“Her olanda bir hayır vardır”
02 Nisan 2019 - Yeni Şafak
Bu sözler Sayın Cumhurbaşkanı’na ait… Pazar akşamki konuşmasında dile getirdi. Şimdi bir başka sözü daha hatırlayalım.
Amerika Birleşik Devletleri başkanı olmak üzereyken suikasta kurban giden Robert F. Kennedy’nin ünlü sözüdür: “Bazıları, şeyleri göründükleri gibi ele alırlar ve ‘neden’ diye sorar. Bense, hiç olmamış şeyleri hayal ederim ve ‘neden olmasın’ diye sorarım.”
31 Mart yerel seçimleri sonrası tüm partiler, “şimdi önümüze bakma zamanı” deyip duruyorlar. Ben de diyorum ki: “Bakalım da nasıl bakalım?”
Kennedy’nin cümlesindeki birinci türden insanlar gibi mi bakalım; yoksa ikinci türden düşünüp davrananlar gibi mi?
Görünen o ki gerek politikacıların gerekse hiçbir zaman yanılmayan, yanılsalar da yanılmamış gibi yapan, her zaman her şeyi bilen yorumcuların şu sıra yaptıkları, ‘şeyleri göründükleri gibi ele almak’ ve sadece neden, nasıl diye sormak…
Oysa, şu sıra tam da ihtiyacımız olan yaklaşım biçimi, Robert F. Kennedy’nin kendisinde var olduğunu iddia ettiği yetilerin benzerlerini herkesin kendi toplumsal, siyasî ve ekonomik hayatına uygulamak için çaba harcamasıdır.
AK Parti, her zaman ‘neden olmasın’ sorusuna cevap aramayı başardı. Bir an için 2002 yılına geri dönelim ve AK Parti’nin bu çizgiyi nasıl gerçekleştirdiğine bakalım. AK Parti’yi o dönemde tek başına iktidara taşımış ve orada tutan temel unsur, aslında, kendi adının içine aldığı iki kavram ve liderinin kişiliğinde simgelenen üçüncü bir kavramdan oluşuyordu:
Adalet ve kalkınma ile lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın kişiliğinde ifadesini bulan güven unsuru. Yani adalet, kalkınma ve güven…
Yani, otoyol, köprü, metro, inşaat vb. alt yapı vaatleri değil, adalet ve güven gibi üst yapı kavramları ile kalkınma gibi toplumsal refaha yönelik vaat ve uygulamalar…
AK Parti 2002’de hiç olmamış ‘şeyleri’ düşledi ve pek çoğunu birer birer gerçekleştirdi. Sayın Cumhurbaşkanı gerek Huber Köşkü’nde gerekse balkon konuşmasında parti ile hükumet içinde, özellikle de ekonomi konusunda ciddi reform ve yeniden yapılanma adımlarının atılacağının altını çizdi.
Ben AK Parti’nin ortak ruhi şekillenmesinin temelinde yatan o üç kavramın Sayın Cumhurbaşkanı liderliğinde önümüzdeki dönemde partinin ve hükumetin yolunu bir kez daha aydınlatacağını düşünüyorum.
Unutulmamalı ki bugüne kadar AK Parti’nin oyları her yerel seçimde bir miktar düşmekte, yani bir ölçüde halk siyasilerin kulağını çekmekte. Bir sonraki seçimde ise ana eksene geri dönüldüğünde, diğer partilerin aksine, iktidarın anahtarını bir kez daha AK Parti’ye teslim etmekte. Kaldı ki Cumhur İttifakı’nın aldığı yüzde 51.7’lik oy, iktidarın ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bir kez daha güvenoyu aldığını gösteriyor.
Yerel seçimlerde küçümsenmeyecek bir çıkış yapsa da CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzde 30’luk oy oranıyla ülkenin iktidarını kazanmış gibi açıklama yapması da akla buğday ambarı ve aç tavukları getirmiyor değil. Sayın Kılıçdaroğlu’na hatırlatmak lazım, bu seçim o seçim değil. Olsaydı da açık ara farkla ikinci partiydiniz…
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, Nisan’ın ikinci haftasından sonra son derece önemli bir reform ve yeniden yapılanma paketi açıklayacağını biliyoruz.
Gerek bu paket gerekse Sayın Cumhurbaşkanı’nın balkon konuşmasında altını çizdiği yenilenme hareketi, yukarıda sözünü ettiğimiz, AK Parti’nin olmayan şeyleri düşleme ve gerçekleştirme refleksine olan inancı tazelerse, AK Parti 2023 hedeflerine rahatça ulaşabilir.
Eğer sonuçlar resmen lehine tecelli ederse, kurultaylar kralı Kemal Kılıçdaroğlu’nun önünü ne kadar açacağı belli olmayan Ekrem İmamoğlu’nun, hayalleri gerçeğe çevirme konusunda önüne çıkacak en büyük engellere HDP eşbaşkanı Sezai Temelli işin başında işaret etmişti: Başkan olursan, bizim oylarımızla olursun. Unutma ha!
Yani karşılık bekleyecekler. Sadece onlar mı? Hayır. Saadet Partisi ve İYİ Parti de… Ve tabii ki CHP çevreleri İmamoğlu’nun eteklerinden çekiştirip duracak. Böyle bir ortamda hükumetle de iyi geçinip hayalleri gerçekleştirmek ne kadar mümkün olacak hep birlikte göreceğiz.
Yazımızı masala benzemeyen bir masalla bitirelim…
Padişahın biri, pek çok masalda olduğu gibi, kızını evlendirecekmiş. Bunun için ülkenin en güçlü delikanlısını arıyormuş. Şehrin ortasındaki devasa taşı kim kucaklayıp kaldırırsa kızını ona vermeyi düşünmüş. Ülkenin ne kadar iri kıyım, güçlü-kuvvetli delikanlısı varsa meydana doluşmuşlar. Hepsi sırayla denemiş. Ikınmışlar, sıkınmışlar ancak hiçbiri taşı yerinden dahi kımıldatamamış. O sırada kalabalığın içinden zayıf mı zayıf, cılız mı cılız bir delikanlı çıkıp gelmiş. ‘Ben de deneyeyim’ demiş. ‘Saçmalama, olmaz’ demişler. Ancak bu çöp gibi delikanlı o kadar ısrar etmiş ki kral, biraz da eğlenmek için, ‘hadi bırakın da denesin’ demiş. Sıska delikanlı gelmiş taşın yanına, iki elini şöyle bir koymuş taşın altına. Bütün gücünü toplayıp ıkınıp sıkınmış ve…
O da kaldıramamış taşı.
Amerika Birleşik Devletleri başkanı olmak üzereyken suikasta kurban giden Robert F. Kennedy’nin ünlü sözüdür: “Bazıları, şeyleri göründükleri gibi ele alırlar ve ‘neden’ diye sorar. Bense, hiç olmamış şeyleri hayal ederim ve ‘neden olmasın’ diye sorarım.”
31 Mart yerel seçimleri sonrası tüm partiler, “şimdi önümüze bakma zamanı” deyip duruyorlar. Ben de diyorum ki: “Bakalım da nasıl bakalım?”
Kennedy’nin cümlesindeki birinci türden insanlar gibi mi bakalım; yoksa ikinci türden düşünüp davrananlar gibi mi?
Görünen o ki gerek politikacıların gerekse hiçbir zaman yanılmayan, yanılsalar da yanılmamış gibi yapan, her zaman her şeyi bilen yorumcuların şu sıra yaptıkları, ‘şeyleri göründükleri gibi ele almak’ ve sadece neden, nasıl diye sormak…
Oysa, şu sıra tam da ihtiyacımız olan yaklaşım biçimi, Robert F. Kennedy’nin kendisinde var olduğunu iddia ettiği yetilerin benzerlerini herkesin kendi toplumsal, siyasî ve ekonomik hayatına uygulamak için çaba harcamasıdır.
AK Parti, her zaman ‘neden olmasın’ sorusuna cevap aramayı başardı. Bir an için 2002 yılına geri dönelim ve AK Parti’nin bu çizgiyi nasıl gerçekleştirdiğine bakalım. AK Parti’yi o dönemde tek başına iktidara taşımış ve orada tutan temel unsur, aslında, kendi adının içine aldığı iki kavram ve liderinin kişiliğinde simgelenen üçüncü bir kavramdan oluşuyordu:
Adalet ve kalkınma ile lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın kişiliğinde ifadesini bulan güven unsuru. Yani adalet, kalkınma ve güven…
Yani, otoyol, köprü, metro, inşaat vb. alt yapı vaatleri değil, adalet ve güven gibi üst yapı kavramları ile kalkınma gibi toplumsal refaha yönelik vaat ve uygulamalar…
AK Parti 2002’de hiç olmamış ‘şeyleri’ düşledi ve pek çoğunu birer birer gerçekleştirdi. Sayın Cumhurbaşkanı gerek Huber Köşkü’nde gerekse balkon konuşmasında parti ile hükumet içinde, özellikle de ekonomi konusunda ciddi reform ve yeniden yapılanma adımlarının atılacağının altını çizdi.
Ben AK Parti’nin ortak ruhi şekillenmesinin temelinde yatan o üç kavramın Sayın Cumhurbaşkanı liderliğinde önümüzdeki dönemde partinin ve hükumetin yolunu bir kez daha aydınlatacağını düşünüyorum.
Unutulmamalı ki bugüne kadar AK Parti’nin oyları her yerel seçimde bir miktar düşmekte, yani bir ölçüde halk siyasilerin kulağını çekmekte. Bir sonraki seçimde ise ana eksene geri dönüldüğünde, diğer partilerin aksine, iktidarın anahtarını bir kez daha AK Parti’ye teslim etmekte. Kaldı ki Cumhur İttifakı’nın aldığı yüzde 51.7’lik oy, iktidarın ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bir kez daha güvenoyu aldığını gösteriyor.
Yerel seçimlerde küçümsenmeyecek bir çıkış yapsa da CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzde 30’luk oy oranıyla ülkenin iktidarını kazanmış gibi açıklama yapması da akla buğday ambarı ve aç tavukları getirmiyor değil. Sayın Kılıçdaroğlu’na hatırlatmak lazım, bu seçim o seçim değil. Olsaydı da açık ara farkla ikinci partiydiniz…
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, Nisan’ın ikinci haftasından sonra son derece önemli bir reform ve yeniden yapılanma paketi açıklayacağını biliyoruz.
Gerek bu paket gerekse Sayın Cumhurbaşkanı’nın balkon konuşmasında altını çizdiği yenilenme hareketi, yukarıda sözünü ettiğimiz, AK Parti’nin olmayan şeyleri düşleme ve gerçekleştirme refleksine olan inancı tazelerse, AK Parti 2023 hedeflerine rahatça ulaşabilir.
Eğer sonuçlar resmen lehine tecelli ederse, kurultaylar kralı Kemal Kılıçdaroğlu’nun önünü ne kadar açacağı belli olmayan Ekrem İmamoğlu’nun, hayalleri gerçeğe çevirme konusunda önüne çıkacak en büyük engellere HDP eşbaşkanı Sezai Temelli işin başında işaret etmişti: Başkan olursan, bizim oylarımızla olursun. Unutma ha!
Yani karşılık bekleyecekler. Sadece onlar mı? Hayır. Saadet Partisi ve İYİ Parti de… Ve tabii ki CHP çevreleri İmamoğlu’nun eteklerinden çekiştirip duracak. Böyle bir ortamda hükumetle de iyi geçinip hayalleri gerçekleştirmek ne kadar mümkün olacak hep birlikte göreceğiz.
Yazımızı masala benzemeyen bir masalla bitirelim…
Padişahın biri, pek çok masalda olduğu gibi, kızını evlendirecekmiş. Bunun için ülkenin en güçlü delikanlısını arıyormuş. Şehrin ortasındaki devasa taşı kim kucaklayıp kaldırırsa kızını ona vermeyi düşünmüş. Ülkenin ne kadar iri kıyım, güçlü-kuvvetli delikanlısı varsa meydana doluşmuşlar. Hepsi sırayla denemiş. Ikınmışlar, sıkınmışlar ancak hiçbiri taşı yerinden dahi kımıldatamamış. O sırada kalabalığın içinden zayıf mı zayıf, cılız mı cılız bir delikanlı çıkıp gelmiş. ‘Ben de deneyeyim’ demiş. ‘Saçmalama, olmaz’ demişler. Ancak bu çöp gibi delikanlı o kadar ısrar etmiş ki kral, biraz da eğlenmek için, ‘hadi bırakın da denesin’ demiş. Sıska delikanlı gelmiş taşın yanına, iki elini şöyle bir koymuş taşın altına. Bütün gücünü toplayıp ıkınıp sıkınmış ve…
O da kaldıramamış taşı.