“2. Millî Bağımsızlık Savaşı”
24 Ocak 2023 - Yeni Şafak
Bizce seçimi, Atatürk’ün “Benim karakterimdir” dediği “Millî bağımsızlığı” ülkemizde kim sahipleniyorsa, o kazanacak… Her kim ki Türkiye’yi ABD’nin ve AB’nin dümen suyuna sokmayı düşlüyorsa o kaybedecek…
Bir yakınımız Nazım Hikmet’in 1954 yılında Budapeşte (Macar) Radyosu’nda katıldığı bir sohbet programının kaydını göndermiş… İnanması güç gelebilir ama 69 yıl önceki analizleri, tazeliğini ve geçerliliğini koruyor…
Hikmet’in sözleri hâlâ bu denli isabetliyse durup biraz düşünmek gerekiyor… O nedenle bugün köşemizin büyük bir kısmını izninizle Nazım Hikmet’e ayırdık…
“Şu 1954 senesinde, Türkiye’de kime mürteci derler, kime vatan haini derler, kime inkılâp düşmanı derler, kime -şu bizim Türkiye’deki tabiriyle- Kemalizm prensiplerinin can düşmanı derler? Bunları anlamak lazım. Şimdi, benim kanaatime göre; Türkiye’deki en büyük mesele, yurt meselesidir, evimizin meselesidir. Evimizin bağımsızlığı meselesidir.
Bir defa, her şeyden evvel bizim kendi evimizde, o evin sahibi gibi yaşamamamız lazım. Kim bizim eve hırsızı sokmuşsa ve kim bizim evde bizi bu hırsıza hizmetçi yapmışsa mürteci olan oldur. Kemalizm prensiplerine düşman olan odur. Vatan haini olan odur! Yani demek istiyorum ki, Arapça ezan okutmaya taraftardır; bu adam mürteci midir, değil midir? Bu, bugünün meselesi değildir.
Bugünün meselesi, kim Türkiye’yi Amerikalılara satmış ve satmakta devam etmektedir?
Kim Türkiye’nin millî sanayisini mahvetmiş ve mahvetmekte devam etmektedir?
Kim Türkiye köylüsünü ve işçisini müstemleke kölesi hâline getirmiş ve getirmekte devam etmektedir?
İşte bunlar mürtecidir.
Bunlar Kemalizmi inkâr etmişlerdir, bunlar vatan hainidir!
Bunların haricinde kalan insanlar, dini kanaatleri ne olursa olsun, vicdani kanaatleri ne olursa olsun, hangi siyasi partiye mensup olursa olsunlar; vatanını seven insanlardır ve bugünün şartları içinde ileri Türk insanlarıdır.
Bu bakımdan yine tekrar ediyorum; Türkiye’deki insanlar vicdani kanaatleri ne olursa olsun, siyasi kanaatleri ne olursa olsunlar, hangi partiye mensup bulunurlarsa bulunsunlar eğer Türkiye’nin gerçek millî bağımsızlığından yanaysalar, yani daha açık konuşalım; eğer Türkiye’den Amerikan hâkimiyetinin defolup gitmesinden yanaysalar, Türkiye sanayisinin gelişmesinden yanaysalar, Türkiye’de hayatın ucuzlamasından yanaysalar, Türkiye’nin tarihinin eski şerefiyle devam etmesinden yanaysalar; yani Türk haysiyetini ve şerefini taşıyorlarsa ileri insanlardır, hangi kanaate mensup olurlarsa olsunlar.”
Arada spiker soruyor: “Peki Türk idarecilerinin Türkiye’de yarattıkları bu terör havası, Türkiye’de millî bağımsızlık ve barış savaşını durdurmuş mudur?”
Hikmet devam ediyor: “Halkları mahvetmek kabil değildir. Teşekkül eden bir millet, yaşayan bir millet ölmez. Türk milleti de böyle. Türk milleti denilen bir millet, Türkiye halkı denilen bir halk. Bu halkın yok olması imkânsızdır.
Ne demek istiyorum; yani bugün yapılan terör, şu veya bu partiye karşı değildir. Bugün yapılan terör, şu veya bu kanaate karşı değildir, şu veya bu sınıfa karşı değildir.
Bugün yapılan terör, Türk milletine karşıdır ve Türk milletini imha etmek için, yok etmek için yapılan terördür.
Türk milleti yok olmaz. Binaenaleyh, her şeye rağmen, Türk milleti yaşayacaktır. Ve her şeye rağmen, biz 2. Millî Bağımsızlık Savaşı’ndan muzaffer çıkacağız...”
Muhalefetin ‘180 derece’ tersini yapacağını ima ettiği Millî Enerji ve Maden Politikası, Millî Savunma Sanayi yatırımları, Millî Ekonomi ve Finans Politikası, millî çıkarlarımız doğrultusundaki dış politika hamlelerimiz ve ‘millî bağımsızlığa’ yönelik tüm ulaştırma ve altyapı yatırımları mı galip gelecek?.. Yoksa uşaklık mı?.. 2023 seçimlerinde işte buna karar vereceğiz…
Hikmet’in bu ses kaydı üzerine genç iletişimci kardeşimiz Furkan Demirci’yle konuştuğumuzda bize iki başlık önerisinde bulundu… Birini kullandık zaten… İkincisi ve hayli derin olanı da “Nazım ve bugünün Hikmeti” idi… Gençlerden ümit kesilmez…
Gözümüze takılanlar…
Bir yakınımız Nazım Hikmet’in 1954 yılında Budapeşte (Macar) Radyosu’nda katıldığı bir sohbet programının kaydını göndermiş… İnanması güç gelebilir ama 69 yıl önceki analizleri, tazeliğini ve geçerliliğini koruyor…
Hikmet’in sözleri hâlâ bu denli isabetliyse durup biraz düşünmek gerekiyor… O nedenle bugün köşemizin büyük bir kısmını izninizle Nazım Hikmet’e ayırdık…
“Şu 1954 senesinde, Türkiye’de kime mürteci derler, kime vatan haini derler, kime inkılâp düşmanı derler, kime -şu bizim Türkiye’deki tabiriyle- Kemalizm prensiplerinin can düşmanı derler? Bunları anlamak lazım. Şimdi, benim kanaatime göre; Türkiye’deki en büyük mesele, yurt meselesidir, evimizin meselesidir. Evimizin bağımsızlığı meselesidir.
Bir defa, her şeyden evvel bizim kendi evimizde, o evin sahibi gibi yaşamamamız lazım. Kim bizim eve hırsızı sokmuşsa ve kim bizim evde bizi bu hırsıza hizmetçi yapmışsa mürteci olan oldur. Kemalizm prensiplerine düşman olan odur. Vatan haini olan odur! Yani demek istiyorum ki, Arapça ezan okutmaya taraftardır; bu adam mürteci midir, değil midir? Bu, bugünün meselesi değildir.
Bugünün meselesi, kim Türkiye’yi Amerikalılara satmış ve satmakta devam etmektedir?
Kim Türkiye’nin millî sanayisini mahvetmiş ve mahvetmekte devam etmektedir?
Kim Türkiye köylüsünü ve işçisini müstemleke kölesi hâline getirmiş ve getirmekte devam etmektedir?
İşte bunlar mürtecidir.
Bunlar Kemalizmi inkâr etmişlerdir, bunlar vatan hainidir!
Bunların haricinde kalan insanlar, dini kanaatleri ne olursa olsun, vicdani kanaatleri ne olursa olsun, hangi siyasi partiye mensup olursa olsunlar; vatanını seven insanlardır ve bugünün şartları içinde ileri Türk insanlarıdır.
Bu bakımdan yine tekrar ediyorum; Türkiye’deki insanlar vicdani kanaatleri ne olursa olsun, siyasi kanaatleri ne olursa olsunlar, hangi partiye mensup bulunurlarsa bulunsunlar eğer Türkiye’nin gerçek millî bağımsızlığından yanaysalar, yani daha açık konuşalım; eğer Türkiye’den Amerikan hâkimiyetinin defolup gitmesinden yanaysalar, Türkiye sanayisinin gelişmesinden yanaysalar, Türkiye’de hayatın ucuzlamasından yanaysalar, Türkiye’nin tarihinin eski şerefiyle devam etmesinden yanaysalar; yani Türk haysiyetini ve şerefini taşıyorlarsa ileri insanlardır, hangi kanaate mensup olurlarsa olsunlar.”
Arada spiker soruyor: “Peki Türk idarecilerinin Türkiye’de yarattıkları bu terör havası, Türkiye’de millî bağımsızlık ve barış savaşını durdurmuş mudur?”
Hikmet devam ediyor: “Halkları mahvetmek kabil değildir. Teşekkül eden bir millet, yaşayan bir millet ölmez. Türk milleti de böyle. Türk milleti denilen bir millet, Türkiye halkı denilen bir halk. Bu halkın yok olması imkânsızdır.
Ne demek istiyorum; yani bugün yapılan terör, şu veya bu partiye karşı değildir. Bugün yapılan terör, şu veya bu kanaate karşı değildir, şu veya bu sınıfa karşı değildir.
Bugün yapılan terör, Türk milletine karşıdır ve Türk milletini imha etmek için, yok etmek için yapılan terördür.
Türk milleti yok olmaz. Binaenaleyh, her şeye rağmen, Türk milleti yaşayacaktır. Ve her şeye rağmen, biz 2. Millî Bağımsızlık Savaşı’ndan muzaffer çıkacağız...”
Muhalefetin ‘180 derece’ tersini yapacağını ima ettiği Millî Enerji ve Maden Politikası, Millî Savunma Sanayi yatırımları, Millî Ekonomi ve Finans Politikası, millî çıkarlarımız doğrultusundaki dış politika hamlelerimiz ve ‘millî bağımsızlığa’ yönelik tüm ulaştırma ve altyapı yatırımları mı galip gelecek?.. Yoksa uşaklık mı?.. 2023 seçimlerinde işte buna karar vereceğiz…
Hikmet’in bu ses kaydı üzerine genç iletişimci kardeşimiz Furkan Demirci’yle konuştuğumuzda bize iki başlık önerisinde bulundu… Birini kullandık zaten… İkincisi ve hayli derin olanı da “Nazım ve bugünün Hikmeti” idi… Gençlerden ümit kesilmez…
Gözümüze takılanlar…
- Deterjan markası Bingo, yeni ürünü olan ‘giysi şampuanı’ için hazırladığı reklam filmini yayınlamış… İletişim çalışmalarının ‘stratejik planlamasında’ 5 düzlem yer alır ve bunların ilki ‘Ürün/Hizmet Performansı’dır. Markanın kendini tanıtması, bilinirliğinin yanı sıra beğenisini de yükseltmesi için ilk adımdır. Marka, yeni ürünü için "Siz de giysilerinize saçlarınıza baktığınız özenle bakmak istiyorsanız" sloganını tercih ederek, çalışmasına ‘çarpıcı’ bir yan katmayı başarmış… Bundan sonrası kullananların beğenisine ve tavsiyesine kalıyor…
- Bisiklet sporu için ne yapılsa azdır… Önce insan sağlığı, sonra da şehir trafiğini hafifletmek adına… Orman Bakanlığı’nın destekleriyle Tour of Antalya powered by AKRA markasıyla 9-12 Şubat 2023 tarihleri arasında bu yıl 5.’si düzenlenecek yarışmaya dünyaca ünlü bisiklet takımları katılacakmış. “Yeşil bir gelecek için hep birlikte ormanlarımızı koruyalım” temalı yarışla, büyük yangında zarar gören Manavgat-Oymapınar beldesinde ağaçlandırma çalışmalarına destek olunması amaçlanıyormuş. (Yasin Yasemen, On İletişim)
- beIN MEDIA GROUP’un dijital içerik platformu TOD’un yayınladığı diziler 5 “Altın Küre” ödülü birden almış. “Golden Globe”a damgasını vuran TOD dizileri ve oyuncuları şöyleymiş: En İyi TV Dizisi/Drama: “House Of The Dragon”, En İyi Mini Dizi/TV Filmi: “The White Lotus”, En İyi Kadın Oyuncu/Drama: Zendaya - “Euphoria”, En İyi Erkek Oyuncu/Drama: Kevin Costner -“Yellowstone”, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu/Mini Dizi/Tv Filmi: Jennifer Coolidge - “The White Lotus” (Oğuzhan Fidan, Bersay)