‘Ebru’ ile geç tanıştık…
20 HAZİRAN 2011
Tam da beklediğim gibi dün babalar gününde bir dolu hediye aldım. Ne hikmetse, bunlar yaş gününde aldıklarımdan daha fazla heyecanlandırır beni… Hak ettiğimden ya da beklediğimden fazla puan aldığım sınavlardan sonra aynı şeyleri hissetmişimdir…
Eşim ve kayınvalidemin ‘ihtiyaç odaklı’ şirin tekstil ürünü armağanlarının paketini heyecanla açtım… Süperler…
Oğlum Engin, 8 CD’lik bir albüm almış. Adı, “Pazar Sabahları Klasikleri”… Kapağında sahanda üç yumurta, içinde ve CD’lerin üstünde ince belli cam bardak içinde çay ve de 3 CD’lik ikinci kutunun kapağında portakal suyu… Daha ne olsun?.. Tam bana göre… Engin bir de kitap almış: “Çocuğunuza Sınır Koyma” Herhalde benim ‘sınır koymak’ konusunda beceriksiz olduğumu düşünmüş olmalı…
Kızım Deniz’in armağanını ise anlatmak zor. Görmek lazım. Bir magnet. Üzerinde bir not: “Bir gün prensimi bulacağım ama, babam hep kral kalacak!”…
Deniz bir tane de kitap ayracı yapmış. Belli ki bir hayli uğraşmış… Tüm okuduğum kitaplarda her daim yanımda olacak ayracın üzerinde şöyle diyor: “İyi ki babamsın, çünkü her şeyi çözüyorsun, beni çok seviyorsun, ihtiyacım olduğunda yanımdasın, farklısın, çok komiksin, eğlencelisin, sana hayranım…”
Bunu ancak bir kız çocuk babasına yazabilir… İyi ki varlar…
***
Bu arada bizim yurt dışında geçirdiği 15 yılın sonunda iyice ‘ecnebileşmiş’ olan kayınbirader Türkleşme serüveninde önemli bir adım atmış olduğunu kanıtladı. Müthiş bir kitap (+CD) getirmiş. Adı, “Ebru: “Kültürel Çeşitlilik Üzerine Yansımalar”… Yazarı Attila Durak, 7 yılda tamamlamış kitabı. Adını hiç çekinmeden “Memleketimden Kültür ve Değer Manzaraları” koyabilirmiş…
Kitabı 2007 yılında yayına hazırlamış olan Ayşe Gül Altınay, tanıtım yazısında özetle şöyle demiş:
“Attila Durak’ın çalışmasının temel referans noktası, suda hayatı yansıtarak önümüze bin bir olanak çıkaran bir sanat türü olan ‘ebru’. Bir metafor olarak ‘ebru’, 21. yüzyıl başlarında kültürel politikanın yeni ve eski ikilemleri üzerinde düşünmek için sıkça kullanılan ‘mozaik’ gibi metaforlardan çok daha anlamlı bir alternatif olabilir. Fotoğraflar, merak, tevazu, özen ve saygıyı birbirine örerek farklı ritim ve tarzlarıyla suda geziniyor, rengârenk bir ebru yaratıyorlar. Ebru, bu fotoğraf ve hikâyelerde kendini gösteren kalıcı canlılık ve direngenliğe, akışkanlığa ve yürekli içtenliğe zihinlerimizi ve gönüllerimizi açmak için bir davet.”
O duyarlı ve naif memleket fotoğraflarını bakın kimlerin yazıları süslemiş:
John Berger, Sezen Aksu, Zeynep Türkyılmaz, Şeyhmus Diken, Leyla Neyzi, Fethiye Çetin, Alan Duben, Akif Kurtuluş, Musa Dağdeviren, Takuhi Tovmasyan Zaman, Elif Şafak, Ayşe Erzan, Ayşe Öncü, Nebahat Akkoç, Ara Güler, Ahmet Tosun Terzioğlu, İshak Alaton, Herkül Millas, Ruşen Çakır, Aydın Elbasan, Feryal Öney, Murat Belge…
Bu kitabın yazıldığı yıllarda biz, iletişim danışmanlık ve uygulama şirketlerimizin ortak ‘yeniden yapılandırma’ çalışmaları çerçevesinde tüm kültürleri kucaklama noktasına gelmiş, müşteri hizmetinde dünya görüşü farklılıklarının nasıl tolere edilmesi gerektiğini tartışmış ve sonunda hep birlikte yaklaşımımızı tek kavramda ifade etmeye karar vermiştik: Ebru…
Keşke o sıralarda bu kitabı edinmiş, üzerine çalışmış olsaymışız… Hayat daha kolay olurmuş bizler için…
***
Bu kitap asıl siyasi partiler için önemli bir kaynak olabilir…
Örneğin özellikle CHP için… Çünkü CHP şu sıra dünya görüşü ve kültürel çözümleme yaklaşımıyla kendini ‘6 ok’tan çok ‘5 benzemez’ olarak konumlanmış durumda…
Sorun, çevrenizdeki ‘resmi’ (omur ilikten) CHP’lilere. Avrupa Birliği hakkında partinin görüşü ne?.. Ya da ‘özelleştirme, devletin küçültülmesi’ meselesi üzerine ne düşünüyorlar? Veya ‘bürokrasinin tasfiyesi’ hakkında planları ne? Ya da ‘Y kuşağının geleceği’ için stratejileri nasıl?..
‘Omur ilikten’ değil beyinlerinden CHP’li olan arkadaşları bekleyen görevlerden biri hiç şüphesiz ‘kültürel entegrite’ (bütünsellik) meselesini çözmek… Bunun için Durak’ın kitabı mükemmel bir durak olabilir…
Eşim ve kayınvalidemin ‘ihtiyaç odaklı’ şirin tekstil ürünü armağanlarının paketini heyecanla açtım… Süperler…
Oğlum Engin, 8 CD’lik bir albüm almış. Adı, “Pazar Sabahları Klasikleri”… Kapağında sahanda üç yumurta, içinde ve CD’lerin üstünde ince belli cam bardak içinde çay ve de 3 CD’lik ikinci kutunun kapağında portakal suyu… Daha ne olsun?.. Tam bana göre… Engin bir de kitap almış: “Çocuğunuza Sınır Koyma” Herhalde benim ‘sınır koymak’ konusunda beceriksiz olduğumu düşünmüş olmalı…
Kızım Deniz’in armağanını ise anlatmak zor. Görmek lazım. Bir magnet. Üzerinde bir not: “Bir gün prensimi bulacağım ama, babam hep kral kalacak!”…
Deniz bir tane de kitap ayracı yapmış. Belli ki bir hayli uğraşmış… Tüm okuduğum kitaplarda her daim yanımda olacak ayracın üzerinde şöyle diyor: “İyi ki babamsın, çünkü her şeyi çözüyorsun, beni çok seviyorsun, ihtiyacım olduğunda yanımdasın, farklısın, çok komiksin, eğlencelisin, sana hayranım…”
Bunu ancak bir kız çocuk babasına yazabilir… İyi ki varlar…
***
Bu arada bizim yurt dışında geçirdiği 15 yılın sonunda iyice ‘ecnebileşmiş’ olan kayınbirader Türkleşme serüveninde önemli bir adım atmış olduğunu kanıtladı. Müthiş bir kitap (+CD) getirmiş. Adı, “Ebru: “Kültürel Çeşitlilik Üzerine Yansımalar”… Yazarı Attila Durak, 7 yılda tamamlamış kitabı. Adını hiç çekinmeden “Memleketimden Kültür ve Değer Manzaraları” koyabilirmiş…
Kitabı 2007 yılında yayına hazırlamış olan Ayşe Gül Altınay, tanıtım yazısında özetle şöyle demiş:
“Attila Durak’ın çalışmasının temel referans noktası, suda hayatı yansıtarak önümüze bin bir olanak çıkaran bir sanat türü olan ‘ebru’. Bir metafor olarak ‘ebru’, 21. yüzyıl başlarında kültürel politikanın yeni ve eski ikilemleri üzerinde düşünmek için sıkça kullanılan ‘mozaik’ gibi metaforlardan çok daha anlamlı bir alternatif olabilir. Fotoğraflar, merak, tevazu, özen ve saygıyı birbirine örerek farklı ritim ve tarzlarıyla suda geziniyor, rengârenk bir ebru yaratıyorlar. Ebru, bu fotoğraf ve hikâyelerde kendini gösteren kalıcı canlılık ve direngenliğe, akışkanlığa ve yürekli içtenliğe zihinlerimizi ve gönüllerimizi açmak için bir davet.”
O duyarlı ve naif memleket fotoğraflarını bakın kimlerin yazıları süslemiş:
John Berger, Sezen Aksu, Zeynep Türkyılmaz, Şeyhmus Diken, Leyla Neyzi, Fethiye Çetin, Alan Duben, Akif Kurtuluş, Musa Dağdeviren, Takuhi Tovmasyan Zaman, Elif Şafak, Ayşe Erzan, Ayşe Öncü, Nebahat Akkoç, Ara Güler, Ahmet Tosun Terzioğlu, İshak Alaton, Herkül Millas, Ruşen Çakır, Aydın Elbasan, Feryal Öney, Murat Belge…
Bu kitabın yazıldığı yıllarda biz, iletişim danışmanlık ve uygulama şirketlerimizin ortak ‘yeniden yapılandırma’ çalışmaları çerçevesinde tüm kültürleri kucaklama noktasına gelmiş, müşteri hizmetinde dünya görüşü farklılıklarının nasıl tolere edilmesi gerektiğini tartışmış ve sonunda hep birlikte yaklaşımımızı tek kavramda ifade etmeye karar vermiştik: Ebru…
Keşke o sıralarda bu kitabı edinmiş, üzerine çalışmış olsaymışız… Hayat daha kolay olurmuş bizler için…
***
Bu kitap asıl siyasi partiler için önemli bir kaynak olabilir…
Örneğin özellikle CHP için… Çünkü CHP şu sıra dünya görüşü ve kültürel çözümleme yaklaşımıyla kendini ‘6 ok’tan çok ‘5 benzemez’ olarak konumlanmış durumda…
Sorun, çevrenizdeki ‘resmi’ (omur ilikten) CHP’lilere. Avrupa Birliği hakkında partinin görüşü ne?.. Ya da ‘özelleştirme, devletin küçültülmesi’ meselesi üzerine ne düşünüyorlar? Veya ‘bürokrasinin tasfiyesi’ hakkında planları ne? Ya da ‘Y kuşağının geleceği’ için stratejileri nasıl?..
‘Omur ilikten’ değil beyinlerinden CHP’li olan arkadaşları bekleyen görevlerden biri hiç şüphesiz ‘kültürel entegrite’ (bütünsellik) meselesini çözmek… Bunun için Durak’ın kitabı mükemmel bir durak olabilir…