‘Okumayı’ öğrenmek
07 Mayıs 2020 - Yeni Şafak
‘Hayatı okumak’ becerisinin, insanın tekâmülü için çok ciddi bir merhale olduğuna inanıyorum… Bu alanda ilerlemek zihinsel kasların gelişmesiyle, o da okumak, izlemek ve vakaları tahlil ederek tecrübe kazanmakla olabiliyor.
Elimizde ‘okunacak’ devasa bir örnek mevcut: Amerika’nın meşhur ve çok yaygın medya organı The New York Times…
Bizim “zihnen vaftiz edilmiş aydınlarımız” mesela… Bu ve bunun gibi yayın organları ne dese ‘doğru’ kabul eder… “Onlar yazdıysa ‘gerçek’tir” ön kabulüyle ortaya atılan yalanları savunmakla kalmaz, bir de ülkemize karşı geliştirdikleri ‘görmezden gelme’ refleksiyle kendilerince bir ‘dünya görüşü’ oluştururlar… Böyle yaşar gider, sonunda da hayatında ışığı hiç görmeden toprak olur bu aydınlar(!) Oysa, gerçek bir münevverin yaptığı gibi görünenin üstünü biraz kazımak hiç de zor değildir…
The New York Times, 1 Mayıs tarihli başyazısında, koronavirüsle mücadeleyle ilgili Almanya başta olmak üzere bazı ülkelere övgüleri peşi sıra düzerken Türkiye hakkında tek bir kelâm etmemiş… Bir kişinin ya da kurumun maksadı kötüyse, hakikatle işi yoksa, tarafsızlık, şeffaflık gibi değerleri oluşmadıysa ‘görmezden gelmek’ başvuracağı bir yoldur… Karalayacak bir yan buldu mu bunun üstüne atlar… Eğip-büküp ‘başarısızlık’ olarak yorum katabileceği bir iddia yakaladı mı sonuna kadar aleyhinizde kullanır… Ancak ya başarı üzeri örtülemeyecek kadar büyük, çarpıtılamayacak kadar açıksa? O zaman da görmemeyi tercih eder işte…
Ancak, özellikle içinden geçtiğimiz şu dönemde rüştünü fazlasıyla ispat eden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde, bu maksatlı hareketin gözden kaçması pek mümkün değildi. İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun da olaya el koymuş… Onlara bir mektup gönderip basılmasını sağlayarak bu planlı hareketin önüne set çekmiş…
“Başyazınızda bir başarı hikâyesi olarak övgüler düzülen Almanya’da bir milyon kişi başına 83 kişi KOVİD-19 nedeniyle ölürken, yaklaşık 40 kişinin hayatını kaybettiği Türkiye’den bahsedilmemesi dikkat çekicidir” demiş Altun…
Yerden göğe kadar haklı! Sayı neredeyse yarısı kadar ama onlar ‘başarılı’ diye anılıyor; peki biz? Biz yokuz…
Öyle bir varız ki! “Dünya devi” diye diye peşine takıldığınız, yeşil kart almak için kapılarını tırmaladığınız ülkenin başkanı, günlük vefat sayısının 1 Haziran’da 3 bine çıkacağını açıkladı…
Sayın Altun mektubunda da belirtmiş… Türkiye’nin tıbbi malzeme yardımı gönderdiği 57 ülke arasında ABD de var…
Koronavirüsle mücadele sürecinde bu ilk ayıpları değil… Gazetenin Türkiye’yle hiçbir ilgisi olmayan salgın haberlerinde Türkiye’den fotoğraflar kullanarak algı operasyonu yapmaya kalkması üzerine İletişim Başkanlığı yine harekete geçerek, dünyaca ünlü gazetenin editörüne özür diletmişti.
Dedik ya görünenin üstünü kazımak lazım diye… Hadi biraz daha kazıyalım da The New York Times’ı daha iyi tanıyalım…
Gezi olaylarında, 17-25 Aralık kumpasında, ülkemizin ve demokrasimizin maruz kaldığı her saldırıya destek oldular…
15 Temmuz darbe girişiminde de bu tavırlarını sürdürdüler… Girişimden 10 gün sonra FETÖ elebaşının bir yazısını yayınladılar…
Türkiye’deki iş birlikçileri de boş durmuyor tabii… Geçenlerde de bahsettiğimiz ‘üç kafadar’ başta olmak üzere bazı kimseler Türkiye aleyhine yalanlar sıralayarak TV’lerde boy gösteriyorlar… Yabancı basına görüş veriyorlar; onların yalanlarına malzeme sunuyorlar…
İnsan zihni olaylara, vakalara kıyaslamalarla anlam verebilir… Salgının başından beri uyarıları dikkate almamış, tedbirleri zamanında uygulayamamış ülkelere ait verileri, Türkiye’nin verileriyle birlikte yayınlayarak kendileri için bir başarı hikâyesi yazmaları mümkün olamazdı! Batı medeniyeti efsanesi Türkiye’nin ve salgını kontrol altına alabilmiş diğer ülkelerin başarılarıyla çöker mi? Çöker! Endişenin temeli de budur işte…
Elimizde ‘okunacak’ devasa bir örnek mevcut: Amerika’nın meşhur ve çok yaygın medya organı The New York Times…
Bizim “zihnen vaftiz edilmiş aydınlarımız” mesela… Bu ve bunun gibi yayın organları ne dese ‘doğru’ kabul eder… “Onlar yazdıysa ‘gerçek’tir” ön kabulüyle ortaya atılan yalanları savunmakla kalmaz, bir de ülkemize karşı geliştirdikleri ‘görmezden gelme’ refleksiyle kendilerince bir ‘dünya görüşü’ oluştururlar… Böyle yaşar gider, sonunda da hayatında ışığı hiç görmeden toprak olur bu aydınlar(!) Oysa, gerçek bir münevverin yaptığı gibi görünenin üstünü biraz kazımak hiç de zor değildir…
The New York Times, 1 Mayıs tarihli başyazısında, koronavirüsle mücadeleyle ilgili Almanya başta olmak üzere bazı ülkelere övgüleri peşi sıra düzerken Türkiye hakkında tek bir kelâm etmemiş… Bir kişinin ya da kurumun maksadı kötüyse, hakikatle işi yoksa, tarafsızlık, şeffaflık gibi değerleri oluşmadıysa ‘görmezden gelmek’ başvuracağı bir yoldur… Karalayacak bir yan buldu mu bunun üstüne atlar… Eğip-büküp ‘başarısızlık’ olarak yorum katabileceği bir iddia yakaladı mı sonuna kadar aleyhinizde kullanır… Ancak ya başarı üzeri örtülemeyecek kadar büyük, çarpıtılamayacak kadar açıksa? O zaman da görmemeyi tercih eder işte…
Ancak, özellikle içinden geçtiğimiz şu dönemde rüştünü fazlasıyla ispat eden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde, bu maksatlı hareketin gözden kaçması pek mümkün değildi. İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun da olaya el koymuş… Onlara bir mektup gönderip basılmasını sağlayarak bu planlı hareketin önüne set çekmiş…
“Başyazınızda bir başarı hikâyesi olarak övgüler düzülen Almanya’da bir milyon kişi başına 83 kişi KOVİD-19 nedeniyle ölürken, yaklaşık 40 kişinin hayatını kaybettiği Türkiye’den bahsedilmemesi dikkat çekicidir” demiş Altun…
Yerden göğe kadar haklı! Sayı neredeyse yarısı kadar ama onlar ‘başarılı’ diye anılıyor; peki biz? Biz yokuz…
Öyle bir varız ki! “Dünya devi” diye diye peşine takıldığınız, yeşil kart almak için kapılarını tırmaladığınız ülkenin başkanı, günlük vefat sayısının 1 Haziran’da 3 bine çıkacağını açıkladı…
Sayın Altun mektubunda da belirtmiş… Türkiye’nin tıbbi malzeme yardımı gönderdiği 57 ülke arasında ABD de var…
Koronavirüsle mücadele sürecinde bu ilk ayıpları değil… Gazetenin Türkiye’yle hiçbir ilgisi olmayan salgın haberlerinde Türkiye’den fotoğraflar kullanarak algı operasyonu yapmaya kalkması üzerine İletişim Başkanlığı yine harekete geçerek, dünyaca ünlü gazetenin editörüne özür diletmişti.
Dedik ya görünenin üstünü kazımak lazım diye… Hadi biraz daha kazıyalım da The New York Times’ı daha iyi tanıyalım…
Gezi olaylarında, 17-25 Aralık kumpasında, ülkemizin ve demokrasimizin maruz kaldığı her saldırıya destek oldular…
15 Temmuz darbe girişiminde de bu tavırlarını sürdürdüler… Girişimden 10 gün sonra FETÖ elebaşının bir yazısını yayınladılar…
Türkiye’deki iş birlikçileri de boş durmuyor tabii… Geçenlerde de bahsettiğimiz ‘üç kafadar’ başta olmak üzere bazı kimseler Türkiye aleyhine yalanlar sıralayarak TV’lerde boy gösteriyorlar… Yabancı basına görüş veriyorlar; onların yalanlarına malzeme sunuyorlar…
İnsan zihni olaylara, vakalara kıyaslamalarla anlam verebilir… Salgının başından beri uyarıları dikkate almamış, tedbirleri zamanında uygulayamamış ülkelere ait verileri, Türkiye’nin verileriyle birlikte yayınlayarak kendileri için bir başarı hikâyesi yazmaları mümkün olamazdı! Batı medeniyeti efsanesi Türkiye’nin ve salgını kontrol altına alabilmiş diğer ülkelerin başarılarıyla çöker mi? Çöker! Endişenin temeli de budur işte…