‘Temizlik’ şart!..
29 NİSAN 2011
Refik Erduran Çarşamba günkü yazısında “Temizlikle mutluluk arasında sağlam bir bağlantı vardır” demiş. Ayşe Arman’ın röportajının yayınlandığı günkü resimlerinde tertemiz hasta yatağında şık takım elbisesi, zarif eşi ve güzel kızıyla objektife bakan Arman Hoca geldi aklıma. İnsana ölümsüz olmadığının sıkça hatırlatıldığı yaşlardayız. Buna rağmen, temizlikle mutluluk arasındaki bağlantıyı onun hasta yatağında bile görmek mümkündü.
Mutlulukla sağlam bağı olan başka ne olabilirdi hayatta?.. Belki ‘anlaşılmak’... Ya da kendini adam gibi ifade edebilmek, ‘anlatmak’… Öte yandan bütün suçun ‘algılayamayanda’ değil ‘algılatamayanda’ olduğunu bir türlü algılayamayız...
Tıpkı ‘temizlikle mutluluk’ arasındaki sağlam bağlantıyı bilenler gibi, anlaşılmanın da hazzını tatmak isteyenlerden biriyseniz, olasılıklar denizinde sizinle aynı sörfü yapmasını istediğiniz kişi ve kitlelerin kafasında belirsizlik bırakmayın...
***
“CHP her yeni ve gelecek tasarımına yönelik şeye yıllardır ‘Hayır, olmaz!’ der, gelişime engel olur” algısı varsa; bunu gidermek kitlelerin değil CHP’lilerin görevidir.
Köprüler, geçitler, özelleştirmeler, yatırımlar... Her şeye ‘kafadan’ bir ‘Hayır!’; kendin de yeni bir şey söyleme, sakın ha!.. Algı bu... Son olarak mahkemeye başvurup yıkımı neredeyse tamamlanmış olan Ali Sami Yen + Likör Fabrikası projesini durdurma kararı aldırmışlar... Haber, Başbakan’ın ‘Kanal İstanbul’ projesi toplantısı ile aynı gün gazetelerde yer aldı... Ne büyük talihsizlik...
Diyelim ki haklılar... Kalkıp anlatsanıza neden “Hayır!” dediğinizi...
Başbakan’ın açıklamasının hemen ardından Kılıçdaroğlu’na mikrofonu uzattılar. O da hemen konuştu... Kafadan red... “Bunlar yandaşlarına rant sağlayacaklar”... Bildiğimiz gerekçe. Her “Hayır!”ın arkasından aynı terane… Sanki yandaşlarına rant sağlamak isteyen, bunu çaktırmadan yapacak bir sürü olanak yaratamazmış gibi. İlle de herkesin gözünün üzerinde olacağı devasa bir projeyi devreye sokup işi ‘kör kör parmağın gözüne stratejisi’ ile yapacak...
Siz hangi gelişmiş ülke siyasetçisini gördünüz ki, kendisinin yönetmediği, tasarlamadığı bir iletişim aksiyonunun içinde olsun... Kemal Bey her uzatılan mikrofona atlamak yerine, kurmaylarıyla istişare ederek birkaç saat sonrasına açıklama yapsa ve hatta ertesi gün bir basın toplantısı düzenlese... Çok daha etkili bir yorumla çıkabilirdi ortaya...
***
Algılama – algılatma ikilemini ‘Ucube Heykel’ ile ‘Sınav Skandalı’nda da gözlemledik... Araştırmalar söylüyor. “Majör hatalar yapmazsa, AK Parti için tek başına iktidar çantada keklik!”... Bundan birkaç yıl önce bana birileri gelip deseydi ki, Kars’ta kocaman bir İnsanlık Anıtı yapılacak. Bunu da AK Partili Belediye yaptıracak. Heykeltıraş da yaklaşık ne yapacağı önceden bilinen, tanınmış biri olacak. Sonra Başbakan heykeli görüp kendi estetik anlayışına, dünya görüşüne ters bulacak. “Yıkın bu ucubeyi!” diyecek. Sonra da heykel tekbir nidalarıyla, dünya tarihine geçecek bir atmosfer ve edayla kafası kesilerek yıkılacak…
“Saçmalamayın” derdim “Böyle majör bir iletişim hatasına düşmez Başbakan…”
Sonra deselerdi ki: “1 miyon 700 bin genci (ailesiyle yaklaşık 6 miilyon seçmen) ilgilendiren peşpeşe sınav skandalları yaşanacak”; hükümet “Bu yargının ve bürokrasinin meselesidir” buyuracak; ÖSYM, “Savcının kararını bekleyelim” diyecek ve bu kaotik ortamın seçmeni etkilemeyeceği sanılacak. Derdim ki: “Böyle majör bir iletişim hatasına düşmez Sayın Başbakan!”…
Kanal İstanbul ciddi bir iletişim atağı. Bakalım diğer iki majör hatayı ‘temizleyebilecek’ mi?
Hani “Temizlikle mutluluk arasında sağlam bir bağlantı vardı” ya; o misal…
Mutlulukla sağlam bağı olan başka ne olabilirdi hayatta?.. Belki ‘anlaşılmak’... Ya da kendini adam gibi ifade edebilmek, ‘anlatmak’… Öte yandan bütün suçun ‘algılayamayanda’ değil ‘algılatamayanda’ olduğunu bir türlü algılayamayız...
Tıpkı ‘temizlikle mutluluk’ arasındaki sağlam bağlantıyı bilenler gibi, anlaşılmanın da hazzını tatmak isteyenlerden biriyseniz, olasılıklar denizinde sizinle aynı sörfü yapmasını istediğiniz kişi ve kitlelerin kafasında belirsizlik bırakmayın...
***
“CHP her yeni ve gelecek tasarımına yönelik şeye yıllardır ‘Hayır, olmaz!’ der, gelişime engel olur” algısı varsa; bunu gidermek kitlelerin değil CHP’lilerin görevidir.
Köprüler, geçitler, özelleştirmeler, yatırımlar... Her şeye ‘kafadan’ bir ‘Hayır!’; kendin de yeni bir şey söyleme, sakın ha!.. Algı bu... Son olarak mahkemeye başvurup yıkımı neredeyse tamamlanmış olan Ali Sami Yen + Likör Fabrikası projesini durdurma kararı aldırmışlar... Haber, Başbakan’ın ‘Kanal İstanbul’ projesi toplantısı ile aynı gün gazetelerde yer aldı... Ne büyük talihsizlik...
Diyelim ki haklılar... Kalkıp anlatsanıza neden “Hayır!” dediğinizi...
Başbakan’ın açıklamasının hemen ardından Kılıçdaroğlu’na mikrofonu uzattılar. O da hemen konuştu... Kafadan red... “Bunlar yandaşlarına rant sağlayacaklar”... Bildiğimiz gerekçe. Her “Hayır!”ın arkasından aynı terane… Sanki yandaşlarına rant sağlamak isteyen, bunu çaktırmadan yapacak bir sürü olanak yaratamazmış gibi. İlle de herkesin gözünün üzerinde olacağı devasa bir projeyi devreye sokup işi ‘kör kör parmağın gözüne stratejisi’ ile yapacak...
Siz hangi gelişmiş ülke siyasetçisini gördünüz ki, kendisinin yönetmediği, tasarlamadığı bir iletişim aksiyonunun içinde olsun... Kemal Bey her uzatılan mikrofona atlamak yerine, kurmaylarıyla istişare ederek birkaç saat sonrasına açıklama yapsa ve hatta ertesi gün bir basın toplantısı düzenlese... Çok daha etkili bir yorumla çıkabilirdi ortaya...
***
Algılama – algılatma ikilemini ‘Ucube Heykel’ ile ‘Sınav Skandalı’nda da gözlemledik... Araştırmalar söylüyor. “Majör hatalar yapmazsa, AK Parti için tek başına iktidar çantada keklik!”... Bundan birkaç yıl önce bana birileri gelip deseydi ki, Kars’ta kocaman bir İnsanlık Anıtı yapılacak. Bunu da AK Partili Belediye yaptıracak. Heykeltıraş da yaklaşık ne yapacağı önceden bilinen, tanınmış biri olacak. Sonra Başbakan heykeli görüp kendi estetik anlayışına, dünya görüşüne ters bulacak. “Yıkın bu ucubeyi!” diyecek. Sonra da heykel tekbir nidalarıyla, dünya tarihine geçecek bir atmosfer ve edayla kafası kesilerek yıkılacak…
“Saçmalamayın” derdim “Böyle majör bir iletişim hatasına düşmez Başbakan…”
Sonra deselerdi ki: “1 miyon 700 bin genci (ailesiyle yaklaşık 6 miilyon seçmen) ilgilendiren peşpeşe sınav skandalları yaşanacak”; hükümet “Bu yargının ve bürokrasinin meselesidir” buyuracak; ÖSYM, “Savcının kararını bekleyelim” diyecek ve bu kaotik ortamın seçmeni etkilemeyeceği sanılacak. Derdim ki: “Böyle majör bir iletişim hatasına düşmez Sayın Başbakan!”…
Kanal İstanbul ciddi bir iletişim atağı. Bakalım diğer iki majör hatayı ‘temizleyebilecek’ mi?
Hani “Temizlikle mutluluk arasında sağlam bir bağlantı vardı” ya; o misal…