“Yetmez ama, evet!”
29 Haziran 2019 - Yeni Şafak
Doğayı ve toplumu mahveden vahşi kapitalizm, vicdanını yelpazelemek ve kendini bir ölçüde rahatlatmak için çeşitli yöntemlere başvurur. Bunlar tabii ki ‘iyi’ adımlardır ama hiçbir zaman nihai çözüm sunmazlar.
Kurumsal sosyal sorumluluk projeleri bu yöntemlerin başında gelir. Devlet, sanayi sektörünü, bu bağlamda ve bu hedef doğrultusunda hukuki düzenleme ve denetimlere tâbi tutmadığı sürece -küçük ya da büyük fart etmeksizin- kuruluşların doğayı kurtarma girişimleri fazla bir işe yaramaz.
Ülkesindeki ilgili sektörleri ikna edemeyeceği gerekçesiyle Kyoto Sözleşmesi’ni yıllarca imzalamayan ve Paris Sözleşmesi’nden çekilen, böylece dünyadaki karbondioksit salınımının ‘bir numaralı’ sorumlusu olduğu hâlde bunu değiştirmek için hiçbir çabası olmayan ABD’nin tutumu bu konuda en iyi örnektir…
Buna rağmen ABD’deki üniversitelere girişte, öğrencilerden ısrarla beklenen performansların başında sosyal sorumluluk projeleri gelmektedir. Borsaya kayıtlı olan ABD şirketlerinde itibar yönetimi açısından ilk sırada gelen mazhariyet, kurumsal sosyal sorumluluk çabaları ve de özellikle doğa ve çevreye karşı duyarlılık konularında faaliyette bulunmak ve bu alanlara yatırım yapmaktır.
Tüm bu hususlar bağlamında, büyük resimde değil, küçük resimde de Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın açıkladığı İŞKUR Sosyal Çalışma Programı’nın yine de çok önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz.
Üniversite öğrencileri için düzenlenen program, Temmuz-Eylül ayları kamu kurumlarıyla iş birliği içinde yürütülecekmiş. Öğrencilerin, bir yandan kamu kurumlarında toplumsal faydası olan işlerde çalışırken diğer yandan mesleki niteliklerini de geliştirebilmeleri amaçlanmış. İlköğretim öğrencilerine “İngilizce eğitimi verilmesi”, “Tehlike altındaki endemik bitki türlerinin araştırılması” gibi işler bunlardan bazıları… Çalışma alanları dört ana kategoride belirtiliyor:
• Doğanın korunması.
• Kültürel mirasın restorasyonu, korunması ve tanıtılması.
• Kütüphanelerin bakımı ve düzeni.
• Kamu kurumlarının kültürel ve sosyal hizmetlerinin desteklenmesi.
İşin bir de kazanç yanı var ki işte bunun atlanmamış olmasına çok memnun olduğumuzu ifade etmeliyiz. Gençliğin en önemli sorunlarından biri cep harçlığıdır.
Haftada üç gün çalışması beklenen öğrencilere programa katıldıkları her bir gün için 67,36 TL ödeme yapılacakmış. Bu da Temmuz ayı için 808 TL demek… Gençlerin emekliliklerine etki edecek sigortayı da düşünmüşler. Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun 500 TL burs verdiğini göz önüne alırsak hiç de küçümsenmeyecek bir miktar…
Meselenin tamamını çözmese dahi bu, toplumsal, çevresel, kültürel ve bireysel faydaları olan çok önemli bir hamledir. Meşhur denizyıldızı hikâyesinde olduğu gibi…
Bu başarılı girişim bir yana, doğanın, kültürün korunması konusunda daha radikal adımlara ihtiyaç olduğunu da kabul etmek gerekir. Mesela, pet şişe ya da plastik kullanımını tamamen yasaklamak gibi. Bunu yapmadan sahilden naylon poşet toplamanın çok da kalıcı sonuçları olmuyor maalesef…
Hakkını vermek lazım ki Avrupa Birliği bununla ilgili önemli bir girişimde bulundu. Okyanuslardaki atıkları azaltmak için plastik pipet, çatal gibi tek kullanımlık ürünlerin 2021 yılından itibaren yasaklanmasını oyladı. Sayın Emine Erdoğan’ın liderliğinde pek çok destekçiyle beraber ülkemizde de başarıyla yürütülen Sıfır Atık projesinin bunun gibi cesur adımlara da öncülük edeceğini düşünüyoruz.
Kurumsal sosyal sorumluluk projeleri bu yöntemlerin başında gelir. Devlet, sanayi sektörünü, bu bağlamda ve bu hedef doğrultusunda hukuki düzenleme ve denetimlere tâbi tutmadığı sürece -küçük ya da büyük fart etmeksizin- kuruluşların doğayı kurtarma girişimleri fazla bir işe yaramaz.
Ülkesindeki ilgili sektörleri ikna edemeyeceği gerekçesiyle Kyoto Sözleşmesi’ni yıllarca imzalamayan ve Paris Sözleşmesi’nden çekilen, böylece dünyadaki karbondioksit salınımının ‘bir numaralı’ sorumlusu olduğu hâlde bunu değiştirmek için hiçbir çabası olmayan ABD’nin tutumu bu konuda en iyi örnektir…
Buna rağmen ABD’deki üniversitelere girişte, öğrencilerden ısrarla beklenen performansların başında sosyal sorumluluk projeleri gelmektedir. Borsaya kayıtlı olan ABD şirketlerinde itibar yönetimi açısından ilk sırada gelen mazhariyet, kurumsal sosyal sorumluluk çabaları ve de özellikle doğa ve çevreye karşı duyarlılık konularında faaliyette bulunmak ve bu alanlara yatırım yapmaktır.
Tüm bu hususlar bağlamında, büyük resimde değil, küçük resimde de Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın açıkladığı İŞKUR Sosyal Çalışma Programı’nın yine de çok önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz.
Üniversite öğrencileri için düzenlenen program, Temmuz-Eylül ayları kamu kurumlarıyla iş birliği içinde yürütülecekmiş. Öğrencilerin, bir yandan kamu kurumlarında toplumsal faydası olan işlerde çalışırken diğer yandan mesleki niteliklerini de geliştirebilmeleri amaçlanmış. İlköğretim öğrencilerine “İngilizce eğitimi verilmesi”, “Tehlike altındaki endemik bitki türlerinin araştırılması” gibi işler bunlardan bazıları… Çalışma alanları dört ana kategoride belirtiliyor:
• Doğanın korunması.
• Kültürel mirasın restorasyonu, korunması ve tanıtılması.
• Kütüphanelerin bakımı ve düzeni.
• Kamu kurumlarının kültürel ve sosyal hizmetlerinin desteklenmesi.
İşin bir de kazanç yanı var ki işte bunun atlanmamış olmasına çok memnun olduğumuzu ifade etmeliyiz. Gençliğin en önemli sorunlarından biri cep harçlığıdır.
Haftada üç gün çalışması beklenen öğrencilere programa katıldıkları her bir gün için 67,36 TL ödeme yapılacakmış. Bu da Temmuz ayı için 808 TL demek… Gençlerin emekliliklerine etki edecek sigortayı da düşünmüşler. Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun 500 TL burs verdiğini göz önüne alırsak hiç de küçümsenmeyecek bir miktar…
Meselenin tamamını çözmese dahi bu, toplumsal, çevresel, kültürel ve bireysel faydaları olan çok önemli bir hamledir. Meşhur denizyıldızı hikâyesinde olduğu gibi…
Bu başarılı girişim bir yana, doğanın, kültürün korunması konusunda daha radikal adımlara ihtiyaç olduğunu da kabul etmek gerekir. Mesela, pet şişe ya da plastik kullanımını tamamen yasaklamak gibi. Bunu yapmadan sahilden naylon poşet toplamanın çok da kalıcı sonuçları olmuyor maalesef…
Hakkını vermek lazım ki Avrupa Birliği bununla ilgili önemli bir girişimde bulundu. Okyanuslardaki atıkları azaltmak için plastik pipet, çatal gibi tek kullanımlık ürünlerin 2021 yılından itibaren yasaklanmasını oyladı. Sayın Emine Erdoğan’ın liderliğinde pek çok destekçiyle beraber ülkemizde de başarıyla yürütülen Sıfır Atık projesinin bunun gibi cesur adımlara da öncülük edeceğini düşünüyoruz.