‘Bizden’ bir gece…
12 HAZİRAN 2011
Cuma akşamı yaşadığımız “güzelliği” sizinle paylaşmazsam, üç tarafa birden haksızlık etmiş olurum… Size, olayın kahramanlarına ve kendime…
Aziz ve kadim dostum Üstün Barışta’nın akıl, ruh ve fizik olarak birbirlerinden hayli farklı, aslında her türlü zaman parametresinden ari yaşını kutlamak üzere Armada otelinin genellikle tango gecelerine hizmet eden salonunda Fasıl ve assolistini dinlemeye, “NeoGazino”ya gittik…
Ben sürprizlerden pek haz etmem… Sürprizin ne de olsa ‘çelişki’ ile akrabalığı vardır. Çelişki ise mutsuzluğa giden yolun hem bizatihi kendisi hem de taşıyıcı aracıdır… O gece de beklediğim gibi sürpriz yoktu. Hem davet ve referans sahibi dostlarımızın (Üstün’ün eşi Pakize Hanım, onun kız kardeşi Yrd. Doç. Dr. Ayfer Kutlu Sungurbey ve yeğenleri NTV Yayınları’nın başarılı yöneticisi Elif Kutlu) bu konuda referanslarının şaşmayacağını biliyordum; hem Armada oteli her zaman nitelikli işlere imza atıyordu; hem de bu projenin mimarı Hakan Erdoğan’ın daha önceki işleri o gece için yeterli ‘marka vaadini oluşturuyordu (Sabancı Müzesi Kahvaltıda Caz, İstanbul’da Bach Günleri vb.)
Yemeğiyle, atmosferiyle, müziğiyle nefis bir ziyafetti… Fasıl heyeti, müdavimi olmaktan büyük keyif aldığım Fasıl Geceleri’ndeki (Fehmi Koru - Erhan Göknar) niteliği hiç aratmıyordu… Bir de broşür vardı masalarda. İçindeki başlıklar şöyleydi (gerisiniz siz hayal edin): Bir eğlence kültürünün kısa tarihi; Türkiye’nin ilk gazinoları; Genç Cumhuriyet’in simgesi; Gazino adabı; Kimler geldi kimler geçti…
Sonra uzun zamandır özlemiş olduğumuzu ancak dinlediğimizde keşfettiğimiz olağanüstü bir müzik adamı sahne aldı: İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı hocalarından Münip Utandı… Münip Bey (ne yazık ki) çok kısa bir süre için sahneyi kendisi gibi başarılı bir müzisyen olan kızı Merve’ye bıraktı… Ciddi bir solist geliyor… Merve’ye dikkat…
Sadece Münip Bey’i dinlemek için bile NeoGazino’ya gitmeye değer. Oysa finalde hoş bir sürpriz bekliyordu: Opera sanatçılığında Türk Sanat Müziğine müthiş bir geçiş yapmış olan Efruze Elif Özel (sahne adıyla Efruze) Hanım… Efruze, Farsçada “Parlatan, Tutuşturan” demekmiş… Efruze Hanım da sahnede öyle… Anılarımızı ‘parlatıp’, unuttuğumuz ‘nezih’ duyguları yeniden tutuşturuyor…
Bir ara arkadaşlara dönüp dedim ki: “Bakın sahnede Filiz Akın, birazdan salona Tanju Gürsu girecek… Masalardan birinden sanatçıya yönelik uygunsuz bir hareket olursa Tanju Gürsu gidip oracıkta bu adap bilmeyen ‘taşralılara’ haddini bildirecek…
İki şey tespit ettik, o gece ne kadar gerilere gittiğimizi; bir de medyada pek fazla çalınmasa da neredeyse tüm şarkıları hepimizin başından sonuna bildiğimizi…
Ne kadar ‘bizden’ bir geceydi… Nice yaşsız yıllara Üstüncüğüm.
Kabak tadı…
İletişimin temel kurallarından birini şu günlerde pek sık hatırla oldum: “Fazla olan yanlıştır!”…
“Siyasi fazlalıların” değerlendirilmesini size bırakıyorum. Ben iki ‘popüler fazlalıktan’ söz edeyim…
Biri Adnan Polat Bey’in “GS’da seçimi CHP kazandı” şeklindeki açıklaması… Diğeri Cihan Ünal – Hande Ataizi polemiği… Her iki olayda da görüleceği üzere en çok zararı kabağın tadını kaçıran taraf görmekte; iki testinin çarpıştırıldığı durumlarda, testilerden biri kırılsa da diğeri çatlamamaktadır…
Bu iş biraz daha sürdürülecekse olursa, hiçbir zaman yanılmayan o ‘kamu vicdanı’ devreye girecek, bu kez bu fazlalığı kamuoyuna taşıyan medya da zarar görmeye başlayacaktır…
Bazen susmak konuşmaktan iyidir. Bir bilsek şunu…
Tod’s yoksa ‘keriz’ mi?..
Bizim marka yaratmaya çabalayan şirketlerimizin okumalarını şiddetle tavsiye edeceğimiz bir haberin özetini geçmekte yarar var:
İtalyan ayakkabı ve çanta markalarından Tod’s, dünyanın ‘opera mabetlerinden’ Milano’daki La Scala’nın faaliyetlerine devam edebilmesini sağlamak üzere 5,2 milyon Euro’luk bir bağışta bulunacağını açıklamış. 233 yıllık Opera’nın bütçesi bir süre önce bağlı olduğu kurum tarafından 38 milyon Euro’dan 30’a düşürülmüş. Opera yönetimi de “İdare-i maslahatçılık” yapıp “N’olacak idare ediverelim abi!” dememiş ve özel sektörü yardıma çağırmış. Olay anında reaksiyon veren marka da Tod’s olmuş…
Tod’s daha önce de Roma’daki Collosseum’un restorasyonu için 25 milyon Euro’luk ‘İletişim yatırımı’ yapmış… Bu tabiri bilhassa kullandım… Pazara ve kendine sadece üretim ve satış odaklı bakan, sonra da “İşlerimiz neden gelişmiyor” diye hayıflanan, iki tekerlekli bisiklet misali ‘durunca düşmek’ zorunda kaldıkları bisikletlerinden inip çağdaş araçlara binemeyen, iletişimi ‘sarf kalemi’, sosyal sorumluluk ve sponsorluğu da ‘kerizlik’ olarak gören ‘necip’ iş adamlarımızın belki kulaklarına küpe olur diye…
Aziz ve kadim dostum Üstün Barışta’nın akıl, ruh ve fizik olarak birbirlerinden hayli farklı, aslında her türlü zaman parametresinden ari yaşını kutlamak üzere Armada otelinin genellikle tango gecelerine hizmet eden salonunda Fasıl ve assolistini dinlemeye, “NeoGazino”ya gittik…
Ben sürprizlerden pek haz etmem… Sürprizin ne de olsa ‘çelişki’ ile akrabalığı vardır. Çelişki ise mutsuzluğa giden yolun hem bizatihi kendisi hem de taşıyıcı aracıdır… O gece de beklediğim gibi sürpriz yoktu. Hem davet ve referans sahibi dostlarımızın (Üstün’ün eşi Pakize Hanım, onun kız kardeşi Yrd. Doç. Dr. Ayfer Kutlu Sungurbey ve yeğenleri NTV Yayınları’nın başarılı yöneticisi Elif Kutlu) bu konuda referanslarının şaşmayacağını biliyordum; hem Armada oteli her zaman nitelikli işlere imza atıyordu; hem de bu projenin mimarı Hakan Erdoğan’ın daha önceki işleri o gece için yeterli ‘marka vaadini oluşturuyordu (Sabancı Müzesi Kahvaltıda Caz, İstanbul’da Bach Günleri vb.)
Yemeğiyle, atmosferiyle, müziğiyle nefis bir ziyafetti… Fasıl heyeti, müdavimi olmaktan büyük keyif aldığım Fasıl Geceleri’ndeki (Fehmi Koru - Erhan Göknar) niteliği hiç aratmıyordu… Bir de broşür vardı masalarda. İçindeki başlıklar şöyleydi (gerisiniz siz hayal edin): Bir eğlence kültürünün kısa tarihi; Türkiye’nin ilk gazinoları; Genç Cumhuriyet’in simgesi; Gazino adabı; Kimler geldi kimler geçti…
Sonra uzun zamandır özlemiş olduğumuzu ancak dinlediğimizde keşfettiğimiz olağanüstü bir müzik adamı sahne aldı: İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı hocalarından Münip Utandı… Münip Bey (ne yazık ki) çok kısa bir süre için sahneyi kendisi gibi başarılı bir müzisyen olan kızı Merve’ye bıraktı… Ciddi bir solist geliyor… Merve’ye dikkat…
Sadece Münip Bey’i dinlemek için bile NeoGazino’ya gitmeye değer. Oysa finalde hoş bir sürpriz bekliyordu: Opera sanatçılığında Türk Sanat Müziğine müthiş bir geçiş yapmış olan Efruze Elif Özel (sahne adıyla Efruze) Hanım… Efruze, Farsçada “Parlatan, Tutuşturan” demekmiş… Efruze Hanım da sahnede öyle… Anılarımızı ‘parlatıp’, unuttuğumuz ‘nezih’ duyguları yeniden tutuşturuyor…
Bir ara arkadaşlara dönüp dedim ki: “Bakın sahnede Filiz Akın, birazdan salona Tanju Gürsu girecek… Masalardan birinden sanatçıya yönelik uygunsuz bir hareket olursa Tanju Gürsu gidip oracıkta bu adap bilmeyen ‘taşralılara’ haddini bildirecek…
İki şey tespit ettik, o gece ne kadar gerilere gittiğimizi; bir de medyada pek fazla çalınmasa da neredeyse tüm şarkıları hepimizin başından sonuna bildiğimizi…
Ne kadar ‘bizden’ bir geceydi… Nice yaşsız yıllara Üstüncüğüm.
Kabak tadı…
İletişimin temel kurallarından birini şu günlerde pek sık hatırla oldum: “Fazla olan yanlıştır!”…
“Siyasi fazlalıların” değerlendirilmesini size bırakıyorum. Ben iki ‘popüler fazlalıktan’ söz edeyim…
Biri Adnan Polat Bey’in “GS’da seçimi CHP kazandı” şeklindeki açıklaması… Diğeri Cihan Ünal – Hande Ataizi polemiği… Her iki olayda da görüleceği üzere en çok zararı kabağın tadını kaçıran taraf görmekte; iki testinin çarpıştırıldığı durumlarda, testilerden biri kırılsa da diğeri çatlamamaktadır…
Bu iş biraz daha sürdürülecekse olursa, hiçbir zaman yanılmayan o ‘kamu vicdanı’ devreye girecek, bu kez bu fazlalığı kamuoyuna taşıyan medya da zarar görmeye başlayacaktır…
Bazen susmak konuşmaktan iyidir. Bir bilsek şunu…
Tod’s yoksa ‘keriz’ mi?..
Bizim marka yaratmaya çabalayan şirketlerimizin okumalarını şiddetle tavsiye edeceğimiz bir haberin özetini geçmekte yarar var:
İtalyan ayakkabı ve çanta markalarından Tod’s, dünyanın ‘opera mabetlerinden’ Milano’daki La Scala’nın faaliyetlerine devam edebilmesini sağlamak üzere 5,2 milyon Euro’luk bir bağışta bulunacağını açıklamış. 233 yıllık Opera’nın bütçesi bir süre önce bağlı olduğu kurum tarafından 38 milyon Euro’dan 30’a düşürülmüş. Opera yönetimi de “İdare-i maslahatçılık” yapıp “N’olacak idare ediverelim abi!” dememiş ve özel sektörü yardıma çağırmış. Olay anında reaksiyon veren marka da Tod’s olmuş…
Tod’s daha önce de Roma’daki Collosseum’un restorasyonu için 25 milyon Euro’luk ‘İletişim yatırımı’ yapmış… Bu tabiri bilhassa kullandım… Pazara ve kendine sadece üretim ve satış odaklı bakan, sonra da “İşlerimiz neden gelişmiyor” diye hayıflanan, iki tekerlekli bisiklet misali ‘durunca düşmek’ zorunda kaldıkları bisikletlerinden inip çağdaş araçlara binemeyen, iletişimi ‘sarf kalemi’, sosyal sorumluluk ve sponsorluğu da ‘kerizlik’ olarak gören ‘necip’ iş adamlarımızın belki kulaklarına küpe olur diye…