“Gıygıdı gıygıdı”
01 Şubat 2021 - Marketing Türkiye
Aslında bu kadar çok şöhretli oyuncunun bir arada bulunduğu filmler pek iyi olmaz…
Kimler yok ki bu filmde… Engin Günaydın, Haluk Bilginer, Binnur Kaya, Öner Erkan, Fatih Artman, İrem Sak, Halit Ergenç, Bergüzar Korel, Okan Yalabık ve daha pek çok başarılı isim…
İzleyici, Bir Başkadır filminde olduğu gibi bu filmde de ikiye ayrılmış vaziyette… Bir kısmı filmi çok beğenirken diğer kısmı da filmden nefret ediyor… Bize sorarsanız bu işin sırrı, filmin yönetmenleri Yağmur ve Durul Taylan kardeşlerin uyguladığı sanat yaklaşımında yatıyor…
Genellikle ‘kara mizah’ta kullanılan absürt uygulamasını bu komedide de görüyoruz…
Absürt, Türkçede ‘uyumsuz’, ‘saçma’ kelimeleriyle karşılanabilir… Ancak sanat olayında kaçınılmaz olan ‘ölçülü abartma’ ustalığı ile absürdün buluşması, kıldan ince kılıçtan keskin bir ayraç olarak ortaya çıkar.
Albert Camus, Franz Kafka, Nikolay Gogol, Kurt Vonnegut, Patrick Süskind, Samuel Beckett, Marcel Proust, James Joyce, Eugène Ionesco ve bizdeki pek çok örneğinden biri olan Oğuz Atay bu alanın en klasik isimlerindendir…
Son dönemin popüler sanatında da Burak Aksak (Leyla ile Mecnun) gibi yazarlar sayesinde absürdün etkisini sağlam biçimde görüyoruz…
İlk izlediğimizde çok eğlendiğimiz ve çok beğendiğimiz Azizler’in şiddetli eleştiriye maruz kalabileceğini de düşündük. Çünkü bu sanat yaklaşımı, rafine işlerden haz alma refleksinin gelişmiş olmasını gerektiriyor…
Hani eğitilmemiş, tek sesli müzikten başka bir şey tanımamış bir kulağın en popülerinden klasik müzikle karşılaşsa bile “Gıygıdı gıydıdı” diye eleştirip dışlaması gibi bir şey…
Veyahut aile albümlerindeki fotoğraflardan başka bir şeye gözü alışkın olmayan birinin Picasso’nun Guernica ya da Dali’nin Belleğin Azmi tablosunu gördüğünde “Bunu ben de yaparım; ne var canım” (Bkz. Kenan Evren) diyebilmesi gibi…
Siz siz olun önce filmi sonuna kadar sabırla izleyin… Sonra da düşünün, aklınızda hangi sahneler kalıyor? Neden o sahneler kalıyor?.. Ve tabii ne kadar eğlendiniz?...
Rakipler birleşti
Rekabetçi iş birliği de deniliyor, iş birlikçi rekabet de… Ortaklaşa rekabet adıyla anıldığını da gördük…
Aynı sektörde birbirleriyle yarışan rakiplerin ortak işlere imza atmalarına, sektörün ya da daha geniş satıhların sürdürülebilirliği ve gelişimi için güç birliği yapmalarına deniliyor…
Her ülkedeki her sektörde tam bir kriz yılı olan 2020’de bu konuda iki güzel örneğe şahit olduk…
Biri, Mercedes-Benz ve BMW’nin uygulamaları… Firmalar pandemi etkisiyle yaşanan zorlukları bir nebze olsun hafifletebilmek için iş birliğine gittiler… Mercedes-Benz’in elektrikli EQC modeli BMW’nin Welt merkezinde, BMW’nin elektrikli iX3 modeli ise Mercedes-Benz’in Münih galerisinde sergilenmeye başlandı…
Diğeri ise Burger King İngiltere’den geldi… Firma, ülkesinde Kasım ayında başlayan tedbirler öncesinde Twitter hesabından "McDonald's'tan sipariş verin" çağrısında bulunmuş…
Altında da şu açıklama varmış: “…Sizden bunu isteyeceğimiz hiç aklımıza gelmezdi, ancak restoranlar binlerce kişiye iş sağlıyor ve onların şimdi sizin desteğinize ihtiyacı var...”
Bu örneklere hâlâ şaşıranlar varsa hemen açıklayalım: Rekabet ile iş birliği günümüzde birlikte yürüyebiliyor… “İş ortağım, müşterim değilsen düşmanımsın” denilen günler geride kaldı…
Ülkemizde de 2021 yılına iş birlikçi rekabetin en güzel örneklerinden biriyle başladık… Whatsapp’ın gizlilik ilkeleri ve kullanım koşullarında yapmak istediği ‘zoraki’ değişiklik üzerine kullanıcıların başlattığı ‘dijital göç’ telekom firmalarını harekete geçirdi…
Türk Telekom, Turkcell ve Vodafone bir araya gelerek yerli mesajlaşma ve sosyal medya uygulamaları için iş birliğine imza attılar…
Bu anlaşma neticesinde Türk Telekom kullanıcıları BiP’i, Turkcell müşterileri ise Türk Telekom’un yeni nesil sosyal medya platformu Yaay’ı internet kotalarından harcama yapmadan kullanabilecekler. Her iki uygulama, Vodafone’un İletişim Pass paketinde ücretsiz sunulacak.
Türkiye’nin verisinin Türkiye’de kalması için çok önemli bir adım bu… Türk mühendisler tarafından geliştirilen uygulamaların desteklenmesi için de kıymetli olan bu atılımda Vodafone’nun yerli operatörlerimiz Türk Telekom ve Turkcell’in yanında durmasını da dikkate almak gerek…
Reklamcılığın pandemi imtihanı
Arkadaşlar pek çok araştırmayı incelemiş, derlemiş toparlamış… Pandeminin reklamcılık sektörü üzerine etkilerinin fotoğrafını çekmişler… Bu fotoğrafı iyi analiz etmeden 2021’i hatta sonraki yılları ‘iyi’ geçirmenin mümkün olmadığı kanaatindeyiz… Reklam dünyasının nereye gittiğini anlamak için önce nerede durduğunu anlamak lazım…
Koronavirüsün ağırlığı altında ezilmemeye çalışan reklamcılık, bakın bu süreci nasıl geçirmiş…
Öncelikle, yeni ürün ve hizmetlerini piyasaya sunma planlarını erteleyen firmalar, sosyal fayda içeren, özellikle de ‘sosyal mesafe’ye vurgu yapan projelere yönelmişler… Zaten tüketicilerin çoğunluğunun markalardan en büyük beklentisi de ‘sosyal açıdan duyarlı’ olmalarıymış.
Ülkemizdeki reklamverenler, ‘marka bilinirliğinin korunmasını’ birinci plana almış, satış odaklı kampanyalar devam etse de ikinci planda kalmış…
Evde geçirilen sürelerin artışı, firmalar açısından iki hususu tetiklemiş: Yeni müşteri kazanılması ve ev içinde daha çok tüketilen mecralara yönelinmesi.
Pandeminin reklam yatırımları üzerindeki etkisi, en çok 2020 yılının ikinci çeyreğinde hissedilmiş. TV ve diğer dijital mecralar salgının olumsuz etkisini daha az yaşarken, özellikle sinema ve açık hava medya yatırımlarındaki düşüşler ‘büyük’ olmuş…
Bu dönemde dijital hizmetlerin ileri yaş grubundaki müşteri kitlesinin oranı gözle görülür biçimde yükselmiş… Müzik platformlarını kullanan Baby Boomer’lar yüzde 9, hızlı sipariş hizmetinden yararlananlar yüzde 23, online arkadaşlık uygulamalarına yönelenler ise yüzde 18 oranında artmış… O nedenle uzmanlar, 2021’de mobil cihazlarında daha çok vakit geçiren ve büyük ölçüde dizüstü bilgisayar satın alan bu kuşağa yönelik iletişimlere hız kazandırılmasını “büyümenin yeni anahtarlarından biri” olarak yorumluyorlar…
Öte yandan 17 ülkeden ankete tabi tutulan tüketicilerin çoğu, kendi kültürlerini ve onları daha iyi anlayan reklamları görmek istediklerini belirtmişler… Sık sık tekrarlarız… İletişim çalışmalarında hedef kitlenin kültür ve değerlerine aykırı davranıyor, onları yansıtmıyorsanız başarı şansınız ‘sıfır’a yakındır… İşte bu da Kovid-19 gibi bir küresel krizin bile değiştiremeyeceği gerçeklerden biri olarak kayıtlara geçmiş…
Kimler yok ki bu filmde… Engin Günaydın, Haluk Bilginer, Binnur Kaya, Öner Erkan, Fatih Artman, İrem Sak, Halit Ergenç, Bergüzar Korel, Okan Yalabık ve daha pek çok başarılı isim…
İzleyici, Bir Başkadır filminde olduğu gibi bu filmde de ikiye ayrılmış vaziyette… Bir kısmı filmi çok beğenirken diğer kısmı da filmden nefret ediyor… Bize sorarsanız bu işin sırrı, filmin yönetmenleri Yağmur ve Durul Taylan kardeşlerin uyguladığı sanat yaklaşımında yatıyor…
Genellikle ‘kara mizah’ta kullanılan absürt uygulamasını bu komedide de görüyoruz…
Absürt, Türkçede ‘uyumsuz’, ‘saçma’ kelimeleriyle karşılanabilir… Ancak sanat olayında kaçınılmaz olan ‘ölçülü abartma’ ustalığı ile absürdün buluşması, kıldan ince kılıçtan keskin bir ayraç olarak ortaya çıkar.
Albert Camus, Franz Kafka, Nikolay Gogol, Kurt Vonnegut, Patrick Süskind, Samuel Beckett, Marcel Proust, James Joyce, Eugène Ionesco ve bizdeki pek çok örneğinden biri olan Oğuz Atay bu alanın en klasik isimlerindendir…
Son dönemin popüler sanatında da Burak Aksak (Leyla ile Mecnun) gibi yazarlar sayesinde absürdün etkisini sağlam biçimde görüyoruz…
İlk izlediğimizde çok eğlendiğimiz ve çok beğendiğimiz Azizler’in şiddetli eleştiriye maruz kalabileceğini de düşündük. Çünkü bu sanat yaklaşımı, rafine işlerden haz alma refleksinin gelişmiş olmasını gerektiriyor…
Hani eğitilmemiş, tek sesli müzikten başka bir şey tanımamış bir kulağın en popülerinden klasik müzikle karşılaşsa bile “Gıygıdı gıydıdı” diye eleştirip dışlaması gibi bir şey…
Veyahut aile albümlerindeki fotoğraflardan başka bir şeye gözü alışkın olmayan birinin Picasso’nun Guernica ya da Dali’nin Belleğin Azmi tablosunu gördüğünde “Bunu ben de yaparım; ne var canım” (Bkz. Kenan Evren) diyebilmesi gibi…
Siz siz olun önce filmi sonuna kadar sabırla izleyin… Sonra da düşünün, aklınızda hangi sahneler kalıyor? Neden o sahneler kalıyor?.. Ve tabii ne kadar eğlendiniz?...
Rakipler birleşti
Rekabetçi iş birliği de deniliyor, iş birlikçi rekabet de… Ortaklaşa rekabet adıyla anıldığını da gördük…
Aynı sektörde birbirleriyle yarışan rakiplerin ortak işlere imza atmalarına, sektörün ya da daha geniş satıhların sürdürülebilirliği ve gelişimi için güç birliği yapmalarına deniliyor…
Her ülkedeki her sektörde tam bir kriz yılı olan 2020’de bu konuda iki güzel örneğe şahit olduk…
Biri, Mercedes-Benz ve BMW’nin uygulamaları… Firmalar pandemi etkisiyle yaşanan zorlukları bir nebze olsun hafifletebilmek için iş birliğine gittiler… Mercedes-Benz’in elektrikli EQC modeli BMW’nin Welt merkezinde, BMW’nin elektrikli iX3 modeli ise Mercedes-Benz’in Münih galerisinde sergilenmeye başlandı…
Diğeri ise Burger King İngiltere’den geldi… Firma, ülkesinde Kasım ayında başlayan tedbirler öncesinde Twitter hesabından "McDonald's'tan sipariş verin" çağrısında bulunmuş…
Altında da şu açıklama varmış: “…Sizden bunu isteyeceğimiz hiç aklımıza gelmezdi, ancak restoranlar binlerce kişiye iş sağlıyor ve onların şimdi sizin desteğinize ihtiyacı var...”
Bu örneklere hâlâ şaşıranlar varsa hemen açıklayalım: Rekabet ile iş birliği günümüzde birlikte yürüyebiliyor… “İş ortağım, müşterim değilsen düşmanımsın” denilen günler geride kaldı…
Ülkemizde de 2021 yılına iş birlikçi rekabetin en güzel örneklerinden biriyle başladık… Whatsapp’ın gizlilik ilkeleri ve kullanım koşullarında yapmak istediği ‘zoraki’ değişiklik üzerine kullanıcıların başlattığı ‘dijital göç’ telekom firmalarını harekete geçirdi…
Türk Telekom, Turkcell ve Vodafone bir araya gelerek yerli mesajlaşma ve sosyal medya uygulamaları için iş birliğine imza attılar…
Bu anlaşma neticesinde Türk Telekom kullanıcıları BiP’i, Turkcell müşterileri ise Türk Telekom’un yeni nesil sosyal medya platformu Yaay’ı internet kotalarından harcama yapmadan kullanabilecekler. Her iki uygulama, Vodafone’un İletişim Pass paketinde ücretsiz sunulacak.
Türkiye’nin verisinin Türkiye’de kalması için çok önemli bir adım bu… Türk mühendisler tarafından geliştirilen uygulamaların desteklenmesi için de kıymetli olan bu atılımda Vodafone’nun yerli operatörlerimiz Türk Telekom ve Turkcell’in yanında durmasını da dikkate almak gerek…
Reklamcılığın pandemi imtihanı
Arkadaşlar pek çok araştırmayı incelemiş, derlemiş toparlamış… Pandeminin reklamcılık sektörü üzerine etkilerinin fotoğrafını çekmişler… Bu fotoğrafı iyi analiz etmeden 2021’i hatta sonraki yılları ‘iyi’ geçirmenin mümkün olmadığı kanaatindeyiz… Reklam dünyasının nereye gittiğini anlamak için önce nerede durduğunu anlamak lazım…
Koronavirüsün ağırlığı altında ezilmemeye çalışan reklamcılık, bakın bu süreci nasıl geçirmiş…
Öncelikle, yeni ürün ve hizmetlerini piyasaya sunma planlarını erteleyen firmalar, sosyal fayda içeren, özellikle de ‘sosyal mesafe’ye vurgu yapan projelere yönelmişler… Zaten tüketicilerin çoğunluğunun markalardan en büyük beklentisi de ‘sosyal açıdan duyarlı’ olmalarıymış.
Ülkemizdeki reklamverenler, ‘marka bilinirliğinin korunmasını’ birinci plana almış, satış odaklı kampanyalar devam etse de ikinci planda kalmış…
Evde geçirilen sürelerin artışı, firmalar açısından iki hususu tetiklemiş: Yeni müşteri kazanılması ve ev içinde daha çok tüketilen mecralara yönelinmesi.
Pandeminin reklam yatırımları üzerindeki etkisi, en çok 2020 yılının ikinci çeyreğinde hissedilmiş. TV ve diğer dijital mecralar salgının olumsuz etkisini daha az yaşarken, özellikle sinema ve açık hava medya yatırımlarındaki düşüşler ‘büyük’ olmuş…
Bu dönemde dijital hizmetlerin ileri yaş grubundaki müşteri kitlesinin oranı gözle görülür biçimde yükselmiş… Müzik platformlarını kullanan Baby Boomer’lar yüzde 9, hızlı sipariş hizmetinden yararlananlar yüzde 23, online arkadaşlık uygulamalarına yönelenler ise yüzde 18 oranında artmış… O nedenle uzmanlar, 2021’de mobil cihazlarında daha çok vakit geçiren ve büyük ölçüde dizüstü bilgisayar satın alan bu kuşağa yönelik iletişimlere hız kazandırılmasını “büyümenin yeni anahtarlarından biri” olarak yorumluyorlar…
Öte yandan 17 ülkeden ankete tabi tutulan tüketicilerin çoğu, kendi kültürlerini ve onları daha iyi anlayan reklamları görmek istediklerini belirtmişler… Sık sık tekrarlarız… İletişim çalışmalarında hedef kitlenin kültür ve değerlerine aykırı davranıyor, onları yansıtmıyorsanız başarı şansınız ‘sıfır’a yakındır… İşte bu da Kovid-19 gibi bir küresel krizin bile değiştiremeyeceği gerçeklerden biri olarak kayıtlara geçmiş…