‘Ambiyans mühendisliği”...
21 NİSAN 2012
Bu kavramın hakkını vererek kullananına rastlamak zordur. Ben rastladım. Mars Entertainment Group CEO’su Muzaffer Yıldırım eğlence sektöründeki ‘işletme tasarımlarından’ söz ediyordu. Bunlar, ‘ambiyans mühendisliği’ (lifestyle engineering) gereği ‘seksi ve tuhaf’ olmalılarmış… Bersay İletişim Enstitüsü’ndeki konferansında bu kavramı ‘açmıştı’ iyice.
Muzaffer Bey, ‘İnsanların şaşırdığı farkındalıklar’dan da söz etmişti. Açtıkları tüm sinema salonlarında binlerce kişiyle ‘empati’ (duygudaşlık) kurduklarını ifade ederken ona göre ‘farklı bir sinema salonu’ tanımlaması da yapmıştı:
“Koltuğa oturduğunuz anda, ayağınızı koltuğun ayak mesafesi kadar uzatabileceğiniz, görüş açınızı önünüze oturan kişinin belirleyeceği, tüm duyularınızın karanlıkta kaldığı bir yer.”
***
Dün Muzaffer Yıldırım, CEO’su olduğu Mars Entertainment Group’un sinema sektöründe önemli bir girişimde bulunacaklarını duyurmuş. 21 ilde 440 yeni sinema salonunun ‘Cinemaximum’ adıyla hizmet vereceğini açıklamış. Böylelikle 1500 kişiye yeni iş imkânı sağlanacakmış. Salon sayısını da 700’e çıkartmayı hedeflemişler.
Muzaffer Yıldırım basın toplantısında demiş ki:
“Türkiye sinema salonları alışveriş merkezleriyle gelişiyor. Anadolu’da önemli bir potansiyel bulunuyor. Öncelikli hedefimiz üniversite olan şehirlere gitmek. Malatya, Sivas, Şanlıurfa ve Gaziantep yeni yatırımlar için çok cazip. Bu illerde büyümeyi hedefliyoruz. Anadolu insanı sinemaya gitmeyi çok seviyor.’
Anadolu’ya sinemanın ‘ambiyans mühendisliği’ üzerine kafa yoran, oturduğumuz koltukta ayağımızı uzattığımız mesafeyi düşünebilen bir iş adamı tarafından götürülüyor olması heyecan verici…
***
Bizim enstitüde zevkle dinlediğim konferansında da “Şehir çabuk öğreniyor” demişti Muzaffer Yıldırım.
Şehrin çabuk öğrendiği doğrudur. Bu nedenle kentsel ‘estetiğin’ devrede olabilmesi ayrı bir önem taşır. Bazı AVM’lerin iş yapmayıp fil mezarlığına dönmesi, bundan mıdır acaba?..
Çirkinlik de öğrenilebilir ve öğretilebilir aslında.
Çirkinliğin ‘konforundan’ ürken, azınlıkta kalmaya mahkûm bazı akl-ı selim sahibi insanlar için Mars’lı kardeşimiz Muzaffer Bey’in çabalarına alkış tutmayalım da ne yapalım?
***
Dün çok farklı bir alanda ‘ambiyans mühendisliğinin’ daniskasını yaşadık. Büyüme, kârlılık rasyosu, istihdamda ve şube sayısında artış oranlarında önemli rakamlara ulaşmış, yerli ve yabancı tüm bankacılık sektörünün dikkatini üzerinde toplamış olan Denizbank Finansal Hizmetler Grup Başkanı Hakan Ateş davet etti. Bu yılki ‘Kaptanlar toplantısını’ Antalya’da yapıyorlarmış. 1100 Şube Müdürü ve üstü pozisyondaki yönetici… Hakan Ateş onlara ‘Kaptanlar’ diyor…
Banka şunun şurasında 15 yıl olmuş kurulalı. Ahmet Zorlu Dexia’ya satmış. Dexia da elini öpene satmak üzere bankanın hak ettiği üst fiyatı verecek yatırımcı grubu arıyor. Bankanın ana hissedarının kim olduğu ya da olacağı ise 1100 kişinin pek de umurunda değil sanki. Hepsi üst yönetimin çevresinde birbirlerine kilitlenmişler. Kendi işlerini en iyi şekilde yapmaya odaklanmışlar. Heyecanla izlediğim bir ‘ambiyans mühendisliği’ olayı bu duygu ve düşüncenin binlerce banka mensubuna yayılmasının sağlanmasıydı.
Hakan Ateş sadece iyi bir bankacı değil, çocukluğundan beri içinde olduğu sanat dünyasının verdiği rahatlıkla müthiş bir sahne performansçısı da aynı zamanda. Sahnenin ve günün ev sahipliği görevini profesyonel ‘gurulara’ taş çıkartacak düzeyde yürüttü.
İkinci dikkatimi çeken olay ise, 3 ay önceden hazırlanarak çalışanların dramatik hikâyelerinin kayıt altına alındığı filmler, muhteşem sunum tekniği, sahne düzeni ve organizasyondu. ‘Ambiyans mühendisliğini’ gerçekleştirmiş olan ekibi kıskandım, desem yeridir.
Aslında bu tür şirket toplantılarının hepsi birbirinin tekrarı olur. Göstermemeye çalışsalar da insanlar sıkıntıdan patlar. Ancak Kaptanların Toplantısı gerçekten görülmeye değerdi; hele de iç iletişim ve insan kıymetleri konularına meraklı meslektaşlar çok şey öğrenebilirlerdi…
Muzaffer Bey, ‘İnsanların şaşırdığı farkındalıklar’dan da söz etmişti. Açtıkları tüm sinema salonlarında binlerce kişiyle ‘empati’ (duygudaşlık) kurduklarını ifade ederken ona göre ‘farklı bir sinema salonu’ tanımlaması da yapmıştı:
“Koltuğa oturduğunuz anda, ayağınızı koltuğun ayak mesafesi kadar uzatabileceğiniz, görüş açınızı önünüze oturan kişinin belirleyeceği, tüm duyularınızın karanlıkta kaldığı bir yer.”
***
Dün Muzaffer Yıldırım, CEO’su olduğu Mars Entertainment Group’un sinema sektöründe önemli bir girişimde bulunacaklarını duyurmuş. 21 ilde 440 yeni sinema salonunun ‘Cinemaximum’ adıyla hizmet vereceğini açıklamış. Böylelikle 1500 kişiye yeni iş imkânı sağlanacakmış. Salon sayısını da 700’e çıkartmayı hedeflemişler.
Muzaffer Yıldırım basın toplantısında demiş ki:
“Türkiye sinema salonları alışveriş merkezleriyle gelişiyor. Anadolu’da önemli bir potansiyel bulunuyor. Öncelikli hedefimiz üniversite olan şehirlere gitmek. Malatya, Sivas, Şanlıurfa ve Gaziantep yeni yatırımlar için çok cazip. Bu illerde büyümeyi hedefliyoruz. Anadolu insanı sinemaya gitmeyi çok seviyor.’
Anadolu’ya sinemanın ‘ambiyans mühendisliği’ üzerine kafa yoran, oturduğumuz koltukta ayağımızı uzattığımız mesafeyi düşünebilen bir iş adamı tarafından götürülüyor olması heyecan verici…
***
Bizim enstitüde zevkle dinlediğim konferansında da “Şehir çabuk öğreniyor” demişti Muzaffer Yıldırım.
Şehrin çabuk öğrendiği doğrudur. Bu nedenle kentsel ‘estetiğin’ devrede olabilmesi ayrı bir önem taşır. Bazı AVM’lerin iş yapmayıp fil mezarlığına dönmesi, bundan mıdır acaba?..
Çirkinlik de öğrenilebilir ve öğretilebilir aslında.
Çirkinliğin ‘konforundan’ ürken, azınlıkta kalmaya mahkûm bazı akl-ı selim sahibi insanlar için Mars’lı kardeşimiz Muzaffer Bey’in çabalarına alkış tutmayalım da ne yapalım?
***
Dün çok farklı bir alanda ‘ambiyans mühendisliğinin’ daniskasını yaşadık. Büyüme, kârlılık rasyosu, istihdamda ve şube sayısında artış oranlarında önemli rakamlara ulaşmış, yerli ve yabancı tüm bankacılık sektörünün dikkatini üzerinde toplamış olan Denizbank Finansal Hizmetler Grup Başkanı Hakan Ateş davet etti. Bu yılki ‘Kaptanlar toplantısını’ Antalya’da yapıyorlarmış. 1100 Şube Müdürü ve üstü pozisyondaki yönetici… Hakan Ateş onlara ‘Kaptanlar’ diyor…
Banka şunun şurasında 15 yıl olmuş kurulalı. Ahmet Zorlu Dexia’ya satmış. Dexia da elini öpene satmak üzere bankanın hak ettiği üst fiyatı verecek yatırımcı grubu arıyor. Bankanın ana hissedarının kim olduğu ya da olacağı ise 1100 kişinin pek de umurunda değil sanki. Hepsi üst yönetimin çevresinde birbirlerine kilitlenmişler. Kendi işlerini en iyi şekilde yapmaya odaklanmışlar. Heyecanla izlediğim bir ‘ambiyans mühendisliği’ olayı bu duygu ve düşüncenin binlerce banka mensubuna yayılmasının sağlanmasıydı.
Hakan Ateş sadece iyi bir bankacı değil, çocukluğundan beri içinde olduğu sanat dünyasının verdiği rahatlıkla müthiş bir sahne performansçısı da aynı zamanda. Sahnenin ve günün ev sahipliği görevini profesyonel ‘gurulara’ taş çıkartacak düzeyde yürüttü.
İkinci dikkatimi çeken olay ise, 3 ay önceden hazırlanarak çalışanların dramatik hikâyelerinin kayıt altına alındığı filmler, muhteşem sunum tekniği, sahne düzeni ve organizasyondu. ‘Ambiyans mühendisliğini’ gerçekleştirmiş olan ekibi kıskandım, desem yeridir.
Aslında bu tür şirket toplantılarının hepsi birbirinin tekrarı olur. Göstermemeye çalışsalar da insanlar sıkıntıdan patlar. Ancak Kaptanların Toplantısı gerçekten görülmeye değerdi; hele de iç iletişim ve insan kıymetleri konularına meraklı meslektaşlar çok şey öğrenebilirlerdi…