Lovemark gerçeğin önüne geçebilir
26 KASIM 2011
Derimod’un sahibi Ümit Zaim, “Her kim deri ceket reklamı yaparsa yapsın. Biz satarız” der.
Benzer bir durum bedelli askerlik konusundaki algılamada da yaşanıyor.
Bedelli askerlik meselesi anlaşılan o ki pek çok kişiyi tatmin edecek. Başta da, elde edilecek gelir gazi ve şehit ailelerine ve de orduya harcanacağı için Silahlı Kuvvetlerin bu uygulamadan yararlanacağını söyleyebiliriz. Her ne kadar benim gibi askerliğini hayli uzun süre yapmış olanlar bu işe ‘haklarını helal pek etmeseler de’, ucuz kredi imkânlarına rağmen hakkı olan herkes bu fırsattan yararlanamasa da, çok sayıda kişi ve ailenin rahatlayacağı, hükümetin bu olaydan bir nebze olsun pozitif algı artışı ile çıkacağı kesin.
Oysa bu önerinin öncelikli sahibi CHP... Doğal olarak onun pozitif algı puanlarının artması lazım, değil mi?
Ama hayır, öyle değildir bu iş. Bunun en güzel kanıtı ‘kör testlerdir’ (blind test). Hani, iki bira koyarlar ortaya. “Hangisi daha hoşunuza gitti?” diye sorarlar. Denek açık ara “şu soldaki” diye bir tanesini gösterir. Hemen ardından ikinci soru gelir: “Sizce bu biranın markası nedir?” Yanıt hazırdır: “Efes Pilsen!..”
Şehir efsanesi haline gelmiş olan bu test hikâyesinde deneklerin çoğunluğunun beğendiği bira rakip markanınkidir.
Benzer bir kör testin kola markaları arasında da yapıldığını duymuşsunuzdur. Orada da diğer marka daha çok beğenilse de çoğunluk beğendiği markanın Coca-Cola olduğunu belirtir.
Van depreminde de en çabuk örgütlenen, altyapı meselelerinden birini çok hızlı çözen ve krizi büyük başarıyla yöneten bir firmanın yetkilisiyle geçenlerde konuşuyorduk. Üzülüyordu: “Büyük çaba harcadık, ekiplerimiz hemen devreye girdi. Ancak, sonradan yapılan bir araştırmada bizim adımıza bile rastlanmıyordu.”
“Hiç üzülme” dedim, “Lovemark böyle bir şey işte. Lovemark’ı yakalayan öyle bir gerçeklik elde eder ki zaman zaman bu gerçeklik hakikatin önüne geçebilir. Bundan çıkışın tek yolu vardır, iletişimi ‘usulü veçhile’ yönetmektir.”
Bedellide CHP’nin başına gelmiş olan da budur zaten.
Çözünce bir rahatladım ki…
Aslında çok hoş bir cıngıl... Melodik yapı şahane... Seslendirme polifonik, batı normlarında ve çok akılda kalıcı… Her sabah işe giderken defalarca dinliyorum… Yalnız iletişim boyutunda küçük bir sorun var. Cıngılda ne dendiğini bir türlü anlamıyorum. Daha doğrusu anlamıyordum…
Sonra bu ilginç durumu buraya yazmaya karar verince kulak kesildim. Öyle ya, siz reklama onca para harcayın, sonra ne dediğiniz anlaşılmasın… Kulak kesilince birkaç gün içinde bir detektif gibi iz sürüp olayı çözdüm. Baş tarafta ne dendiğini zaten hiç çıkaramıyordum. Ancak sonunda pek ihtimal vermesem de bir kelime yakaladım: Derin!..
Derin bir şey ama ne? ‘Derin devlet’ kültüründen gelmiş biri olarak bu derin kelimesiyle neler yapılmış olabileceğini bir türlü kestiremiyordum…
Google’a ‘derin’ yazıp bulmam olası değildi. İlle de bir kelime daha kapmam şarttı. Bizim şoför Ercan Bey “Ali Bey, en sonunda filo kiralama falan diyor galiba” dedi…
Evet!.. Haklıydı. ‘Derin’ ve ‘oto kiralama’, yazdım; bir baktım, karşıma ‘Derin Oto Kiralama’ çıktı. Ama bu bizimki değildi ki…
Yine cıngılı dinlemeye koyuldum. Bir de ‘vizyon’ kelimesi vardı en sonunda… “Filo kiralama vizyonu” diyordu koro... İşte nihayet puzzle çözülmüştü. Web sitesini buldum ve cıngılın baş tarafı da kendiliğinden çözüldü. Şöyleydi cıngılın sözleri: “DeReDe, Derindere, Filo Kiralama Vizyonu”…
Reklamda başka hiçbir veri yoktu. Ne bir telefon numarası, ne de bir web sitesi. Ayrıca Türk milleti kesinlikle kelime baş harflerinden oluşturulmuş kısaltmalardan haz etmezdi… DRD neydi?… Nasıl çözecekti bu bulmacayı?…
Ben çözmüştüm ve çok rahatlamıştım. Belki DRD firması da böyle olmasını istemişti. İnsanlar günlerce zorlanacaklar, daralacaklar, bir türlü ne dendiğini çözemeyecekler; sonra da çözünce benim gibi havalara uçacaklardı…
Kim bilir?..
Benzer bir durum bedelli askerlik konusundaki algılamada da yaşanıyor.
Bedelli askerlik meselesi anlaşılan o ki pek çok kişiyi tatmin edecek. Başta da, elde edilecek gelir gazi ve şehit ailelerine ve de orduya harcanacağı için Silahlı Kuvvetlerin bu uygulamadan yararlanacağını söyleyebiliriz. Her ne kadar benim gibi askerliğini hayli uzun süre yapmış olanlar bu işe ‘haklarını helal pek etmeseler de’, ucuz kredi imkânlarına rağmen hakkı olan herkes bu fırsattan yararlanamasa da, çok sayıda kişi ve ailenin rahatlayacağı, hükümetin bu olaydan bir nebze olsun pozitif algı artışı ile çıkacağı kesin.
Oysa bu önerinin öncelikli sahibi CHP... Doğal olarak onun pozitif algı puanlarının artması lazım, değil mi?
Ama hayır, öyle değildir bu iş. Bunun en güzel kanıtı ‘kör testlerdir’ (blind test). Hani, iki bira koyarlar ortaya. “Hangisi daha hoşunuza gitti?” diye sorarlar. Denek açık ara “şu soldaki” diye bir tanesini gösterir. Hemen ardından ikinci soru gelir: “Sizce bu biranın markası nedir?” Yanıt hazırdır: “Efes Pilsen!..”
Şehir efsanesi haline gelmiş olan bu test hikâyesinde deneklerin çoğunluğunun beğendiği bira rakip markanınkidir.
Benzer bir kör testin kola markaları arasında da yapıldığını duymuşsunuzdur. Orada da diğer marka daha çok beğenilse de çoğunluk beğendiği markanın Coca-Cola olduğunu belirtir.
Van depreminde de en çabuk örgütlenen, altyapı meselelerinden birini çok hızlı çözen ve krizi büyük başarıyla yöneten bir firmanın yetkilisiyle geçenlerde konuşuyorduk. Üzülüyordu: “Büyük çaba harcadık, ekiplerimiz hemen devreye girdi. Ancak, sonradan yapılan bir araştırmada bizim adımıza bile rastlanmıyordu.”
“Hiç üzülme” dedim, “Lovemark böyle bir şey işte. Lovemark’ı yakalayan öyle bir gerçeklik elde eder ki zaman zaman bu gerçeklik hakikatin önüne geçebilir. Bundan çıkışın tek yolu vardır, iletişimi ‘usulü veçhile’ yönetmektir.”
Bedellide CHP’nin başına gelmiş olan da budur zaten.
Çözünce bir rahatladım ki…
Aslında çok hoş bir cıngıl... Melodik yapı şahane... Seslendirme polifonik, batı normlarında ve çok akılda kalıcı… Her sabah işe giderken defalarca dinliyorum… Yalnız iletişim boyutunda küçük bir sorun var. Cıngılda ne dendiğini bir türlü anlamıyorum. Daha doğrusu anlamıyordum…
Sonra bu ilginç durumu buraya yazmaya karar verince kulak kesildim. Öyle ya, siz reklama onca para harcayın, sonra ne dediğiniz anlaşılmasın… Kulak kesilince birkaç gün içinde bir detektif gibi iz sürüp olayı çözdüm. Baş tarafta ne dendiğini zaten hiç çıkaramıyordum. Ancak sonunda pek ihtimal vermesem de bir kelime yakaladım: Derin!..
Derin bir şey ama ne? ‘Derin devlet’ kültüründen gelmiş biri olarak bu derin kelimesiyle neler yapılmış olabileceğini bir türlü kestiremiyordum…
Google’a ‘derin’ yazıp bulmam olası değildi. İlle de bir kelime daha kapmam şarttı. Bizim şoför Ercan Bey “Ali Bey, en sonunda filo kiralama falan diyor galiba” dedi…
Evet!.. Haklıydı. ‘Derin’ ve ‘oto kiralama’, yazdım; bir baktım, karşıma ‘Derin Oto Kiralama’ çıktı. Ama bu bizimki değildi ki…
Yine cıngılı dinlemeye koyuldum. Bir de ‘vizyon’ kelimesi vardı en sonunda… “Filo kiralama vizyonu” diyordu koro... İşte nihayet puzzle çözülmüştü. Web sitesini buldum ve cıngılın baş tarafı da kendiliğinden çözüldü. Şöyleydi cıngılın sözleri: “DeReDe, Derindere, Filo Kiralama Vizyonu”…
Reklamda başka hiçbir veri yoktu. Ne bir telefon numarası, ne de bir web sitesi. Ayrıca Türk milleti kesinlikle kelime baş harflerinden oluşturulmuş kısaltmalardan haz etmezdi… DRD neydi?… Nasıl çözecekti bu bulmacayı?…
Ben çözmüştüm ve çok rahatlamıştım. Belki DRD firması da böyle olmasını istemişti. İnsanlar günlerce zorlanacaklar, daralacaklar, bir türlü ne dendiğini çözemeyecekler; sonra da çözünce benim gibi havalara uçacaklardı…
Kim bilir?..