‘Seni ölçmeyen ölsün!’
01 Temmuz 2010 - Marketing Türkiye
İletişim dünyasında verimliliğin en önemli ilklerinden biri harcanan paraların geri dönüş niteliği ve niceliğidir. İngilizcesinin baş harflerinden oluşan ROI kavramı son 20 yıldır sık sık gündemde… “Return on Investements”… Yatırımların Geri Dönüşü…
Peki bu geri dönüş nasıl takip edilebilir?..
Bunun tek yanıtı ‘ölçümlemedir’…
Halkla ilişkiler dünyasının en büyük kuruluşları, çatı örgütleri 16-18 Haziranda İspanya’nın Barselona kentinde İkinci Avrupa Ölçümleme Zirvesi’ni düzenlediler. Türkiye halkla İlişkiler Derneği TÜHİD’in de üyesi olduğu The Global Alliance for Public Relations and Communication Management, IPR Measurement Commission, AMEC The International Association for Measurement and Evaluation of Communication (Uluslararası İletişim Ölçümleme ve Değerlendirme Birliği), PRSA Public Relations Society of America (Amerika Halkla İlişkiler Derneği), Türkiye’nin Halkla İlişkiler Danışmanlığı Şirketleri Derneği İDA’nın çatı örgütü, 28 farklı ülkeden kendisini uluslararası hizmet standartlarına göre denetletmeyi kabullenmiş 1400 şirketi bünyesinde toplayan ICCO International Communication Consultancy…
Dünyanın en büyük halkla ilişkiler ağı Ketchum’ın desteklediği zirvede toplam 33 ülkeden 200 iletişimci ve dünyanın önde gelen 5 büyük PR ölçümleme ve değerlendirme Kuruluşu’nun liderleri bir araya gelerek ölçümlemeyle ilgili 7 ilke belirlemişler. Katılan tüm delegelere, taslak üzerinden görüşlerini 15 Temmuz 2010’a kadar yazılı olarak bildirmeleri için birer Powerpoint sunum gönderilmiş. Bu görüşler de dikkate alınarak, 22 Temmuz’da nihai metin oluşturulacak ve yayımlanacakmış.
7 ilke şöyle:
http://www.amecorg.com/images/public/barcelona%20summit%20declaration%20slides%20update.%20revised%20with%20delegate%20comments%20for%20consultation.%2021.06.10.pdf veya http://www.prweek.com/uk/news/1010806/First-global-standard-proving-value-PR-created-European-Summit-Measurement/
Bütün bu bilgilere, dünyanın ilk PR ölçümleme standartlarına bakarken birden anılarda 1998 yılına gittim… Türkiye’deki PR Forumlarında “PR ölçümlenemez” diye ahkam kesen PR ‘ustalarıyla’ kapıştığımız günlere… Köprülerin altında amma sular akmıştı… Bugün o arkadaşlar, hiç öyle bir şey olmamış, o görüşleri savunmamışlar gibi davranıyorlar. Pişkinlik hat safhada. Ancak o forumlara katılmış olanlar ve o zamanlar adı Princess olan otelin salonun duvarları o tartışmalara tanıktır…
Bugün benzer arkadaşlar, bu kez de bizim sektörde liberal ortamda, serbest piyasa ekonomisi gereği çalışanlara her türlü özgür dolaşım hakkının tanınmasına karşı çıkıyorlar… Ücretlerin dondurulmasını, şirketler arasında çalışan geçişinin olmamasını, müşteri istese bile bir ajansın hizmet verdiği müşteriye başka ajansın teklif vermemesini savunuyorlar…
İnsana, bilgiye yatırım yapmayı zul sayan bu anlayış hâlâ ilkelerin 3’üncü maddesini hiçe sayarak müşteriye elde edilen medya çıktısının reklam eşdeğerini hesaplayarak, “Bakın, size şu kadar milyon dolarlık reklama eş iletişim katma değeri sağladık” diyorlar… Bu yaklaşımın Türkiye’deki PR ajanslarının %80’inden fazlasında sürdüğü iddia ediliyor…
Sektör, sadece medya çıktısı üzerine müşteri ilişkisi kurmanın, ilkelerin 1., 2., 5. ve 6. Maddelerini anlamamanın bedelini ağır ödemekte…
Çünkü hizmette katma değer ancak yukarıdaki ilkeler ışında ortaya konabilir. Aksi takdirde zaman içinde hizmet verilen (danışan) bugün pek çok büyük şirkette olduğu gibi, kendi bünyesinde oluşturacağı kadrolarla basınla ilişkilerini bizzat yönetmeyi tercih eder hale gelmektedir…
Kısır döngü ise, ajansların kendilerini toparlayacaklarına faturayı çalışanlara kesmeye çalışmalarıyla oluşur…
Yukarıdaki ilkelerin altına kendilerini bağlayan çatı örgütleri vasıtasıyla imza atan biricik sektör STK’larımız İDA ve TÜHİD’in bu ilkeleri tüm sektöre anlatmak, bunların arkasında durmak ve bu şekilde davranmayanlara karşı tavır almak şeklinde bir etkinlikler bütünü ile meseleye ele alacaklarını ummak istiyorum…
İnternet terörü…
Bana sorarsanız Eczacıbaşı Türkiye’nin en itibarlı markalarının başında gelir… Bir başka özelliği de Türkiye’ye iletişim yönetimi dersi vermiş olmasıdır… İtibarı, finansal gücü kendisinin önünde olan pek çok holdinginkinden daha yüksek düzeydedir… Kurucusu Nejat Eczacıbaşı tarafından yerleştirilmiş ‘kültür ve değerler’ aynı soyadı taşıyanlar ve profesyonelleri tarafından büyük bir titizlikle korunmuştur…
Değer, yapılanlarla değil daha çok yapılmayanlarla oluşur…
“Çin’in bütün çayını verseler yapmayacakları şeylerin” listesi Eczacıbaşı camiasında hayli kabarıktır… Bu nedenle de hata yapıldı mı Eczacıbaşı şirketlerini eleştirmek çok kolaydır… Çünkü ilkeleriyle kendilerini bağlarlar…
Geçenlerde benim posta kutuma düşen bir e-posta da bu nedenle hayli şaşırttı beni ve görüşlerini almak için ilettiğim herkesi… Hepimiz bu e-postanın Eczacıbaşı’nın bilgisi ve onayı doğrultusunda dolaşıma sokulduğunu sandık…
E-posta metninden Eczacıbaşı Summer 7 Keto Zayıflama Hapı’nın lanse edildiğini anlıyorduk. ‘Subject’ satırında ise şu yazıyordu: “Artık ECZACIBAŞI Zayıflatacak!” Yakışıklı bir delikanlı ellerini göğsünde bağlamış bize bakıyordu: Uzman Diyetisyen Turgay Köse… İlacın ne işe yaradığı onun ağzından anlatılıyordu…
En alttaki iki satırda ise şunlar vardı: Sipariş Vermek için www.summer7keto.org... Eczacıbaşı güvencesiyle…
Şaşkınlık içinde Eczacıbaşı’ndan arkadaşları aradım… Eczacibasi Pharmaceuticals Co. Genel Müdürü Ayşe Özger bir e-posta ile döndü bana. Özetle diyor ki: “Summer 7 keto adlı ürünümüzle ilgili internet satışı yapan sitelerle kuruluşumuzun hiçbir ilgisi yok. Durum şöyle; Ticari isim ve marka haklarımızı ihlal ederek Summer 7 Keto ürünlerinin satışını yapan summer7keto.org ve summer7keto.com.tr web sitelerinin noterce tespiti yaptırılmış olup, sahiplerine ihtarname gönderildi.”
Ne ürün yakışıyor Eczacıbaşı’na ne ürünün bu içerik ve biçimle iletişimi… Hele Eczacıbaşı’nın o incelmiş duyarlılığına, cazgır satışçılıktan her zaman uzak durmuş kültürüne hiç uymayan içerik… Nasıl olmalıydı, sorusunun yanıtını çok uzaklarda aramaya gerek yok. Bugüne kadar yaptıkları işlere baksınlar yeter… Eczacıbaşı markasını korumak her satıştan önemlidir…
Ama hayır internet ortamında kör tuttuğunu öpebiliyor ya; Eczacıbaşı falan dinleyen yok… Nasıl dileyen dileyene dilediği gibi hakaret ediyorsa, dileyen dilediği markayı dilediği gibi kullanabiliyor… Milyarlar yatırmışsın sen o markaya; kardeş çıkıyor senin markanı kendi ticari çıkarı için beş kuruş yatırmadan sömürüyor…
Bunu eleştirdiğiniz zaman da “internet ortamındaki özgürlükleri sınırlamak isteyen potansiyel faşist” muamelesi çekmeye kalkıyorlar size…
Ha, o iğrenç e-postanın bir tane doğru yanı vardı aslında… Teslim etmek lazım… Doğru hedef kitleyi yakalayabilmişler… Nereden bilmişler acaba şu ara fazla kiloları atmak için amansız (ve can sıkıcı) bir mücadele içinde olduğumu…
Kent markası böyle anlaşılır…
Logo Yazılım’ın CEO’su Ali Güven; marka, pazarlama iletişimi yönetimi gibi konulara pek bir meraklıdır… Spora olan merakı da ötekilerden az değildir. Bu konularda bana sık sık notlar yollar. Bu seferki çok çarpıcı… Şu notu düşmüş gönderdiği bilgilere: “Önce ESPN'den John Hollinger'in NBA takımlarının aldıkları 'Şampiyonluk','Galibiyet' vs gibi kriterlere göre yaptigi listeye bakın, sonra da bunların ‘franchise’ olarak değerlerine.
Başarı listesinde 17nci sırada olan New York Knicks -ki son şampiyonluğunu 1973'de aldı - değer listesinde 1’inci sırada ve NBA'in en çok şampiyon olan takımı Boston Celtics değer listesinde 7’inci sırada. Hâlâ Lakers'in üzerinde gelir elde ediyor… Siz düşünün takımınız 37 yıldır şampiyon olamayacak ve siz hâlâ onun kombinelerini, biletlerini koltuk başına binlerce dolar verip alacaksınız…”
Başarı Listesi
No. 1: Los Angeles Lakers
No. 2: Boston Celtics
No. 3: San Antonio Spurs
No. 4: Chicago Bulls
No. 5: Phoenix Suns
No. 6: Philadelphia 76ers
No. 7: Utah Jazz
No. 8: Portland Trail Blazers
No. 9: Orlando Magic
No. 10: Houston Rockets
No. 11: Indiana Pacers
No. 12: Milwaukee Bucks
No. 13: Oklahoma City Thunder
No. 14: Miami Heat
No. 15: Detroit Pistons
No. 16: Dallas Mavericks
No. 17: New York Knicks
No. 18: Denver Nuggets
No. 19: Cleveland Cavaliers
No. 20: Golden State Warriors
No. 21: Atlanta Hawks
No. 22: New Jersey Nets
No. 23: Washington Wizards
No. 24: New Orleans Hornets
No. 25: Sacramento Kings
No. 26: Toronto Raptors
No. 27: Minnesota Timberwolves
No. 28: Charlotte Bobcats
No. 29: Los Angeles Clippers
No. 30: Memphis Grizzlies
Pazar değeri
Sıra Takım Değer Gelir İşletme geliri
1 Knicks $613M $208M $29.6M
2 Lakers $584M $191M $47.9M
3 Bulls $504M $165M $55.4M
4 Pistons $480M $160M $40.4M
5 Cavaliers $477M $159M $13.1M
6 Rockets $469M $156M $31.2M
7 Mavericks $466M $153M $13.6M
8 Suns $452M $148M $28.9M
9 Celtics $447M $149M $20.1M
10 Spurs $415M $138M $19.0M
11 Raptors $400M $138M $27.7M
12 Heat $393M $131M $1.1M
13 76ers $360M $116M $0.3M
14 Jazz $358M $119M $8.8M
15 Wizards $353M $118M $14.9M
16 Kings $350M $117M $7.0M
17 Magic $349M $100M $6.2M
18 Warriors $335M $112M $14.2M
19 Nuggets $329M $112M $26.3M
20 Trail Blazers $307M $114M $0.9M
21 Hawks $306M $102M $6.7M
22 Pacers $303M $101M $6.5M
23 T'Wolves $301M $100M $5.7M
24 Thunder $300M $82M $9.4M
25 Clippers $297M $99M $10.7M
26 Nets $295M $98M $0.9M
27 Grizzlies $294M $95M $3.2M
28 Hornets $285M $95M $3.2M
29 Bobcats $284M $95M $4.9M
30 Bucks $278M $94M $5.4M
Marka yönetimi nedir, ne işe yarar gibi sorular soranların bu iki listeyi yorumlamasını isteyin… Ali Güven bir de şöyle bir yorum notu düşmüş: “Aslında bu, New York markasının taksisiyle, Hot-dog'u ile, Wall Street'i ile, Blue Note’u, Broadway’i ile, Empire State Building’i, 5’inci Caddesiyle, tüm yarattığı marka değerleri ve değer önermeleri ile açıklanabilecek bir şey herhalde...
Yani konu basketbol değil, o bileti alırken New York'un bir parçasını alıyorsunuz…
1990'ların başından beri pazarlanan ve bence dünyanın en değerli markası olan 'New York'un faydalarından birisi…”
Bu bakış açısıyla İstanbul’a ve Türkiye’ye bakmasını öğrendiğimiz anda, marka meselesini kavramış olacağız herhalde…
Peki bu geri dönüş nasıl takip edilebilir?..
Bunun tek yanıtı ‘ölçümlemedir’…
Halkla ilişkiler dünyasının en büyük kuruluşları, çatı örgütleri 16-18 Haziranda İspanya’nın Barselona kentinde İkinci Avrupa Ölçümleme Zirvesi’ni düzenlediler. Türkiye halkla İlişkiler Derneği TÜHİD’in de üyesi olduğu The Global Alliance for Public Relations and Communication Management, IPR Measurement Commission, AMEC The International Association for Measurement and Evaluation of Communication (Uluslararası İletişim Ölçümleme ve Değerlendirme Birliği), PRSA Public Relations Society of America (Amerika Halkla İlişkiler Derneği), Türkiye’nin Halkla İlişkiler Danışmanlığı Şirketleri Derneği İDA’nın çatı örgütü, 28 farklı ülkeden kendisini uluslararası hizmet standartlarına göre denetletmeyi kabullenmiş 1400 şirketi bünyesinde toplayan ICCO International Communication Consultancy…
Dünyanın en büyük halkla ilişkiler ağı Ketchum’ın desteklediği zirvede toplam 33 ülkeden 200 iletişimci ve dünyanın önde gelen 5 büyük PR ölçümleme ve değerlendirme Kuruluşu’nun liderleri bir araya gelerek ölçümlemeyle ilgili 7 ilke belirlemişler. Katılan tüm delegelere, taslak üzerinden görüşlerini 15 Temmuz 2010’a kadar yazılı olarak bildirmeleri için birer Powerpoint sunum gönderilmiş. Bu görüşler de dikkate alınarak, 22 Temmuz’da nihai metin oluşturulacak ve yayımlanacakmış.
7 ilke şöyle:
- Hedef belirleme ve ölçümleme iletişim planının temel unsurudur.
- Medya ölçümlemesi nitelik ve nicelik gerektirir, sadece kupür yansımalarını değerlendirmek anlamlı olamaz
- Reklam eşdeğeri iletişim değerini ifade etmez ve gelecek aktivitelere ışık tutmaz
- Sosyal medya ölçümlenebilir ve ölçümlemesi gereklidir.
- Çıkan sonucun değerlendirilmesi, medya sonuçlarının ölçülmesine tercih edilmelidir.
- İş sonuçları mümkün olduğunca ölçülmelidir.
- İyi bir ölçümlemede şeffaflık ve tekrarlanabilirlik esastır.
http://www.amecorg.com/images/public/barcelona%20summit%20declaration%20slides%20update.%20revised%20with%20delegate%20comments%20for%20consultation.%2021.06.10.pdf veya http://www.prweek.com/uk/news/1010806/First-global-standard-proving-value-PR-created-European-Summit-Measurement/
Bütün bu bilgilere, dünyanın ilk PR ölçümleme standartlarına bakarken birden anılarda 1998 yılına gittim… Türkiye’deki PR Forumlarında “PR ölçümlenemez” diye ahkam kesen PR ‘ustalarıyla’ kapıştığımız günlere… Köprülerin altında amma sular akmıştı… Bugün o arkadaşlar, hiç öyle bir şey olmamış, o görüşleri savunmamışlar gibi davranıyorlar. Pişkinlik hat safhada. Ancak o forumlara katılmış olanlar ve o zamanlar adı Princess olan otelin salonun duvarları o tartışmalara tanıktır…
Bugün benzer arkadaşlar, bu kez de bizim sektörde liberal ortamda, serbest piyasa ekonomisi gereği çalışanlara her türlü özgür dolaşım hakkının tanınmasına karşı çıkıyorlar… Ücretlerin dondurulmasını, şirketler arasında çalışan geçişinin olmamasını, müşteri istese bile bir ajansın hizmet verdiği müşteriye başka ajansın teklif vermemesini savunuyorlar…
İnsana, bilgiye yatırım yapmayı zul sayan bu anlayış hâlâ ilkelerin 3’üncü maddesini hiçe sayarak müşteriye elde edilen medya çıktısının reklam eşdeğerini hesaplayarak, “Bakın, size şu kadar milyon dolarlık reklama eş iletişim katma değeri sağladık” diyorlar… Bu yaklaşımın Türkiye’deki PR ajanslarının %80’inden fazlasında sürdüğü iddia ediliyor…
Sektör, sadece medya çıktısı üzerine müşteri ilişkisi kurmanın, ilkelerin 1., 2., 5. ve 6. Maddelerini anlamamanın bedelini ağır ödemekte…
Çünkü hizmette katma değer ancak yukarıdaki ilkeler ışında ortaya konabilir. Aksi takdirde zaman içinde hizmet verilen (danışan) bugün pek çok büyük şirkette olduğu gibi, kendi bünyesinde oluşturacağı kadrolarla basınla ilişkilerini bizzat yönetmeyi tercih eder hale gelmektedir…
Kısır döngü ise, ajansların kendilerini toparlayacaklarına faturayı çalışanlara kesmeye çalışmalarıyla oluşur…
Yukarıdaki ilkelerin altına kendilerini bağlayan çatı örgütleri vasıtasıyla imza atan biricik sektör STK’larımız İDA ve TÜHİD’in bu ilkeleri tüm sektöre anlatmak, bunların arkasında durmak ve bu şekilde davranmayanlara karşı tavır almak şeklinde bir etkinlikler bütünü ile meseleye ele alacaklarını ummak istiyorum…
İnternet terörü…
Bana sorarsanız Eczacıbaşı Türkiye’nin en itibarlı markalarının başında gelir… Bir başka özelliği de Türkiye’ye iletişim yönetimi dersi vermiş olmasıdır… İtibarı, finansal gücü kendisinin önünde olan pek çok holdinginkinden daha yüksek düzeydedir… Kurucusu Nejat Eczacıbaşı tarafından yerleştirilmiş ‘kültür ve değerler’ aynı soyadı taşıyanlar ve profesyonelleri tarafından büyük bir titizlikle korunmuştur…
Değer, yapılanlarla değil daha çok yapılmayanlarla oluşur…
“Çin’in bütün çayını verseler yapmayacakları şeylerin” listesi Eczacıbaşı camiasında hayli kabarıktır… Bu nedenle de hata yapıldı mı Eczacıbaşı şirketlerini eleştirmek çok kolaydır… Çünkü ilkeleriyle kendilerini bağlarlar…
Geçenlerde benim posta kutuma düşen bir e-posta da bu nedenle hayli şaşırttı beni ve görüşlerini almak için ilettiğim herkesi… Hepimiz bu e-postanın Eczacıbaşı’nın bilgisi ve onayı doğrultusunda dolaşıma sokulduğunu sandık…
E-posta metninden Eczacıbaşı Summer 7 Keto Zayıflama Hapı’nın lanse edildiğini anlıyorduk. ‘Subject’ satırında ise şu yazıyordu: “Artık ECZACIBAŞI Zayıflatacak!” Yakışıklı bir delikanlı ellerini göğsünde bağlamış bize bakıyordu: Uzman Diyetisyen Turgay Köse… İlacın ne işe yaradığı onun ağzından anlatılıyordu…
En alttaki iki satırda ise şunlar vardı: Sipariş Vermek için www.summer7keto.org... Eczacıbaşı güvencesiyle…
Şaşkınlık içinde Eczacıbaşı’ndan arkadaşları aradım… Eczacibasi Pharmaceuticals Co. Genel Müdürü Ayşe Özger bir e-posta ile döndü bana. Özetle diyor ki: “Summer 7 keto adlı ürünümüzle ilgili internet satışı yapan sitelerle kuruluşumuzun hiçbir ilgisi yok. Durum şöyle; Ticari isim ve marka haklarımızı ihlal ederek Summer 7 Keto ürünlerinin satışını yapan summer7keto.org ve summer7keto.com.tr web sitelerinin noterce tespiti yaptırılmış olup, sahiplerine ihtarname gönderildi.”
Ne ürün yakışıyor Eczacıbaşı’na ne ürünün bu içerik ve biçimle iletişimi… Hele Eczacıbaşı’nın o incelmiş duyarlılığına, cazgır satışçılıktan her zaman uzak durmuş kültürüne hiç uymayan içerik… Nasıl olmalıydı, sorusunun yanıtını çok uzaklarda aramaya gerek yok. Bugüne kadar yaptıkları işlere baksınlar yeter… Eczacıbaşı markasını korumak her satıştan önemlidir…
Ama hayır internet ortamında kör tuttuğunu öpebiliyor ya; Eczacıbaşı falan dinleyen yok… Nasıl dileyen dileyene dilediği gibi hakaret ediyorsa, dileyen dilediği markayı dilediği gibi kullanabiliyor… Milyarlar yatırmışsın sen o markaya; kardeş çıkıyor senin markanı kendi ticari çıkarı için beş kuruş yatırmadan sömürüyor…
Bunu eleştirdiğiniz zaman da “internet ortamındaki özgürlükleri sınırlamak isteyen potansiyel faşist” muamelesi çekmeye kalkıyorlar size…
Ha, o iğrenç e-postanın bir tane doğru yanı vardı aslında… Teslim etmek lazım… Doğru hedef kitleyi yakalayabilmişler… Nereden bilmişler acaba şu ara fazla kiloları atmak için amansız (ve can sıkıcı) bir mücadele içinde olduğumu…
Kent markası böyle anlaşılır…
Logo Yazılım’ın CEO’su Ali Güven; marka, pazarlama iletişimi yönetimi gibi konulara pek bir meraklıdır… Spora olan merakı da ötekilerden az değildir. Bu konularda bana sık sık notlar yollar. Bu seferki çok çarpıcı… Şu notu düşmüş gönderdiği bilgilere: “Önce ESPN'den John Hollinger'in NBA takımlarının aldıkları 'Şampiyonluk','Galibiyet' vs gibi kriterlere göre yaptigi listeye bakın, sonra da bunların ‘franchise’ olarak değerlerine.
Başarı listesinde 17nci sırada olan New York Knicks -ki son şampiyonluğunu 1973'de aldı - değer listesinde 1’inci sırada ve NBA'in en çok şampiyon olan takımı Boston Celtics değer listesinde 7’inci sırada. Hâlâ Lakers'in üzerinde gelir elde ediyor… Siz düşünün takımınız 37 yıldır şampiyon olamayacak ve siz hâlâ onun kombinelerini, biletlerini koltuk başına binlerce dolar verip alacaksınız…”
Başarı Listesi
No. 1: Los Angeles Lakers
No. 2: Boston Celtics
No. 3: San Antonio Spurs
No. 4: Chicago Bulls
No. 5: Phoenix Suns
No. 6: Philadelphia 76ers
No. 7: Utah Jazz
No. 8: Portland Trail Blazers
No. 9: Orlando Magic
No. 10: Houston Rockets
No. 11: Indiana Pacers
No. 12: Milwaukee Bucks
No. 13: Oklahoma City Thunder
No. 14: Miami Heat
No. 15: Detroit Pistons
No. 16: Dallas Mavericks
No. 17: New York Knicks
No. 18: Denver Nuggets
No. 19: Cleveland Cavaliers
No. 20: Golden State Warriors
No. 21: Atlanta Hawks
No. 22: New Jersey Nets
No. 23: Washington Wizards
No. 24: New Orleans Hornets
No. 25: Sacramento Kings
No. 26: Toronto Raptors
No. 27: Minnesota Timberwolves
No. 28: Charlotte Bobcats
No. 29: Los Angeles Clippers
No. 30: Memphis Grizzlies
Pazar değeri
Sıra Takım Değer Gelir İşletme geliri
1 Knicks $613M $208M $29.6M
2 Lakers $584M $191M $47.9M
3 Bulls $504M $165M $55.4M
4 Pistons $480M $160M $40.4M
5 Cavaliers $477M $159M $13.1M
6 Rockets $469M $156M $31.2M
7 Mavericks $466M $153M $13.6M
8 Suns $452M $148M $28.9M
9 Celtics $447M $149M $20.1M
10 Spurs $415M $138M $19.0M
11 Raptors $400M $138M $27.7M
12 Heat $393M $131M $1.1M
13 76ers $360M $116M $0.3M
14 Jazz $358M $119M $8.8M
15 Wizards $353M $118M $14.9M
16 Kings $350M $117M $7.0M
17 Magic $349M $100M $6.2M
18 Warriors $335M $112M $14.2M
19 Nuggets $329M $112M $26.3M
20 Trail Blazers $307M $114M $0.9M
21 Hawks $306M $102M $6.7M
22 Pacers $303M $101M $6.5M
23 T'Wolves $301M $100M $5.7M
24 Thunder $300M $82M $9.4M
25 Clippers $297M $99M $10.7M
26 Nets $295M $98M $0.9M
27 Grizzlies $294M $95M $3.2M
28 Hornets $285M $95M $3.2M
29 Bobcats $284M $95M $4.9M
30 Bucks $278M $94M $5.4M
Marka yönetimi nedir, ne işe yarar gibi sorular soranların bu iki listeyi yorumlamasını isteyin… Ali Güven bir de şöyle bir yorum notu düşmüş: “Aslında bu, New York markasının taksisiyle, Hot-dog'u ile, Wall Street'i ile, Blue Note’u, Broadway’i ile, Empire State Building’i, 5’inci Caddesiyle, tüm yarattığı marka değerleri ve değer önermeleri ile açıklanabilecek bir şey herhalde...
Yani konu basketbol değil, o bileti alırken New York'un bir parçasını alıyorsunuz…
1990'ların başından beri pazarlanan ve bence dünyanın en değerli markası olan 'New York'un faydalarından birisi…”
Bu bakış açısıyla İstanbul’a ve Türkiye’ye bakmasını öğrendiğimiz anda, marka meselesini kavramış olacağız herhalde…