‘Agnorant’ mı aramıştınız?
18 eylül 2021- Yeni Şafak
İletişim dünyasının bana sorarsanız en önemli üç isminden biri olan Bülent Korman Beyefendi geçenlerde bir alıntı göndermiş. Alıntı Steve Hofstetter adlı Amerikalı bir komedyene aitmiş… Zekâ ile gözlem, anlatma ve özellikle de espri kabiliyeti arasında önemli bir bağ olduğuna inandığımız için Hofstetter’in uzun zamandır bir karakter özelliği hâline gelmiş durumu tanımlama çabası bizi şaşırtmadı doğrusu…
Hofstetter, iki kavramın bir araya gelmesinden oluşan yeni bir terim öneriyor: ‘Agnorant’. Bu yeni terimi oluşturan kelimelerden ilki, ‘ignorant’ (cahil, bilgisiz, inceliksiz, görgüsüz anlamlarında kullanılıyor) ve ikincisi de ‘arrogant’ (kibirli)…
Siyaset, sanat, iş ve özellikle de iletişim dünyasında bu tür, iki kavramın birleştirilmesiyle ile sonradan türetilen sosyopat, teknokrat gibi kelimeler pek çok şeyi ifade eder...
Fikri düzeyde büyük ustalığına ve üzerimdeki emeğine tanıklık ettiğim Halit Refiğ, ünlü TV dizisi Yorgun Savaşçı darbeci generaller tarafından yakıldığında bugün bile geçerliliğini koruyan o ünlü tespitini yapmıştı: “Vicdansızlar ile akılsızlar arasında kaldık.”
Vicdansızlardan kastı generallerdi… Akılsızlar ise bu duruma ayak uyduran herkes…
Kıymetli okurlarımızla, Refiğ’in ve Hofstetter’ın tespitlerini aklımızda tutarak bir ‘ufuk turu’ yapmak isteriz…
Türkiye Değişim Hareketi Genel Başkanı Mustafa Sarıgül, Liberal Demokrat Parti’nin eski Genel Başkanı Besim Tibuk’un yıllar önce “Beni fıtık eder bu ofsayt” diyerek isyanını(!) dile getirdiği konuyu yeniden gündeme taşıdı. Katıldığı bir televizyon programında şöyle demiş Sarıgül: “Ofsaytı kaldıracağız. Kaldırmamız lazım. Tartışmamız lazım bunu. Ofsayt maçı şey yapıyor. Dünyada da kaldırmamız gerekiyor. Yenilik, değişim istiyoruz biz. Değişimden bahsediyoruz. Türkiye Değişim Partisi’nden bahsediyorum."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kırklareli’nde yaptığı konuşmada dünyanın her yerinde söz konusu olan yurt sıkıntısına değinmiş: “20 yıldır yurt sorununu çözemediler. Kırklareli’nden bütün Türkiye’ye sesleniyorum, 20 yıl değil, 1 yıl içinde yurt sorununu çözmezsem siyaseti bırakacağım…” Türkiye’de 2002 yılında 182.258 yatak sayısı ile 190 yurtta hizmet verilirken, büyük yatırımlar sonucunda yurtlarda %295’lik artış olduğundan, yatak sayısının 719.520’ye, yurtların da 5’i Kıbrıs’ta olmak üzere toplam 768’e yükseldiğinden habersiz herhâlde.
Tabii bir de Parti Meclisi’nde yaptığı konuşmadaki “Gençlerin ilk cep telefonu ve oyun konsolu alımlarında ÖTV sıfırlanacak” vaadi var…
Ufuk turumuza devam edelim… İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener “[Erdoğan] Sistem getirdi, denendi ve ülkeyi uçurumun kenarına getirdi. Böyle bir sistem yeryüzünde yok. Bu sistemin başında olduğu ve bu sistemi istediği için önce Sayın Erdoğan değişecek. Türkiye’yi uçuruma sürükledi” buyurmuşlar…
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, “mRNA demek insanın hücre çekirdeğine girmek demektir. Yarı insan yarı maymun çocuklar doğurmasına sebep olabilirsiniz. 3 kulaklı 5 gözlü yaratıklar doğmasına yol açabilir” demiş…
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu “Bu iktidarın artık kalmasının herhangi bir toplumsal tabanı da yok meşruiyeti de yok” demiş…
Bir de “Kovid aşısını ‘mantıkî’ bulmuyorum” diye ‘racon’ kesenler var… Hani “Bence” diye başlayan cümlelerle bilim alanına tecavüz edenler… Rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin o ünlü lafını sık sık hatırlamakta yarar var: “Bence diye başlayan cümleler bir fikri değil, ruh hâlini dile getirir!”…
Bilimsel, gerçekçi, ayakları yere basan kadroları yalnızca iktidar partilerinde değil, muhalefette de aramamız gerekiyor… Bu garip üsluptan kurtulmanın tek yolu da ortak bir amaçta buluşmaktır. Bu amaç, önce Türkiye’nin ‘millî bağımsızlığı’ hemen ardından da ‘refahına’ yönelmelidir… Diğer tüm parametreler bunları izler…
Bu iki mihenk taşını kriter olarak almakta ve sormakta fayda var: Millî Enerji ve Maden Politikasını kimler hayata geçirmiş?.. Millî savunma sanayisini kimler yükseltmiş?.. Enflasyonu kimler dengelemiş, rekabetçi kuru savunarak ihracat rekorları kırılmasını kimler sağlamış?.. Kimler Hal Yasası ve gıda pahalılığı için çeşitli yöntemler ortaya koymaya çalışmış?.. Kimler Mavi Vatanı savunarak Türkiye’nin topraklarının yarısı kadar bir alanın elden çıkmamasını sağlamış, kimler Batılı ülkelerin her türlü dayatmasına karşı durmuş?..
Lafla peynir gemisi yürümediği için laf ebeliğine değil, icraata ve önerilen modellere ve gerçekçi iddialara bakmakta fayda var.
İletişim dünyasının bana sorarsanız en önemli üç isminden biri olan Bülent Korman Beyefendi geçenlerde bir alıntı göndermiş. Alıntı Steve Hofstetter adlı Amerikalı bir komedyene aitmiş… Zekâ ile gözlem, anlatma ve özellikle de espri kabiliyeti arasında önemli bir bağ olduğuna inandığımız için Hofstetter’in uzun zamandır bir karakter özelliği hâline gelmiş durumu tanımlama çabası bizi şaşırtmadı doğrusu…
Hofstetter, iki kavramın bir araya gelmesinden oluşan yeni bir terim öneriyor: ‘Agnorant’. Bu yeni terimi oluşturan kelimelerden ilki, ‘ignorant’ (cahil, bilgisiz, inceliksiz, görgüsüz anlamlarında kullanılıyor) ve ikincisi de ‘arrogant’ (kibirli)…
Siyaset, sanat, iş ve özellikle de iletişim dünyasında bu tür, iki kavramın birleştirilmesiyle ile sonradan türetilen sosyopat, teknokrat gibi kelimeler pek çok şeyi ifade eder...
Fikri düzeyde büyük ustalığına ve üzerimdeki emeğine tanıklık ettiğim Halit Refiğ, ünlü TV dizisi Yorgun Savaşçı darbeci generaller tarafından yakıldığında bugün bile geçerliliğini koruyan o ünlü tespitini yapmıştı: “Vicdansızlar ile akılsızlar arasında kaldık.”
Vicdansızlardan kastı generallerdi… Akılsızlar ise bu duruma ayak uyduran herkes…
Kıymetli okurlarımızla, Refiğ’in ve Hofstetter’ın tespitlerini aklımızda tutarak bir ‘ufuk turu’ yapmak isteriz…
Türkiye Değişim Hareketi Genel Başkanı Mustafa Sarıgül, Liberal Demokrat Parti’nin eski Genel Başkanı Besim Tibuk’un yıllar önce “Beni fıtık eder bu ofsayt” diyerek isyanını(!) dile getirdiği konuyu yeniden gündeme taşıdı. Katıldığı bir televizyon programında şöyle demiş Sarıgül: “Ofsaytı kaldıracağız. Kaldırmamız lazım. Tartışmamız lazım bunu. Ofsayt maçı şey yapıyor. Dünyada da kaldırmamız gerekiyor. Yenilik, değişim istiyoruz biz. Değişimden bahsediyoruz. Türkiye Değişim Partisi’nden bahsediyorum."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kırklareli’nde yaptığı konuşmada dünyanın her yerinde söz konusu olan yurt sıkıntısına değinmiş: “20 yıldır yurt sorununu çözemediler. Kırklareli’nden bütün Türkiye’ye sesleniyorum, 20 yıl değil, 1 yıl içinde yurt sorununu çözmezsem siyaseti bırakacağım…” Türkiye’de 2002 yılında 182.258 yatak sayısı ile 190 yurtta hizmet verilirken, büyük yatırımlar sonucunda yurtlarda %295’lik artış olduğundan, yatak sayısının 719.520’ye, yurtların da 5’i Kıbrıs’ta olmak üzere toplam 768’e yükseldiğinden habersiz herhâlde.
Tabii bir de Parti Meclisi’nde yaptığı konuşmadaki “Gençlerin ilk cep telefonu ve oyun konsolu alımlarında ÖTV sıfırlanacak” vaadi var…
Ufuk turumuza devam edelim… İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener “[Erdoğan] Sistem getirdi, denendi ve ülkeyi uçurumun kenarına getirdi. Böyle bir sistem yeryüzünde yok. Bu sistemin başında olduğu ve bu sistemi istediği için önce Sayın Erdoğan değişecek. Türkiye’yi uçuruma sürükledi” buyurmuşlar…
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, “mRNA demek insanın hücre çekirdeğine girmek demektir. Yarı insan yarı maymun çocuklar doğurmasına sebep olabilirsiniz. 3 kulaklı 5 gözlü yaratıklar doğmasına yol açabilir” demiş…
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu “Bu iktidarın artık kalmasının herhangi bir toplumsal tabanı da yok meşruiyeti de yok” demiş…
Bir de “Kovid aşısını ‘mantıkî’ bulmuyorum” diye ‘racon’ kesenler var… Hani “Bence” diye başlayan cümlelerle bilim alanına tecavüz edenler… Rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin o ünlü lafını sık sık hatırlamakta yarar var: “Bence diye başlayan cümleler bir fikri değil, ruh hâlini dile getirir!”…
Bilimsel, gerçekçi, ayakları yere basan kadroları yalnızca iktidar partilerinde değil, muhalefette de aramamız gerekiyor… Bu garip üsluptan kurtulmanın tek yolu da ortak bir amaçta buluşmaktır. Bu amaç, önce Türkiye’nin ‘millî bağımsızlığı’ hemen ardından da ‘refahına’ yönelmelidir… Diğer tüm parametreler bunları izler…
Bu iki mihenk taşını kriter olarak almakta ve sormakta fayda var: Millî Enerji ve Maden Politikasını kimler hayata geçirmiş?.. Millî savunma sanayisini kimler yükseltmiş?.. Enflasyonu kimler dengelemiş, rekabetçi kuru savunarak ihracat rekorları kırılmasını kimler sağlamış?.. Kimler Hal Yasası ve gıda pahalılığı için çeşitli yöntemler ortaya koymaya çalışmış?.. Kimler Mavi Vatanı savunarak Türkiye’nin topraklarının yarısı kadar bir alanın elden çıkmamasını sağlamış, kimler Batılı ülkelerin her türlü dayatmasına karşı durmuş?..
Lafla peynir gemisi yürümediği için laf ebeliğine değil, icraata ve önerilen modellere ve gerçekçi iddialara bakmakta fayda var.