“Ulema sınıfı” sınavda…
10 0CAK 2011
En beğendiğim laflardandır: “Allah’ın sopası yok ki!”…
Amma çok şey ifade eder…
Türkiye’de popüler kültür ve siyaset alanında kelam eden bütün ‘ulema’ takımı şu sıra sınavda; bu laf sanki tam da onlar için söylenmiş.
İster “tesadüfler” deyin, ister “Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu dönüşüm sürecinin doğal sonucu”… İsterseniz “Kasıt var!” deyin, isterseniz de “Allahın sopası yok ki!” diye yorumlayın olayı; ancak bir sinema filmi ile bir dizinin aynı günlerde gösterime ve gündeme girmesi “ulema sınıfını” karpuz gibi üçe (!) bölmüştür…
Şu sıra TV’lerde “Muhteşem Yüzyıl” ve “Hür Adam”dan başka bir şey konuşulmamaktadır…
Genellikle bu tür tartışmalarda olduğu gibi bu kez de üç çeşit “Bilen”e rastlamaktayız…
***
Bir: “Kanunî Sultan Süleyman Han’ın Emin Oktay hocamızın liselerde okuduğumuz kitabındaki resmi tarih tezinin dışında ‘betimlemesini’ yapmaya kalkan gafillerin başı tiz elden vurula” diye tavır alan, kurgu ile belgeseli karıştıran ve bir dizinin bütün bir milletin ‘itikadını’ sarsabileceğini sanan, dogmalara omurilikten bağlı ‘bilgelerimiz’… Bunlar “Hür Adam” konusunda ya hiç konuşmamakta ya da konuşurlarsa, filmin ne kadar doğru olduğunu, Bedüizzaman Said Nursî’nin Mustafa Kemal’le karşılaşma sahnesinin gerçeği ne kadar yansıttığını dile getirmekteler.
İki: İkinci grup “Bilen” ise, “Hür Adam”ın bu memlekete irticayı getirmek isteyenlerin işi olduğunu söylemekte; son günlerin ‘TV olayı’ Emekli Tuğgeneral Ramiz İlker tadında bir tavırla, damarlarını şişire şişire “Hür Adam”a saldırmakta; konu “Muhteşem Yüzyıl”a gelecek olursa da ya hiç çıkarmamakta ya da “Ne var efendim, adamlar ne güzel dizi yapmışlar!” şeklinde veciz yorumlar getirmekteler…
Bu iki grupta bulunan ‘ulemalar’ birbirlerinin savunduğu film ya da dizinin yasaklanmasını, gösterimden kalkmasını istemekte, bu doğrultuda yetkilileri göreve çağırmaktalar… Bunlara kalsa biri diğerinin eserini yakabilir. Aynen Yorgun Savaşçı’da olduğu gibi…
***
Üç: Üçüncü grubun işi ise zordur. Bunlar herhangi bir saldırgan tavır almadıkları için reyting meraklısı medyanın ilgisini çekmemekte, kanallara davet edilmemektedirler. Çünkü bunlar omuriliklerinden ve/veya karınlarından konuşmamaktadırlar. Temel görüşleri şudur: “Eğer ‘Muhteşem Yüzyıl’ için bu bir kurgudur, ille de gerçekleri birebir yansıtmak zorunda değildir, diyorsanız, aynı şeyi ‘Hür Adam’ için de demeniz lazım. Eğer ‘Hür Adam’ için özgürlük istiyorsan aynı özgürlüğü ‘Muhteşem Yüzyıl’a da tanımam gerekir” …
Demokrasiyi, fikir özgürlüğünü, bireysel hak ve özgürlükleri, sanatın kurgu olduğu gerçeğini savunmanın şahıslara, gruplara göre değişmeyeceğini iddia etmek kolay iş değildir. Başka takımın ofsayttan attığı golle galip gelmesine kızarken kendi takımının ofsayttan attığı golle galip gelmesine karşı çıkabilmek gibi bir şeydir…
Dedik ya ‘ulemamız’ sınavdan geçiyor… Hangisi demokrasiyi sindirmiş hangisi sindirememiş, izleyin…
***
Hükümetin ise bu konuda kenarda durmayı bilmesi gerekir. Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin’in bütçe görüşmelerinde mikrofonunu kapatıp, zamanı aşmaması için Başbakan’ı uyarması, MHP Başkanı Devlet Bahçeli’nin Yunanistan Başbakanı’na verilmiş olan yanıtı doğru bulduğunu açıklaması, demokrasi adına küçük ama önemli işaretlerdir. Benzer bir işareti hükümet üyelerinden bu sınavda da beklerdim doğrusu… Üçüncü grubun tavrını yani…
Allah korudu da RTÜK Başkanı, “Bu bir kurgudur, belgesel değil” dedi. Dizi yasaklayan ülke unvanıyla dünyaya rezil rüsva olmaktan kurtulduk… Bir de “Hür Adam”ı hazmedebilsek…
Amma çok şey ifade eder…
Türkiye’de popüler kültür ve siyaset alanında kelam eden bütün ‘ulema’ takımı şu sıra sınavda; bu laf sanki tam da onlar için söylenmiş.
İster “tesadüfler” deyin, ister “Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu dönüşüm sürecinin doğal sonucu”… İsterseniz “Kasıt var!” deyin, isterseniz de “Allahın sopası yok ki!” diye yorumlayın olayı; ancak bir sinema filmi ile bir dizinin aynı günlerde gösterime ve gündeme girmesi “ulema sınıfını” karpuz gibi üçe (!) bölmüştür…
Şu sıra TV’lerde “Muhteşem Yüzyıl” ve “Hür Adam”dan başka bir şey konuşulmamaktadır…
Genellikle bu tür tartışmalarda olduğu gibi bu kez de üç çeşit “Bilen”e rastlamaktayız…
***
Bir: “Kanunî Sultan Süleyman Han’ın Emin Oktay hocamızın liselerde okuduğumuz kitabındaki resmi tarih tezinin dışında ‘betimlemesini’ yapmaya kalkan gafillerin başı tiz elden vurula” diye tavır alan, kurgu ile belgeseli karıştıran ve bir dizinin bütün bir milletin ‘itikadını’ sarsabileceğini sanan, dogmalara omurilikten bağlı ‘bilgelerimiz’… Bunlar “Hür Adam” konusunda ya hiç konuşmamakta ya da konuşurlarsa, filmin ne kadar doğru olduğunu, Bedüizzaman Said Nursî’nin Mustafa Kemal’le karşılaşma sahnesinin gerçeği ne kadar yansıttığını dile getirmekteler.
İki: İkinci grup “Bilen” ise, “Hür Adam”ın bu memlekete irticayı getirmek isteyenlerin işi olduğunu söylemekte; son günlerin ‘TV olayı’ Emekli Tuğgeneral Ramiz İlker tadında bir tavırla, damarlarını şişire şişire “Hür Adam”a saldırmakta; konu “Muhteşem Yüzyıl”a gelecek olursa da ya hiç çıkarmamakta ya da “Ne var efendim, adamlar ne güzel dizi yapmışlar!” şeklinde veciz yorumlar getirmekteler…
Bu iki grupta bulunan ‘ulemalar’ birbirlerinin savunduğu film ya da dizinin yasaklanmasını, gösterimden kalkmasını istemekte, bu doğrultuda yetkilileri göreve çağırmaktalar… Bunlara kalsa biri diğerinin eserini yakabilir. Aynen Yorgun Savaşçı’da olduğu gibi…
***
Üç: Üçüncü grubun işi ise zordur. Bunlar herhangi bir saldırgan tavır almadıkları için reyting meraklısı medyanın ilgisini çekmemekte, kanallara davet edilmemektedirler. Çünkü bunlar omuriliklerinden ve/veya karınlarından konuşmamaktadırlar. Temel görüşleri şudur: “Eğer ‘Muhteşem Yüzyıl’ için bu bir kurgudur, ille de gerçekleri birebir yansıtmak zorunda değildir, diyorsanız, aynı şeyi ‘Hür Adam’ için de demeniz lazım. Eğer ‘Hür Adam’ için özgürlük istiyorsan aynı özgürlüğü ‘Muhteşem Yüzyıl’a da tanımam gerekir” …
Demokrasiyi, fikir özgürlüğünü, bireysel hak ve özgürlükleri, sanatın kurgu olduğu gerçeğini savunmanın şahıslara, gruplara göre değişmeyeceğini iddia etmek kolay iş değildir. Başka takımın ofsayttan attığı golle galip gelmesine kızarken kendi takımının ofsayttan attığı golle galip gelmesine karşı çıkabilmek gibi bir şeydir…
Dedik ya ‘ulemamız’ sınavdan geçiyor… Hangisi demokrasiyi sindirmiş hangisi sindirememiş, izleyin…
***
Hükümetin ise bu konuda kenarda durmayı bilmesi gerekir. Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin’in bütçe görüşmelerinde mikrofonunu kapatıp, zamanı aşmaması için Başbakan’ı uyarması, MHP Başkanı Devlet Bahçeli’nin Yunanistan Başbakanı’na verilmiş olan yanıtı doğru bulduğunu açıklaması, demokrasi adına küçük ama önemli işaretlerdir. Benzer bir işareti hükümet üyelerinden bu sınavda da beklerdim doğrusu… Üçüncü grubun tavrını yani…
Allah korudu da RTÜK Başkanı, “Bu bir kurgudur, belgesel değil” dedi. Dizi yasaklayan ülke unvanıyla dünyaya rezil rüsva olmaktan kurtulduk… Bir de “Hür Adam”ı hazmedebilsek…