Lider, önseçimle mi belirlenir?.
27 şUBAT 2018 - yeni Şafak
Bugün değineceğimiz husus bazı ‘omur ilikten demokrat siyaset bilimcileri’ ciddî şekilde rahatsız edebilir. Olsun… ‘Barika-i Hakikat’ (Hakikatin Kıvılcımları) başka nasıl çıkacak ki ortaya…
Soru şu: Bir lider, hem de Türkiye’nin geleceğini belirleyecek bir pozisyonda görev alacak bir lider, nasıl çıkar ortaya? O komisyonda bu grupta tartışılarak mı, ya da delegelerin oylarıyla mı? Yoksa lider oldurulmaz, olunur tespiti mi daha doğrudur?
Şimdi habere bir göz atalım:
Dünkü haberlere göre CHP’de tüzük değişikliği hazırmış. Mevcut tüzüğün sil baştan sadeleştirilerek yeniden yazıldığı taslakta, Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesinde “önseçim”, yöntemlerden biri olacakmış. Önseçimlerde; aidatını ödeyen, parti faaliyetleri ve çalışmalarına katılan üyeler oy kullanabilecekmiş…
CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek başkanlığında, hukukçulardan oluşan komisyon; CHP’nin 9-10 Mart’ta yapılacak tüzük kurultayında ele alınacak taslağa son şeklini vermiş. Tüzük taslağı, Çarşamba günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında yapılacak merkez yönetim kurulu (MYK) toplantısında ele alınacakmış. Ardından taslak, 2 Mart’ta parti meclisi (PM) üyeleri, milletvekilleri ve yüksek disiplin kurulu (YDK) üyelerinin katılımıyla yapılacak geniş kapsamlı toplantıda masaya yatırılacakmış…
Haber bu minval üzere sürüp gidiyor…
Anlaşılan o ki, arkadaşlar gerçekten büyük değişimin hâlâ farkında değiller. Mahallenin muhtar adayını, ya da partilerinin il başkanını seçeceklermiş gibi düşünüyorlar herhalde. Kaldı ki o seçimlerde bile, eğer ortada varsa bir lider zaten kendini belli eder ve aday falan gösterilmesine gerek kalmadan kendi yolunu kendisi açar…
Siyasetin tarihindeki tüm liderler, komisyonlarda ya da önseçimlerde mi belirlenmiş? Onlar kendi yollarını bizzat açmışlar; kendilerini geniş kitlelere kabul ettirmişler, öyle seçilmişlerdir. Yani seçilmeleri artık ‘vacip’ olmuştur…
Liderle yönetici arasındaki farkı da bu ‘seçim’ işinde belirgin olarak görürüz… Yönetici, tabii ki liyakatı nedeniyle çevresindekiler, üstleri ve gerek merciler tarafından bir ölçüde ‘atanır’… Liderin seçilmesi ise sanki bir formalite meselesidir…
Yönetici, yoklamalarla, önseçimlerle bulunabilir. Ancak lideri arayıp bulmanıza gerek kalmaz, o kendisini buldurur zaten…
O nedenle Türkiye Cumhuriyeti tarihine baktığımızda bol miktarda yönetici, ancak çok az sayıda lider görebilmekteyiz: Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Tayyip Erdoğan… Bunların arasına belki Bülent Ecevit de girebilir… Bu diğer Başbakan ve Cumhurbaşkanlarının vasıfsız olduklarını göstermez. Hepsi tarihe geçmiş iyi birer yönetici olarak kabul görebilirler; ama hepsine kelimenin hakkını vererek ‘lider’ diyebilir miyiz?..
2019 Cumhurbaşkanlığı seçimi, geçmişteki tüm diğer seçimlerden farklı bir yapıda tecelli edecektir. Yeni sistemde bir yöneticiden çok bir lidere ihtiyaç duyulacaktır…
Bu lideri de bir tüzük değişikliği ve ön seçimle belirlemeye çalışmak, daha yarışı baştan kaybetmeyi kabullenmek demektir. Ya da öne çıkıp “Aday benim. İpi ben göğüsleyeceğim!” iddiasından kaçmak, sorumluluğu kendi dışındaki ön seçim mercilerine, delegelere falan atmak için yapılmış ilkel bir numaradan medet ummak…
Öyle ya yeni paradigmada, Cumhurbaşkanlığına aday olup da kaybettin mi, milletvekilliği de elden gidiyor… Kaybettiğin 9 seçimin 9’unu da “Aslında biz kazandık; kıyılarda çok iyiydik. Büyük şehirlerde oyları artırdık” numaralarıyla geçiştirip milletvekilliğini sürdürmek mümkündü. Şimdi bu da mümkün değil…
Anlayacağınız Genel Müdür zor durumda…
Soru şu: Bir lider, hem de Türkiye’nin geleceğini belirleyecek bir pozisyonda görev alacak bir lider, nasıl çıkar ortaya? O komisyonda bu grupta tartışılarak mı, ya da delegelerin oylarıyla mı? Yoksa lider oldurulmaz, olunur tespiti mi daha doğrudur?
Şimdi habere bir göz atalım:
Dünkü haberlere göre CHP’de tüzük değişikliği hazırmış. Mevcut tüzüğün sil baştan sadeleştirilerek yeniden yazıldığı taslakta, Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesinde “önseçim”, yöntemlerden biri olacakmış. Önseçimlerde; aidatını ödeyen, parti faaliyetleri ve çalışmalarına katılan üyeler oy kullanabilecekmiş…
CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek başkanlığında, hukukçulardan oluşan komisyon; CHP’nin 9-10 Mart’ta yapılacak tüzük kurultayında ele alınacak taslağa son şeklini vermiş. Tüzük taslağı, Çarşamba günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında yapılacak merkez yönetim kurulu (MYK) toplantısında ele alınacakmış. Ardından taslak, 2 Mart’ta parti meclisi (PM) üyeleri, milletvekilleri ve yüksek disiplin kurulu (YDK) üyelerinin katılımıyla yapılacak geniş kapsamlı toplantıda masaya yatırılacakmış…
Haber bu minval üzere sürüp gidiyor…
Anlaşılan o ki, arkadaşlar gerçekten büyük değişimin hâlâ farkında değiller. Mahallenin muhtar adayını, ya da partilerinin il başkanını seçeceklermiş gibi düşünüyorlar herhalde. Kaldı ki o seçimlerde bile, eğer ortada varsa bir lider zaten kendini belli eder ve aday falan gösterilmesine gerek kalmadan kendi yolunu kendisi açar…
Siyasetin tarihindeki tüm liderler, komisyonlarda ya da önseçimlerde mi belirlenmiş? Onlar kendi yollarını bizzat açmışlar; kendilerini geniş kitlelere kabul ettirmişler, öyle seçilmişlerdir. Yani seçilmeleri artık ‘vacip’ olmuştur…
Liderle yönetici arasındaki farkı da bu ‘seçim’ işinde belirgin olarak görürüz… Yönetici, tabii ki liyakatı nedeniyle çevresindekiler, üstleri ve gerek merciler tarafından bir ölçüde ‘atanır’… Liderin seçilmesi ise sanki bir formalite meselesidir…
Yönetici, yoklamalarla, önseçimlerle bulunabilir. Ancak lideri arayıp bulmanıza gerek kalmaz, o kendisini buldurur zaten…
O nedenle Türkiye Cumhuriyeti tarihine baktığımızda bol miktarda yönetici, ancak çok az sayıda lider görebilmekteyiz: Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Tayyip Erdoğan… Bunların arasına belki Bülent Ecevit de girebilir… Bu diğer Başbakan ve Cumhurbaşkanlarının vasıfsız olduklarını göstermez. Hepsi tarihe geçmiş iyi birer yönetici olarak kabul görebilirler; ama hepsine kelimenin hakkını vererek ‘lider’ diyebilir miyiz?..
2019 Cumhurbaşkanlığı seçimi, geçmişteki tüm diğer seçimlerden farklı bir yapıda tecelli edecektir. Yeni sistemde bir yöneticiden çok bir lidere ihtiyaç duyulacaktır…
Bu lideri de bir tüzük değişikliği ve ön seçimle belirlemeye çalışmak, daha yarışı baştan kaybetmeyi kabullenmek demektir. Ya da öne çıkıp “Aday benim. İpi ben göğüsleyeceğim!” iddiasından kaçmak, sorumluluğu kendi dışındaki ön seçim mercilerine, delegelere falan atmak için yapılmış ilkel bir numaradan medet ummak…
Öyle ya yeni paradigmada, Cumhurbaşkanlığına aday olup da kaybettin mi, milletvekilliği de elden gidiyor… Kaybettiğin 9 seçimin 9’unu da “Aslında biz kazandık; kıyılarda çok iyiydik. Büyük şehirlerde oyları artırdık” numaralarıyla geçiştirip milletvekilliğini sürdürmek mümkündü. Şimdi bu da mümkün değil…
Anlayacağınız Genel Müdür zor durumda…