‘Çakma Napolyon’
12 Eylül 2020 - Yeni Şafak
AK Parti sözcüsü Ömer Çelik hem konuyu hem de durumu bir cümleyle özetledi: “Macron ‘sorunumuz Türk halkıyla değil, Erdoğan’la’ demiş. Sömürgecilerin eski ve ahlaksız bir oyunudur bu. Halkları sömürmek içi sahte sevgi gösterisi sunar ama vatansever liderleri hedef alırlardı. Sömürgeci kafanın Cumhurbaşkanımızı hedef alması bizim için gururdur.”
Gururdur hakikaten…
Tarihi hataları affedilir kılan, devletlerin bugün yaptıklarıdır. Fransa’nın yüzyıllardır sömürgeci geleneğini sürdürdüğünü biliyoruz.
Daha geçen Temmuz lütfettiler de Cezayir’deki Fransız işgaline (1830-1962) karşı koyan direnişçilerin naaşlarından kalanları ülkelerine iade ettiler… Bu naaşlar 170 yıldır Fransa’nın elindeydi ve Paris’teki İnsan Müzesi’nde, dünyanın pek çok yerinden getirildiği belirtilen 18 bin kafatasının arasındaydı. Cezayir İnsan Hakları Savunma Birliği, form değiştirerek bugün de devam etmekte olan Fransız sömürgeciliği altında yaklaşık 10 milyon kişinin öldürüldüğünü ifade ediyor…
Bu haberi okuduğumuzda aklımıza Sofokles’in M.Ö. 440’larda yazdığı Antigone adlı trajedi geldi. Hikâyede kardeşini gömmesine izin verilmeyen Antigone’nin ızdırabı anlatır…
İnsanın ölen yakınını dinince, usulünce gömememesi kadar acı veren çok az şey vardır herhâlde… İnsanın en doğal hakkıdır bu… “Evrensel insan hakları” diye diye kendi değerlerini dayatmaya bayılan sahtekârlar bunca yıl bunu bile anlamamışlar… Gerçi anlasalar da bir şey değişmezdi… Havarisi kesildikleri Batılı değerler, haklar, özgürlükler bile bunlar için her zaman paravan görevi gördü…
İster geçmişlerine ister bugünlerine bakalım; yaptıklarıyla söylediklerini birbirlerinden çıkarsak geriye şu söylem kalır: “En insan biziz… Biz hepinizden kıymetliyiz… Bizim kendimize hak gördüklerimiz karşısında sizinkiler yalnızca kâğıt üstünde kalır.”
Dışişleri Bakanlığı açıklamasında Cumhurbaşkanımız’ın Avrupa’da en yüksek oy oranıyla seçilen liderlerden olduğu hususun altını çizmiş. Bu çok önemli bir ayrıntıydı. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan ile onu seçen halk arasına nifak sokmaya çalışan Macron’a olan halk desteği sürekli azalıyor… Haziran ayında yapılan yerel seçimlerde Macron’ın partisi Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketi (LREM) ağır bir yenilgi aldı.
Macron’un densizliğinde olduğu gibi bazen durum o kadar net, o kadar açık ve o kadar absürttür ki; Twitter’daki kısacık bir açıklama bile durumu anlatmaya yeter. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’un konu hakkındaki yorumu da böyleydi. Şöyle yazmış Altun:
“Türkiye’ye yönelik saldırıları için hangi Emmanuel Macron’u kınayalım? De Gaulle taklidi yaparak, NATO’nun beyin ölümünü duyuran Macron mu? Libya’da teröristleri silahlandırıp, NATO’nun güney kanadına zarar veren Macron mu? Yoksa Akdeniz seferine çıkan ‘atanamayan Napolyon’ mu?”
“Atanamayan Napolyon” ya da bir dostumuzun deyişiyle “Çakma Napolyon” sözü çok yakıştı Macron’a… Barış Pınarı Harekâtı sırasında “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” diyen Macron o zaman Türkiye’ye karşı hareketleriyle ne kazandıysa bugün de onu kazanacaktır… Anlayacakları dilden konuşalım, Batılılar’ın deyişiyle “Koca bir sıfır!”…
Macron’un agresif Doğu Akdeniz politikası, darbeci Hafter ve YPG/PKK ile iş birliğinden kaçınmaması bir yana ülkesinde çok ciddi sorunlar var…
Sarı Yelekliler hareketi ile zaman zaman da göçmenlerin protestolarıyla Fransa çalkalanıyor.
Ekonomisi önceden de kötü sinyaller veren ülke, 2020 yılının ikinci çeyreğinde tarihi bir küçülme yaşamış. Fransız İstatistik Dairesi’nin verilerine göre Korona sürecinde yüzde 13,8 küçülen Fransa, yüzde 18,5’lik küçülme yaşayan İspanya’dan sonra ekonomisi en çok hasar alan ikinci Avrupa ülkesi olmuş.
Bunca dert, altından kalkılamayan sorun, Fransız halkı nezdinde kaybedilen itibar, güven ve tabii oy söz konusu olunca da Macron, durumu toparlamak için ‘yalancı pehlivanlar’ gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı öne sürerek bize kas göstermeye kalkışmış… Yazık… Hatta Akşam gazetesi Ankara Temsilcisi Emin Pazarcı’nın deyişiyle “Terbiyesiz zibidi... Aptal yerine koyuyor koskoca bir milleti!”
Gururdur hakikaten…
Tarihi hataları affedilir kılan, devletlerin bugün yaptıklarıdır. Fransa’nın yüzyıllardır sömürgeci geleneğini sürdürdüğünü biliyoruz.
Daha geçen Temmuz lütfettiler de Cezayir’deki Fransız işgaline (1830-1962) karşı koyan direnişçilerin naaşlarından kalanları ülkelerine iade ettiler… Bu naaşlar 170 yıldır Fransa’nın elindeydi ve Paris’teki İnsan Müzesi’nde, dünyanın pek çok yerinden getirildiği belirtilen 18 bin kafatasının arasındaydı. Cezayir İnsan Hakları Savunma Birliği, form değiştirerek bugün de devam etmekte olan Fransız sömürgeciliği altında yaklaşık 10 milyon kişinin öldürüldüğünü ifade ediyor…
Bu haberi okuduğumuzda aklımıza Sofokles’in M.Ö. 440’larda yazdığı Antigone adlı trajedi geldi. Hikâyede kardeşini gömmesine izin verilmeyen Antigone’nin ızdırabı anlatır…
İnsanın ölen yakınını dinince, usulünce gömememesi kadar acı veren çok az şey vardır herhâlde… İnsanın en doğal hakkıdır bu… “Evrensel insan hakları” diye diye kendi değerlerini dayatmaya bayılan sahtekârlar bunca yıl bunu bile anlamamışlar… Gerçi anlasalar da bir şey değişmezdi… Havarisi kesildikleri Batılı değerler, haklar, özgürlükler bile bunlar için her zaman paravan görevi gördü…
İster geçmişlerine ister bugünlerine bakalım; yaptıklarıyla söylediklerini birbirlerinden çıkarsak geriye şu söylem kalır: “En insan biziz… Biz hepinizden kıymetliyiz… Bizim kendimize hak gördüklerimiz karşısında sizinkiler yalnızca kâğıt üstünde kalır.”
Dışişleri Bakanlığı açıklamasında Cumhurbaşkanımız’ın Avrupa’da en yüksek oy oranıyla seçilen liderlerden olduğu hususun altını çizmiş. Bu çok önemli bir ayrıntıydı. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan ile onu seçen halk arasına nifak sokmaya çalışan Macron’a olan halk desteği sürekli azalıyor… Haziran ayında yapılan yerel seçimlerde Macron’ın partisi Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketi (LREM) ağır bir yenilgi aldı.
Macron’un densizliğinde olduğu gibi bazen durum o kadar net, o kadar açık ve o kadar absürttür ki; Twitter’daki kısacık bir açıklama bile durumu anlatmaya yeter. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’un konu hakkındaki yorumu da böyleydi. Şöyle yazmış Altun:
“Türkiye’ye yönelik saldırıları için hangi Emmanuel Macron’u kınayalım? De Gaulle taklidi yaparak, NATO’nun beyin ölümünü duyuran Macron mu? Libya’da teröristleri silahlandırıp, NATO’nun güney kanadına zarar veren Macron mu? Yoksa Akdeniz seferine çıkan ‘atanamayan Napolyon’ mu?”
“Atanamayan Napolyon” ya da bir dostumuzun deyişiyle “Çakma Napolyon” sözü çok yakıştı Macron’a… Barış Pınarı Harekâtı sırasında “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” diyen Macron o zaman Türkiye’ye karşı hareketleriyle ne kazandıysa bugün de onu kazanacaktır… Anlayacakları dilden konuşalım, Batılılar’ın deyişiyle “Koca bir sıfır!”…
Macron’un agresif Doğu Akdeniz politikası, darbeci Hafter ve YPG/PKK ile iş birliğinden kaçınmaması bir yana ülkesinde çok ciddi sorunlar var…
Sarı Yelekliler hareketi ile zaman zaman da göçmenlerin protestolarıyla Fransa çalkalanıyor.
Ekonomisi önceden de kötü sinyaller veren ülke, 2020 yılının ikinci çeyreğinde tarihi bir küçülme yaşamış. Fransız İstatistik Dairesi’nin verilerine göre Korona sürecinde yüzde 13,8 küçülen Fransa, yüzde 18,5’lik küçülme yaşayan İspanya’dan sonra ekonomisi en çok hasar alan ikinci Avrupa ülkesi olmuş.
Bunca dert, altından kalkılamayan sorun, Fransız halkı nezdinde kaybedilen itibar, güven ve tabii oy söz konusu olunca da Macron, durumu toparlamak için ‘yalancı pehlivanlar’ gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı öne sürerek bize kas göstermeye kalkışmış… Yazık… Hatta Akşam gazetesi Ankara Temsilcisi Emin Pazarcı’nın deyişiyle “Terbiyesiz zibidi... Aptal yerine koyuyor koskoca bir milleti!”