Kültür kodlarını okumak neden önemli?
05 Nisan 2018 - Yeni Şafak
Sinemada hangi filmlerin en çok izlendiğini hep merak etmişimdir... Çünkü bu tespit halk genelinde ortak ruhî şekillenmenin nereye doğru hareket ettiğini mükemmel bir şekilde gösterir. Tabii bir de YouTube'da en çok izlenen klipler...
Peki ortak ruhî şekillenmenin nereye doğru hareket ettiğini bilmek ya da kestirmeye çalışmak önemli midir?
Evet çok önemidir. Hem stratejiyi kurgularken önemlidir hem de kullanılacak dilin biçim ve içeriğini belirlerken... (Bkz. "Algılama Yönetimi" kitabı, "Hedef kitlenin kültür ve değerleriyle uyumlu olmalısın" bölümü)…
MGMedia adlı kuruluşun Boxoffice adlı kaynağa istinaden verdiği rakamlara göre Mart ayının ilk haftasında en çok izlenen filmler şöyle sıralanmış:
Peki ortak ruhî şekillenmenin nereye doğru hareket ettiğini bilmek ya da kestirmeye çalışmak önemli midir?
Evet çok önemidir. Hem stratejiyi kurgularken önemlidir hem de kullanılacak dilin biçim ve içeriğini belirlerken... (Bkz. "Algılama Yönetimi" kitabı, "Hedef kitlenin kültür ve değerleriyle uyumlu olmalısın" bölümü)…
MGMedia adlı kuruluşun Boxoffice adlı kaynağa istinaden verdiği rakamlara göre Mart ayının ilk haftasında en çok izlenen filmler şöyle sıralanmış:
MGMedia bir de 2018'in ilk üç ayında en çok izlenmiş ilk 10 film listesi vermiş ki, bizce o daha da çarpıcı:
Bakın hangi filmler halkımızın teveccühü ile karşılaşmış...
Neredeyse tamamı komedi... Kahir çoğunluğu yerli...
İnternet ortamında dinlenen şarkılarda ise durum hiç farklı değil... Kakara kikiri işler ön planda... Makyör ve DJ olarak ünlenen Kerimcan Durmaz'a mal edilmiş olan, sonrasında ise onun açıklamasıyla kendisinin bir ilgisinin olmadığının anlaşılması, bir medya olayına dönen "Vur Bana!" adlı 'şarkımsı'yı 16 milyon kişi izlemiş; "Adana Merkez Patlıyor Herkes" adlı 'şey'i ise 47 milyon...
TV'deki dizilerde de durum farklı değil... Yerli ve hafif... Anlaşılması kolay...
Gidin gerilere. Çok öncesine değil 25-30 yıl kadar geriye... Hatırlayın hangi diziler revaçtaydı?.. Dallas, Yalan Rüzgârı, Kaçak, Köle İsaura, Mork & Mandy, Alf, Charles İş Başında, Komiser Colombo, Uzay Yolu vb... Yabancı dizilerin hâkim olduğu yıllar... Sinemalarda da yabancı filmler başı çekiyordu...
Şimdilerde TV'lerimizde neredeyse sadece yerli diziler var... Sinemalarda da yerli yapımlar... Çoğunluk komedi, (soap opera ya stand up comedy tarzında), polisiye, az hüngür üstü şiddet, bazıları ise ihraç edilecek kadar nitelikli ve evrensel...
Nasıl oldu bu değişim dersiniz?
Bu sorunun yanıtını bulmadan iletişim yapılamaz...
Yaparsak ne olur? Şu olur: İnsan, zaman ve para kaynağı boşa gider. İletişim çalışmaz, hedefine ulaşmaz ve biz nedenini bir türlü bilemeyiz...
Tabii ki naçizane görüşümüz, doğru iletişim için birebir aynı kültürel odak doğrultusunda bir yaklaşım ve tonlama seçilmesi değildir; ancak mevcut durumun mutlaka dikkate alınmasının ve 'doğru okunması'nın gerekliliğinin altını çizmek isteriz.
Bugün Türkiye'de hâlâ 1960 model siyasî iletişim yapmaktan medet umanlar mesela...
Onlar durup bir bakmalılar kendilerine... Aynı yöntemlerle yerlerinde saymalarının nedeni, acaba halkın kültür kodlarındaki değişimi bir türlü 'okuyamamış' halleri, 'yerlerinde saymanın' nedenlerinden biri olmasın?..
Ya da iletişimlerini doğru dürüst yönetemeyen kurum ve kişiler...
Yukarıdaki grafiklere bir göz attıklarında ne görüyorlar acaba...
Ali Taran'ın o son derece yalın, ancak bir o kadar da önemli lafını burada anmanın tam zamanı:
"Ben halkın kültür ve değerleriyle didişmem!"..
Neredeyse tamamı komedi... Kahir çoğunluğu yerli...
İnternet ortamında dinlenen şarkılarda ise durum hiç farklı değil... Kakara kikiri işler ön planda... Makyör ve DJ olarak ünlenen Kerimcan Durmaz'a mal edilmiş olan, sonrasında ise onun açıklamasıyla kendisinin bir ilgisinin olmadığının anlaşılması, bir medya olayına dönen "Vur Bana!" adlı 'şarkımsı'yı 16 milyon kişi izlemiş; "Adana Merkez Patlıyor Herkes" adlı 'şey'i ise 47 milyon...
TV'deki dizilerde de durum farklı değil... Yerli ve hafif... Anlaşılması kolay...
Gidin gerilere. Çok öncesine değil 25-30 yıl kadar geriye... Hatırlayın hangi diziler revaçtaydı?.. Dallas, Yalan Rüzgârı, Kaçak, Köle İsaura, Mork & Mandy, Alf, Charles İş Başında, Komiser Colombo, Uzay Yolu vb... Yabancı dizilerin hâkim olduğu yıllar... Sinemalarda da yabancı filmler başı çekiyordu...
Şimdilerde TV'lerimizde neredeyse sadece yerli diziler var... Sinemalarda da yerli yapımlar... Çoğunluk komedi, (soap opera ya stand up comedy tarzında), polisiye, az hüngür üstü şiddet, bazıları ise ihraç edilecek kadar nitelikli ve evrensel...
Nasıl oldu bu değişim dersiniz?
Bu sorunun yanıtını bulmadan iletişim yapılamaz...
Yaparsak ne olur? Şu olur: İnsan, zaman ve para kaynağı boşa gider. İletişim çalışmaz, hedefine ulaşmaz ve biz nedenini bir türlü bilemeyiz...
Tabii ki naçizane görüşümüz, doğru iletişim için birebir aynı kültürel odak doğrultusunda bir yaklaşım ve tonlama seçilmesi değildir; ancak mevcut durumun mutlaka dikkate alınmasının ve 'doğru okunması'nın gerekliliğinin altını çizmek isteriz.
Bugün Türkiye'de hâlâ 1960 model siyasî iletişim yapmaktan medet umanlar mesela...
Onlar durup bir bakmalılar kendilerine... Aynı yöntemlerle yerlerinde saymalarının nedeni, acaba halkın kültür kodlarındaki değişimi bir türlü 'okuyamamış' halleri, 'yerlerinde saymanın' nedenlerinden biri olmasın?..
Ya da iletişimlerini doğru dürüst yönetemeyen kurum ve kişiler...
Yukarıdaki grafiklere bir göz attıklarında ne görüyorlar acaba...
Ali Taran'ın o son derece yalın, ancak bir o kadar da önemli lafını burada anmanın tam zamanı:
"Ben halkın kültür ve değerleriyle didişmem!"..