‘Sosyal medya’ rüzgârına kapılıp gitmek
22 Haziran 2021 - Yeni Şafak
Ermenistan Merkez Seçim Komitesi, yüzde 49,4 katılımın sağlandığı oylamanın resmi olmayan ilk sonuçlarını açıklamış. Ermenistan’da yapılan erken parlamento seçimini, Nikol Paşinyan’ın partisi, oyların yüzde 53,92’sini alarak kazanmış.
AK Parti’nin genç kuşak yöneticilerinden, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyesi ve AK Parti Genel Merkez Yerel Yönetimler Başkan Yardımcısı Korkmaz Karaca, Ermenistan’daki seçimlerle ilgili küçük bir not göndermiş.
Diyor ki: “Yaptığı onca melanet nedeniyle ‘Paşinyan bitti’ hissiyatına kapılan analog ve sosyal medyamız Ermenilerin bu adama oy vermeyeceklerine inandı. Koparılan onca yaygaraya rağmen adam, yüzde 53 ile seçimleri kazandı. Medyada koparılan yaygaraların ayrı, seçmenin oy vermesinin ayrı şeyler olduğu bir kez daha kanıtlandı.”
Son derece doğru bir tespit.
Bu fenomeni Türkiye’de defalarca gördük. 1950, 1983 ve 2002 seçimlerinde, tek başına iktidar olan partilerin hiçbirinin yanında ya da arkasında medya desteği yoktu…
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun, oy oranının yüzde 38,44’te kaldığı seçim sonuçları açıklandığında, ekrandaki bir dış politika yazarı hanımefendi, gözlerinden iki damla yaş döküp “Nasıl oldu; hiç anlayamadım?! Ekmeleddin Bey, Twitter’a göre, yüzde 65 ile kazanıyordu” demişti.
Sosyal medya ve meydanlar, neden-sonuç ilişkisi ortaya koyamazlar, o nedenle yanıltıcıdırlar. O nedenle, sosyal medyada çıkarılan ‘gürültü’den yola çıkarak ‘davranış değişikliği’ konusunda tahminlerde bulunmak sorunlu bir yaklaşım olabilir…
Medyada sıklıkla gördüğümüz üç meslek grubuna mensup yorumcular genellikle yanılmakla maluldürler: Dış politika, finans ve futbol. Bu yanılgının taşıyıcısı ise medyaydı; şimdi buna bir de sosyal medya eklendi ki, sormayın gitsin.
Millî Takım’ı EURO 2020 öncesinde şişirip duranlar, “Avrupa’yı titretecek” diyenler, sonuç hüsrana dönüşünce hem çevrelerindekileri hem de kendilerini kahredip durdular… Avrupa Şampiyonu olan Anadolu Efes’i, iki kez üst üste Avrupa şampiyonu olan A Millî Erkek Voleybol Takımı’mızı, FIVB Milletler Ligi’nde son dörde kalan tek Avrupa takımı A Millî Kadın Voleybol Takımı’mızı, bireysel pek çok branşta dünya ölçeğinde büyük başarılara imza atan sporcularımızı izleyen geniş halk kesimlerinin millî gururu ise hiçbir zaman sarsılmadı. Çünkü bu ikinci gruptakiler, medyanın merceğini çevirdiği alanla sınırlı kalmadılar…
Bazı durumlarda anlık reaksiyonu anlamak, izlemek için sosyal medya uygun bir araç olabilir. Ancak, derinlemesine analizler, dünyada olup biteni anlayabilmek için sosyal medyaya yaslanmak eksik ve yanıltıcıdır.
Günümüz siyasi iletişiminde en büyük ‘meydan okuma’ ilk defa yüzde 30’lara yaklaşan ve hangi partiye oy vereceklerini bilemeyen 7,5 milyon genci de içeren ‘kararsızlar’ konusunda ortaya çıkmaktadır. İşin dramatik yanı; bunlar, sosyal medya ile iç içe olsalar da onun kulu kölesi değildirler.
Sosyal medyada önünüze çıkan ‘seslerin’, ‘mesajların’ tesadüfi olduğunu, bu nedenle de son derece demokratik biçimde farklı görüşlere yer verildiğini düşünüyorsanız da yanılıyorsunuz… Hepsi birer mühendislik, yapay zekâ ve algoritma işi olabilir. Netflix’teki Social Dilemma belgeselini bu nedenle şiddetle öneririz. Mühendisliğin nasıl ince ince çalışıldığını çok iyi anlatıyor…
Bir de tabii insan psikolojisi var… Kendiyle aynı görüşte olanları takip edip, “Herkes böyle diyor… Herkes böyle düşünüyor” diye aldanmayı tercih edenler çok… Fakat yine eksik, yine hatalı…
O nedenle “Kapıldım gittim bahtın rüzgârına” misali romantik duygularla hareket etmemek gerekir… Sosyal medyaya da başka mecralara da gereğinden fazla itibar etmenin kimseye faydası olmaz… Faydalı olan, her birinin hangi kitleler ya da kesimler üzerinde ne kadar ‘etki’ gücü olduğunu bilimsel çalışmalardan öğrenmek… Yorumlama işini de bundan sonraya bırakmaktır… Yani önce bilgi, sonra fikir sahibi olmak…
AK Parti’nin genç kuşak yöneticilerinden, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyesi ve AK Parti Genel Merkez Yerel Yönetimler Başkan Yardımcısı Korkmaz Karaca, Ermenistan’daki seçimlerle ilgili küçük bir not göndermiş.
Diyor ki: “Yaptığı onca melanet nedeniyle ‘Paşinyan bitti’ hissiyatına kapılan analog ve sosyal medyamız Ermenilerin bu adama oy vermeyeceklerine inandı. Koparılan onca yaygaraya rağmen adam, yüzde 53 ile seçimleri kazandı. Medyada koparılan yaygaraların ayrı, seçmenin oy vermesinin ayrı şeyler olduğu bir kez daha kanıtlandı.”
Son derece doğru bir tespit.
Bu fenomeni Türkiye’de defalarca gördük. 1950, 1983 ve 2002 seçimlerinde, tek başına iktidar olan partilerin hiçbirinin yanında ya da arkasında medya desteği yoktu…
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun, oy oranının yüzde 38,44’te kaldığı seçim sonuçları açıklandığında, ekrandaki bir dış politika yazarı hanımefendi, gözlerinden iki damla yaş döküp “Nasıl oldu; hiç anlayamadım?! Ekmeleddin Bey, Twitter’a göre, yüzde 65 ile kazanıyordu” demişti.
Sosyal medya ve meydanlar, neden-sonuç ilişkisi ortaya koyamazlar, o nedenle yanıltıcıdırlar. O nedenle, sosyal medyada çıkarılan ‘gürültü’den yola çıkarak ‘davranış değişikliği’ konusunda tahminlerde bulunmak sorunlu bir yaklaşım olabilir…
Medyada sıklıkla gördüğümüz üç meslek grubuna mensup yorumcular genellikle yanılmakla maluldürler: Dış politika, finans ve futbol. Bu yanılgının taşıyıcısı ise medyaydı; şimdi buna bir de sosyal medya eklendi ki, sormayın gitsin.
Millî Takım’ı EURO 2020 öncesinde şişirip duranlar, “Avrupa’yı titretecek” diyenler, sonuç hüsrana dönüşünce hem çevrelerindekileri hem de kendilerini kahredip durdular… Avrupa Şampiyonu olan Anadolu Efes’i, iki kez üst üste Avrupa şampiyonu olan A Millî Erkek Voleybol Takımı’mızı, FIVB Milletler Ligi’nde son dörde kalan tek Avrupa takımı A Millî Kadın Voleybol Takımı’mızı, bireysel pek çok branşta dünya ölçeğinde büyük başarılara imza atan sporcularımızı izleyen geniş halk kesimlerinin millî gururu ise hiçbir zaman sarsılmadı. Çünkü bu ikinci gruptakiler, medyanın merceğini çevirdiği alanla sınırlı kalmadılar…
Bazı durumlarda anlık reaksiyonu anlamak, izlemek için sosyal medya uygun bir araç olabilir. Ancak, derinlemesine analizler, dünyada olup biteni anlayabilmek için sosyal medyaya yaslanmak eksik ve yanıltıcıdır.
Günümüz siyasi iletişiminde en büyük ‘meydan okuma’ ilk defa yüzde 30’lara yaklaşan ve hangi partiye oy vereceklerini bilemeyen 7,5 milyon genci de içeren ‘kararsızlar’ konusunda ortaya çıkmaktadır. İşin dramatik yanı; bunlar, sosyal medya ile iç içe olsalar da onun kulu kölesi değildirler.
Sosyal medyada önünüze çıkan ‘seslerin’, ‘mesajların’ tesadüfi olduğunu, bu nedenle de son derece demokratik biçimde farklı görüşlere yer verildiğini düşünüyorsanız da yanılıyorsunuz… Hepsi birer mühendislik, yapay zekâ ve algoritma işi olabilir. Netflix’teki Social Dilemma belgeselini bu nedenle şiddetle öneririz. Mühendisliğin nasıl ince ince çalışıldığını çok iyi anlatıyor…
Bir de tabii insan psikolojisi var… Kendiyle aynı görüşte olanları takip edip, “Herkes böyle diyor… Herkes böyle düşünüyor” diye aldanmayı tercih edenler çok… Fakat yine eksik, yine hatalı…
O nedenle “Kapıldım gittim bahtın rüzgârına” misali romantik duygularla hareket etmemek gerekir… Sosyal medyaya da başka mecralara da gereğinden fazla itibar etmenin kimseye faydası olmaz… Faydalı olan, her birinin hangi kitleler ya da kesimler üzerinde ne kadar ‘etki’ gücü olduğunu bilimsel çalışmalardan öğrenmek… Yorumlama işini de bundan sonraya bırakmaktır… Yani önce bilgi, sonra fikir sahibi olmak…