‘Evrensel’ ahlâksızlık
08 haziran 2021- Yeni Şafak
Ne zaman önüne ‘evrensel’ kelimesi eklenmiş bir kavram duysam içimde bir tereddüt uyanır…
Haber bomba etkisi yaptı. “Kilise’de deprem” başlıkları atıldı. Üstelik ilk olmadığı gibi yeni de değildi… Ne Almanya’da ne Avrupa’da ne de ‘evrensel’ diye diye kendi değerlerini yedirmeye kalkan ‘çok gelişmiş’ (!) başka bir Batılı ülkede…
BBC Türkçe haberi şöyle verdi: “Alman başpiskopos, ‘Kilise cinsel tacizle mücadelede başarısız’ diyerek istifa etti.”
Mart ayında yayınlanan raporlar, Alman medyasına yansıdığı gibi bizdeki haber sitelerinde de kendine yer bulmuştu. O raporlara göre durum korkunç…
1975 ile 2018 yılları arasında 314 küçük çocuğa, Köln Katolik Başpiskoposluğu’na bağlı 202 rahip veya din adamı tarafından cinsel şiddet uygulandığı tespit edilmiş.
Alman Katolik Kilisesi’nin önde gelen ve tanınan isimlerinden Kardinal Reinhard Marx, “Kilise temsilcilerinin işlediği cinsel taciz felâketinin ortak sorumluluğunu üstlenmek” adına istifa kararı verdiğini açıklamış. Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco’ya yolladığı mektupta da taciz vakalarının bir “felâket” olduğunun altını çizmiş…
Almanya birkaç gündür işte bu haberle sarsılıyor… Ama ne sarsılmak! Der Spiegel, “Kilise ölü noktasına geldi” diyerek bu skandallarının ‘kurumsal sorumluluğunu’ üstlenen Kardinal Marx’ın istifasının biraz geç kalınmış olsa da önemli olduğunun altını şu sözlerle çizmiş: “[Gerçeklere] teslim olma ve yardım çağrısı”
2014’te Köln Başpiskoposu olarak atanan Rainer Maria Woelki, rahiplerin çocuk istismarlarını örtbas etmek ve bu iddialarla ilgili Vatikan’ı bilgilendirmemekle suçlanan üst düzey yetkililerden biriymiş. Raporda, “Woelki’nin herhangi bir kusuru olmadığı” değerlendirilmiş(!).
Marx’ın istifasıyla üstünün kapatılmasına mâni olmaya çalıştığı bu korkunç olaylar karşısında Woelki ise tüm rahatsızlıklara rağmen sorumluluk almayı reddederek sessizliğini koruyormuş…
Raporda yer alanları okumak bile son derece zor… Almanya’da 1960-1970 yıllarında yetim çocukların rahiplere ve zengin iş insanlarına ödünç verildiği, satıldığı ya da yıllarca cinsel istismara uğradıkları ortaya konulmuş. Speyer’deki bir manastırda görevli bazı rahibeler aracılığıyla Alman kilisesindeki çocuklara yönelik cinsel taciz ve istismarın nasıl ‘sistematik’ hâle geldiğine dair detaylar raporda yer almış.
Ayrıca yüzde 80’ini 8-14 yaşlarındaki erkeklerin oluşturduğu 175 çocuğun 20 yıldır tacize uğradığı belirtilen raporda, bazı çocukların evlat edinilmesinin kasıtlı olarak yasaklandığı veya rahibelerin onları satmaya devam edebilmeleri için koruyucu bir eve götürdüğü yazılmış…
Süddeutsche Zeitung’un 28 Ocak 2020’de yayınladığı araştırmaya göre ortaya çıkabilen vaka sayıları binlerle ölçülüyormuş… Binlerce çocuk…
Araştırma şirketi CBOS’nin çalışmasına göre; Polonya’nın yalnızca yüzde 5’inin tanrı inancı varmış. Bütün Avrupa’da kiliseyi terk etmedeki ana neden, faili meçhul tecavüz vakaları imiş. Almanya’da 26 Mart 2021’de yapılan bir araştırmaya göre Kilise, ‘inanırlığını’ yüzde 82 oranında kaybetmiş.
İrlanda’da 1971 yılında “Katolik” olduğunu ifade edenlerin yüzde 93’lük oranı, bugün yüzde 78’e gerilemiş.
Almanya’da son 10 yıl içinde 2 milyon kişi kiliseden ayrılmış. Bu arada ‘Kilise vergisi’ olarak toplanan para, (Hamburg’daki) vergi mükelleflerinin brüt gelirinin yüzde 9’unu oluşturmayı sürdürüyor.
Deutsche Welle’nin haberine göre Köln İdare Mahkemesi, ayda 1000 kişinin kiliseden ayrılma talebini değerlendiriyormuş. Bu sayının yakın zamanda 1500’e yükselmesi bekleniyormuş.
Çocuklara yönelik cinsel istismar ile ilgili raporun yayınlandığı Mart ayında, Spiegel Online’da yer alan bir habere göre; kilise üyeliğinden ayrılmak için Köln Başpiskoposluğu’ndan alınan randevuların Haziran sonuna kadar dolduğu belirtilmiş…
İtalya’da kiliseye gitme oranlarında yüzde 30 azalma varmış… Halkın üçte biri kendini ‘ateist’ olarak niteliyormuş.
Öte yandan İspanya’da Kilise’den ayrılmak mümkün değilmiş. Bu da aslında gönüllü ya da gönülsüz vergi vermeye devam etmek zorunda oldukları anlamına geliyor.
Halit Refiğ’i bir kez daha andım… “Doğu’da aşkı gördüm, Batı’da ölümü” demişti…
Bunları okuduktan sonra mide bulantısı ile karışık öfkeden kaynaklı baş dönmesi yaşayanlarınız varsa normal… Çok normal… Çünkü ölümden de beterini bir kez daha gösterdi bize Batı… Kurumsallaşmış, sistematik hâle gelmiş, milletin vergisiyle onların çocuklarına musallat olmuş, üstü kapatılmış Batı…
O ‘evrensel’ masallarını da başka bir raporun münasip bir yerine yerleştirirler artık… Çünkü ikiyüzlülüklerini anlatmaya tek bir rapor yetmeyecek…
Haber bomba etkisi yaptı. “Kilise’de deprem” başlıkları atıldı. Üstelik ilk olmadığı gibi yeni de değildi… Ne Almanya’da ne Avrupa’da ne de ‘evrensel’ diye diye kendi değerlerini yedirmeye kalkan ‘çok gelişmiş’ (!) başka bir Batılı ülkede…
BBC Türkçe haberi şöyle verdi: “Alman başpiskopos, ‘Kilise cinsel tacizle mücadelede başarısız’ diyerek istifa etti.”
Mart ayında yayınlanan raporlar, Alman medyasına yansıdığı gibi bizdeki haber sitelerinde de kendine yer bulmuştu. O raporlara göre durum korkunç…
1975 ile 2018 yılları arasında 314 küçük çocuğa, Köln Katolik Başpiskoposluğu’na bağlı 202 rahip veya din adamı tarafından cinsel şiddet uygulandığı tespit edilmiş.
Alman Katolik Kilisesi’nin önde gelen ve tanınan isimlerinden Kardinal Reinhard Marx, “Kilise temsilcilerinin işlediği cinsel taciz felâketinin ortak sorumluluğunu üstlenmek” adına istifa kararı verdiğini açıklamış. Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco’ya yolladığı mektupta da taciz vakalarının bir “felâket” olduğunun altını çizmiş…
Almanya birkaç gündür işte bu haberle sarsılıyor… Ama ne sarsılmak! Der Spiegel, “Kilise ölü noktasına geldi” diyerek bu skandallarının ‘kurumsal sorumluluğunu’ üstlenen Kardinal Marx’ın istifasının biraz geç kalınmış olsa da önemli olduğunun altını şu sözlerle çizmiş: “[Gerçeklere] teslim olma ve yardım çağrısı”
2014’te Köln Başpiskoposu olarak atanan Rainer Maria Woelki, rahiplerin çocuk istismarlarını örtbas etmek ve bu iddialarla ilgili Vatikan’ı bilgilendirmemekle suçlanan üst düzey yetkililerden biriymiş. Raporda, “Woelki’nin herhangi bir kusuru olmadığı” değerlendirilmiş(!).
Marx’ın istifasıyla üstünün kapatılmasına mâni olmaya çalıştığı bu korkunç olaylar karşısında Woelki ise tüm rahatsızlıklara rağmen sorumluluk almayı reddederek sessizliğini koruyormuş…
Raporda yer alanları okumak bile son derece zor… Almanya’da 1960-1970 yıllarında yetim çocukların rahiplere ve zengin iş insanlarına ödünç verildiği, satıldığı ya da yıllarca cinsel istismara uğradıkları ortaya konulmuş. Speyer’deki bir manastırda görevli bazı rahibeler aracılığıyla Alman kilisesindeki çocuklara yönelik cinsel taciz ve istismarın nasıl ‘sistematik’ hâle geldiğine dair detaylar raporda yer almış.
Ayrıca yüzde 80’ini 8-14 yaşlarındaki erkeklerin oluşturduğu 175 çocuğun 20 yıldır tacize uğradığı belirtilen raporda, bazı çocukların evlat edinilmesinin kasıtlı olarak yasaklandığı veya rahibelerin onları satmaya devam edebilmeleri için koruyucu bir eve götürdüğü yazılmış…
Süddeutsche Zeitung’un 28 Ocak 2020’de yayınladığı araştırmaya göre ortaya çıkabilen vaka sayıları binlerle ölçülüyormuş… Binlerce çocuk…
Araştırma şirketi CBOS’nin çalışmasına göre; Polonya’nın yalnızca yüzde 5’inin tanrı inancı varmış. Bütün Avrupa’da kiliseyi terk etmedeki ana neden, faili meçhul tecavüz vakaları imiş. Almanya’da 26 Mart 2021’de yapılan bir araştırmaya göre Kilise, ‘inanırlığını’ yüzde 82 oranında kaybetmiş.
İrlanda’da 1971 yılında “Katolik” olduğunu ifade edenlerin yüzde 93’lük oranı, bugün yüzde 78’e gerilemiş.
Almanya’da son 10 yıl içinde 2 milyon kişi kiliseden ayrılmış. Bu arada ‘Kilise vergisi’ olarak toplanan para, (Hamburg’daki) vergi mükelleflerinin brüt gelirinin yüzde 9’unu oluşturmayı sürdürüyor.
Deutsche Welle’nin haberine göre Köln İdare Mahkemesi, ayda 1000 kişinin kiliseden ayrılma talebini değerlendiriyormuş. Bu sayının yakın zamanda 1500’e yükselmesi bekleniyormuş.
Çocuklara yönelik cinsel istismar ile ilgili raporun yayınlandığı Mart ayında, Spiegel Online’da yer alan bir habere göre; kilise üyeliğinden ayrılmak için Köln Başpiskoposluğu’ndan alınan randevuların Haziran sonuna kadar dolduğu belirtilmiş…
İtalya’da kiliseye gitme oranlarında yüzde 30 azalma varmış… Halkın üçte biri kendini ‘ateist’ olarak niteliyormuş.
Öte yandan İspanya’da Kilise’den ayrılmak mümkün değilmiş. Bu da aslında gönüllü ya da gönülsüz vergi vermeye devam etmek zorunda oldukları anlamına geliyor.
Halit Refiğ’i bir kez daha andım… “Doğu’da aşkı gördüm, Batı’da ölümü” demişti…
Bunları okuduktan sonra mide bulantısı ile karışık öfkeden kaynaklı baş dönmesi yaşayanlarınız varsa normal… Çok normal… Çünkü ölümden de beterini bir kez daha gösterdi bize Batı… Kurumsallaşmış, sistematik hâle gelmiş, milletin vergisiyle onların çocuklarına musallat olmuş, üstü kapatılmış Batı…
O ‘evrensel’ masallarını da başka bir raporun münasip bir yerine yerleştirirler artık… Çünkü ikiyüzlülüklerini anlatmaya tek bir rapor yetmeyecek…