“İstediklerimizin tamamını elde ettik”
19 Ekim 2019 - Yeni Şafak
ABD’nin etkili gazetelerinden Washington Post’a açıklama yapan bir Türk yetkilinin Barış Pınarı Harekâtıyla ilgili bu sözü, ülkemiz açısından doğan sonuçları açıklıyor:
“İstediklerimizin tamamını elde ettik.”
Bunca zamandır diplomatik görüşmelerde masaya yatırılan, fakat başta ABD olmak üzere Batı’nın yanaşmadığı, 32 km derinliğe ve 444 km uzunluğa sahip alanın ‘güvenli bölge’ hâline getirilmesi bir hafta içinde sağlandı.
Bölge terörist unsurlardan temizleniyor. Yurdundan edilmiş Suriyeli sığınmacılar için kendi ülkelerine dönmelerinin yolu açılıyor.
Utanmadan hâlâ “Operasyon baskılar nedeniyle sonlandı” diye yazanlar var…. Bunlara kulak asmamak, sonuçları doğru değerlendirmek lâzım. Bu şeamet tellallarının ortak özelliği Türkiye, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın politikalarının karşısında yer almaktır… Ondan başka da bir özellikleri, derinlikleri, inanılırlıkları yok.
ABD’de demokratlar Trump’ı “Türkiye’nin istediği her şeyi verdin” diye eleştirirken bizimkiler yine Fıstıklı’dan top atışında!
Hesap Uzmanı Abbas Yüksel bey, bir mesajında operasyonun istenildiği gibi sonuçlanmasıyla ülkemizin neler kazandığını sıralamış… Katılmamak elde değil:
Emperyalist ülkelerin, ülkemizin sınırında bir ‘maşa devlet’ kurması ötelenerek geleceğimizi bağımsız biçimde kendimiz planlamak için zaman kazandık… Ekonomik yaptırım tehdidi ortadan kalktı… F35 programına devam imkânı doğdu… Dış politikada tek kutuplu ve bağımlı değil, çok kutuplu ve bağımsız politika zemini kazanıldı… Dünya politikasının ana aktörü olduğumuzun sağlaması yapıldı… Batı, Türkiye’nin çıkarlarını ve güvenliğini görmezden gelerek adım atamayacağını bir kez daha anladı… Arap devletlerinin güvenilir olup olmadığı ortaya çıktı… Trump’ın akıl almaz mektubuyla anlaşıldı ki Türkiye harekât kararını tek başına vermiş, ABD’yi çekilmek zorunda bırakmış ve anlaşmak için de ayağına getirtmiştir!
Operasyonun teoride ve pratikte Türkiye açısından kazanımlarla dolu olduğunu görmemek için kör olmak lazım herhâlde… Ya da bizim şeamet tellalları kadrosunun gediklilerinden olmak…
Bu arkadaşlar, kavramları ve bu kavramlar doğrultusunda oluşturulacak politikaları, atılacak adımları da bilmezler… Bu cehaletle, operasyon başladığında kamu diplomasisi yoluna gitmeyi önerdiler…
Defalarda dile getirdik… Kamu diplomasisi, önemli ve etkili bir iletişim yolu olmakla beraber zamanlamaya bağlı olarak işlev görür. Harekâtla bir haftada kazandıklarımızı, bu yolla elde etmemiz mümkün değildi.
Her kriz durumu iletişimle çözülemez. Bazı çelişkiler, haklı olandan çok, güçlü olanın kazandığı ortamlarda çözülebilir. Türkiye gibi hem haklı hem de güçlü iseniz o zaman da zafer ‘tüm boyutlarıyla’ sizindir.
Türkiye’nin harekâtla elde ettiği başarılar, bundan sonra açılacak devletler arası diplomasi yolu için bize büyük bir güç kazandırmıştır.
Kamu diplomasisi ise devletlerin diğer ülkelerin halklarına doğru uygulanan bir siyasi yöntemdir... Uzun bir süreçtir... Kriz durumları söz konusu olduğunda başlatılacak bir süreç de değildir… O nedenle harekât başladıktan sonra denenecek bir yol olamazdı.
Devletin tüm bunları bilmediğini mi sanıyorlar acaba?
Elbette, sizden beş adım öndedir devletimiz… O nedenle de uluslararası kamuoyunu etkilemeye yönelik, çoğu terör örgütüne yakın sosyal medya hesaplarından yapılan kara propaganda amaçlı sahte içeriklere karşı ciddiyetini korudu.
Türkiye adına açıklamaları en güvenilir ve yetkili ağızlardan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile yaptı. Araç olarak, Batılılar’ın saygın bulduğu Wall Street Journal ve Washington Post’u seçtiler…
İşin iletişim boyutunda ülkemize karşı başlatılan kara propagandaya yönelik olarak devletin saygınlığına yakışır bir yol ve yöntemle algılama yönetimi yapıldı. Bunların tesadüfen verilen kararlar olduğunu sananlar varsa en hafif tabirle ‘gülünç’ duruma düşerler…
“İstediklerimizin tamamını elde ettik.”
Bunca zamandır diplomatik görüşmelerde masaya yatırılan, fakat başta ABD olmak üzere Batı’nın yanaşmadığı, 32 km derinliğe ve 444 km uzunluğa sahip alanın ‘güvenli bölge’ hâline getirilmesi bir hafta içinde sağlandı.
Bölge terörist unsurlardan temizleniyor. Yurdundan edilmiş Suriyeli sığınmacılar için kendi ülkelerine dönmelerinin yolu açılıyor.
Utanmadan hâlâ “Operasyon baskılar nedeniyle sonlandı” diye yazanlar var…. Bunlara kulak asmamak, sonuçları doğru değerlendirmek lâzım. Bu şeamet tellallarının ortak özelliği Türkiye, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın politikalarının karşısında yer almaktır… Ondan başka da bir özellikleri, derinlikleri, inanılırlıkları yok.
ABD’de demokratlar Trump’ı “Türkiye’nin istediği her şeyi verdin” diye eleştirirken bizimkiler yine Fıstıklı’dan top atışında!
Hesap Uzmanı Abbas Yüksel bey, bir mesajında operasyonun istenildiği gibi sonuçlanmasıyla ülkemizin neler kazandığını sıralamış… Katılmamak elde değil:
Emperyalist ülkelerin, ülkemizin sınırında bir ‘maşa devlet’ kurması ötelenerek geleceğimizi bağımsız biçimde kendimiz planlamak için zaman kazandık… Ekonomik yaptırım tehdidi ortadan kalktı… F35 programına devam imkânı doğdu… Dış politikada tek kutuplu ve bağımlı değil, çok kutuplu ve bağımsız politika zemini kazanıldı… Dünya politikasının ana aktörü olduğumuzun sağlaması yapıldı… Batı, Türkiye’nin çıkarlarını ve güvenliğini görmezden gelerek adım atamayacağını bir kez daha anladı… Arap devletlerinin güvenilir olup olmadığı ortaya çıktı… Trump’ın akıl almaz mektubuyla anlaşıldı ki Türkiye harekât kararını tek başına vermiş, ABD’yi çekilmek zorunda bırakmış ve anlaşmak için de ayağına getirtmiştir!
Operasyonun teoride ve pratikte Türkiye açısından kazanımlarla dolu olduğunu görmemek için kör olmak lazım herhâlde… Ya da bizim şeamet tellalları kadrosunun gediklilerinden olmak…
Bu arkadaşlar, kavramları ve bu kavramlar doğrultusunda oluşturulacak politikaları, atılacak adımları da bilmezler… Bu cehaletle, operasyon başladığında kamu diplomasisi yoluna gitmeyi önerdiler…
Defalarda dile getirdik… Kamu diplomasisi, önemli ve etkili bir iletişim yolu olmakla beraber zamanlamaya bağlı olarak işlev görür. Harekâtla bir haftada kazandıklarımızı, bu yolla elde etmemiz mümkün değildi.
Her kriz durumu iletişimle çözülemez. Bazı çelişkiler, haklı olandan çok, güçlü olanın kazandığı ortamlarda çözülebilir. Türkiye gibi hem haklı hem de güçlü iseniz o zaman da zafer ‘tüm boyutlarıyla’ sizindir.
Türkiye’nin harekâtla elde ettiği başarılar, bundan sonra açılacak devletler arası diplomasi yolu için bize büyük bir güç kazandırmıştır.
Kamu diplomasisi ise devletlerin diğer ülkelerin halklarına doğru uygulanan bir siyasi yöntemdir... Uzun bir süreçtir... Kriz durumları söz konusu olduğunda başlatılacak bir süreç de değildir… O nedenle harekât başladıktan sonra denenecek bir yol olamazdı.
Devletin tüm bunları bilmediğini mi sanıyorlar acaba?
Elbette, sizden beş adım öndedir devletimiz… O nedenle de uluslararası kamuoyunu etkilemeye yönelik, çoğu terör örgütüne yakın sosyal medya hesaplarından yapılan kara propaganda amaçlı sahte içeriklere karşı ciddiyetini korudu.
Türkiye adına açıklamaları en güvenilir ve yetkili ağızlardan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile yaptı. Araç olarak, Batılılar’ın saygın bulduğu Wall Street Journal ve Washington Post’u seçtiler…
İşin iletişim boyutunda ülkemize karşı başlatılan kara propagandaya yönelik olarak devletin saygınlığına yakışır bir yol ve yöntemle algılama yönetimi yapıldı. Bunların tesadüfen verilen kararlar olduğunu sananlar varsa en hafif tabirle ‘gülünç’ duruma düşerler…