‘Tayyip Bey 5 yıl daha Başbakan olmalı’
29 OCAK 2007
“Yarım kalan ve yapılacak çok iş var. Güçlü bir iktidarla 5 yıl daha gitmeliyiz” diyen TBMM Başkanı Arınç, göreve hazır ama ısrarlı değil. Son sözü Tayyip Bey’in söyleyeceğini ve kendisinin de o söze uyacağını belirtiyor. TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın iletişim danışmanı Kemal Öztürk hafta ortasında aradı. “Başkan pazar sabahı 10 kadar gazeteci ile Dolmabahçe Sarayı’nda sabah kahvaltısında bir araya gelecek. Sizi de aramızda görmek istiyoruz.” Sonra da ekledi “Kıyafet ‘şık-spor’ olacak”... Mozaik ilginçti. Taha Akyol (Milliyet), Ergun Babahan (Sabah), Mustafa Karaalioğlu (Yeni Şafak ve Kanal 7), Mehmet Altan (Star), Ekrem Dumanlı (Zaman), Etyen Mahçupyan (Agos ve Zaman), Fehmi Koru (Yeni Şafak) ile yuvarlak bir masanın etrafında üç saat süren bir sohbet toplantısı. Nuray Mert ile Mehmet Barlas da davetlilermiş. İkisi de grip nedeniyle katlamayacaklarını bildirmişler. Arınç siyasi iletişimde medyanın sevdiği davranış biçimleri sergiler. ‘Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla’ yapmaz; batılıların ‘political correctness’ dedikleri, ‘siyasi lafazanlık’ yapmaz. Yani siyaset hayatımızda en yaygın olan üslupla çok şey söylüyormuş gibi yapıp, hiçbir şey söylememek... Bu yüzden de zaman zaman boy hedefi olmaktan kurtulamaz. Bu kez de kilit mesajları büyük bir içtenlikle sıraladı. Tabii ki görüşmenin en uzun bölümünü önümüzdeki iki seçim kapsadı. Özellikle de Cumhurbaşkanlığı seçimi...
Süre uzun, yetkiler fazla
Arınç öncelikle mevcut Cumhurbaşkanı’nın nasıl seçildiğini hatırlattı. Adaylığı gündeme geldiğinde Ahmet Necdet Sezer’in demokrat ve dürüst tavrına, yetkilerinin sınırlandırılmasına ilişkin görüşlerine, tarafsızlığına o zamanlar grupta bizzat savunarak desteklediğini anlattı. “Oysa şu üç durumda değişen bir şey olmadı: Süre çok uzun, yetkiler fazla, sorumsuzluk sınırsız... Her şeyden önce bir ölçü konmalı ortaya: 1. Devlet tecrübesi 2. Vizyon sahibi olmak 3. Siyaset bilincinin gelişmiş olması 4. Tavrını halktan yana koyabilmek 5. Özgürlükleri savunmak 6. Kendini ve kararlarını tartışmaya açmak... Cumhurbaşkanı adayını tabii ki Sayın Başbakan’ın da belirttiği gibi partideki arkadaşlarımız, sivil toplum kuruluşları ile istişare ve hatta kamuoyu araştırmalarıyla yokladıktan, gerekli istişareleri yaptıktan sonra AK Parti üst yönetiminde şekillendirmek mümkündür. Yoksa iddia edildiği gibi Tayyip Bey, Abdullah Bey ve ben tek başımıza karar verecek değiliz.”
Eleştirimi söylerim
“Tayyip Bey, ‘Ben aday olacağım’ derse hiç sesimi çıkarmam, sonuna kadar desteklerim. Biz farklı bir partiyiz. Bizim inandığımız değerler ve disiplin farklıdır. Başkanın bu kararı hepimizin kararıdır. O ‘Evet’ derse ben ‘Hayır’ demem. Ama Başkan kendisi aday olmayacağını açıklarsa, o zaman görüşlerimizi ifade ederiz. Gerekirse eleştirilerimizi dile getiririz. Verilecek kararı da sonuna kadar destekleriz. Ama bence AK Parti’nin önünde daha yapılacak çok işi var. Pek çok tam olarak çözülmemiş, yarım kalmış hedef var. Bunlar çok güçlü bir liderlikle gerçekleşir. Üç kavramla izah etmek gerekirse: Enerji, istikrar ve siyasi iktidar gücü... Bu da Tayyip Bey’in kendisidir. O nedenle bir 5 yıl daha Başbakan olarak devam etmesinde yarar olabilir. Ama kendi kararıdır. Her şıkta Cumhurbaşkanı bu meclisten çıkacaktır.” Arınç AK Parti içindeki anlayışı örnek olarak üç kritik anıyı da dile getirdi. Biri Erdoğan henüz milletvekili değilken Başbakanın kim olacağını belirlenmesi; ikincisi Meclis Başkanlığı seçimi; üçüncüsü ise Abdullah Gül’ün hem Tayyip Erdoğan için verdiği mücadele hem de Başbakanlığı devretme konusunda bir an bile tereddüt etmemesi...
Bizde sorun çıkmaz
Meclis Başkanlığı için önce Gül sonra da Erdoğan kendisine teklifte bulunmuşlar. “Başbakan yardımcılığı mı istersin; yoksa TBMM Başkanlığı mı?” Arınç hemen yanıtlamış: “Bakanlık gibi bir niyetim yok. Tensip ederseniz Meclis Başkanlığı olabilir”... Sonra parti yönetiminde 20 kişi buluşmuş. Önce konuşan Arınç adaylığını açıklamış. Ardından Vecdi Gönül de aday olmak istediğini söylemiş. “Hayli şaşırdım” diyor Meclis Başkanı. “O zaman gelin aramızda bize yakışan zarafetle yarışalım” diyor ve ikisi odadan çıkıyorlar. Döndüklerinde sonucu alıyorlar: 17’ye 3 Arınç lehine çıkıyor karar. Arınç, Vecdi Gönül’ün bu durumu sorun dahi etmediğine işaret ediyor... Tayyip Bey aday olmazsa benzer bir durum olacaktır, demeye getiriyor... Diğer örnekte ise parti liderliği ve Başbakanlık belirlenmesinde Arınç ve Abdullah Gül diğer arkadaşlarını toplantı odasında bırakıp baş başa bir başka odaya geçmişler. Arınç, Gül’ü beklemeden sözü almış: “Benim adayım sensin. Sendeki vasıflar bende yok. Yolun açık olsun!” Abdullah Bey lafın altında kalmaz: “Ben söze başlasaydım. Aynı şeyleri ben size söyleyecektim!” Arınç’a göre üçüncü örnek, Gül’ün sadakat, zarafet ve dürüstlüğünü sergilemesi ve partinin kültürüne ışık tutuyor: “Koltuklarına yapışan ne bakanlar gördük. Bu nedenle Gül’ün, hem Tayyip Bey’in siyasi yasağının kalkması, seçilmesi ve Başbakanlık koltuğuna oturması için verdiği mücadele, tarihe geçecek bir örnek davranıştır.”
Madem öyle işte böyle
Meclis Başkanı muhalefetin yanlışlarına kapılmamanın kolay olmadığını söylüyor. “CHP bazen o kadar hatalı işler yapıyor, meseleyi rejim meselesi noktasına yanlış bir şekilde taşıyor. ‘Sizin değil bizim adayımız Çankaya’ya çıksın’ söylemini öyle tahrik ederek ifade ediyor ki, sadece oylarımız ve milletin bize verdiği yetkiye dayanarak ‘Madem öyle işte böyle’ demek ve inadına işler yapmak o kadar kolay ki... Genlerimizde var aslında bu. Ama yine de soğukkanlılığımızı kaybetmemeye çalışıyoruz.”
İnşallah kasımdan sonra
Konunun Hırant Dink cinayetine gelmemesi düşünülemezdi. Aileyi ziyareti sırasında gözyaşlarını tutamayacak kadar etkilendiğini belirten Arınç, aslında Dink’in cinayate kurban gitmesinin bazı şeylerin çözümlenmesinde hızlandırıcı rol oynayacağına inandığını söyledi. Arınç, Dink cinayeti dahil pek çok konunun açıklığa kavuşturulmasına ilişkin konuşmasını şu temenni ile noktaladı: “İnşallah kasımdan sonra!”... //c
Köşk hazırlığı mı
Çankaya satrancında adı öne çıkan Meclis Başkanı Bülent Arınç, son dönemde hem faaliyetleri hem de açıklamalarıyla dikkatleri üzerinde topluyor TBMM Başkanı Bülent Arınç, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi yaptığı açıklamalarla dikkat çekiyor. Kısa süre önce siyasette yıpranmamış bir ismin Cumhurbaşkanı seçilmesi gerektiğini söyleyen Arınç, son dönemdeki faaliyetleriyle de hayli öne çıktı. İşte Arınç’ın siyaset gündemine damga vuran açıklamalarından bazıları: n 5 Mayıs 2006 (Teke Tek) 2007 Nisanı’nda Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak ve bu parlamento Cumhurbaşkanını seçecektir. Bu Meclisin son gününe kadar meşruiyeti, alacağı kararlar tartışmasızdır. Savaş kararı bile alır, yetkisini sonuna kadar kullanır, cumhurbaşkanını da seçer. Genel Başkanın ‘evet’ dediğine siyaset anlayışım gereği ben ‘hayır’ demem. Böyle bir teklif olması, Genel Başkanın da ‘hayır’ dememesi halinde düşünürüm. Seçim günü geldiğinde Genel Başkanım ‘aday olmayacaksın’ derse, olmam. AKP’den bir cumhurbaşkanı adayı çıkacaksa, bu Meclis’in oyunu alacak en az 20 Cumhurbaşkanı adayı çıkar. n 16 Ekim 2006 (5’inci Yasama Yılı Bilgilendirme Toplantısı) Milletimizin ve devletimizin birliğini temsil edecek cumhurbaşkanımızı seçeceğiz. Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle ülkemizi germek isteyenlere, kargaşa ve tartışma çıkartmak isteyenlere kulak asmayın. Sizi korkutmak isteyenlere, “ülke elden gidiyor” iddialarına itibar etmeyin. n 10 Aralık 2006 (atv) Bir grup emekli subayın Genelkurmay Başkanlığı’na mektup göndererek ‘Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahil olun’ yaklaşımına çok asabım bozuldu. Genelkurmay Başkanı’nın görevi Cumhurbaşkanı seçmek değil. Tankların yürüdüğü dönemi çoktan geçtik. Yargının, yürütmenin ve yasamanın görevleri farklıdır. Kimse kimsenin işine karışamaz. Hele bu konuda kimse yetkimize müdahale edemez. Cumhurbaşkanını seçmek yasamanın işidir. Cumhurbaşkanını bu Meclis seçecek ve kimse müdahale edemez. n 28 Aralık 2006 (NTV) Bu iktidar boşuna mı iktidar oldu? Boşuna mı 11.5 milyon oy aldı? Boşuna mı 354 milletvekili var? Ne maksatla sizin gösterdiğinizi seçecek. Bu davranışlar AKP grubunu tam tersine iter. Orada şunu söylemeleri lazım; ‘Cumhurbaşkanlığı tarafsızlık gerektiren bir makamdır, devletin birliğini temsil eder, cumhurbaşkanı Türk milletini kucaklayan bir sima, bir kişilik olmalıdır. Cumhurbaşkanı geçmişte aktif politika içinde yıpranmış bir insan olmamalıdır’ gibi makul şeyler söylerlerse bunun bir karşılığı bulunabilir.
Erdoğan’a rağmen Meclis Başkanı oldu
AKP’de Bülent Arınç’ın ağırlığı, Meclis Başkanlığı seçimine yansıdı. 3 Kasım 2002 genel seçimleri sonrası tek başına iktidar olan AKP’de, Genel Başkan Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasaklı olması nedeniyle Abdullah Gül, Başbakan oldu. Arınç ise Meclis Başkanlığı’na aday olduğunu açıkladı. Ancak Erdoğan, Meclis Başkanlığı için Vecdi Gönül’ü işaret etti. Bunun üzerine Arınç, “Sizinle yarışmak istiyorum” deyince Gönül adaylıktan çekildi ve Arınç 19 Kasım 2002’de Meclis Başkanı seçildi. Bu gelişme siyasi kulislerde, “Arınç,Erdoğan’a rağmen seçildi” şeklinde değerlendirildi. Siirt seçimleri sonrasında Başbakanlık koltuğuna oturan Erdoğan, 7 Ekim 2004 tarihinde gerçekleştirilen Meclis Başkanlığı’nın ikinci dönem seçimlerinde ise Arınç’ı destekleyerek, dengeleri korudu.
Süre uzun, yetkiler fazla
Arınç öncelikle mevcut Cumhurbaşkanı’nın nasıl seçildiğini hatırlattı. Adaylığı gündeme geldiğinde Ahmet Necdet Sezer’in demokrat ve dürüst tavrına, yetkilerinin sınırlandırılmasına ilişkin görüşlerine, tarafsızlığına o zamanlar grupta bizzat savunarak desteklediğini anlattı. “Oysa şu üç durumda değişen bir şey olmadı: Süre çok uzun, yetkiler fazla, sorumsuzluk sınırsız... Her şeyden önce bir ölçü konmalı ortaya: 1. Devlet tecrübesi 2. Vizyon sahibi olmak 3. Siyaset bilincinin gelişmiş olması 4. Tavrını halktan yana koyabilmek 5. Özgürlükleri savunmak 6. Kendini ve kararlarını tartışmaya açmak... Cumhurbaşkanı adayını tabii ki Sayın Başbakan’ın da belirttiği gibi partideki arkadaşlarımız, sivil toplum kuruluşları ile istişare ve hatta kamuoyu araştırmalarıyla yokladıktan, gerekli istişareleri yaptıktan sonra AK Parti üst yönetiminde şekillendirmek mümkündür. Yoksa iddia edildiği gibi Tayyip Bey, Abdullah Bey ve ben tek başımıza karar verecek değiliz.”
Eleştirimi söylerim
“Tayyip Bey, ‘Ben aday olacağım’ derse hiç sesimi çıkarmam, sonuna kadar desteklerim. Biz farklı bir partiyiz. Bizim inandığımız değerler ve disiplin farklıdır. Başkanın bu kararı hepimizin kararıdır. O ‘Evet’ derse ben ‘Hayır’ demem. Ama Başkan kendisi aday olmayacağını açıklarsa, o zaman görüşlerimizi ifade ederiz. Gerekirse eleştirilerimizi dile getiririz. Verilecek kararı da sonuna kadar destekleriz. Ama bence AK Parti’nin önünde daha yapılacak çok işi var. Pek çok tam olarak çözülmemiş, yarım kalmış hedef var. Bunlar çok güçlü bir liderlikle gerçekleşir. Üç kavramla izah etmek gerekirse: Enerji, istikrar ve siyasi iktidar gücü... Bu da Tayyip Bey’in kendisidir. O nedenle bir 5 yıl daha Başbakan olarak devam etmesinde yarar olabilir. Ama kendi kararıdır. Her şıkta Cumhurbaşkanı bu meclisten çıkacaktır.” Arınç AK Parti içindeki anlayışı örnek olarak üç kritik anıyı da dile getirdi. Biri Erdoğan henüz milletvekili değilken Başbakanın kim olacağını belirlenmesi; ikincisi Meclis Başkanlığı seçimi; üçüncüsü ise Abdullah Gül’ün hem Tayyip Erdoğan için verdiği mücadele hem de Başbakanlığı devretme konusunda bir an bile tereddüt etmemesi...
Bizde sorun çıkmaz
Meclis Başkanlığı için önce Gül sonra da Erdoğan kendisine teklifte bulunmuşlar. “Başbakan yardımcılığı mı istersin; yoksa TBMM Başkanlığı mı?” Arınç hemen yanıtlamış: “Bakanlık gibi bir niyetim yok. Tensip ederseniz Meclis Başkanlığı olabilir”... Sonra parti yönetiminde 20 kişi buluşmuş. Önce konuşan Arınç adaylığını açıklamış. Ardından Vecdi Gönül de aday olmak istediğini söylemiş. “Hayli şaşırdım” diyor Meclis Başkanı. “O zaman gelin aramızda bize yakışan zarafetle yarışalım” diyor ve ikisi odadan çıkıyorlar. Döndüklerinde sonucu alıyorlar: 17’ye 3 Arınç lehine çıkıyor karar. Arınç, Vecdi Gönül’ün bu durumu sorun dahi etmediğine işaret ediyor... Tayyip Bey aday olmazsa benzer bir durum olacaktır, demeye getiriyor... Diğer örnekte ise parti liderliği ve Başbakanlık belirlenmesinde Arınç ve Abdullah Gül diğer arkadaşlarını toplantı odasında bırakıp baş başa bir başka odaya geçmişler. Arınç, Gül’ü beklemeden sözü almış: “Benim adayım sensin. Sendeki vasıflar bende yok. Yolun açık olsun!” Abdullah Bey lafın altında kalmaz: “Ben söze başlasaydım. Aynı şeyleri ben size söyleyecektim!” Arınç’a göre üçüncü örnek, Gül’ün sadakat, zarafet ve dürüstlüğünü sergilemesi ve partinin kültürüne ışık tutuyor: “Koltuklarına yapışan ne bakanlar gördük. Bu nedenle Gül’ün, hem Tayyip Bey’in siyasi yasağının kalkması, seçilmesi ve Başbakanlık koltuğuna oturması için verdiği mücadele, tarihe geçecek bir örnek davranıştır.”
Madem öyle işte böyle
Meclis Başkanı muhalefetin yanlışlarına kapılmamanın kolay olmadığını söylüyor. “CHP bazen o kadar hatalı işler yapıyor, meseleyi rejim meselesi noktasına yanlış bir şekilde taşıyor. ‘Sizin değil bizim adayımız Çankaya’ya çıksın’ söylemini öyle tahrik ederek ifade ediyor ki, sadece oylarımız ve milletin bize verdiği yetkiye dayanarak ‘Madem öyle işte böyle’ demek ve inadına işler yapmak o kadar kolay ki... Genlerimizde var aslında bu. Ama yine de soğukkanlılığımızı kaybetmemeye çalışıyoruz.”
İnşallah kasımdan sonra
Konunun Hırant Dink cinayetine gelmemesi düşünülemezdi. Aileyi ziyareti sırasında gözyaşlarını tutamayacak kadar etkilendiğini belirten Arınç, aslında Dink’in cinayate kurban gitmesinin bazı şeylerin çözümlenmesinde hızlandırıcı rol oynayacağına inandığını söyledi. Arınç, Dink cinayeti dahil pek çok konunun açıklığa kavuşturulmasına ilişkin konuşmasını şu temenni ile noktaladı: “İnşallah kasımdan sonra!”... //c
Köşk hazırlığı mı
Çankaya satrancında adı öne çıkan Meclis Başkanı Bülent Arınç, son dönemde hem faaliyetleri hem de açıklamalarıyla dikkatleri üzerinde topluyor TBMM Başkanı Bülent Arınç, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi yaptığı açıklamalarla dikkat çekiyor. Kısa süre önce siyasette yıpranmamış bir ismin Cumhurbaşkanı seçilmesi gerektiğini söyleyen Arınç, son dönemdeki faaliyetleriyle de hayli öne çıktı. İşte Arınç’ın siyaset gündemine damga vuran açıklamalarından bazıları: n 5 Mayıs 2006 (Teke Tek) 2007 Nisanı’nda Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak ve bu parlamento Cumhurbaşkanını seçecektir. Bu Meclisin son gününe kadar meşruiyeti, alacağı kararlar tartışmasızdır. Savaş kararı bile alır, yetkisini sonuna kadar kullanır, cumhurbaşkanını da seçer. Genel Başkanın ‘evet’ dediğine siyaset anlayışım gereği ben ‘hayır’ demem. Böyle bir teklif olması, Genel Başkanın da ‘hayır’ dememesi halinde düşünürüm. Seçim günü geldiğinde Genel Başkanım ‘aday olmayacaksın’ derse, olmam. AKP’den bir cumhurbaşkanı adayı çıkacaksa, bu Meclis’in oyunu alacak en az 20 Cumhurbaşkanı adayı çıkar. n 16 Ekim 2006 (5’inci Yasama Yılı Bilgilendirme Toplantısı) Milletimizin ve devletimizin birliğini temsil edecek cumhurbaşkanımızı seçeceğiz. Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle ülkemizi germek isteyenlere, kargaşa ve tartışma çıkartmak isteyenlere kulak asmayın. Sizi korkutmak isteyenlere, “ülke elden gidiyor” iddialarına itibar etmeyin. n 10 Aralık 2006 (atv) Bir grup emekli subayın Genelkurmay Başkanlığı’na mektup göndererek ‘Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahil olun’ yaklaşımına çok asabım bozuldu. Genelkurmay Başkanı’nın görevi Cumhurbaşkanı seçmek değil. Tankların yürüdüğü dönemi çoktan geçtik. Yargının, yürütmenin ve yasamanın görevleri farklıdır. Kimse kimsenin işine karışamaz. Hele bu konuda kimse yetkimize müdahale edemez. Cumhurbaşkanını seçmek yasamanın işidir. Cumhurbaşkanını bu Meclis seçecek ve kimse müdahale edemez. n 28 Aralık 2006 (NTV) Bu iktidar boşuna mı iktidar oldu? Boşuna mı 11.5 milyon oy aldı? Boşuna mı 354 milletvekili var? Ne maksatla sizin gösterdiğinizi seçecek. Bu davranışlar AKP grubunu tam tersine iter. Orada şunu söylemeleri lazım; ‘Cumhurbaşkanlığı tarafsızlık gerektiren bir makamdır, devletin birliğini temsil eder, cumhurbaşkanı Türk milletini kucaklayan bir sima, bir kişilik olmalıdır. Cumhurbaşkanı geçmişte aktif politika içinde yıpranmış bir insan olmamalıdır’ gibi makul şeyler söylerlerse bunun bir karşılığı bulunabilir.
Erdoğan’a rağmen Meclis Başkanı oldu
AKP’de Bülent Arınç’ın ağırlığı, Meclis Başkanlığı seçimine yansıdı. 3 Kasım 2002 genel seçimleri sonrası tek başına iktidar olan AKP’de, Genel Başkan Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasaklı olması nedeniyle Abdullah Gül, Başbakan oldu. Arınç ise Meclis Başkanlığı’na aday olduğunu açıkladı. Ancak Erdoğan, Meclis Başkanlığı için Vecdi Gönül’ü işaret etti. Bunun üzerine Arınç, “Sizinle yarışmak istiyorum” deyince Gönül adaylıktan çekildi ve Arınç 19 Kasım 2002’de Meclis Başkanı seçildi. Bu gelişme siyasi kulislerde, “Arınç,Erdoğan’a rağmen seçildi” şeklinde değerlendirildi. Siirt seçimleri sonrasında Başbakanlık koltuğuna oturan Erdoğan, 7 Ekim 2004 tarihinde gerçekleştirilen Meclis Başkanlığı’nın ikinci dönem seçimlerinde ise Arınç’ı destekleyerek, dengeleri korudu.