‘İ’ harfinin hikmeti
12 Ekim 2023
Ne hikmetse toplumsal yaşamın neredeyse tüm alanları için geçerli olan bazı süreçler ‘i’ harfiyle başlar: İş, ilişki ve iletişim süreçleri ile bunlara yaklaşımda kullanılacak strateji için ortaya konan; istişare, ikna ve ittifak yöntemi.
‘İş - İlişki - İletişim’ üçlemesinin temel sorunu şudur: Vaadiniz ve onu yerine getirme olasılığınıza işaret eden güven, ilişkide olduğunuz kişi ya da hedef kitleleri, sizin fikrinizi, ürününüzü ya da hizmetinizi "satın almak" adına yeter derecede ikna edebilecek düzeyde midir, değil midir?..
3İ… Yani açılımıyla, ‘İstişare - İkna - İttifak’ üçlemesine gelince… İstişare edeceksiniz ki ikna edebilesiniz; ikna edeceksiniz ki, ittifak kurabilesiniz… İttifak kuracaksınız ki iktidar olabilesiniz… Alın size bir ‘i’ daha… Hem de en kallavisinden…
Sık sık tekrarlarız; ittifak ilkesiz ortaklıklar üzerine kurulmaz. Ancak ikna yönetimiyle kurulan ittifaklar, sürdürülebilir ve kalıcı iktidar payandalarını oluşturur. Bunu yalnızca siyasi iktidar olarak da düşünmemek gerekir. Müşteri sadakatini kazanabilmek için kurulan ittifaklar da konuya dairdir…
Örneğin; AK Parti’yi iktidara taşıyan; kemik oyları değil, 3İ’yi yönetmeyi başarması ve ittifaklarıydı…
Öte yandan, ittifaklar sonsuza kadar sürecek diye bir kaide yoktur. İsteyerek bozulması mümkün olabileceği gibi taraflardan biri kendisini daha güçlü hissetmeye başladı mı, her ittifak tehlikeye girer… İttifakların bozulduğuna işaret eden her aksiyon, aynı zamanda güçler dengesinin de bozulduğuna vurgu yapar…
Ülkemizin gelecek tasarımı, dünüyle, geçmişiyle göbekten bağlıdır. İttifak Türkiye’de; Müslüman bir ülkenin, artıları ve malum eksileriyle modernleşmesine ve de en önemlisi kadim geleneğine sahip çıkarak, ortak ruhi şekillenme temelinde bir Cumhuriyet olarak bina edilmiştir. Bu binanın sakinlerinin en büyük oksijeni olan ‘varoluşa saygı’ hakkının savunulması, ittifakın omurgasını teşkil eder.
Bu çerçeveden baktığımızda AK Parti ve CHP kurultaylarını karşılaştırmak çok öğreticidir. Çok daha vahim bir karşılaştırma ise son Hamas operasyonu sonucu İsrail’in geldiği nokta, İran’ın aldığı pozisyon, Arap liginin yaklaşımı, ABD’nin müdahalesi, Avrupa devletlerinin kendilerini konumlandırması ve nihayet Türkiye’nin genel geçer dış politikası bağlamında da yapılabilir.
Bu genel tanım ışığında iş, ilişki ve iletişim süreçlerini; istişare, ikna ve ittifak çerçevesinden bir kez daha değerlendirip kişi, kurum, toplum ve devlet bazında ele almak hayati önemdedir.
Günün sözü
“Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız vardığınız yerin önemi yoktur.”
Peter Drucker
Gözümüze takılanlar…
‘İş - İlişki - İletişim’ üçlemesinin temel sorunu şudur: Vaadiniz ve onu yerine getirme olasılığınıza işaret eden güven, ilişkide olduğunuz kişi ya da hedef kitleleri, sizin fikrinizi, ürününüzü ya da hizmetinizi "satın almak" adına yeter derecede ikna edebilecek düzeyde midir, değil midir?..
3İ… Yani açılımıyla, ‘İstişare - İkna - İttifak’ üçlemesine gelince… İstişare edeceksiniz ki ikna edebilesiniz; ikna edeceksiniz ki, ittifak kurabilesiniz… İttifak kuracaksınız ki iktidar olabilesiniz… Alın size bir ‘i’ daha… Hem de en kallavisinden…
Sık sık tekrarlarız; ittifak ilkesiz ortaklıklar üzerine kurulmaz. Ancak ikna yönetimiyle kurulan ittifaklar, sürdürülebilir ve kalıcı iktidar payandalarını oluşturur. Bunu yalnızca siyasi iktidar olarak da düşünmemek gerekir. Müşteri sadakatini kazanabilmek için kurulan ittifaklar da konuya dairdir…
Örneğin; AK Parti’yi iktidara taşıyan; kemik oyları değil, 3İ’yi yönetmeyi başarması ve ittifaklarıydı…
Öte yandan, ittifaklar sonsuza kadar sürecek diye bir kaide yoktur. İsteyerek bozulması mümkün olabileceği gibi taraflardan biri kendisini daha güçlü hissetmeye başladı mı, her ittifak tehlikeye girer… İttifakların bozulduğuna işaret eden her aksiyon, aynı zamanda güçler dengesinin de bozulduğuna vurgu yapar…
Ülkemizin gelecek tasarımı, dünüyle, geçmişiyle göbekten bağlıdır. İttifak Türkiye’de; Müslüman bir ülkenin, artıları ve malum eksileriyle modernleşmesine ve de en önemlisi kadim geleneğine sahip çıkarak, ortak ruhi şekillenme temelinde bir Cumhuriyet olarak bina edilmiştir. Bu binanın sakinlerinin en büyük oksijeni olan ‘varoluşa saygı’ hakkının savunulması, ittifakın omurgasını teşkil eder.
Bu çerçeveden baktığımızda AK Parti ve CHP kurultaylarını karşılaştırmak çok öğreticidir. Çok daha vahim bir karşılaştırma ise son Hamas operasyonu sonucu İsrail’in geldiği nokta, İran’ın aldığı pozisyon, Arap liginin yaklaşımı, ABD’nin müdahalesi, Avrupa devletlerinin kendilerini konumlandırması ve nihayet Türkiye’nin genel geçer dış politikası bağlamında da yapılabilir.
Bu genel tanım ışığında iş, ilişki ve iletişim süreçlerini; istişare, ikna ve ittifak çerçevesinden bir kez daha değerlendirip kişi, kurum, toplum ve devlet bazında ele almak hayati önemdedir.
Günün sözü
“Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız vardığınız yerin önemi yoktur.”
Peter Drucker
Gözümüze takılanlar…
- Türkiye kadın voleybolunun gelişmesine büyük katkılar getirmiş olan Eczacıbaşı Spor Kulübü’nün stil sponsoru 2023-2024 sezonunda da Beymen Club olmuş. İki markanın 2020 yılında başlayan iş birliği, “Onların stili sonuna kadar mücadele etmek. Bizim stilimiz onları sonuna kadar desteklemek’’ mesajıyla duyurulmuş. Pazarlama iletişiminde iki marka yan yana gelirse, bunlardan biri kesinlikle daha kârlı çıkar. Çünkü, markalardan itibarı yüksek olanı, diğerini yukarı çıkarırken, itibarı nispeten daha zayıf olan ikinci marka, birincisini aşağı doğru çeker. Eczacıbaşı ile Beymen Club iş birliğinde ise nadir görülen ‘denge’ kurulmuş. (Yasin Yasemen, On İletişim)
- Araştırma şirketi Areda Piar, “Benim Markam” modeliyle 2019 yılından bu yana, markalar ile tüketici arasındaki güven, beğeni ve sadakati araştırıyormuş. Aylık Z Raporu dergisi vasıtasıyla sonuçları kamuoyuyla paylaşılan Benim Markam kapsamında bin 100 kişiyle yapılan çalışmaya göre; ülkemizdeki kahve severlerin yüzde 54,3’ü filtre kahve, yüzde 45,7’si Türk kahvesini tüketiyormuş. Öte yandan “Keyif” denilince tüketicilerin aklına yüzde 39,1 ile Türk kahvesi geliyormuş. Araştırmaya göre keyif ile bağdaştırılan diğer kahve çeşitleri sırasıyla şöyleymiş: Filtre kahve yüzde 13,3, Latte yüzde 10,9, Americano yüzde 5,4, Mocha yüzde 5,4, Espresso yüzde 3,9, Cappuccino yüzde 2,8, Sütlü kahve yüzde 2,0, Macchiato yüzde 1,3, Soğuk kahve yüzde 1,3, Cold brew yüzde 1,1. Bu rakamlar, sinemadan dizi sektörüne, reklamdan etkinlik tasarımına kadar iletişimin her dalına önemli bir veri sağlıyor. Zira ülkesinin değerlerini, kültürünü bilmeyen, tanımayan ve ona uygun çalışmalar tasarlamayan iletişimciye ‘iletişimci’ denmez. (Berna Alp, Albayrak)