La Scala’da bu kez uyumayacağım…
11 NİSAN 2010
Sen git Milano’ya. Scala’ya bilet zor bulunur diye günler öncesinden biletleri oradaki eşe dosta aldır. Şık şıkıdım giyin kuşan. Tak eşini koluna. Verdi’nin, Puccini’nin, Donizetti’nin, Rossini’nin, Scarlatti’nin ruhlarının hâlâ koridorlarında tur attığı duygusuna her an kapılabileceğiniz La Scala’nın yolunu tut…
Yan balkondaki yerini al… Olay başlasın… Sonra…
Sonra bir güzel uyu…
Tabii gösteri boyunca değil… Eşim asla müsaade etmez böyle bir şeye… Ancak nefesimin sabitleşmesi, başımın hafifçe öne kaykılması bile bireysel tarihime “Scala operasında uyumuştum” diye not düşülmesine yetti de arttı bile…
“Bütün gün Milano’da koşturmuştuk… Yerimiz kötüydü… Sen operayı, biri – ikisi hariç zaten deli gibi sevmezsin… Scala’da Yaşar Kemal’in eseri (Teneke) opera olarak sahneleniyor, amaç opera izlemek değil, bu tarihi geceyi kaçırmamak… Kimse görmedi ki… Zaten uyumak denmez ona; belki en fazla, insanın ‘içinin geçmesinden’ söz edilebilir…”
Fena bahaneler değil bunlar. Ancak hiçbiri eşimin arada bir beni dürterek uyandırdığı gerçeğini ortadan kaldırmaz. Gerçeği ben biliyorum ya yeter. Daha vahimi olamaz…
Şimdi önüme kendimi bir miktar affetme fırsatı çıkmış bulunuyor… Yırtmak üzereyim… Çünkü “Operayı sevmeyi öğrenmek şarttır!” (27 Şubat, Akşam)… Çünkü, “Gülün aslını göremesen de hiç değilse resmine bakmalısın!”…
İşte fırsat...
La Scala’dan dünyadaki 200’den fazla sinema ve binlerce insanla birlikte ‘online – realtime’ (eşzamanlı) opera izleyeceğiz…
La Scala ve Gran Teatre del Liceu’dan (İspanya) 29 Nisan ve 1 Temmuz’da sahnelenecek operalar, aynı anda İzmir, Ankara ve İstanbul’daki Cinebonus’larda...
Genç kuşağın ‘derinlik’ kazanabilmiş girişimcilerinden Muzaffer Yıldırım’ın sık sık yeniliklere yelken açtığı Mars Entertainment Group’un önderliğinde gerçekleştirilen canlı yayınların biletleri satışa çıkmış. (www.cinebonus.com.tr) Fiyatlar 35 – 45 TL… Dün itibariyle fazla yer kalmamıştı… Ankara, İzmir, İstanbul’da 7 Cinebonus’u internetten şöyle bir dolaştım… Tablo gurur verici… Necip milletimiz hem Recep’i izliyor hem Verdi’nin canlı yayınını. Hem de 3D sistemin bulunduğu sinemalarda, HD görüntü ve surround ses kalitesiyle...
Dünyada yaklaşık 200 sinemada binlerce insan bu etkinliğin bir parçası oluyor…
İlk gösterim, 29 Nisan’da La Scala’dan. Ölümcül bir ikili olan politika ve aşkı konu alan Verdi’nin “Simon Boccanegra” operası sahnelenecek. Bir sonraki gösteriyse 1 Temmuz’da Gran Teatre del Liceu’dan Çaykovski’nin “Pikovaia Dama (Maça Kızı)”.
Kenan Emirzalıoğlu’nun işi zor
Nike müthiş bir reklam filmi hazırlamış… Dünyanın en çok kazanan ve en popüler sporcusu Tiger Woods kadınlarla ilişkisini adam gibi yönetemediği, yüzüne gözüne bulaştırdığı için neredeyse tüm sponsorları onunla bağlantılarını kesmişlerdi…
“Nerdeyse”… Çünkü bir tanesi Tiger Woods’u bırakmadı ve müthiş bir rekabetçi avantaj elde etti: Nike…
Nike’nin siyah – beyaz reklam filmi daha TV ekranlarına düşmeden bilgisayar ekranlarını ele geçirdi… Zirilyon dolarlık reklam sağladı Nike’ye…
Baştan sona kadar bir Tiger Woods portresi izliyoruz… Mahçup, mağdur, mağrur, yani 3M… Sadece bizde değil bütün dünyada çalışır… Doğu ve Akdeniz ülkelerinde 10 misli çalışır… En etkili iletişim yoludur. 3M’yi yakalayın gerisini merak etmeyin…
Bir de fonda ölmüş babasının sesi… “Bir şey öğrendin mi?..” diye biten etkili, damardan bir konuşma… Ve Woods’un sadece kasketinde gözüken Nike amblemi… Packshot (final cümlesi) falan yok…
Müthiş…
Bizde ise Pepsi, Tarkan ile anlaşmasını iptal ediyor… Ipsos KMG’nin araştırmasına göre güveni azalacağına artmış olan, Metropoll’ün araştırmasına göre popülaritesini aslanlar gibi koruyan, Türkiye’nin en büyük pop starı Tarkan’ı bir kalemde siliyor…
Tutup onun yerine Kenan Emirzalıoğlu ile anlaşılıyor… O da çok tutulan bir TV ve sinema starı. Ancak düşürüldüğü duruma bakar mısınız? Tarkan’a alternatif olacak…
Allah kolaylık versin…
Yan balkondaki yerini al… Olay başlasın… Sonra…
Sonra bir güzel uyu…
Tabii gösteri boyunca değil… Eşim asla müsaade etmez böyle bir şeye… Ancak nefesimin sabitleşmesi, başımın hafifçe öne kaykılması bile bireysel tarihime “Scala operasında uyumuştum” diye not düşülmesine yetti de arttı bile…
“Bütün gün Milano’da koşturmuştuk… Yerimiz kötüydü… Sen operayı, biri – ikisi hariç zaten deli gibi sevmezsin… Scala’da Yaşar Kemal’in eseri (Teneke) opera olarak sahneleniyor, amaç opera izlemek değil, bu tarihi geceyi kaçırmamak… Kimse görmedi ki… Zaten uyumak denmez ona; belki en fazla, insanın ‘içinin geçmesinden’ söz edilebilir…”
Fena bahaneler değil bunlar. Ancak hiçbiri eşimin arada bir beni dürterek uyandırdığı gerçeğini ortadan kaldırmaz. Gerçeği ben biliyorum ya yeter. Daha vahimi olamaz…
Şimdi önüme kendimi bir miktar affetme fırsatı çıkmış bulunuyor… Yırtmak üzereyim… Çünkü “Operayı sevmeyi öğrenmek şarttır!” (27 Şubat, Akşam)… Çünkü, “Gülün aslını göremesen de hiç değilse resmine bakmalısın!”…
İşte fırsat...
La Scala’dan dünyadaki 200’den fazla sinema ve binlerce insanla birlikte ‘online – realtime’ (eşzamanlı) opera izleyeceğiz…
La Scala ve Gran Teatre del Liceu’dan (İspanya) 29 Nisan ve 1 Temmuz’da sahnelenecek operalar, aynı anda İzmir, Ankara ve İstanbul’daki Cinebonus’larda...
Genç kuşağın ‘derinlik’ kazanabilmiş girişimcilerinden Muzaffer Yıldırım’ın sık sık yeniliklere yelken açtığı Mars Entertainment Group’un önderliğinde gerçekleştirilen canlı yayınların biletleri satışa çıkmış. (www.cinebonus.com.tr) Fiyatlar 35 – 45 TL… Dün itibariyle fazla yer kalmamıştı… Ankara, İzmir, İstanbul’da 7 Cinebonus’u internetten şöyle bir dolaştım… Tablo gurur verici… Necip milletimiz hem Recep’i izliyor hem Verdi’nin canlı yayınını. Hem de 3D sistemin bulunduğu sinemalarda, HD görüntü ve surround ses kalitesiyle...
Dünyada yaklaşık 200 sinemada binlerce insan bu etkinliğin bir parçası oluyor…
İlk gösterim, 29 Nisan’da La Scala’dan. Ölümcül bir ikili olan politika ve aşkı konu alan Verdi’nin “Simon Boccanegra” operası sahnelenecek. Bir sonraki gösteriyse 1 Temmuz’da Gran Teatre del Liceu’dan Çaykovski’nin “Pikovaia Dama (Maça Kızı)”.
Kenan Emirzalıoğlu’nun işi zor
Nike müthiş bir reklam filmi hazırlamış… Dünyanın en çok kazanan ve en popüler sporcusu Tiger Woods kadınlarla ilişkisini adam gibi yönetemediği, yüzüne gözüne bulaştırdığı için neredeyse tüm sponsorları onunla bağlantılarını kesmişlerdi…
“Nerdeyse”… Çünkü bir tanesi Tiger Woods’u bırakmadı ve müthiş bir rekabetçi avantaj elde etti: Nike…
Nike’nin siyah – beyaz reklam filmi daha TV ekranlarına düşmeden bilgisayar ekranlarını ele geçirdi… Zirilyon dolarlık reklam sağladı Nike’ye…
Baştan sona kadar bir Tiger Woods portresi izliyoruz… Mahçup, mağdur, mağrur, yani 3M… Sadece bizde değil bütün dünyada çalışır… Doğu ve Akdeniz ülkelerinde 10 misli çalışır… En etkili iletişim yoludur. 3M’yi yakalayın gerisini merak etmeyin…
Bir de fonda ölmüş babasının sesi… “Bir şey öğrendin mi?..” diye biten etkili, damardan bir konuşma… Ve Woods’un sadece kasketinde gözüken Nike amblemi… Packshot (final cümlesi) falan yok…
Müthiş…
Bizde ise Pepsi, Tarkan ile anlaşmasını iptal ediyor… Ipsos KMG’nin araştırmasına göre güveni azalacağına artmış olan, Metropoll’ün araştırmasına göre popülaritesini aslanlar gibi koruyan, Türkiye’nin en büyük pop starı Tarkan’ı bir kalemde siliyor…
Tutup onun yerine Kenan Emirzalıoğlu ile anlaşılıyor… O da çok tutulan bir TV ve sinema starı. Ancak düşürüldüğü duruma bakar mısınız? Tarkan’a alternatif olacak…
Allah kolaylık versin…