'Kurbanda Kızılay Modeli'
25 Kasım 2009 Akşam Gazetesi
Kurban Bayramı geldi geliyor... Yarın arife... Türkiye'de kurban kesim vecibesini 'bahane' ederek (kullanarak dememek için bu ifadeyi tercih ediyorum), ihtiyaç sahiplerine herhangi bir miktar et göndermeden bağış toplamayı adet edinen kurum ve topluluklar hakkında yazdığım yazıya ne kadar çok tepki aldığımı tahmin edemezsiniz...
'Kimmiş onlar açıklayın!' diyenlerden, 'Araştırma yapıyoruz bize bilgi verin!' diyenlere kadar pek çok meraklı, meseleyi daha da derinlemesine kavramak için çaba harcamaya başladı... 'Helal olsun, ne kadar da önemli bir konuya değindiniz!' diyenler ise çoğunlukta... Biz de soranlara 'Gerçek, birkaç telefon görüşmesi kadar yakınınızda. Kesim yapan bazı et tesislerini ve de bağış toplayanları arayın. Size zaten her şeyi anlatmakta bir beis görmüyorlar ki...'
Bir de Kızılay var tabii... Önce kurumsal iletişim müdürü aradı. Sonra Genel Başkan Tekin Küçükali... Ardından Genel Başkan'ın notuyla birlikte gönderdikleri çok akıllıca hazırlanmış 'Kurbanda Kızılay Modeli' adını verdikleri broşür geldi...
Telefonda dediler ki, 'Biz 'taraf' olduğumuz için yanlış anlaşılması endişesiyle sizin kadar açık ifade edemiyoruz derdimizi; ancak biz kendi yaklaşımımızı o broşürde enine boyuna ifade ettik...'
Tekin Bey ise gönderdiği notta demiş ki: 'Türk Kızılayı olarak ülkemiz ve İslam alemi için çok büyük bir anlam ifade eden Kurban Bayramı'na özel bir model geliştirdik ve bu modele 'Kurbanda Kızılay Modeli' adını verdik. Ana amacı vekaletle kurban kesiminde yaşanan her türlü aksaklığı ve suiistimalleri önlemek olan bu modelin, Türkiye'mize ve insanlığa layık olduğunu düşünüyor ve saygın bir kanaat önderi olarak toplumsal yarar adına desteklerinizi bekliyoruz'... (Bu yazıyı son cümledeki hak etmediğim iltifatlar için kaleme aldığımı düşünüyorsanız, çok yanılıyorsunuz...)
Kızılay broşürde etleri nasıl kestiğini ve özellikle de ihtiyaç sahiplerine nasıl ulaştırıldığını göstermiş...
20 Kasım tarihli Akşam'da yazdığımız gibi, bağış olarak toplanan hisselerin sayısının bu Kurban Bayramı'nda 1,5 milyona çıkması bekleniyor. Bunlar 75-100 TL karşılığında işleri zaten et kesimi yapmak olan şirketlere devredilmekte. Onlar da hayvanları vekalet verenlerin adlarına göre din görevlisi nezaretinde hızla kesmekte, sonra da kesilen etleri kendi sistemleri içinde satışa vermekteler. Her hisse için 275-300 TL toplayan kuruluş ve topluluklar ise aradaki yaklaşık 200 TL'yi tekrar kendi hedefleri doğrultusunda hayır hasenat işlerine ayırıyorlarmış...
Kızılay ise Kurban'ın amaçlarından birinin yoksulları sevindirmek, onlarla kurban etini paylaşmak olduğunu belirtiyor ve bu sürece en titiz şekilde sahip çıktıklarını söylüyor...
Ben mi ne yapacağım? Ya Darülaceze'de kurbanı kestirip etini bağışlayacağım, ya da bir dostumun tavsiyesine uyup kasaplardan paketler halinde et alıp ihtiyaç sahiplerine dağıtacağım...
Markası gelene BrandAge
Herhangİ bir konuda yayınlanmış bir dergiyle geçirdiğiniz zaman ne kadar çoksa; o dergi, hedefine ulaşmada o kadar başarılıdır.
Frekansı, fiyatı, içeriği, tasarımı, vaadi, kurgusu veya konseptinin sizi yakaladığını düşündüğünüz kaç dergi sayabilirsiniz?..
Aynı soruyu kendime sordum. Üç, bilemedin dört tane geldi aklıma.
Bunlara bir yenisi ekleniyor: BrandAge
Reklam Yaratıcıları Derneği Başkanı Bülent Fidan derginin yayın yönetmenliğini yapıyor. Danışmanlarından biri de Serdar Öztürk. Yazarların, yönetimin, katkıda bulunanların, emeği geçenlerin odaklandığı konu dünyanın en karmaşık ve çözülemeyen arayışı: Marka!
BrandAge'in Kasım sayısı ders kitabı niteliğinde... Marka nedir, nasıl ölçülür, değeri nasıl hesaplanır, genişlemesi, yenilemesi, gelişmesi, kalıcılığı nasıl sağlanır, ürün, hizmet, ülke markalarında teorik ve pratik uygulamalar...
Bu işle ilginiz olsun olmasın... Azıcık bile marka meselesine kafayı taktıysanız arşivinize katmak isteyeceğiniz bir kaynak olmuş. Serdar Öztürk'ün Türkiye markası üzerine makalesini ise özellikle altını çizerek okumanızı öneririm... Aralık sayısını merakla bekliyorum.
Kurban Bayramı geldi geliyor... Yarın arife... Türkiye'de kurban kesim vecibesini 'bahane' ederek (kullanarak dememek için bu ifadeyi tercih ediyorum), ihtiyaç sahiplerine herhangi bir miktar et göndermeden bağış toplamayı adet edinen kurum ve topluluklar hakkında yazdığım yazıya ne kadar çok tepki aldığımı tahmin edemezsiniz...
'Kimmiş onlar açıklayın!' diyenlerden, 'Araştırma yapıyoruz bize bilgi verin!' diyenlere kadar pek çok meraklı, meseleyi daha da derinlemesine kavramak için çaba harcamaya başladı... 'Helal olsun, ne kadar da önemli bir konuya değindiniz!' diyenler ise çoğunlukta... Biz de soranlara 'Gerçek, birkaç telefon görüşmesi kadar yakınınızda. Kesim yapan bazı et tesislerini ve de bağış toplayanları arayın. Size zaten her şeyi anlatmakta bir beis görmüyorlar ki...'
Bir de Kızılay var tabii... Önce kurumsal iletişim müdürü aradı. Sonra Genel Başkan Tekin Küçükali... Ardından Genel Başkan'ın notuyla birlikte gönderdikleri çok akıllıca hazırlanmış 'Kurbanda Kızılay Modeli' adını verdikleri broşür geldi...
Telefonda dediler ki, 'Biz 'taraf' olduğumuz için yanlış anlaşılması endişesiyle sizin kadar açık ifade edemiyoruz derdimizi; ancak biz kendi yaklaşımımızı o broşürde enine boyuna ifade ettik...'
Tekin Bey ise gönderdiği notta demiş ki: 'Türk Kızılayı olarak ülkemiz ve İslam alemi için çok büyük bir anlam ifade eden Kurban Bayramı'na özel bir model geliştirdik ve bu modele 'Kurbanda Kızılay Modeli' adını verdik. Ana amacı vekaletle kurban kesiminde yaşanan her türlü aksaklığı ve suiistimalleri önlemek olan bu modelin, Türkiye'mize ve insanlığa layık olduğunu düşünüyor ve saygın bir kanaat önderi olarak toplumsal yarar adına desteklerinizi bekliyoruz'... (Bu yazıyı son cümledeki hak etmediğim iltifatlar için kaleme aldığımı düşünüyorsanız, çok yanılıyorsunuz...)
Kızılay broşürde etleri nasıl kestiğini ve özellikle de ihtiyaç sahiplerine nasıl ulaştırıldığını göstermiş...
20 Kasım tarihli Akşam'da yazdığımız gibi, bağış olarak toplanan hisselerin sayısının bu Kurban Bayramı'nda 1,5 milyona çıkması bekleniyor. Bunlar 75-100 TL karşılığında işleri zaten et kesimi yapmak olan şirketlere devredilmekte. Onlar da hayvanları vekalet verenlerin adlarına göre din görevlisi nezaretinde hızla kesmekte, sonra da kesilen etleri kendi sistemleri içinde satışa vermekteler. Her hisse için 275-300 TL toplayan kuruluş ve topluluklar ise aradaki yaklaşık 200 TL'yi tekrar kendi hedefleri doğrultusunda hayır hasenat işlerine ayırıyorlarmış...
Kızılay ise Kurban'ın amaçlarından birinin yoksulları sevindirmek, onlarla kurban etini paylaşmak olduğunu belirtiyor ve bu sürece en titiz şekilde sahip çıktıklarını söylüyor...
Ben mi ne yapacağım? Ya Darülaceze'de kurbanı kestirip etini bağışlayacağım, ya da bir dostumun tavsiyesine uyup kasaplardan paketler halinde et alıp ihtiyaç sahiplerine dağıtacağım...
Markası gelene BrandAge
Herhangİ bir konuda yayınlanmış bir dergiyle geçirdiğiniz zaman ne kadar çoksa; o dergi, hedefine ulaşmada o kadar başarılıdır.
Frekansı, fiyatı, içeriği, tasarımı, vaadi, kurgusu veya konseptinin sizi yakaladığını düşündüğünüz kaç dergi sayabilirsiniz?..
Aynı soruyu kendime sordum. Üç, bilemedin dört tane geldi aklıma.
Bunlara bir yenisi ekleniyor: BrandAge
Reklam Yaratıcıları Derneği Başkanı Bülent Fidan derginin yayın yönetmenliğini yapıyor. Danışmanlarından biri de Serdar Öztürk. Yazarların, yönetimin, katkıda bulunanların, emeği geçenlerin odaklandığı konu dünyanın en karmaşık ve çözülemeyen arayışı: Marka!
BrandAge'in Kasım sayısı ders kitabı niteliğinde... Marka nedir, nasıl ölçülür, değeri nasıl hesaplanır, genişlemesi, yenilemesi, gelişmesi, kalıcılığı nasıl sağlanır, ürün, hizmet, ülke markalarında teorik ve pratik uygulamalar...
Bu işle ilginiz olsun olmasın... Azıcık bile marka meselesine kafayı taktıysanız arşivinize katmak isteyeceğiniz bir kaynak olmuş. Serdar Öztürk'ün Türkiye markası üzerine makalesini ise özellikle altını çizerek okumanızı öneririm... Aralık sayısını merakla bekliyorum.