‘Dönüşüm muhteşem olacak’…
01 Mayıs 2020 - Z Raporu
İçinde bulunduğumuz küresel koronavirüs salgını krizinin öne çıkardığı iki konu oldu: Liderlik ve dijital dönüşüm…
Sürecin başarıyla yönetilmesinde, hayatın durmamasında ve geleceğe dair umutların canlı tutulmasında bu iki konu hayati önem taşıyor…
Tüm krizler merkezi otorite ve dirayetle yönetildikleri zaman az hasarla atlatılabiliyor. Koronavirüs gibi insan hayatından toplumsal yaşama ve ekonomiye kadar her alanda ağır etkileri olabilecek bir tehditle karşı karşıyaysanız ‘güçlü liderlik’ denen vasfın arayışı içinde oluyorsunuz… Onun olmadığı yerde tartışmalar uzar, fikirler bir türlü kabul görmeyeceği için önlemler gecikir, tam mutabakat sağlanamadığı için uygulamalar aksar…
Ya böyle bir ortamla karşı karşıya olsaydık, hâlimiz ne olurdu hiç düşündünüz mü?
Çok şükür ki böyle olmadı. Bıçak keskinliğinde ve hızında müdahaleler, kararlar ve uygulamalar gerektiren bu kriz süreci, tam da olması gerektiği gibi yönetildi, yönetiliyor…
Firmalarda olduğu gibi ülkelerde de böyle başarılar tesadüf sonucunda kazanılmaz… Düşünülmüş, planlanmış ve uygulamaya geçirilmiş sistemler gerektirir… Ülkemizin bu başarısının arkasında da halkımızın iradesiyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesi var…
Çünkü, krizlerin iletişim boyutunda yönetiminde de öne çıkan şu üç özellik Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde vücut buluyor:
Yazman konuşmasında, ‘direnç’ kabiliyetinin, insanların liderin taşıması gerektiği özelliklerden biri olduğunu düşündüğünü de ifade etti. Biz buna ‘cesaret’ ve ‘risk almak’ da diyebiliriz. Ancak ‘adalet’ ve ‘merhamet’ ile donatılmamış liderlik, yıkıcı bir kaba kuvvetten öteye gidememe tehlikesini de içinde barındırır.
Siyasi yaşamda olduğu gibi kendi özel yaşamlarımızda ve iş dünyasında da ‘güçlü liderlik’ her zamankinden daha da önemli olacak…
İş dünyasındaki böyle liderler, dijital dönüşüm konusunda da gerekli adımları atmaya başlamışlardı ya da ‘çevik’ davranarak firmalarını hemen bu sürece adapte ettiler… İşlerini dijital olanaklardan yararlanarak uzaktan sürdürebilenler, sahadaki kahramanlar gibi hayatın durmasının önündeki en büyük engel oldular…
Peki ‘uzaktan çalışma’ hususunda ne durumdayız?
Deloitte’un İşin Geleceği: Uzaktan Çalışma Sisteminde Organizasyonel Dayanıklılığı Korumak başlıklı araştırmanın sonuçlara göre; ‘evden çalışmaya geçen’ firmaların oranı yüzde 48,7 iken ‘kısmen geçenlerin’ oranı yüzde 43,2 imiş…
Salgın öncesinde ‘uzaktan çalışma uygulaması’ bulunan firmaların oranı, yüzde 24,2 imiş… Ancak, salgınla birlikte “Evden çalışma uygulamasına yeteri kadar hızlı geçiş yaptığınızı düşünüyor musunuz?” diye sorulduğunda, katılımcıların yüzde 75’i “Evet” diye yanıtlamış…
Türkiye genelinde bu çalışma şeklinin verimliliğe ‘olumlu’ etkisi olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 38 olarak saptanmış…
Ciddî bir ekonomik tasarruf da sağlayacağına inandığımız ‘dijital dönüşüm’ yolun kabasını almış görünüyor. Buradan açığa çıkacak enerjiyi başka alanlara kanalize ederek bu yeni çalışma sisteminin, faydayı katlamasının önünde bir engel olmadığı da görülüyor… Yeter ki işe koyulalım…
Sürecin başarıyla yönetilmesinde, hayatın durmamasında ve geleceğe dair umutların canlı tutulmasında bu iki konu hayati önem taşıyor…
Tüm krizler merkezi otorite ve dirayetle yönetildikleri zaman az hasarla atlatılabiliyor. Koronavirüs gibi insan hayatından toplumsal yaşama ve ekonomiye kadar her alanda ağır etkileri olabilecek bir tehditle karşı karşıyaysanız ‘güçlü liderlik’ denen vasfın arayışı içinde oluyorsunuz… Onun olmadığı yerde tartışmalar uzar, fikirler bir türlü kabul görmeyeceği için önlemler gecikir, tam mutabakat sağlanamadığı için uygulamalar aksar…
Ya böyle bir ortamla karşı karşıya olsaydık, hâlimiz ne olurdu hiç düşündünüz mü?
Çok şükür ki böyle olmadı. Bıçak keskinliğinde ve hızında müdahaleler, kararlar ve uygulamalar gerektiren bu kriz süreci, tam da olması gerektiği gibi yönetildi, yönetiliyor…
Firmalarda olduğu gibi ülkelerde de böyle başarılar tesadüf sonucunda kazanılmaz… Düşünülmüş, planlanmış ve uygulamaya geçirilmiş sistemler gerektirir… Ülkemizin bu başarısının arkasında da halkımızın iradesiyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesi var…
Çünkü, krizlerin iletişim boyutunda yönetiminde de öne çıkan şu üç özellik Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde vücut buluyor:
- Merkezi, en üst düzeyde yönetim gerektirir; itibar yönetimi gibi krizin iletişim yönetimi de delege edilemez.
- Risk yönetimi öne çıkar. Risk almak da kolektif verilecek kararlarla değil, en tepedeki yönetimin alacağı sorumlulukla mümkün olabilmektedir.
- Zamanlama ve hız kritik başarı faktörüdür.
Yazman konuşmasında, ‘direnç’ kabiliyetinin, insanların liderin taşıması gerektiği özelliklerden biri olduğunu düşündüğünü de ifade etti. Biz buna ‘cesaret’ ve ‘risk almak’ da diyebiliriz. Ancak ‘adalet’ ve ‘merhamet’ ile donatılmamış liderlik, yıkıcı bir kaba kuvvetten öteye gidememe tehlikesini de içinde barındırır.
Siyasi yaşamda olduğu gibi kendi özel yaşamlarımızda ve iş dünyasında da ‘güçlü liderlik’ her zamankinden daha da önemli olacak…
İş dünyasındaki böyle liderler, dijital dönüşüm konusunda da gerekli adımları atmaya başlamışlardı ya da ‘çevik’ davranarak firmalarını hemen bu sürece adapte ettiler… İşlerini dijital olanaklardan yararlanarak uzaktan sürdürebilenler, sahadaki kahramanlar gibi hayatın durmasının önündeki en büyük engel oldular…
Peki ‘uzaktan çalışma’ hususunda ne durumdayız?
Deloitte’un İşin Geleceği: Uzaktan Çalışma Sisteminde Organizasyonel Dayanıklılığı Korumak başlıklı araştırmanın sonuçlara göre; ‘evden çalışmaya geçen’ firmaların oranı yüzde 48,7 iken ‘kısmen geçenlerin’ oranı yüzde 43,2 imiş…
Salgın öncesinde ‘uzaktan çalışma uygulaması’ bulunan firmaların oranı, yüzde 24,2 imiş… Ancak, salgınla birlikte “Evden çalışma uygulamasına yeteri kadar hızlı geçiş yaptığınızı düşünüyor musunuz?” diye sorulduğunda, katılımcıların yüzde 75’i “Evet” diye yanıtlamış…
Türkiye genelinde bu çalışma şeklinin verimliliğe ‘olumlu’ etkisi olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 38 olarak saptanmış…
Ciddî bir ekonomik tasarruf da sağlayacağına inandığımız ‘dijital dönüşüm’ yolun kabasını almış görünüyor. Buradan açığa çıkacak enerjiyi başka alanlara kanalize ederek bu yeni çalışma sisteminin, faydayı katlamasının önünde bir engel olmadığı da görülüyor… Yeter ki işe koyulalım…