“Demirtaş neden hapiste?”
28 Mart 2023 - Yeni Şafak
İlk kez Bertolt Brecht tarafından kullanıldığı iddia edilen bir kavram; toplumsal gestus… Kavramın siyasi boyutunu, 10 Eylül 2019’da bu sütunlarda yazmışız… Meraklısı oraya göz atabilir.
Özetle ifade edelim… Örneğin, misafirliğe gittiğinizde ya da yemekli-yemeksiz bir toplantıda nerede oturduğunuz (nereye oturtulduğunuz) sizin o insanlarla ilişki düzeyiniz hakkında fikir verir…
Kılık kıyafet ve en önemlisi kiminle, ne ile aynı karede, nasıl fotoğraf verdiğiniz sizin ‘dünya görüşü’nüzden siyasi duruşunuza kadar pek çok eğilim ve tutumunuzu açık eder… Bir şeyi anlamak için sözlere değil, özlere giden davranış ve toplumsal gestus diline bakmak gerekir…
Mesela son günlerde tartışılan CHP-HDP heyetlerinin nerede ve nasıl görüştüklerinin fotoğrafı ile Sayın Cumhurbaşkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun Twitter’dan paylaştıkları birer fotoğraf üzerine konuşulup duruyor…
CHP-HDP lider kadrolarının buluşma videosunu izlerken beden ve davranış dillerine bakıp, kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: “Güç, ağırlıklı olarak hangisinde?..”
Twitter postlarına gelince… Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kızılelma İnsansız Savaş Uçağı’nın önünde görüntülenmiş. Sizce ne ifade ediyor olabilir?.. Millî bağımsızlık? Millî savunma sanayi olmadan millî bağımsızlığın mümkün olmadığı?.. Ülkenin bölünmez bütünlüğü?.. Küresel/bölgesel güç?.. Yaptıklarımız yapacaklarımızın garantisidir?.. Ya da hepsi…
Kılıçdaroğlu’nun aynı gün yaptığı paylaşımı da hatırlayalım… Bir ağaç dalına bağlanmış Marteniçka bilekliği… Balkan adetlerine göre baharda dilek tutmak için kullanılan yöntemlerden biriymiş… Sizce bu neyi ifade ediyor olabilir?.. İşimiz dilek ağaçlarına, havuzlara atılan bozuk paralara kalmış… Hurafe?.. Özgüven yerine, “Yeterince istersek olur” tarzı bir Polyannacılık?.. Ya da hepsi…
Bir de “Eski günahların gölgesi uzun olur” sözünü yeniden hatırlatan ‘Kılıçdaroğlu klibi’ var; Youtube’da dolanıyor… Klibin üç yerinde Kılıçdaroğlu’nun “Selahattin Demirtaş neden hapiste?” diyen görüntüsü yer alıyor. Hemen arkalarına ise üçer adetten dokuz HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş videosu eklenmiş… Klibin söz düzeni şöyle:
Kılıçdaroğlu: “Selahattin Demirtaş neden hapiste?”
Demirtaş: “Buna alışsanız iyi olur; çünkü biz daha Başkan APO’nun heykelini dikeceğiz, heykelini.”, “Bizim bir milletvekilimiz bir PKK’linin cenazesine katıldı diye linç edilebiliyor medyada. Çok açık söyleyeyim: Halkımızın acısına sahip çıkmayan milletvekiliyle ilgili, kusura bakmasınlar, parti disiplini gereği ben soruşturma açtırırım.”, “Barış için çarpan bir yüreği İmralı’da kayalıklara zincirle kimse bağlayamaz… Müzakere sürecinin en önemli başlıklarından biri de Sayın Öcalan’a, Başkan APO’ya özgürlük olacaktır.”
Kılıçdaroğlu: “Selahattin Demirtaş neden hapiste?”
Demirtaş: “PKK’yi silahlı bir halk hareketi olarak tanımlıyoruz.”, “26-27 Aralık’ta Diyarbakır’da Demokratik Toplum Kongresi’nin Olağanüstü Kongresi’ne bizler de genişletilmiş biçimde katılacağız. Öz yönetimin, özerkliğin inşası ve içinin doldurulması […] için önemli kararlar alacağız.”, “Bizim başarımız, yani HDP’nin başarısı ki Sayın Öcalan’ın çok önemsediği bir projedir. Kendisinin özellikle son 20 yılını adadığı bir projedir.”
Kılıçdaroğlu: “Selahattin Demirtaş neden hapiste?”
Demirtaş: “Burada, Kandil’de KCK’nin üst düzey yetkilileriyle toplantılar gerçekleştirdik…”, “Türkiye’den bakınca Kandil bir savaş merkezi olarak düşünülüyor. Fakat burada görüştüğümüz herkes kalıcı, onurlu bir barışa her zamankinden daha hazır…”
Kılıçdaroğlu: “Selahattin Demirtaş neden hapiste?”
Anlamıyor mu gerçekten; yoksa anlamıyormuş gibi mi yapıyor?... İşte bunun doğrulaması iki yerde var… Biri, davranış dilinde… Diğeri, HDP’nin 11 maddelik Tutum Belgesi’ndeki (Bkz. 23.03.2023 tarihli yazımız) tüm koşulları mündemiç (içeren) Millet İttifakı Mutabakat Belgesi’nde…
Açıkçası, toplumsal gestus; ‘okumasını’ bileni yanıltmaz…
Günün sözü
“Söz, gerçeğin gölgesidir, parça-buçuğudur.”
Hz. Mevlânâ, “Fîhi Mâ-Fîh”, 2. Bölüm
Gözümüze takılanlar…
Özetle ifade edelim… Örneğin, misafirliğe gittiğinizde ya da yemekli-yemeksiz bir toplantıda nerede oturduğunuz (nereye oturtulduğunuz) sizin o insanlarla ilişki düzeyiniz hakkında fikir verir…
Kılık kıyafet ve en önemlisi kiminle, ne ile aynı karede, nasıl fotoğraf verdiğiniz sizin ‘dünya görüşü’nüzden siyasi duruşunuza kadar pek çok eğilim ve tutumunuzu açık eder… Bir şeyi anlamak için sözlere değil, özlere giden davranış ve toplumsal gestus diline bakmak gerekir…
Mesela son günlerde tartışılan CHP-HDP heyetlerinin nerede ve nasıl görüştüklerinin fotoğrafı ile Sayın Cumhurbaşkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun Twitter’dan paylaştıkları birer fotoğraf üzerine konuşulup duruyor…
CHP-HDP lider kadrolarının buluşma videosunu izlerken beden ve davranış dillerine bakıp, kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: “Güç, ağırlıklı olarak hangisinde?..”
Twitter postlarına gelince… Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kızılelma İnsansız Savaş Uçağı’nın önünde görüntülenmiş. Sizce ne ifade ediyor olabilir?.. Millî bağımsızlık? Millî savunma sanayi olmadan millî bağımsızlığın mümkün olmadığı?.. Ülkenin bölünmez bütünlüğü?.. Küresel/bölgesel güç?.. Yaptıklarımız yapacaklarımızın garantisidir?.. Ya da hepsi…
Kılıçdaroğlu’nun aynı gün yaptığı paylaşımı da hatırlayalım… Bir ağaç dalına bağlanmış Marteniçka bilekliği… Balkan adetlerine göre baharda dilek tutmak için kullanılan yöntemlerden biriymiş… Sizce bu neyi ifade ediyor olabilir?.. İşimiz dilek ağaçlarına, havuzlara atılan bozuk paralara kalmış… Hurafe?.. Özgüven yerine, “Yeterince istersek olur” tarzı bir Polyannacılık?.. Ya da hepsi…
Bir de “Eski günahların gölgesi uzun olur” sözünü yeniden hatırlatan ‘Kılıçdaroğlu klibi’ var; Youtube’da dolanıyor… Klibin üç yerinde Kılıçdaroğlu’nun “Selahattin Demirtaş neden hapiste?” diyen görüntüsü yer alıyor. Hemen arkalarına ise üçer adetten dokuz HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş videosu eklenmiş… Klibin söz düzeni şöyle:
Kılıçdaroğlu: “Selahattin Demirtaş neden hapiste?”
Demirtaş: “Buna alışsanız iyi olur; çünkü biz daha Başkan APO’nun heykelini dikeceğiz, heykelini.”, “Bizim bir milletvekilimiz bir PKK’linin cenazesine katıldı diye linç edilebiliyor medyada. Çok açık söyleyeyim: Halkımızın acısına sahip çıkmayan milletvekiliyle ilgili, kusura bakmasınlar, parti disiplini gereği ben soruşturma açtırırım.”, “Barış için çarpan bir yüreği İmralı’da kayalıklara zincirle kimse bağlayamaz… Müzakere sürecinin en önemli başlıklarından biri de Sayın Öcalan’a, Başkan APO’ya özgürlük olacaktır.”
Kılıçdaroğlu: “Selahattin Demirtaş neden hapiste?”
Demirtaş: “PKK’yi silahlı bir halk hareketi olarak tanımlıyoruz.”, “26-27 Aralık’ta Diyarbakır’da Demokratik Toplum Kongresi’nin Olağanüstü Kongresi’ne bizler de genişletilmiş biçimde katılacağız. Öz yönetimin, özerkliğin inşası ve içinin doldurulması […] için önemli kararlar alacağız.”, “Bizim başarımız, yani HDP’nin başarısı ki Sayın Öcalan’ın çok önemsediği bir projedir. Kendisinin özellikle son 20 yılını adadığı bir projedir.”
Kılıçdaroğlu: “Selahattin Demirtaş neden hapiste?”
Demirtaş: “Burada, Kandil’de KCK’nin üst düzey yetkilileriyle toplantılar gerçekleştirdik…”, “Türkiye’den bakınca Kandil bir savaş merkezi olarak düşünülüyor. Fakat burada görüştüğümüz herkes kalıcı, onurlu bir barışa her zamankinden daha hazır…”
Kılıçdaroğlu: “Selahattin Demirtaş neden hapiste?”
Anlamıyor mu gerçekten; yoksa anlamıyormuş gibi mi yapıyor?... İşte bunun doğrulaması iki yerde var… Biri, davranış dilinde… Diğeri, HDP’nin 11 maddelik Tutum Belgesi’ndeki (Bkz. 23.03.2023 tarihli yazımız) tüm koşulları mündemiç (içeren) Millet İttifakı Mutabakat Belgesi’nde…
Açıkçası, toplumsal gestus; ‘okumasını’ bileni yanıltmaz…
Günün sözü
“Söz, gerçeğin gölgesidir, parça-buçuğudur.”
Hz. Mevlânâ, “Fîhi Mâ-Fîh”, 2. Bölüm
Gözümüze takılanlar…
- 21-26 Mart Orman Haftası’ydı… Bu vesileyle lojistik sektöründe faaliyet gösteren Globelink Ünimar, Ege Orman Vakfı iş birliğiyle Manisa’da tesis edilmekte olan “Yüzüncü Yıl Ormanları” içerisinde 500 fidanlık bir koru oluşturulacağını açıklamış… Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS), ciddiyet, sürdürülebilirlik, samimiyet gerektirdiği kadar markanın varoluş nedenine de uygun olmalıdır. Hedef kitlenin duyarlılıklarına hitap etmeyi planlıyorsanız, attığınız taşın ürküttüğünüz kurbağaya değmesi şart… Örneğin 500 fidan dikilerek, verilen sözlerin tutulması da yetmez, sonrasında da gereken ilgi ve özenin gösterilmesi, o korunun bakımının yapılması gerekir… Tabii en büyük yanılgı da tek seferlik aksiyon alarak, ‘çevreye duyarlı firma’ gibi bir algılamayı inşa edebileceğini düşünmek olur… Sanki bu durum basın bülteninde eksik kalmış… (Bilal Boğa, Walther Kranz)
- Bir sigorta firmasının basın bültenleri düzenli aralıklarla elimize ulaşıyor. Bu, ‘iyi’ bir şey olabilirdi; ancak değil… Çünkü içerikler birbiriyle hayli ilgisiz… Konular şöyle: Otomobil aküleri hakkında bilmeniz gerekenler… Su kaynaklarımızı korumamıza yardımcı yöntemler… Fazla tuz tüketiminin insan sağlığına zararları… Çocuklara deprem bilinci nasıl kazandırılır?.. Ormanlarımızı koruyan teknolojiler… İletişim, ilgili-ilgisiz her konuda bir strateji ve buna uygun planlı aksiyonlar olmadan fikir beyan etme durumu olsaydı, anlaşılabilirdi… Odaklanma olmazsa; zaman, insan ve para kaynağını boşa harcayabilirsiniz…
- “Milyon Kadına Mentor Programı”nın paydaşları ABD Ticaret Odası, ABD-Türkiye İş Konseyi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), TurkishWIN ve STEM Connector bir toplantı yaparak çalışmanın yayınlaştırılacağını açıklamışlar. Bir başka paydaş Türkiye Bilişim Derneği de Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürlüğü ile imzalanan protokolle “Milyon Kadına Mentor Lise Programı” çalışmalarına başlamış. Programın kurucu destekçileri; Azelis Türkiye, Beba Vakfı, Logo Yazılım, PepsiCo Türkiye, Petrol Ofisi ve Teknoloji Sponsoru Turkcell imiş. Programın genişlemesi için ayrıca Akbank, Borusan, Getir, DFDS, EnerjiSA ve Unilever destek veriyormuş. Bunca başarılı ve tecrübeli firma, marka bir araya gelmişken, bu anlamlı çalışmanın iletişimine de ‘know-how’larını katsalar keşke… Çünkü “Fazla olan yanlıştır” (Bkz. 8.6.2013 tarihli köşe yazımız). Bu kadar çok markanın birbirlerine bölen etkisi yapmaması ve algılamalarına hizmet edilmesinin sağlanması, ancak ayrıştırılarak yürütülecek bir iletişim çalışmasıyla mümkün olur. Umarız bu yolu seçerler…