‘Benceler Âlemi’ne teslim olunmamalı... Z Raporu - 01 Aralık 2022
İletişimi, devletin tüm diğer süreçlerindeki gibi ciddiyetle ele alan ülkelerde, ekonomi alanında yapılan düzenlemeler söz konusu olduğunda planlama çok önceden başlar…
Yeni sürecin, uygulamanın, değişikliğin nasıl anlatılacağı kararlaştırılır; tıpkı yeni ekonomik durumun planlandığı gibi ciddiyetle planlanır…
İnfografikler, sempozyumlar, basın açıklamalarının yanı sıra STK’lar ve üniversitelerdeki çalışmalarla konunun anlaşılır kılınması, iç satın almanın (buy in) sağlanması için en üst düzeyde aksiyonlar hayata geçirilir…
“Karar alınsın, sonra siyasi sorumluluğu taşıyan lider açıklasın… Gerekirse tek başına savunsun. Ondan sonra da salalım çayıra, Mevla’m kayıra tarzı benimsenip, medya, etkileyiciler, her şeyi bilen yorumcular günlerce koşup dursunlar” denmez…
İletişim yönetilir… Kendi hâline bırakılmaz… Ya da sadece liderin sorumluluğundaymış gibi davranılamaz. Lider yalnız bırakılamaz.
Bırakırsanız, ‘sonuç’ odaklı ve stratejik değil, taktik odaklı, artık rüzgâr nereden eserse oraya evrilecek yani kontrol dışı, kurumsal değil, durumsal bir süreç ortaya çıkar.
Siyasi iletişimde kervan yolda düzülmez… Peki ne yapılmalı, nasıl yapılmalı?
Örneğin, asgari ücret meselesi… Cumhurbaşkanı düğmeye bastı. Arkasından ne oldu?.. Kızılca kıyamet koptu… “Çok yüksek” diyenler, “Çok düşük” diyerek feveran edenler… “Bu artışı, enflasyon iki ayda yer” diye eleştirenler… “Memur ve emekli maaşları aynı oranda artırılsın” diye tepinenler…
Hükûmetin, ekonomi politikasındaki hataları nedeniyle ‘enflasyon - hayat pahalılığı’ sarmalı içine girdiğini iddia edenler…
Alınan önlemlerin yakında sonuç verileceğini savunanlar…
Enflasyonun, hayat ve tabii ki gıda pahalılığının en önemli etkenlerinden birinin enerji giderlerindeki anormal yükselişler olduğunu, Türkiye’nin “Millî Enerji ve Maden Politikası” sayesinde bu temel çelişkiyi çözebileceğini söyleyenler…
Umut vadedenler ile umudu yok etmek ve kaosu tetiklemek isteyenlerin ağız dalaşı… İki görüşün sürekli birbirini götürdüğü, kafa karıştıran; dolayısıyla bilimsel, maddi gerçeklerden uzak, hissiyata dayalı bir tablo… “Bence”ler âlemi…
Asgari ücrette gelinen nokta, son 20 yıldaki değişim dolar bazında ele alınarak, görsel ve sözel olarak daha iyi ve daha doğru ifade edilebilirdi.
Asgari ücretteki artış ile memur ve emekli maaşlarındaki artış arasında korelasyon kurulup kurulamayacağı; kurulacaksa da nasıl yapılabileceği yine infografiklerle izah edilebilirdi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yeni bulunan doğal gaz rezervini, gelinen teknik noktayla üretim aşamasını anlatan o mükemmel animasyon filmi gibi çalışmalar, siyasi ağırlığı olan asgari ücret konusunda da son derece gerekliydi…
STK’lar devreye sokulabilirdi… Çalışmalardan kısa videolar, sosyal medya ortamında paylaşılabilirdi…
Akademik araştırmalar, raporlar yayınlanabilir, halk genelinin algısı ölçümlenebilir; yani milletin nabzı tutulabilirdi… Bu, ara ara tekrarlanarak iletişim çalışmalarının etkililiği (niteliği, niceliği değil) saptanabilir, iletişim stratejisinde ve buna bağlı taktiklerde gerekli düzeltmeler yapılabilirdi.
İlk bir ay bu yoğunlukta yürütülecek iletişim çalışmalarının frekansı, takip eden aylarda düşürülerek hükûmetin ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın alacağı, ekonomik hayatı etkileyen diğer kararlar ön plana çıkarılabilir, faaliyetlere benzer bir yaklaşımla devam edilebilirdi.
Türkiye’nin, dışarıda ve içeride pek çok ‘teslimiyetçi’ zihniyetin ortaya attığı ekonomik modellerin tamamen dışında, kendine has bir modeli, özü itibarıyla her alanda millî bağımsızlık odaklı yaklaşımıyla tüm emperyal niyetli güçlere karşı savunmakta direnirken, bu modelin uzantılarının iletişim boyutunda da aynı ısrar ve niyetle hayata geçirmesi işin ‘kritik başarı faktörü’ olarak beliriyor.
Unutulmamalı ki; günümüzde en iyi ve en doğru fikir, en iyi pazarlanan, iç satın alması (buy in) en başarılı şekilde yönetilen fikirdir.