“Makroihtiyati politika setinin, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçlarla daha da güçlendirilmesine karar verilmiştir”
20 Ağustos 2022 - Yeni Şafak
Başlıktaki ifadeyi Merkez Bankası “Para Politikası Kurulu”nun Perşembe günü yayınladığı açıklamadan aldık… Anlaşılması hayli zor, öyle değil mi?..
Oysa herkesin ama herkesin faiz kararlarıyla, enflasyonla, döviz ve altın fiyatlarıyla, kısaca ekonomiyle yatıp kalktığı şu günlerde daha sarih açıklamalara ihtiyaç var… Neden mi?
Ekonomideki dar boğaz herkesi etkiliyor. İş veren-çalışan, memur-işçi, o kesim, bu kesim demeden herkesi… Dolayısıyla, ekonominin seyrinde etkili kararlar alan Merkez Bankası’nın ve diğer tüm kurumların her bir sözünün toplumun her kesiminin anlayacağı içerikte ve tonda hazırlanması gerekir… Kısaca “6 yaşındaki çocuğun anlayacağı biçimde” de diyebiliriz… Çünkü o anlarsa ekonomist de anlar, ev hanımı da, beyaz yakalı da, esnaf da…
Diğer neden müphemiyete engel olmak… Anlaşılmayan durumlar belirsizliğe neden olur… Ekonomi başta olmak üzere de hiçbir alanın ve tabii hiç kimsenin tahammülünün olmadığı şey de budur… Böyle dönemlerde endişe ve gerilim artar; güven azalır. Üstelik bu sisli ortamı kendi lehine çevirmek isteyenler de olur… Ortalığı kolaylıkla bulandırabilir, süreci sizin yerinize onlar yönetmeye başlayabilirler… “Merkez Bankası’nın kararlarını tanımıyoruz… İstanbul Finans Merkezi’yle ilgili Merkez Bankası kararını tanımıyoruz…” benzeri açıklamalar hafızalardayken, süreci, bu sözleri edenlere teslim etmemenin önemi daha iyi anlaşılıyordur herhâlde…
Bir de ‘faiz politikası’ ile ilgili malum ‘karpuz etkisi’ var… Sayın Cumhurbaşkanı ve hükûmet “Faiz sebep, enflasyon sonuç” yaklaşımıyla politika belirlerken, bunun tam tersini savunarak tüm dünyaya hâkim gıda ve enerji krizi, pandemi etkisi ve diğer faktörlerle ortaya çıkan ağır enflasyon sorununu AK Parti’ye mal etmeye çalışan da bir kesim var… Ekonominin bir parçası olan kurumların, işin iletişim boyutundaki tüm yükü Cumhurbaşkanı’na bırakmamaları, tezvirat ve karalamanın toplumun ‘ekonomi politikaları’ konusundaki algılamasında belirleyici olmasını engellemeleri lazım…
Ağırlıkla ‘kararlarının herkesi ilgilendirmesi’ ve saydığımız tüm diğer gerekçeler; Merkez Bankası’na ‘siyasi sorumluluk’ bir yüklüyor... Evet, Merkez Bankası bağımsızdır, ancak iletişiminin siyasi boyutu ihmal edilemez.
Ez cümle… Kurum’un son derece kabiliyetli, deneyimli ve işinde ‘usta’ sayılan bir iletişim sorumlusu olduğunu biliyoruz. Bu sorunu derinleşmeden çözmek için ivedi aksiyonlar alacağına inanıyoruz…
Gözümüze takılanlar…
Oysa herkesin ama herkesin faiz kararlarıyla, enflasyonla, döviz ve altın fiyatlarıyla, kısaca ekonomiyle yatıp kalktığı şu günlerde daha sarih açıklamalara ihtiyaç var… Neden mi?
Ekonomideki dar boğaz herkesi etkiliyor. İş veren-çalışan, memur-işçi, o kesim, bu kesim demeden herkesi… Dolayısıyla, ekonominin seyrinde etkili kararlar alan Merkez Bankası’nın ve diğer tüm kurumların her bir sözünün toplumun her kesiminin anlayacağı içerikte ve tonda hazırlanması gerekir… Kısaca “6 yaşındaki çocuğun anlayacağı biçimde” de diyebiliriz… Çünkü o anlarsa ekonomist de anlar, ev hanımı da, beyaz yakalı da, esnaf da…
Diğer neden müphemiyete engel olmak… Anlaşılmayan durumlar belirsizliğe neden olur… Ekonomi başta olmak üzere de hiçbir alanın ve tabii hiç kimsenin tahammülünün olmadığı şey de budur… Böyle dönemlerde endişe ve gerilim artar; güven azalır. Üstelik bu sisli ortamı kendi lehine çevirmek isteyenler de olur… Ortalığı kolaylıkla bulandırabilir, süreci sizin yerinize onlar yönetmeye başlayabilirler… “Merkez Bankası’nın kararlarını tanımıyoruz… İstanbul Finans Merkezi’yle ilgili Merkez Bankası kararını tanımıyoruz…” benzeri açıklamalar hafızalardayken, süreci, bu sözleri edenlere teslim etmemenin önemi daha iyi anlaşılıyordur herhâlde…
Bir de ‘faiz politikası’ ile ilgili malum ‘karpuz etkisi’ var… Sayın Cumhurbaşkanı ve hükûmet “Faiz sebep, enflasyon sonuç” yaklaşımıyla politika belirlerken, bunun tam tersini savunarak tüm dünyaya hâkim gıda ve enerji krizi, pandemi etkisi ve diğer faktörlerle ortaya çıkan ağır enflasyon sorununu AK Parti’ye mal etmeye çalışan da bir kesim var… Ekonominin bir parçası olan kurumların, işin iletişim boyutundaki tüm yükü Cumhurbaşkanı’na bırakmamaları, tezvirat ve karalamanın toplumun ‘ekonomi politikaları’ konusundaki algılamasında belirleyici olmasını engellemeleri lazım…
Ağırlıkla ‘kararlarının herkesi ilgilendirmesi’ ve saydığımız tüm diğer gerekçeler; Merkez Bankası’na ‘siyasi sorumluluk’ bir yüklüyor... Evet, Merkez Bankası bağımsızdır, ancak iletişiminin siyasi boyutu ihmal edilemez.
Ez cümle… Kurum’un son derece kabiliyetli, deneyimli ve işinde ‘usta’ sayılan bir iletişim sorumlusu olduğunu biliyoruz. Bu sorunu derinleşmeden çözmek için ivedi aksiyonlar alacağına inanıyoruz…
Gözümüze takılanlar…
- Güzellik ve kişisel bakım ürünleri zinciri Watsons’ın bir süredir basın bülteni iletişimine ağırlık verdiğine eposta kutumuz tanık… Müşterisi olmasak da bu sayede ‘gözümüze takılmayı’ başardılar… Mesela sürdürülebilirlikle ilgili taahhütleri, 100 bin fidanlık “Watsons Ormanları”, sokaktaki hayvanlar için mağazalarındaki mama-su kabı ve kulübeler, plastik torba kullanımını azaltma çabaları, Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı ile yürüttükleri projeyle 200’ün üzerindeki kadın kooperatifinde el emeğiyle üretilen ürünleri kâr amacı olmaksızın satışa sunmaları… A.S. Watson Group da 2030 yılına kadar dünya çapında 200 bin gence istihdam sağlama sözü vermiş. Etki uyandırmak için biraz uzak bir tarih ve sayı olsa da kıymetli bir adım. Sürecin ülkemizde nasıl işleyeceği hakkında bilgi edinebilseydik daha da güzel olurdu tabii… Bir de “Fazla olan yanlıştır” ilkesinden sapmış gibi görünüyorlar; odaklanmayla çok daha başarılı bir iletişim yürütmeleri mümkün… (Beste Çokgüler, Watsons Kİ)
- İletişim çalışmalarının en nafile olanı daldan dala atlamaktır denilebilir… Aslolan ise aynı noktaya bıkmadan, usanmadan atış yapmak… Petrol Ofisi, Galatasaray ve Fenerbahçe kadın futbol takımlarının isim ve forma göğüs sponsoru olmuş. İki önemli kulüple aynı anda çalışmaya başlayan Şirket, “Spora ve kadın takımlarına destek veren marka” algılamasını oluşturmak için belli ki sıkı çalışıyor. Aynı noktaya aynı anda birden çok atış yapmayı başarmış. Bu konuda istikrarla devam ederlerse arzu ettikleri sonuca ulaşmaları hiç de zor olmayabilir. (Cumhur Elmas, ESM Danışmanlık)
- Sosyal medya iletişiminin ‘püf’ noktalarından biri “real time” (gerçek zamanlı) pazarlama… Burger King Türkiye birkaç gün önce bunun en doğru örneklerinden birine imza attı. Marka, Instagram hesabından Düzce’de fazlaca acı bal yiyerek zehirlenen yavru ayıya gönderme içeren paylaşımla ‘görünürlüğüne’ katkı sağladı. Tabii buradaki en önemli husus yavru ayıya ilişkin haberin duyulduğu gün, yani ‘anında’ bu paylaşımı yapmasıydı.