldu. Terör örgütleriyle medya kampanyaları, entelektüel terör ortak hareket etmeye başladı. Öyle ki, entelektüel terör, eskinin iktidar kurucu oligarkları tarafından seferber edildi ve terörden çok daha vahim zararlar vermeye başladı”
O yazıda kullanılmış olan ara başlıklar şöyle: ‘Hiç bitmeyen ihanet geleneğiniz’, ‘Tehlike çok yakındı, PKK’dan çok büyüktü’, ‘Tarihin en uzun istilasına direnmek’, ‘Türkiye’yi durdurmak için bu millete kurşun sıktınız’, ‘Entelektüel terör PKK’dan tehlikeli’, ‘Türkiye saldırı altında’, ‘Böyle bir çirkinlik görülmedi’, ‘Acımasız bir direniş dönemi başlayacak…’
3 yıla yakın bir süre arayla yazılmış bu iki yazıyı peş peşe okumakta yarar var. Belki ucuna bizim Perşembe günü yayınlanmış olan “Kurultay da kurtarmayacak sanki…” başlıklı yazımızı da katabilirsiniz.
Durum vahimdir aslında… İşgal altındaki Osmanlı İmparatorluğu’nda da benzer bir terör yaşanmıştı… Anadolu ihtilâli sırasında da… Ne zaman Millî Mücadele için bir savaş başlasa ‘Entelektüel Terör’ hemen tarafını seçmiştir ve genellikle Millî Mücadele’nin yanında değil karşısında pozisyon almıştır.
Peki ne zamana kadar? Millî Mücadele zaferle sonuçlanana kadar…
Sonra ne olmuştur. Millî cephenin karşısındaki her türlü güçle işbirliği yapmış olan o sahte aydınlar, birden 180 derece dönüp bir numaralı millî ve yerli unsur oluvermişlerdir…
CHP’nin bugünkü Kurultayını işte bu bağlamda izlemekte yarar vardır. Kimse partinin liderliğinde herhangi bir değişiklik beklememektedir. Ancak Millî Mücadele konusunda CHP’nin alacağı pozisyonu gözden geçirebilmek ve kamu vicdanında, o vicdanın ortak ruhî şekillenmesine uygun pozisyon alabilmek için köprüden önceki son çıkıştır…
CHP’nin vereceği karar ve mesajları, şu ikilemlere açıklık getirecektir: Güney sınırlarımızda verilen mücadele, ülkenin bekası (varoluşu) için girişilmiş Millî Mücadele’nin bir parçası mıdır? Yoksa 15 Temmuz nasıl ‘kontrollü bir darbe girişimi’(!) idiyse, bu da AK Parti’nin ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın siyasi manevra için kullandıkları bir girişim midir?.. Parti %49 cephesini konsolide etmek adına HDP ve dolayısıyla PKK ile dirsek teması içinde olduğu algısını mı pekiştirecektir, yoksa her zaman savunduklarını iddia ettikleri ve kuruluşlarının temel nedeni olarak ileri sürdükleri Milli Bağımsızlık ilkesine mi sahip çıkacaklardır…
Göreceğiz...
Dünyadaki yerinizi Soft Power belirliyor
Bu sütunlarda dilimizden düşürmediğimiz bir kavram, bu ayki Derin Ekonomidergisinde enine boyuna ele alınmış…
Ülke markasının dünyadaki yerini belirleyen iki parametreden söz edilir: Hard Power (sert güç) ve Soft Power (yumuşak güç)… Biri, mesela sizin G20’de (ya da ülkelerin ekonomik büyüklüklerinin karşılaştırılmasında) hangi sırada yer aldığınızla ilgilidir. Diğeri ise kaç tane patent sahibi olduğunuzla, hukuk, eğitim, sağlık sistemlerinizin nasıl çalıştığıyla, entelektüel varlıklarınızın durumuyla ve nihayet ülkenizden çıkmış her türlü markanın değeriyle ölçülür…
Mesela, Türkiye Hard Power’de ilk 17’de yer alırken, 30 ülke arasında ölçülen Soft Power Endeksine son sıradan girebilmektedir.
Derin Ekonomi, Şubat sayısı işte bu önemli konuyu ele alıyor. Küresel Soft Power haritasında son dönemde yaşanan dikkat çekici değişimleri kapsamlı bir analiz eşliğinde sunuyor.
En çarpıcı gelişmelerden biri ABD ile ilgili… ABD’nin, bizzat Başkanı’nın ağzından Latin Amerikalı, Afrikalı ve Müslüman insanları aşağılaması, terör örgütü PKK’ya 5 bin TIR silah yardımı yapması ve Türkiye’de iki kez darbe girişiminde bulunan FETÖ’ye açıkça destek vermesi, Kudüs’ü uluslararası hukuka aykırı şekilde İsrail’e hediye etmeye kalkması gibi son dönemde attığı pek çok stratejik yanlış adım, global soft power liginde sürekli puan kaybetmesine neden oluyor.
Yumuşak güç ile sert güç arasındaki kesin sınırların belirsizleştiği dünyada ülkeler güç stratejilerini nasıl ve neye göre belirliyor? Son dönemde yumuşak gücünü çıkarları doğrultusunda en etkili kullanan devletler hangileri? Hangi devletler bu yeteneklerini yavaş yavaş kaybediyor? İşte bu soruların yanıtları Derin Ekonomi’nin son sayısında yer almış…
Mutlaka bir göz atılmalı…