Liderler sonucu nasıl belirleyecek?
30 AĞUSTOS 2010
Siyasi iletişimde sınav sorusudur: “Rakip liderden nasıl söz edersiniz?”…
a) Kendiliğinizden b) Size rakibinizle ilgili doğrudan soru yöneltildiğinde…
Sizce üç liderimizden hangisi bu konuda herhangi bir literatür okumuştur?…
Tahminim o ki, hiçbiri okumamıştır…
Peki, hemen ikinci soruyu soralım. Liderin siyasi iletişimi bu ayrıntıda (!) bilmek zorunluluğu var mıdır? Hayır, yoktur. Ancak, o zaman bu işleri okumuş, tekniği bilen insanlardan destek alma, onlara itimat etme zorunluluğu vardır… Peki, bunu ülkemizde hangisi yapmaktadır sizce?
Bu soruyu yanıtlamak için liderlerin konuşmalarını dinlerken şu soruların temelinde üç siyasi liderimizi karşılaştırın. Doğru yanıtı hemen bulursunuz: 1. Rakip liderin adını ne sıklıkla ağzına alıyor? 2. Ondan söz ederken öfke dozu ne? 3. İşbirliğine açık bir üslup kullandı mı? 4. Ondan ne kadar çekiniyor? 5. Konuşmaya ne kadar hazırlanarak çıkmış?
Gazete röportajlarına, miting konuşmalarına ve televizyon sohbetlerine bakıp bir puanlama yapın. Aldıkları puanlara göre de liderleri sıralayın. Göreceksiniz, hepimizin sıralaması aynı olacaktır. Ve gerek referandum gerekse 2011 seçimleri benzer bir sıralamayla bitecektir… Hiç şaşmaz… Çünkü liderlerin propagandasını, onlardan söz ediş yaklaşımlarıyla, en iyi diğer liderler yaparlar… Tabii bu konuda okur, ya da okumuş olanları dinlerlerse o zaman başka…
‘Helal’ ya da ‘Geçmiş’ olsun!
Türkiye bir büyük spor organizasyonuna daha ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 2010 Swatch FIVB Plaj Voleybolu Gençler (Junior) Dünya Şampiyonası…
Kulüp futbolunda Avrupa’dan sürekli dayak yiyip sümüklerimiz aka aka ağlayarak ülkeye geri dönmemize rağmen, medyamız müthiş bir ‘sado-mazo’ yaklaşımla sadece onlara yer verdiği için bu şampiyona hak ettiği yeri almayabilir. Ancak bu onun önemli ve ilginç bir organizasyon olduğu gerçeğini değiştirmez…
Alanya'nın Milli Egemenlik Plajı'nda 15-19 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek turnuvada dünyanın farklı ülkelerinden 21 yaş altında, 24 erkek ve 24 kadın olmak üzere toplam 48 takım mücadele edecekmiş…
Peki bu etkinliğe Türkiye’den kim sponsor olmuş dersiniz?
Hemen yanıtlayalım. Silk & Cashmere...
Silk & Cashmere'in patronu Ayşen Zamanpur, çok mutluymuş.
Ayşen Hanım’ın şahsını ve markasını burada sık sık övgü dolu sözlerle anarız. Türkiye’den çıkmış ürün ve hizmetler arasında marka olabilme şansı en yüksek olanlarından biri hiç şüphesiz Silk & Cashmere’dir…
18 yıldır başarılı işler yapmışlardır… Yüksek kaliteli saf kaşmir, saf ipek ve ikisinin karışımı olan kaşipekten oluşan ürünleri birçok ülkede kabul görmüştür. Dünyada toplam 100 satış noktasına ulaşmışlardır. Ve en önemlisi tabii ki hem bizim dolabımızda bol miktarda bulunmaktadır, hem de birine verilecek en güzel hediye listemizde en üst sıralarda yer almaktadır. Ayrıca Kemerburgaz’da da komşuyuzdur…
Biraz da bu yüzden yaptıkları en küçük hata gözüme batar…
Bu sponsorluk işinde de bir iletişim hatası var gibi geliyor bana. Eğer sponsorluğu onlara ücretsiz olarak vermedilerse, bu konuda harcadıkları her kuruşun boşa gitme olasılığı çok büyüktür…
Sponsorluk işlerinde her şeye dikkat etmek gerekir de, en çok dikkat edilmesi gereken husus sponsor olunanla sponsor olanın arasındaki ilişkilendirmenin ‘tutarlılığıdır’ (consistent). Tutarlılık burada üç parametrenin bir araya gelmesinden oluşur: Değerler, Kültür, Çıkar (maddi ve manevi)…
Bunun için birkaç yere bakılır:
1. Hedef kitleleri arasında tutarlılık var mıdır? Bizce yoktur… Biri herkese hitap edebilmekte, diğeri hayli gelişmiş ve yeni bir spor dalı olarak ‘niş’ spor meraklılarına… 2. Biri daha çok ‘indoor’ dünyanın (kapalı mekânların) ürünüdür, diğeri ise ‘outdoor’ bir dünyanın (açık mekânların). 3. Birinin değerleri insan aklı ve entelijansiya ile daha yakın düşer; diğeri gelişmiş kaslarla… 4. Biri popülerdir; diğeri ise dar çevrelerin sahip çıktığı bir spor dalı. 5. Silk & Cashmere’i uygun hedef kitlede 100 kişiye sorsak, 90’ından olumlu geri dönüş alırız; aynı kitleye “Bize Türkiye’den ya da dünyadan bir tane Beach Volley yıldızı söyle” desek, insanlara ‘kal gelebilir’…
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Dediğimiz gibi bu iş biraz da ödenen meblağ ile düz orantılıdır. Turnuva sponsorluğu önemsenmeyecek bir paraya alınmışsa “Helal olsun”; tersi ise “Geçmiş olsun!” demek durumundayız…
Not: Herkese iyi gelen 30 Ağustos Zafer Bayramı’nızı kutluyorum. Bu milletin bir gün kendisine şükran borçlu olması gerektiğini hatırlayacağı düşünce ve duygusuyla Sevgili İlker Başbuğ’a yaşam boyu esenlikler diliyorum. Yeni Genelkurmay Başkanımız Işık Koşaner’e de Mehmet Akif Ersoy’un “Kahraman Ordumuza!” ithaf ettiği İstiklal Marşı içinde geçen tüm söylem, dilek, temennilerle başarı dileklerimi sunuyorum.
a) Kendiliğinizden b) Size rakibinizle ilgili doğrudan soru yöneltildiğinde…
Sizce üç liderimizden hangisi bu konuda herhangi bir literatür okumuştur?…
Tahminim o ki, hiçbiri okumamıştır…
Peki, hemen ikinci soruyu soralım. Liderin siyasi iletişimi bu ayrıntıda (!) bilmek zorunluluğu var mıdır? Hayır, yoktur. Ancak, o zaman bu işleri okumuş, tekniği bilen insanlardan destek alma, onlara itimat etme zorunluluğu vardır… Peki, bunu ülkemizde hangisi yapmaktadır sizce?
Bu soruyu yanıtlamak için liderlerin konuşmalarını dinlerken şu soruların temelinde üç siyasi liderimizi karşılaştırın. Doğru yanıtı hemen bulursunuz: 1. Rakip liderin adını ne sıklıkla ağzına alıyor? 2. Ondan söz ederken öfke dozu ne? 3. İşbirliğine açık bir üslup kullandı mı? 4. Ondan ne kadar çekiniyor? 5. Konuşmaya ne kadar hazırlanarak çıkmış?
Gazete röportajlarına, miting konuşmalarına ve televizyon sohbetlerine bakıp bir puanlama yapın. Aldıkları puanlara göre de liderleri sıralayın. Göreceksiniz, hepimizin sıralaması aynı olacaktır. Ve gerek referandum gerekse 2011 seçimleri benzer bir sıralamayla bitecektir… Hiç şaşmaz… Çünkü liderlerin propagandasını, onlardan söz ediş yaklaşımlarıyla, en iyi diğer liderler yaparlar… Tabii bu konuda okur, ya da okumuş olanları dinlerlerse o zaman başka…
‘Helal’ ya da ‘Geçmiş’ olsun!
Türkiye bir büyük spor organizasyonuna daha ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 2010 Swatch FIVB Plaj Voleybolu Gençler (Junior) Dünya Şampiyonası…
Kulüp futbolunda Avrupa’dan sürekli dayak yiyip sümüklerimiz aka aka ağlayarak ülkeye geri dönmemize rağmen, medyamız müthiş bir ‘sado-mazo’ yaklaşımla sadece onlara yer verdiği için bu şampiyona hak ettiği yeri almayabilir. Ancak bu onun önemli ve ilginç bir organizasyon olduğu gerçeğini değiştirmez…
Alanya'nın Milli Egemenlik Plajı'nda 15-19 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek turnuvada dünyanın farklı ülkelerinden 21 yaş altında, 24 erkek ve 24 kadın olmak üzere toplam 48 takım mücadele edecekmiş…
Peki bu etkinliğe Türkiye’den kim sponsor olmuş dersiniz?
Hemen yanıtlayalım. Silk & Cashmere...
Silk & Cashmere'in patronu Ayşen Zamanpur, çok mutluymuş.
Ayşen Hanım’ın şahsını ve markasını burada sık sık övgü dolu sözlerle anarız. Türkiye’den çıkmış ürün ve hizmetler arasında marka olabilme şansı en yüksek olanlarından biri hiç şüphesiz Silk & Cashmere’dir…
18 yıldır başarılı işler yapmışlardır… Yüksek kaliteli saf kaşmir, saf ipek ve ikisinin karışımı olan kaşipekten oluşan ürünleri birçok ülkede kabul görmüştür. Dünyada toplam 100 satış noktasına ulaşmışlardır. Ve en önemlisi tabii ki hem bizim dolabımızda bol miktarda bulunmaktadır, hem de birine verilecek en güzel hediye listemizde en üst sıralarda yer almaktadır. Ayrıca Kemerburgaz’da da komşuyuzdur…
Biraz da bu yüzden yaptıkları en küçük hata gözüme batar…
Bu sponsorluk işinde de bir iletişim hatası var gibi geliyor bana. Eğer sponsorluğu onlara ücretsiz olarak vermedilerse, bu konuda harcadıkları her kuruşun boşa gitme olasılığı çok büyüktür…
Sponsorluk işlerinde her şeye dikkat etmek gerekir de, en çok dikkat edilmesi gereken husus sponsor olunanla sponsor olanın arasındaki ilişkilendirmenin ‘tutarlılığıdır’ (consistent). Tutarlılık burada üç parametrenin bir araya gelmesinden oluşur: Değerler, Kültür, Çıkar (maddi ve manevi)…
Bunun için birkaç yere bakılır:
1. Hedef kitleleri arasında tutarlılık var mıdır? Bizce yoktur… Biri herkese hitap edebilmekte, diğeri hayli gelişmiş ve yeni bir spor dalı olarak ‘niş’ spor meraklılarına… 2. Biri daha çok ‘indoor’ dünyanın (kapalı mekânların) ürünüdür, diğeri ise ‘outdoor’ bir dünyanın (açık mekânların). 3. Birinin değerleri insan aklı ve entelijansiya ile daha yakın düşer; diğeri gelişmiş kaslarla… 4. Biri popülerdir; diğeri ise dar çevrelerin sahip çıktığı bir spor dalı. 5. Silk & Cashmere’i uygun hedef kitlede 100 kişiye sorsak, 90’ından olumlu geri dönüş alırız; aynı kitleye “Bize Türkiye’den ya da dünyadan bir tane Beach Volley yıldızı söyle” desek, insanlara ‘kal gelebilir’…
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Dediğimiz gibi bu iş biraz da ödenen meblağ ile düz orantılıdır. Turnuva sponsorluğu önemsenmeyecek bir paraya alınmışsa “Helal olsun”; tersi ise “Geçmiş olsun!” demek durumundayız…
Not: Herkese iyi gelen 30 Ağustos Zafer Bayramı’nızı kutluyorum. Bu milletin bir gün kendisine şükran borçlu olması gerektiğini hatırlayacağı düşünce ve duygusuyla Sevgili İlker Başbuğ’a yaşam boyu esenlikler diliyorum. Yeni Genelkurmay Başkanımız Işık Koşaner’e de Mehmet Akif Ersoy’un “Kahraman Ordumuza!” ithaf ettiği İstiklal Marşı içinde geçen tüm söylem, dilek, temennilerle başarı dileklerimi sunuyorum.