‘Al gülüm, ver gülüm’ festivali
11 Ekim 2022 - yeni Şafak
Bugün rahmetli Halit Refiğ üstadın vefatının 13. yılı… “Tek Umut Türkiye”nin yazarı Refiğ, filmlerinde ortaya koyduğundan daha ileride, yazılarıyla dile getirdiği köklü ‘dünya görüşüne’ sahip bir düşünce insanıydı… Bizce görüşleri hâlâ geçerliliğini ve tazeliğini korumaktadır…
Bildiğiniz gibi düzenlenen ilk Antalya ‘Altın Portakal’ Film Festivali’nde (1964) Gurbet Kuşları ile “En İyi Film” ödülünü almıştı… Altın Portakal tarihinin Halit Refiğ ile açılması festivalin kimliğine; klasikleşmiş bu film de aslında bütün dünyada olduğu gibi bizde de ‘halktan kopmadığı için geniş kitlelerce izlenen’, ancak sanat yönü de yüksek filmlerin ödüllendirildiği bir yarışmaya işaret ediyordu…
Aradan geçen yıllar içinde işe siyaset karıştırıldı… Festival de kimsenin izlemediği, ancak siyasi propaganda aracına ve anlaşılmamanın sanat olduğunu düşünenlerin düzenlediği bir organizasyona dönüştü…
Cumartesi akşamı ödül törenini Halk TV yayınladı… Neden?
Çünkü, ödül törenindeki konuşmaların çoğunluğu Halk TV’nin ve CHP’nin siyasi çizgisindeydi… Aynı ton, aynı içerik, aynı biçim… O gecede şöyle ifadeler, kavramlar, propaganda üslubuyla tekrar tekrar dile getirildi:
“Gezi tutsakları” (Bildiğiniz gibi ‘tutsak’ savaşta esir düşenler için kullanılır),
“Meslektaşlarımız tutsak”,
“Korkmuyoruz, susmuyoruz, laiklikten vaz geçmiyoruz” (Bu arada sol yumruk da havada),
“Bütün baskılara, zorluklara, kısıtlamalara rağmen üretmekten vaz geçmeyeceğiz”,
“İfade özgürlüğüne susadık”,
“Vicdansızlığa, zorbalığa karşı…”,
“Karanlıklar içine hapsedildik. Gelecek sene aydınlıklar içinde üreteceğiz”,
“Anadil hakkı için kimsenin konuşmak zorunda olmadığı günler gelecek”,
“Aydınlık senaryolar yazacağız”…
Bu çerçevede bir film festivalinin kapanış konuşmasını da ana muhalefet partisi CHP’nin Parti Meclisi Üyesi Muharrem Erkek’in yapması hiç de şaşırtıcı değildi…
Al gülüm, ver gülüm… Belli çevrelerce çok konuşulan ama en az seyredilen filmlerin artık ‘ödüllü’ konuşmacıları hükûmeti yerden yere çalacaklar, CHP yöneticisi partisinin propagandasını yapacak, bütün bu tiyatroyu da Halk TV yayınlayacak…
Bunların hiçbirine itirazımız olamaz… Katılmasak da “siyasi görüş bildirmenin, ifade hürriyetinin bir biçimidir” der geçeriz…
Ancak anlamakta güçlük çektiğimiz iki şey var:
1. Bunca eleştirdiğiniz, yerden yere çaldığınız hükûmetin maddi ve manevi desteğini niçin kabul ediyor; Bakan’ı açılış konuşmasına ve korteje hangi maksatla dâhil ediyorsunuz? Sözümona ‘onurlu ve bağımsız tavrınızı’ burada neden ortaya koymuyorsunuz?
2. Anlamadığımız diğer konu ise Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu tiyatroya verdiği destek… Ödül alan “Kurak Günler” filminin de Bakanlık tarafından desteklendiği biliniyor… Öğrendiğimize göre; bu destek alındıktan sonra senaryo tamamen değiştirilmiş. Yakışır… Ancak yine de Sayın Bakan’ın üstü açık arabayla korteje katılması ve özü itibarıyla son derece iyi hazırlanmış olsa da konuşmasıyla açılışa destek vermesi umarız bilinçli bir harekettir… Çünkü, festivalin aldığı bu pespaye hâl yıllar öncesinden belliydi… Şu durumda geriye yalnızca bir ihtimal kalıyor: Bakanlık, hükûmet aleyhinde yapılacak konuşmalara rağmen desteğini esirgemeyerek ‘özgürlük ortamının’ altını çizmek istedi…
Dedik ya; anlamakta zorluk çekiyoruz…
Gözümüze takılanlar…
Bildiğiniz gibi düzenlenen ilk Antalya ‘Altın Portakal’ Film Festivali’nde (1964) Gurbet Kuşları ile “En İyi Film” ödülünü almıştı… Altın Portakal tarihinin Halit Refiğ ile açılması festivalin kimliğine; klasikleşmiş bu film de aslında bütün dünyada olduğu gibi bizde de ‘halktan kopmadığı için geniş kitlelerce izlenen’, ancak sanat yönü de yüksek filmlerin ödüllendirildiği bir yarışmaya işaret ediyordu…
Aradan geçen yıllar içinde işe siyaset karıştırıldı… Festival de kimsenin izlemediği, ancak siyasi propaganda aracına ve anlaşılmamanın sanat olduğunu düşünenlerin düzenlediği bir organizasyona dönüştü…
Cumartesi akşamı ödül törenini Halk TV yayınladı… Neden?
Çünkü, ödül törenindeki konuşmaların çoğunluğu Halk TV’nin ve CHP’nin siyasi çizgisindeydi… Aynı ton, aynı içerik, aynı biçim… O gecede şöyle ifadeler, kavramlar, propaganda üslubuyla tekrar tekrar dile getirildi:
“Gezi tutsakları” (Bildiğiniz gibi ‘tutsak’ savaşta esir düşenler için kullanılır),
“Meslektaşlarımız tutsak”,
“Korkmuyoruz, susmuyoruz, laiklikten vaz geçmiyoruz” (Bu arada sol yumruk da havada),
“Bütün baskılara, zorluklara, kısıtlamalara rağmen üretmekten vaz geçmeyeceğiz”,
“İfade özgürlüğüne susadık”,
“Vicdansızlığa, zorbalığa karşı…”,
“Karanlıklar içine hapsedildik. Gelecek sene aydınlıklar içinde üreteceğiz”,
“Anadil hakkı için kimsenin konuşmak zorunda olmadığı günler gelecek”,
“Aydınlık senaryolar yazacağız”…
Bu çerçevede bir film festivalinin kapanış konuşmasını da ana muhalefet partisi CHP’nin Parti Meclisi Üyesi Muharrem Erkek’in yapması hiç de şaşırtıcı değildi…
Al gülüm, ver gülüm… Belli çevrelerce çok konuşulan ama en az seyredilen filmlerin artık ‘ödüllü’ konuşmacıları hükûmeti yerden yere çalacaklar, CHP yöneticisi partisinin propagandasını yapacak, bütün bu tiyatroyu da Halk TV yayınlayacak…
Bunların hiçbirine itirazımız olamaz… Katılmasak da “siyasi görüş bildirmenin, ifade hürriyetinin bir biçimidir” der geçeriz…
Ancak anlamakta güçlük çektiğimiz iki şey var:
1. Bunca eleştirdiğiniz, yerden yere çaldığınız hükûmetin maddi ve manevi desteğini niçin kabul ediyor; Bakan’ı açılış konuşmasına ve korteje hangi maksatla dâhil ediyorsunuz? Sözümona ‘onurlu ve bağımsız tavrınızı’ burada neden ortaya koymuyorsunuz?
2. Anlamadığımız diğer konu ise Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu tiyatroya verdiği destek… Ödül alan “Kurak Günler” filminin de Bakanlık tarafından desteklendiği biliniyor… Öğrendiğimize göre; bu destek alındıktan sonra senaryo tamamen değiştirilmiş. Yakışır… Ancak yine de Sayın Bakan’ın üstü açık arabayla korteje katılması ve özü itibarıyla son derece iyi hazırlanmış olsa da konuşmasıyla açılışa destek vermesi umarız bilinçli bir harekettir… Çünkü, festivalin aldığı bu pespaye hâl yıllar öncesinden belliydi… Şu durumda geriye yalnızca bir ihtimal kalıyor: Bakanlık, hükûmet aleyhinde yapılacak konuşmalara rağmen desteğini esirgemeyerek ‘özgürlük ortamının’ altını çizmek istedi…
Dedik ya; anlamakta zorluk çekiyoruz…
Gözümüze takılanlar…
- ERA Araştırma ve Danışmanlık, “Ayda1” adıyla kamuoyu yoklamaları yapıyor; Batı’da “poll” dedikleri türden… Eylül ayında iki soru sormuşlar: “En gıcık olduğunuz kelimeler” ve “En çok kullandığınız kelimeler”… İlkine verilen cevapların bazıları şöyleymiş: “…yor olacağım” (%42), “Efso” (Efsane) (%42), “Müko (Mükemmel)” (%40)… En çok kullanılan kelimelerde de ezici bir çoğunlukla “Süper” (%48) ve “Ok!” (%45) başı çekmiş… Türkçe ancak böyle katledilir…
- Nutella, “İçi Dışı Mutluluk” kampanyası ile tüketicilere kendilerine özel kavanoz hazırlama imkânı sunuyormuş... Bu ‘mutluluk’ kavramı enteresandır… Coca-Cola da onu satmaya çalışır… “Getir Bi Mutluluk” sloganıyla Getir de… Ürünün, hizmetin ne olduğundan çok ‘duygusal’ boyut üzerinden ‘algılama yönetimi’nin örnekleridir bunlar… Satın alma davranışının duygusal mesajlardan geçtiğini anlayanlar tarafından tercih edilir… Kimin başarılı olacağıysa ‘tutarlılık’ ile doğru orantılıdır. (Irmak Tanrıverdi, Excel)
- Schmidt Futures ve Rhodes Vakfı bu yılın “100 Rise Global Kazananları” listesini açıklamış. İlk 100’e girenler arasında sekiz Türk de varmış. 15-17 yaşlarındaki gençlerimizin ödüllendirilmeleri bir yana böyle faydalı çalışmalarda bulunmaları bile gurur vesilesi. Neler mi yapmışlar? Adanur Nas, işitme engelli öğrenciler için bir web sitesi, uygulama ve kitapçık hazırlamış. Okulunda konferanslar düzenlemiş ve işitme engelli çocuklara robotik dersleri vermiş. Dila Öner, görme engelli öğrenciler için ücretsiz sesli kitap web sitesi tasarlamış ve kitap kulübü kurmuş. Efe Sakarya, alg sistemi ile hidrojen sülfitin neden olduğu zehirlilik düzeyini ölçmeye ve azaltmaya yarayan cihaz geliştirmiş. Elif Naz Yılmaz, akıl sağlığının önemi hakkında azınlık gruplarına ücretsiz seminerler veren “Kırık Kalpler Hareketi”ni kurmuş ve kaynak toplamak için bir NFT koleksiyonunu hayata geçirmiş. Emrullah Dorukhan Çakır, Bilişsel Davranışçı Terapiye dayanan ‘rol canlandırma’ oyunu tasarlamış. İdil Doğa Türkmen, elektromıknatıs ve ayın yer çekiminin yardımıyla uzay çöplerini toplamak için yöntem geliştirmiş. Lütfü Heysem Kızıloğlu, daha doğal alanlar oluşturma çalışmalarına şehirleri de dâhil eden uygulama geliştirmiş. Zeynep İpek Kayalı, akıl sağlığı konusunda sıkıntı çeken gençlere yönelik kısa hikâye ve çizimlerden oluşan “Sürekli Değişen Ağacı” tasarlamış. (Osman Kurt, Ogilvy)