‘Çekirdek’in işi zor
13 Temmuz 2019 - Yeni Şafak
Hiç de sosyolojik olmayan, sıradan bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde, yaşam biçimi olarak, iki tür aileden söz edebiliriz:
1. Dedeler, babaanneler, anneanneler, hatta dayılar, amcalar, halalar, teyzeler, kuzenler, yeğenlerle birlikte yaşanan geniş aileler (aynı evde olması şart değil, aynı sokakta ve çevrede de olabilir).
2. Metropol yaşamının gereği anne, baba, çocuk(lar) hâlinde bir arada yaşanan ve hayat şartları nedeniyle ebeveynlerin çalışmak durumda oldukları çekirdek aileler.
Çocuk eğitimi ve öğrenimi birinci tür, geniş ailelerde, ciddi problem değildir. Yaz ya da kış fark etmez, çocuklarla ilgilenecek, onları eğleyecek, onlara gerekli yönlendirmeyi yapacak, sevgi ve şefkat gösterecek birileri mutlaka bulunur.
İkinci tür, çekirdek ailelerde ise çocuk, her zaman ailenin ‘bir numaralı çelişkisi’ olarak çiftlerin gündemine gelir oturur.
Okula kim götürecek? Okuldan kim alacak? Servisle mi gidecek? Servisi kim bekleyecek? Okul dönüşü ödevleriyle kim ilgilenecek? Veli toplantısına kim gidecek? Akşam yemeğini kim hazırlayacak; kim yedirecek? Okuldan ve sosyal çevreden gelen öneri türü baskılar karşısında çocuğun pek çok yeteneği keşfedileceği için, hangi müzik aletini çalmayı öğrenecek? Hangi spor dalında özel eğitim alacak? Temel eğitim dallarında biraz geride kalındıysa özel dersi kimden alacak? Hafta sonları nasıl bir program yapılacak? Tabii ki tatil programları ona göre ayarlanacak. “Ah keşke bir ay olsa” dedikleri yaz tatilinin başlamasıyla birlikte sorunlar iki katına çıkacak. Yaz okuluna mı versek? Özel ders mi aldırsak? Tatile nereye gitsek; arkadaşı nerede var? Tatil programının tamamını ona göre ayarlamalıyız vs.
Tabii ki ikinci tür ailelerden olup çocuklarını ‘park edecek’ bir ya da birkaç bakıcısı bulunan, kendileri ise ‘vur patlasın, çal oynasın’ bir hayatı tercih eden, çocuklarına da sadece boş zamanını ayıran ebeveynleri bu tartışmanın dışında tutuyoruz. Yukarıdaki sorular onları pek ilgilendirmiyor.
Bu sorularla ve cevaplarıyla boğuşmak durumunda olan anne-babalar ise yaz aylarını nasıl geçireceklerinin telaşı, merakı ve derdi içindeler. Hasbelkader izin kullandığımız şu günlerde bu tür anne ve babalardan pek çoğuna rastlama fırsatı bulduk.
Bu da bizim çocukluğumuzdan alışkın olduğumuz geniş aile ile şimdilerde daha yaygın olan çekirdek aile arasındaki farkın kaynağı üzerine düşünmemize neden oluyor. Aile kavramının iki ‘tür’ olarak birbirinden ayrışmasının nedeni, iki önemli kavramdan hangisini hayatınızda ön plana koyduğunuzda yatıyor olabilir: Kültür ya da değerler.
Geniş ailede aslolan değerlerdi, çekirdek ailede ise kültür öne çıkıyor. Kültürden kastımız, yerleşik ve ortak değerler bütünü değil, yanlış anlaşılmasın. Sürekli yenilenen genelgeçer bilgiler, önemli, gerekli ya da şart olduğu iddia edilen davranış biçimlerinden bahsediyoruz.
Mesela, eskiden yaz aylarında dedesinin yanına gönderilen torunlar vardı… Bağda-bahçede oynasın, dedesiyle meyve toplasın diye… Çocuğun burada yaptığı işe değil, dedesiyle geçirdiği vakte, ondan kendine devreden tutuma, yani değerlere bakılırdı…
Şimdi ise bunun karşısında, denize girmesi için anneannesinin yazlığına bile gönderilmeyen, onun yerine, neredeyse tüm becerilerin eğitiminin verildiği ‘her şey dâhil’ yaz okullarına yazdırılan çocuklar var. Gündemdeki çocuk eğitimi, beslenmesi, iletişimi konuları neyse ona göre yaşatılan, gündem değişince ‘yeni’ hâkim kültürle değişmeye zorlanan…
Bizim çocukluğumuzda anne-babaların pedagoglara, psikologlara gittiğini bilmezdik. Bu nedenle toplumun tamamı da ruh hastası olmuyordu. Oysa, ikinci tür aileler her nevi uzmanın ofisinden çıkmıyorlar.
Aile küçülünce dertler büyüyor. Yani temel mesele, Batılılar’ın ifade ettiği, ‘Z Kuşağı’nın, ‘Alfa Kuşağı’nın teknolojinin içine doğmaları hasebiyle ortaya çıkan ‘nasıl eğitilecekleri’ konusu değil. Asıl mesele, bir toplumu ayakta tutan değerler bütününün çocuklarımıza nasıl verileceği...
1. Dedeler, babaanneler, anneanneler, hatta dayılar, amcalar, halalar, teyzeler, kuzenler, yeğenlerle birlikte yaşanan geniş aileler (aynı evde olması şart değil, aynı sokakta ve çevrede de olabilir).
2. Metropol yaşamının gereği anne, baba, çocuk(lar) hâlinde bir arada yaşanan ve hayat şartları nedeniyle ebeveynlerin çalışmak durumda oldukları çekirdek aileler.
Çocuk eğitimi ve öğrenimi birinci tür, geniş ailelerde, ciddi problem değildir. Yaz ya da kış fark etmez, çocuklarla ilgilenecek, onları eğleyecek, onlara gerekli yönlendirmeyi yapacak, sevgi ve şefkat gösterecek birileri mutlaka bulunur.
İkinci tür, çekirdek ailelerde ise çocuk, her zaman ailenin ‘bir numaralı çelişkisi’ olarak çiftlerin gündemine gelir oturur.
Okula kim götürecek? Okuldan kim alacak? Servisle mi gidecek? Servisi kim bekleyecek? Okul dönüşü ödevleriyle kim ilgilenecek? Veli toplantısına kim gidecek? Akşam yemeğini kim hazırlayacak; kim yedirecek? Okuldan ve sosyal çevreden gelen öneri türü baskılar karşısında çocuğun pek çok yeteneği keşfedileceği için, hangi müzik aletini çalmayı öğrenecek? Hangi spor dalında özel eğitim alacak? Temel eğitim dallarında biraz geride kalındıysa özel dersi kimden alacak? Hafta sonları nasıl bir program yapılacak? Tabii ki tatil programları ona göre ayarlanacak. “Ah keşke bir ay olsa” dedikleri yaz tatilinin başlamasıyla birlikte sorunlar iki katına çıkacak. Yaz okuluna mı versek? Özel ders mi aldırsak? Tatile nereye gitsek; arkadaşı nerede var? Tatil programının tamamını ona göre ayarlamalıyız vs.
Tabii ki ikinci tür ailelerden olup çocuklarını ‘park edecek’ bir ya da birkaç bakıcısı bulunan, kendileri ise ‘vur patlasın, çal oynasın’ bir hayatı tercih eden, çocuklarına da sadece boş zamanını ayıran ebeveynleri bu tartışmanın dışında tutuyoruz. Yukarıdaki sorular onları pek ilgilendirmiyor.
Bu sorularla ve cevaplarıyla boğuşmak durumunda olan anne-babalar ise yaz aylarını nasıl geçireceklerinin telaşı, merakı ve derdi içindeler. Hasbelkader izin kullandığımız şu günlerde bu tür anne ve babalardan pek çoğuna rastlama fırsatı bulduk.
Bu da bizim çocukluğumuzdan alışkın olduğumuz geniş aile ile şimdilerde daha yaygın olan çekirdek aile arasındaki farkın kaynağı üzerine düşünmemize neden oluyor. Aile kavramının iki ‘tür’ olarak birbirinden ayrışmasının nedeni, iki önemli kavramdan hangisini hayatınızda ön plana koyduğunuzda yatıyor olabilir: Kültür ya da değerler.
Geniş ailede aslolan değerlerdi, çekirdek ailede ise kültür öne çıkıyor. Kültürden kastımız, yerleşik ve ortak değerler bütünü değil, yanlış anlaşılmasın. Sürekli yenilenen genelgeçer bilgiler, önemli, gerekli ya da şart olduğu iddia edilen davranış biçimlerinden bahsediyoruz.
Mesela, eskiden yaz aylarında dedesinin yanına gönderilen torunlar vardı… Bağda-bahçede oynasın, dedesiyle meyve toplasın diye… Çocuğun burada yaptığı işe değil, dedesiyle geçirdiği vakte, ondan kendine devreden tutuma, yani değerlere bakılırdı…
Şimdi ise bunun karşısında, denize girmesi için anneannesinin yazlığına bile gönderilmeyen, onun yerine, neredeyse tüm becerilerin eğitiminin verildiği ‘her şey dâhil’ yaz okullarına yazdırılan çocuklar var. Gündemdeki çocuk eğitimi, beslenmesi, iletişimi konuları neyse ona göre yaşatılan, gündem değişince ‘yeni’ hâkim kültürle değişmeye zorlanan…
Bizim çocukluğumuzda anne-babaların pedagoglara, psikologlara gittiğini bilmezdik. Bu nedenle toplumun tamamı da ruh hastası olmuyordu. Oysa, ikinci tür aileler her nevi uzmanın ofisinden çıkmıyorlar.
Aile küçülünce dertler büyüyor. Yani temel mesele, Batılılar’ın ifade ettiği, ‘Z Kuşağı’nın, ‘Alfa Kuşağı’nın teknolojinin içine doğmaları hasebiyle ortaya çıkan ‘nasıl eğitilecekleri’ konusu değil. Asıl mesele, bir toplumu ayakta tutan değerler bütününün çocuklarımıza nasıl verileceği...