‘iBozulma’nın ilacı ‘Organik İletişim’…
29 haziran 2017 - Yeni Şafak
Bayram tatili boyunca dört, beş üyeli ailelerin her birinin elinde bir akıllı telefonla aynı mekanda ancak birbirlerinden kopuk yaşadıklarını hayret ve üzüntü ile izledik.
Bunun üstüne dün refikimiz Kemal Öztürk’ün “Organik iletişimi keşfedin” başlıklı yazısı ilaç gibi geldi.
Öte yandan meslekî açıdan hafif yollu kıskandığımı da teslim etmeliyim… Bundan 12 yıl önce yayınlanmış olan kitabımız “Algılama Yönetimi”nde konuya değinmiş, hatta bir araştırmadan söz etmiştik: İnsanlara birbirleriyle en çok nasıl ilişki kurmayı tercih ettikleri sorulmuştu. Onlar da net bir tercih sıralaması yapmışlardı. 1. Yüz yüze görüşme 2. Telefonla görüşme 3. Islak imzalı not ya da mektup 4. El yazısı imzalı fax mesajı 5. E-mail…
Üniversitede derslerde ya da interaktif konferanslarda sıklıkla sorarım bu sıralamayı. Bugüne kadar bir tek Allah’ın kulunun bildiğine şahit olamadım… Herkes ne hikmetse e-posta’nın birinci sırada gelmiş olacağı tahminini ileri sürüyor…
Biz insanların birbirleriyle daha insanî, daha sıcak ilişki kurmayı tercih ettiğini söylemişiz; ancak çocuğun adını koymamış, “İşte buna Organik
İletişim denir” dememişiz. Bu kavramı ille de İngilizlerin bulması benim de ondan sevgili Kemal Öztürk vasıtasıyla haberdar olmam mukaddermiş…
“Buluşların kredisi onları bulanlara değil, onunla ilgili ilk yayını yapanlara verilir” sözünün doğruluğuna bir kez daha ikna oldum…
Bayram mesajlarındaki elektronik / dijital kullanımın gayri insaniliğine 24 Haziran’daki yazımızda biz de değinmiş, “Kopyala yapıştır standart mesajlar yollamayın” diye ricacı olmuştuk. 23’ünde de Öztürk değinmiş aynı konuya. Dünkü yazısında şöyle demiş:
“Bayram için öneriler’ yazımda (23 Haziran 2017), bayramlaşmak için toplu mesaj atmayın dedim ya, mesaj yerine ulaşmış. Bu bayram hiç aramayan birçok dostum telefonla aradı. Seslerimizi duyduk, mutlu olduk.
Ben sözümü tuttum. Toplu mesajla gelen hiçbir bayram tebriğine cevap yazmadım. Sosyal medyaya girmedim. İnternet kullanımını en aza indirdim. Aile büyüklerimi, sevdiklerimi bizzat ziyaret ettim ya da aradım. Güzel oldu. Organik yaşamaya, organik iletişim kurmaya gayret ettim yani. Size bu konuda yeni önerilerim var.
‘Organik iletişim’ kavramı, Oxford Üniversitesi’ndeki bilimsel araştırmalar sonucu bulundu. Dijital çağın insan üzerinde yarattığı tahribatlara karşı, bir grup bilim adamı uzun süredir yoğun çalışmalar yapıyor. Onlar buldu kavramı. Yüz yüze, doğal yollardan iletişim kurmak anlamına geliyor.”
Bu işin profesyoneli arkadaşlara ve de iletişim ve ilişki yönetimi konusuna kafa yoranlara yazının devamını okumalarını tavsiye ediyorum. Belki bir de şu makaleye göz atabilir arkadaşlarımız, özellikle de İngilizce bilenlerimiz: https://goo.gl/a8A8oy
Organik İletişim, siyasî iletişim boyutunda da AK Parti tarafında birinci sırada öncelikli olarak ele alınmış bir konudur. Referandum öncesinde, bir hayli geç de olsa CHP’liler de uyanmışlardı olaya. Genlerinde karşılığı pek bulunmadığından olsa gerek halkla ‘organik’ iletişime pek girme refleksleri yoktu…
Bir de kendilerince, pek de kolay telaffuz edilemeyen sözlükte ‘siyasi parti üyelerinin kapı kapı dolaşarak bölge sakinlerinden oy istemesi’ şeklinde açıklanan Canvassing diye bir kavramı ‘yeniden’ bulmuşlardı… Şili’den getirdikleri, CHP’yi anlayamadığını ifade eden reklamcıları Francisco Garcia Ferrada bey mi önermişti, yoksa kendileri mi bulmuştu; pek belli değildi…
Şimdi bence onlar da rahatlayacaklar… Organik İletişim, deyip geçecekler, bir güzel… Bu yürüyüşte de Canvassing yaptıklarını düşünüyor olmalılar…
‘iDisorders’ denen, Türkçesi ‘iBozukluğu’ diye karşılanabilecek durumlara düşmemek için de bir panzehir olan Organik İletişim meselesinde araştırmalar, bizim yıllardır ifade etmeye çalıştığımız bir konuya daha açıklık getiriyor: Siyasi iletişimde analog ya da dijital medyanın rolünün abartılması. Bu inorganik yapı, 1950, 1983 ve 2002 seçimlerinde kontrolü ellerinde tutanların hiçbir işine yaramamıştı. Hedef kitleyle organik iletişim kurabilenler ipi göğüslemişlerdi, medyayı elinde tutanlar değil…
Bunu da zaman zaman hatırlamakta yarar vardır…
Bunun üstüne dün refikimiz Kemal Öztürk’ün “Organik iletişimi keşfedin” başlıklı yazısı ilaç gibi geldi.
Öte yandan meslekî açıdan hafif yollu kıskandığımı da teslim etmeliyim… Bundan 12 yıl önce yayınlanmış olan kitabımız “Algılama Yönetimi”nde konuya değinmiş, hatta bir araştırmadan söz etmiştik: İnsanlara birbirleriyle en çok nasıl ilişki kurmayı tercih ettikleri sorulmuştu. Onlar da net bir tercih sıralaması yapmışlardı. 1. Yüz yüze görüşme 2. Telefonla görüşme 3. Islak imzalı not ya da mektup 4. El yazısı imzalı fax mesajı 5. E-mail…
Üniversitede derslerde ya da interaktif konferanslarda sıklıkla sorarım bu sıralamayı. Bugüne kadar bir tek Allah’ın kulunun bildiğine şahit olamadım… Herkes ne hikmetse e-posta’nın birinci sırada gelmiş olacağı tahminini ileri sürüyor…
Biz insanların birbirleriyle daha insanî, daha sıcak ilişki kurmayı tercih ettiğini söylemişiz; ancak çocuğun adını koymamış, “İşte buna Organik
İletişim denir” dememişiz. Bu kavramı ille de İngilizlerin bulması benim de ondan sevgili Kemal Öztürk vasıtasıyla haberdar olmam mukaddermiş…
“Buluşların kredisi onları bulanlara değil, onunla ilgili ilk yayını yapanlara verilir” sözünün doğruluğuna bir kez daha ikna oldum…
Bayram mesajlarındaki elektronik / dijital kullanımın gayri insaniliğine 24 Haziran’daki yazımızda biz de değinmiş, “Kopyala yapıştır standart mesajlar yollamayın” diye ricacı olmuştuk. 23’ünde de Öztürk değinmiş aynı konuya. Dünkü yazısında şöyle demiş:
“Bayram için öneriler’ yazımda (23 Haziran 2017), bayramlaşmak için toplu mesaj atmayın dedim ya, mesaj yerine ulaşmış. Bu bayram hiç aramayan birçok dostum telefonla aradı. Seslerimizi duyduk, mutlu olduk.
Ben sözümü tuttum. Toplu mesajla gelen hiçbir bayram tebriğine cevap yazmadım. Sosyal medyaya girmedim. İnternet kullanımını en aza indirdim. Aile büyüklerimi, sevdiklerimi bizzat ziyaret ettim ya da aradım. Güzel oldu. Organik yaşamaya, organik iletişim kurmaya gayret ettim yani. Size bu konuda yeni önerilerim var.
‘Organik iletişim’ kavramı, Oxford Üniversitesi’ndeki bilimsel araştırmalar sonucu bulundu. Dijital çağın insan üzerinde yarattığı tahribatlara karşı, bir grup bilim adamı uzun süredir yoğun çalışmalar yapıyor. Onlar buldu kavramı. Yüz yüze, doğal yollardan iletişim kurmak anlamına geliyor.”
Bu işin profesyoneli arkadaşlara ve de iletişim ve ilişki yönetimi konusuna kafa yoranlara yazının devamını okumalarını tavsiye ediyorum. Belki bir de şu makaleye göz atabilir arkadaşlarımız, özellikle de İngilizce bilenlerimiz: https://goo.gl/a8A8oy
Organik İletişim, siyasî iletişim boyutunda da AK Parti tarafında birinci sırada öncelikli olarak ele alınmış bir konudur. Referandum öncesinde, bir hayli geç de olsa CHP’liler de uyanmışlardı olaya. Genlerinde karşılığı pek bulunmadığından olsa gerek halkla ‘organik’ iletişime pek girme refleksleri yoktu…
Bir de kendilerince, pek de kolay telaffuz edilemeyen sözlükte ‘siyasi parti üyelerinin kapı kapı dolaşarak bölge sakinlerinden oy istemesi’ şeklinde açıklanan Canvassing diye bir kavramı ‘yeniden’ bulmuşlardı… Şili’den getirdikleri, CHP’yi anlayamadığını ifade eden reklamcıları Francisco Garcia Ferrada bey mi önermişti, yoksa kendileri mi bulmuştu; pek belli değildi…
Şimdi bence onlar da rahatlayacaklar… Organik İletişim, deyip geçecekler, bir güzel… Bu yürüyüşte de Canvassing yaptıklarını düşünüyor olmalılar…
‘iDisorders’ denen, Türkçesi ‘iBozukluğu’ diye karşılanabilecek durumlara düşmemek için de bir panzehir olan Organik İletişim meselesinde araştırmalar, bizim yıllardır ifade etmeye çalıştığımız bir konuya daha açıklık getiriyor: Siyasi iletişimde analog ya da dijital medyanın rolünün abartılması. Bu inorganik yapı, 1950, 1983 ve 2002 seçimlerinde kontrolü ellerinde tutanların hiçbir işine yaramamıştı. Hedef kitleyle organik iletişim kurabilenler ipi göğüslemişlerdi, medyayı elinde tutanlar değil…
Bunu da zaman zaman hatırlamakta yarar vardır…