“Milli mutabakat için bugün ne yaptın?..”
21 EKİM 2011
Bu soruyu sormakta yarar var… Bizim Sağlık ve İyi Yaşam İletişimi şirketi Dörtok & Bersay moral yemeğini iptal etmiş. Herkes çırpınıyor bir şeyler yapmak için. Öyle iletişim dünyasından falan değil, Torbalı, İzmir’deki Barış Ambalaj firmasından yazan Demir Aytuğ ne demiş:
“Şehit haberleri üzerine bazı TV’ler ve radyolar yayınlarını değiştirirken reklamlar aynı şekilde devam etti. İnsanların duygusal anlar yaşadığı programların hemen arasında ya da arkasında sazlı sözlü şarkılı danslı reklamlar hem havamızı bozdu, hem de zamana ve zemine uymadı.
Yanlış anlamayın ama bu terör belasının daha çok devam edeceğini, sadece dağlarda bayırlarda değil yavaş yavaş şehirlerimizde de artarak süreceğini herkes gibi ben de görüyorum. Hem acımızı paylaşan, hem bize moral veren ama bu arada da ürünün reklamını yapan klipler hazırlanamaz mı, diye düşünüyorum…
Sanırım Türkiye’de ilk olur, nasıl yapılır, hangi ürün için yapılır bu sizin uzmanlık alanınıza giriyor ama hem çok ilgi çeken hem de ‘bravo reklama, ne güzel hazırlamışlar, helal olsun adamlara’ dedirten bir reklam ya da reklamlar dizisi hazırlanabileceğine eminim.”
Riskli bir öneri de olsa, bu dönemde herkesin ‘konuşması’ ve kendi üslubunca, fikirlerini dile getirmesi gerektiğini hatırlarsak Demir Bey’e hak verilebilir de... Reklamdan çok, ‘markanın konuşması’ olarak algılayacaksak mesele yok...
Milli mutabakattan da anlaşılan bu olmalı zaten. Biraz ‘metanet’ dileyen Başbakan’a “Annen öldüğünde sen metanet gösterebildin mi?” diye saldırmak değil. (Ayrıca Başbakan metanet göstermeyip ne yapmış çok merak ettim…)
Tam da çok öncesinden planlanmış kara harekâtı başladığı sırada Başbakan’ın Medyanın yönetici kadrolarını toplaması son derece doğruydu. Onlara ayar vermek için değil. Bu tarihi çelişkinin çözümünde istişare, ikna ve ittifak yolları aramak adına…
Bu satırları biraz da, ‘tasallut rüzgarı’ndan uzak durmak için çaba gösterenlere, ‘anlamanın katılmak’ olmadığının altını çizenlere, ‘eşyayı olduğu gibi görmeye çalışanlara’ hemen ‘yalaka’ yaftasını yapıştıran “Benden olmayan bana karşıdır” bunalımına takılmış, tek yönlü, tek boyutlu, ecinni (Dostoyevski’den mülhem), dostlar için yazıyorum.
Şu sıra onların bile mutabakatına ihtiyaç var…
Muhalefet bir sınav daha veriyor. Durumdan vaziyet çıkarıp “Hükümet istifa etsin!” türünden garip önerilere değil, tüm toplum katmanlarının en azından bir süre için birlik olmasını sağlayacak; ortak platformların kurulmasına ihtiyaç var…
Bu çelişki hükümet ve/veya muhalefet öyle istedi diye değil, toplumun geniş kesimleri, hele de Güneydoğu’da öyle istedi diye çözülür…
Şu anda 4 aylık olan oğlumuza doğumundan bu yana nasıl bir itina gösterildiğine, -bir kez daha bebekli, dolayısıyla çok hassas bir ortamın içinde- tanık oldukça, oğullarının üzerine 20 yıl titremiş ailelerin Türküyle Kürdüyle neler hissettiğini daha iyi anlar oldum…
Allah kimseye evlat acısı vermesin.
Kaddafi içimi kaldırdı…
Kaddafi’yi pek çoğunuz gibi günahım kadar sevmezdim… Sadece sosyal duruşu, tarih içindeki olumsuz konumlanması yüzünden değil. Bireysel olarak gelişmemiş bir ruha sahip olması nedeniyle de itici gelirdi bana… Psikopat ve sosyopat kavramlarının iksini birden benliğinde toplayabilmiş, bunu da çocuklarına aktarmayı başarmış ender ‘Macabre’ (ölümcül) liderlerden biriydi.
Ancak TV’lerde yayınlanan ve internette dolaşan o görüntülere bakıp “Oh, ne iyi olmuş!” da diyenlerden değilim. İçim bir tuhaf oldu… En büyük canilerden biri olmasına rağmen, yaşama hakkı vardı, diye geçirdim içimden…
Geçmişinde bu tür melun bir cinayet anısı üzerine inşa edilmiş hiçbir ülke ne hikmetse sonradan iflah olamamış. Ailesiyle birlikte Bolşevikler tarafından infaz edilmiş olan Çar II. Nikola sonrası Sovyetler Birliği’nden, örneğin Cumhurbaşkanı Alliende’nin katli sonrası Şili’ye veya Saddam sonrası Irak’a kadar...
Allah Libya’yı korusun…
“Şehit haberleri üzerine bazı TV’ler ve radyolar yayınlarını değiştirirken reklamlar aynı şekilde devam etti. İnsanların duygusal anlar yaşadığı programların hemen arasında ya da arkasında sazlı sözlü şarkılı danslı reklamlar hem havamızı bozdu, hem de zamana ve zemine uymadı.
Yanlış anlamayın ama bu terör belasının daha çok devam edeceğini, sadece dağlarda bayırlarda değil yavaş yavaş şehirlerimizde de artarak süreceğini herkes gibi ben de görüyorum. Hem acımızı paylaşan, hem bize moral veren ama bu arada da ürünün reklamını yapan klipler hazırlanamaz mı, diye düşünüyorum…
Sanırım Türkiye’de ilk olur, nasıl yapılır, hangi ürün için yapılır bu sizin uzmanlık alanınıza giriyor ama hem çok ilgi çeken hem de ‘bravo reklama, ne güzel hazırlamışlar, helal olsun adamlara’ dedirten bir reklam ya da reklamlar dizisi hazırlanabileceğine eminim.”
Riskli bir öneri de olsa, bu dönemde herkesin ‘konuşması’ ve kendi üslubunca, fikirlerini dile getirmesi gerektiğini hatırlarsak Demir Bey’e hak verilebilir de... Reklamdan çok, ‘markanın konuşması’ olarak algılayacaksak mesele yok...
Milli mutabakattan da anlaşılan bu olmalı zaten. Biraz ‘metanet’ dileyen Başbakan’a “Annen öldüğünde sen metanet gösterebildin mi?” diye saldırmak değil. (Ayrıca Başbakan metanet göstermeyip ne yapmış çok merak ettim…)
Tam da çok öncesinden planlanmış kara harekâtı başladığı sırada Başbakan’ın Medyanın yönetici kadrolarını toplaması son derece doğruydu. Onlara ayar vermek için değil. Bu tarihi çelişkinin çözümünde istişare, ikna ve ittifak yolları aramak adına…
Bu satırları biraz da, ‘tasallut rüzgarı’ndan uzak durmak için çaba gösterenlere, ‘anlamanın katılmak’ olmadığının altını çizenlere, ‘eşyayı olduğu gibi görmeye çalışanlara’ hemen ‘yalaka’ yaftasını yapıştıran “Benden olmayan bana karşıdır” bunalımına takılmış, tek yönlü, tek boyutlu, ecinni (Dostoyevski’den mülhem), dostlar için yazıyorum.
Şu sıra onların bile mutabakatına ihtiyaç var…
Muhalefet bir sınav daha veriyor. Durumdan vaziyet çıkarıp “Hükümet istifa etsin!” türünden garip önerilere değil, tüm toplum katmanlarının en azından bir süre için birlik olmasını sağlayacak; ortak platformların kurulmasına ihtiyaç var…
Bu çelişki hükümet ve/veya muhalefet öyle istedi diye değil, toplumun geniş kesimleri, hele de Güneydoğu’da öyle istedi diye çözülür…
Şu anda 4 aylık olan oğlumuza doğumundan bu yana nasıl bir itina gösterildiğine, -bir kez daha bebekli, dolayısıyla çok hassas bir ortamın içinde- tanık oldukça, oğullarının üzerine 20 yıl titremiş ailelerin Türküyle Kürdüyle neler hissettiğini daha iyi anlar oldum…
Allah kimseye evlat acısı vermesin.
Kaddafi içimi kaldırdı…
Kaddafi’yi pek çoğunuz gibi günahım kadar sevmezdim… Sadece sosyal duruşu, tarih içindeki olumsuz konumlanması yüzünden değil. Bireysel olarak gelişmemiş bir ruha sahip olması nedeniyle de itici gelirdi bana… Psikopat ve sosyopat kavramlarının iksini birden benliğinde toplayabilmiş, bunu da çocuklarına aktarmayı başarmış ender ‘Macabre’ (ölümcül) liderlerden biriydi.
Ancak TV’lerde yayınlanan ve internette dolaşan o görüntülere bakıp “Oh, ne iyi olmuş!” da diyenlerden değilim. İçim bir tuhaf oldu… En büyük canilerden biri olmasına rağmen, yaşama hakkı vardı, diye geçirdim içimden…
Geçmişinde bu tür melun bir cinayet anısı üzerine inşa edilmiş hiçbir ülke ne hikmetse sonradan iflah olamamış. Ailesiyle birlikte Bolşevikler tarafından infaz edilmiş olan Çar II. Nikola sonrası Sovyetler Birliği’nden, örneğin Cumhurbaşkanı Alliende’nin katli sonrası Şili’ye veya Saddam sonrası Irak’a kadar...
Allah Libya’yı korusun…