“Bana rol modelini söyle…”
01 OCAK 2011
Perşembe akşamı Siyaset Meydanı’nın giriş bölümünü seyrediyoruz. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gözleri hafifçe dolarak Ecevit’ten uzun boylu söz ediyor. Belli ki kendine de genç CHP’lilere de örnek seçtiği lider tipi Bülent Ecevit.
***
Bir an dalmışım. Geçmişe küçük bir yolculuk…
Çocukluğumdan beri beni ne zaman hedef göstermelerle, örnek vermelerle “adam etmeye” çalışsalar ‘kıl’ olurdum. “Bak Mehmet Bey’in oğlu şurayı kazanmış”, “bak Osman Bey’in oğlu şu enstrümanı çalıyor”, “mahallenin en güzel kızları Taylan’a yüz veriyorlar”, “Ahmet burayı kazanmış”, “Orhan ev almış”, “Cemal nasıl zayıflamış”, “Tayfun her yıl arabasını yeniliyormuş.”
Kıyaslanma (benchmarking) ve sürekli iddia sahibi olma zorunluluğu sonunda MFÖ’ye şarkı besteletti: Sen neymişsin be abi!
Bu ‘kıl olma’ halim nereye kadar devam etti biliyor musunuz?
“Rol model” kavramıyla karşılaşana kadar… Adler’e göre hayatın anlamını (Sinn des Lebens) belirlerken insanın geliştirdiği en önemli reflekslerden bir tanesi bir ya da birkaç insanı “örnek kişi” (rol model) olarak almaktı. Bu ise hiç de çevreden gelen “şöyle ol, böyle ol” diye gösterilen hedef ve örneklere göre oluşmuyordu. İnsan rol modellerini karakter yapısı gelişirken belirliyor, hayatındaki adımları o modele göre atıyordu.
***
Herakleitos boşuna “karakterim kaderimdir” dememişti. Hiçbir zaman beğenmediğimi zannettiğim babamı rol model olarak almış olduğumu yıllar sonra fark edecektim. Ya da bize faşizan zulüm uyguladıklarını düşündüğüm o zamanlar “Gestapo Kalıntısı” diye nitelediğimiz Alman hocalarımı… Bunların hayatımı nasıl yönlendirdiklerini ancak şimdi anlayabiliyorum. Keşke onlar bu dünyadayken ve benimle beraberlerken bu keşfi yapmış olsaymışım.
***
Siyaset de bir rol model meselesidir. Maocular kendileri için beş kafayı idealize ederlerdi: Marx, Engels, Lenin, Stalin, Mao Zedung… Hitler’in Mussolini’nin rol model olarak dikte edildiği yılları bugün anlamakta güçlük çekebiliriz. Tüketim toplumunun hareketi sporda, sanatta, modada, popüler kültürün tamamında rol modellerle hız kazanır. Öyle bir noktaya gelinebilir ki “rol modelini söyle, senin neme nem bir adam olduğunu söyleyeyim” cümlesi geçerlilik kazanır.
***
Şimdi başa dönelim ve şu soruyu soralım: Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye, kendine ve CHP’liye uygun gördüğü rol model Ecevit midir? Kılıçdaroğlu’na sorarsanız öyle. En azından kurultayda ve sonrasında zaman zaman taktığı Ecevit şapkasıyla, sık sık gönderme yapmasıyla ve Ali Kırca’nın gözlerinin içine bakıp duygulanırken kullandığı ifadelerle öyle…
Şimdi ikinci soruyu soralım: Ecevit rol model olur mu? Ve hemen yanıtlayalım. Tabii ki olur. Belki rol model değil ama örnek alınacak kişi olur. Hangi yanlarıyla? Beşeri duygularıyla, dürüstlüğüyle, cesaretiyle… Peki, siyasi ve ideolojik sürdürülebilirlik adına rol model olabilir mi? Asla olamaz.
***
Kılıçdaroğlu’nun seçimlere vakit varken kendisini rahmet ve saygıyla andığım Sayın Bülent Ecevit’i nasıl konumlandıracağını bir kez daha ciddiyetle düşünmesinde yarar vardır.
***
Bir an dalmışım. Geçmişe küçük bir yolculuk…
Çocukluğumdan beri beni ne zaman hedef göstermelerle, örnek vermelerle “adam etmeye” çalışsalar ‘kıl’ olurdum. “Bak Mehmet Bey’in oğlu şurayı kazanmış”, “bak Osman Bey’in oğlu şu enstrümanı çalıyor”, “mahallenin en güzel kızları Taylan’a yüz veriyorlar”, “Ahmet burayı kazanmış”, “Orhan ev almış”, “Cemal nasıl zayıflamış”, “Tayfun her yıl arabasını yeniliyormuş.”
Kıyaslanma (benchmarking) ve sürekli iddia sahibi olma zorunluluğu sonunda MFÖ’ye şarkı besteletti: Sen neymişsin be abi!
Bu ‘kıl olma’ halim nereye kadar devam etti biliyor musunuz?
“Rol model” kavramıyla karşılaşana kadar… Adler’e göre hayatın anlamını (Sinn des Lebens) belirlerken insanın geliştirdiği en önemli reflekslerden bir tanesi bir ya da birkaç insanı “örnek kişi” (rol model) olarak almaktı. Bu ise hiç de çevreden gelen “şöyle ol, böyle ol” diye gösterilen hedef ve örneklere göre oluşmuyordu. İnsan rol modellerini karakter yapısı gelişirken belirliyor, hayatındaki adımları o modele göre atıyordu.
***
Herakleitos boşuna “karakterim kaderimdir” dememişti. Hiçbir zaman beğenmediğimi zannettiğim babamı rol model olarak almış olduğumu yıllar sonra fark edecektim. Ya da bize faşizan zulüm uyguladıklarını düşündüğüm o zamanlar “Gestapo Kalıntısı” diye nitelediğimiz Alman hocalarımı… Bunların hayatımı nasıl yönlendirdiklerini ancak şimdi anlayabiliyorum. Keşke onlar bu dünyadayken ve benimle beraberlerken bu keşfi yapmış olsaymışım.
***
Siyaset de bir rol model meselesidir. Maocular kendileri için beş kafayı idealize ederlerdi: Marx, Engels, Lenin, Stalin, Mao Zedung… Hitler’in Mussolini’nin rol model olarak dikte edildiği yılları bugün anlamakta güçlük çekebiliriz. Tüketim toplumunun hareketi sporda, sanatta, modada, popüler kültürün tamamında rol modellerle hız kazanır. Öyle bir noktaya gelinebilir ki “rol modelini söyle, senin neme nem bir adam olduğunu söyleyeyim” cümlesi geçerlilik kazanır.
***
Şimdi başa dönelim ve şu soruyu soralım: Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye, kendine ve CHP’liye uygun gördüğü rol model Ecevit midir? Kılıçdaroğlu’na sorarsanız öyle. En azından kurultayda ve sonrasında zaman zaman taktığı Ecevit şapkasıyla, sık sık gönderme yapmasıyla ve Ali Kırca’nın gözlerinin içine bakıp duygulanırken kullandığı ifadelerle öyle…
Şimdi ikinci soruyu soralım: Ecevit rol model olur mu? Ve hemen yanıtlayalım. Tabii ki olur. Belki rol model değil ama örnek alınacak kişi olur. Hangi yanlarıyla? Beşeri duygularıyla, dürüstlüğüyle, cesaretiyle… Peki, siyasi ve ideolojik sürdürülebilirlik adına rol model olabilir mi? Asla olamaz.
***
Kılıçdaroğlu’nun seçimlere vakit varken kendisini rahmet ve saygıyla andığım Sayın Bülent Ecevit’i nasıl konumlandıracağını bir kez daha ciddiyetle düşünmesinde yarar vardır.