‘Gönül birliğiyle’ başaracağız
11 Nisan 2020 - Yeni Şafak
Birbirimizi çok özledik… Meğer yüz yüze gelmek, tokalaşmak, ortak alanları paylaşmak ne kadar da kıymetliymiş… Yine de şükredilecek pek çok imkâna sahibiz… Teknolojik altyapımız hasret gidermeye olduğu gibi işlerimizi de büyük ölçüde yürütmemize yarıyor…
Böylece sarsılmadan hayatımıza devam edebiliyoruz… Elbette zor durumda kalanlar da var. Onlara devlet elini uzatıyor ve uzatmaya da devam edecektir. Evlerimizde kalarak sahadaki sağlık personeli, kolluk kuvveti, posta-kargo kuryeleri gibi pek çok kahramana da ‘nefes’ alacakları mesafeyi bırakabiliyoruz…
Zorlu bir süreci fiziken ‘el ele’ olmasa da ‘gönül birliğiyle’ atlatıyoruz.
Bildiğiniz gibi tek bir şikâyetimiz var. O da bilgi kirliliğine yol açan sosyal medya paylaşımları… Bu süreç bize oradaki tuzaklara düşmemeyi de öğretecek… Koronavirüs salgını bittiğinde tepeden tırnağa yenilenerek ve neden yaptığımızı unuttuğumuz geleneklerimize sımsıkı sarılacağımıza inancımız tam.
Bu zor dönemi atlatmanın yolu, insanların yaptıkları işe ‘dört elle’ sarılmalarından geçiyor. İş derken, yalnızca geçimimizi sağlayan mesleklerimizi kastetmiyoruz… Elimizden ne geliyorsa odur iş…
Mesela, 20-65 yaş arası halkımıza dağıtılan maskeler için başvuru e-devlet sitesi üzerinden yapıldı… Pek çok gencin etrafındakiler için de bu başvuru formlarını doldurduğunu, sağı solu arayarak internet kullanma konusunda çok da becerikli olmayanlara yardımcı olmak için harekete geçtiğini memnuniyetle takip ettim…
Sosyal medyada komşularının alışverişini yapanları görmek sizi gururlandırmıyor mu? Peki, apartmanındaki sağlık görevlisinin kapısına not bırakan komşu duygulandırmadı mı? “Size yemek getirmek istiyoruz ama uyandırmak istemiyoruz. Bizimle nöbet takviminizi paylaşır mısınız?” diye yazmış…
Millî mücadeleyle kurulmuş bir ülkenin halkı, bu ruhu DNA’sında taşır… Böyle olağanüstü süreçlerle de bu özellikler yeniden ortaya çıkar işte… Bu ruh oldukça, dayanışma yaşar… Dayanışma da bizi her türlü musibetten en az hasarla çıkarır ve yükseltir…
Bu sürecin kolay geçmeyeceği kesin, ama geçecek ve salgının yayılmasını engellemek için aldığımız tedbirlerde olduğu gibi, bugün yaptıklarımız, yarın bizlere refahı getirecek…
Dayanışmanın yayılması ve mümkün olan en fazla sayıda vatandaşımızın yararlanabilmesi de bu bağlamda önem arz ediyor…. O nedenle hükümetin açıkladığı yeni uygulamaların ve destek programlarının ne getirdiğini ve bunlardan hangi boyutta, nasıl yararlanılacağı yakından takip edilmeli… Yalnızca “Ben ve şirketim bundan nasıl yararlanabiliriz?” diye değil, “Komşum, arkadaşım, sosyal medyadaki takipçilerim nasıl yararlanabilir?” diye düşünmeli ve hareket etmeli…
Bunun sadece bireysel değil, toplumsal ve de ülkenin geleceğini ilgilendiren millî bir görev ve sorumluluk olduğunu hep hatırlamak; bu ‘işe’ dört elle sarılmak gerekiyor.
Şahıslar ve kurumlar açısından, sağlık önlemleri kapsamında nelere dikkat edileceği hayati bir öncelik. Onu, salgın tehlikesi hafifledikten sonra da hükümet, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu’nun önerilerine harfiyen uymak izleyecek… Bu arada da hükümetimizin aldığı ekonomik tedbirleri takip ederek uygulamaya almak…
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak açıkladı: "Her alanda tarihi atılımların ve büyük ideallerin gayretindeyiz. Cari açığa darbe vuracak, enerjide dışa bağımlılığı sonlandıracak keşiflerin arefesindeyiz."
Ülkemiz IMF’den alınan borçların, dışa bağımlılığın ceremesini çok çekti… AK Parti hükümetlerinin ülkemizin kendini bir daha böyle bir konumda bulmaması için onca iç ve dış saldırıya karşı nasıl canhıraş çalıştığının da tanıklarıyız…
Bu süreç, hiçbir şey öğretmediyse bile bütün belaların üstesinden gelebilmek için millî dayanışmanın kilit olduğunu pek çok kişiye öğretti…
Böylece sarsılmadan hayatımıza devam edebiliyoruz… Elbette zor durumda kalanlar da var. Onlara devlet elini uzatıyor ve uzatmaya da devam edecektir. Evlerimizde kalarak sahadaki sağlık personeli, kolluk kuvveti, posta-kargo kuryeleri gibi pek çok kahramana da ‘nefes’ alacakları mesafeyi bırakabiliyoruz…
Zorlu bir süreci fiziken ‘el ele’ olmasa da ‘gönül birliğiyle’ atlatıyoruz.
Bildiğiniz gibi tek bir şikâyetimiz var. O da bilgi kirliliğine yol açan sosyal medya paylaşımları… Bu süreç bize oradaki tuzaklara düşmemeyi de öğretecek… Koronavirüs salgını bittiğinde tepeden tırnağa yenilenerek ve neden yaptığımızı unuttuğumuz geleneklerimize sımsıkı sarılacağımıza inancımız tam.
Bu zor dönemi atlatmanın yolu, insanların yaptıkları işe ‘dört elle’ sarılmalarından geçiyor. İş derken, yalnızca geçimimizi sağlayan mesleklerimizi kastetmiyoruz… Elimizden ne geliyorsa odur iş…
Mesela, 20-65 yaş arası halkımıza dağıtılan maskeler için başvuru e-devlet sitesi üzerinden yapıldı… Pek çok gencin etrafındakiler için de bu başvuru formlarını doldurduğunu, sağı solu arayarak internet kullanma konusunda çok da becerikli olmayanlara yardımcı olmak için harekete geçtiğini memnuniyetle takip ettim…
Sosyal medyada komşularının alışverişini yapanları görmek sizi gururlandırmıyor mu? Peki, apartmanındaki sağlık görevlisinin kapısına not bırakan komşu duygulandırmadı mı? “Size yemek getirmek istiyoruz ama uyandırmak istemiyoruz. Bizimle nöbet takviminizi paylaşır mısınız?” diye yazmış…
Millî mücadeleyle kurulmuş bir ülkenin halkı, bu ruhu DNA’sında taşır… Böyle olağanüstü süreçlerle de bu özellikler yeniden ortaya çıkar işte… Bu ruh oldukça, dayanışma yaşar… Dayanışma da bizi her türlü musibetten en az hasarla çıkarır ve yükseltir…
Bu sürecin kolay geçmeyeceği kesin, ama geçecek ve salgının yayılmasını engellemek için aldığımız tedbirlerde olduğu gibi, bugün yaptıklarımız, yarın bizlere refahı getirecek…
Dayanışmanın yayılması ve mümkün olan en fazla sayıda vatandaşımızın yararlanabilmesi de bu bağlamda önem arz ediyor…. O nedenle hükümetin açıkladığı yeni uygulamaların ve destek programlarının ne getirdiğini ve bunlardan hangi boyutta, nasıl yararlanılacağı yakından takip edilmeli… Yalnızca “Ben ve şirketim bundan nasıl yararlanabiliriz?” diye değil, “Komşum, arkadaşım, sosyal medyadaki takipçilerim nasıl yararlanabilir?” diye düşünmeli ve hareket etmeli…
Bunun sadece bireysel değil, toplumsal ve de ülkenin geleceğini ilgilendiren millî bir görev ve sorumluluk olduğunu hep hatırlamak; bu ‘işe’ dört elle sarılmak gerekiyor.
Şahıslar ve kurumlar açısından, sağlık önlemleri kapsamında nelere dikkat edileceği hayati bir öncelik. Onu, salgın tehlikesi hafifledikten sonra da hükümet, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu’nun önerilerine harfiyen uymak izleyecek… Bu arada da hükümetimizin aldığı ekonomik tedbirleri takip ederek uygulamaya almak…
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak açıkladı: "Her alanda tarihi atılımların ve büyük ideallerin gayretindeyiz. Cari açığa darbe vuracak, enerjide dışa bağımlılığı sonlandıracak keşiflerin arefesindeyiz."
Ülkemiz IMF’den alınan borçların, dışa bağımlılığın ceremesini çok çekti… AK Parti hükümetlerinin ülkemizin kendini bir daha böyle bir konumda bulmaması için onca iç ve dış saldırıya karşı nasıl canhıraş çalıştığının da tanıklarıyız…
Bu süreç, hiçbir şey öğretmediyse bile bütün belaların üstesinden gelebilmek için millî dayanışmanın kilit olduğunu pek çok kişiye öğretti…