‘Üste kat çıkarken’ aman dikkat !
09 mAYIS 2011
Cumartesi günü yayınlanan bir söyleşide genç kuşak yazarlardan Seray Şahiner’in başlığa çekilmiş sözü çok anlamlı:
“Daha kendimizi inşa etmeden üste kat çıkıyoruz!”..
‘Siyasi iletişim’, hele de dijital alandaki, tipik bir ‘üst kat’ kültürüdür…
Dikkat edilmezse, bazen bu işler tersine çalışır…
Cumartesi günü Yüksel Balık lokantası bana bir SMS yollamış. Anneler günümü kutluyorlar… (!)
Dün de CHP’den bir SMS aldım. Şöyle diyor:
“Genel Başkanımız Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün 2. Bölge’de yapmış olduğu seçim çalışmasında göstermiş olduğunuz emek ve katkılarınız için tüm örgütümüze teşekkür ederim. CHP İstanbul İl Başkanı Bahri Şahin…” (!)
İnternet ortamındaki iletişim, en küçük hatayı dev aynası gibi büyütme kabiliyeti yüzünden ciddi risk taşır. Küçük bir hatanız, size yayılma hız ve genişliği oranında hasar verebilir…
Eskiden olsa bu falsolar, dil sürçmeleri, bu kadar kısa zamanda yaygınlık kazanabilirler miydi?.. Kim duyardı adınızın parti belgelerinde yanlış yazıldığını; Referandum’da sıradan bir teknik hata yüzünden oy kullanamadığınızı; İstanbul İl Başkanınızın 53 günde görevini neden bıraktığını; Sultanbeyli’ye Sultanbey, Kâğıthane’ya Kâğıttepe dediğinizi; Gültepe'yi ilçe olarak gösterdiğinizi, “Sayın Başbakan gibi söz verip sözünün arkasında duran biri değiliz biz!..” türünden dil sürçmelerinizi; Genel Af sözü verip, sonra bunun söz konusu olmayacağını açıklamak zorunda kalmanızı... Karadeniz seyahati sırasında, 5 yıl önce yaşamını yitirmiş Kazım Koyuncu’ya selam göndermenizi... İstiklal Marşı şairimizin Kastamonu'da Kurtuluş Savaşımızı desteklemek için ‘fetva verdiğini’ iddia ettiğinizi... Kırk yıllık golcü Lefter’i kaleci sandığınızı… Milletvekili adayınız Şafak Pavey Hanımın protez kolunu havaya kaldırmaya çalıştığınızı…
Bütün bunları kim, nasıl duyardı?…
Bir anda her şeyi ‘kriz haline getirebilen’, doğru kullandığınızda sizi iktidara taşıyacağına inandığınız dijital ya da analog medyanın bizatihi kendisi değil mi?…
Bu arada tüm bu ‘iletişim gaflarının’ müsebbibi, bizce Başkan değil ‘Başkanın Adamlarıdır’ (Bkz. Aynı adı taşıyan film)… Başkanı seçim hattına sıfır hatayla hazırlamak mümkündür… İnşallah 12 Haziranda “mümkündü” demek zorunda kalmayız…
ÖSYM krizi devam ediyor
İletişim de ‘Doğa’ gibidir; boşluğu belirsizliği sevmez; hemen doldurmaya çalışır. Siz dolduracak bir şey bulmazsanız, doğa (burada toplum) etrafta ne varsa onunla doldurur boşluğu…
YGS’deki skandalı gibi. Başkanları açıkladı, hiç gereği olmadığı halde hükümet ve devletin üst kademesi işe karıştı; açıklamalar yaptı. Ama hayır; “Belirsizlik devam ediyor!”, demiştik… Benzer bir belirsizlik şu sıra internet konusunda da sürmektedir. Bu kez yine ilgili kurumun Başkanı açıklama yaptı. Biz de “Yetmez!” dedik… Nitekim yetmiyor…
Bu kez rakamlar konuştu... MetroPOLL araştırma şirketinin 1.458 denekle yürüttüğü araştırmaya göre sonuçlar şöyle: %76,1 üniversiteye giriş sınavının âdil ve dürüst bir şekilde yapıldığına inanmıyor. %72,2 ÖSYM’ye güvenmiyor. %56,2 Bu olayda Hükümeti sorumlu tutuyor. %68,1 ÖSYM Başkanı istifa etmelidir, diyor.
Bu sonuçları şöyle okumak gerekir: 1. Hasar büyüktür. Olay soğuma dönemine girmemiştir 2. Kriz iletişimi hasarın önem ve büyüklüğüne paralel bir anlayışla yönetilmelidir. 3. Sonuçlar sürekli nabız tutularak izlenmelidir…
Ya da 4’üncü bir yol vardır: Her ne kadar AK Parti’ye yakın olarak bilinse de “MetroPOLL’un araştırması yanlı ve yönlendiricidir. Ortada kasıt vardır. Aslında herkes tatmin olmuştur. Kriz falan da yoktur…” şeklinde bir ‘okuma yapmak’… Nasıl ‘okuma yapacağınızın’ tercihi size kalmış…
“Daha kendimizi inşa etmeden üste kat çıkıyoruz!”..
‘Siyasi iletişim’, hele de dijital alandaki, tipik bir ‘üst kat’ kültürüdür…
Dikkat edilmezse, bazen bu işler tersine çalışır…
Cumartesi günü Yüksel Balık lokantası bana bir SMS yollamış. Anneler günümü kutluyorlar… (!)
Dün de CHP’den bir SMS aldım. Şöyle diyor:
“Genel Başkanımız Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün 2. Bölge’de yapmış olduğu seçim çalışmasında göstermiş olduğunuz emek ve katkılarınız için tüm örgütümüze teşekkür ederim. CHP İstanbul İl Başkanı Bahri Şahin…” (!)
İnternet ortamındaki iletişim, en küçük hatayı dev aynası gibi büyütme kabiliyeti yüzünden ciddi risk taşır. Küçük bir hatanız, size yayılma hız ve genişliği oranında hasar verebilir…
Eskiden olsa bu falsolar, dil sürçmeleri, bu kadar kısa zamanda yaygınlık kazanabilirler miydi?.. Kim duyardı adınızın parti belgelerinde yanlış yazıldığını; Referandum’da sıradan bir teknik hata yüzünden oy kullanamadığınızı; İstanbul İl Başkanınızın 53 günde görevini neden bıraktığını; Sultanbeyli’ye Sultanbey, Kâğıthane’ya Kâğıttepe dediğinizi; Gültepe'yi ilçe olarak gösterdiğinizi, “Sayın Başbakan gibi söz verip sözünün arkasında duran biri değiliz biz!..” türünden dil sürçmelerinizi; Genel Af sözü verip, sonra bunun söz konusu olmayacağını açıklamak zorunda kalmanızı... Karadeniz seyahati sırasında, 5 yıl önce yaşamını yitirmiş Kazım Koyuncu’ya selam göndermenizi... İstiklal Marşı şairimizin Kastamonu'da Kurtuluş Savaşımızı desteklemek için ‘fetva verdiğini’ iddia ettiğinizi... Kırk yıllık golcü Lefter’i kaleci sandığınızı… Milletvekili adayınız Şafak Pavey Hanımın protez kolunu havaya kaldırmaya çalıştığınızı…
Bütün bunları kim, nasıl duyardı?…
Bir anda her şeyi ‘kriz haline getirebilen’, doğru kullandığınızda sizi iktidara taşıyacağına inandığınız dijital ya da analog medyanın bizatihi kendisi değil mi?…
Bu arada tüm bu ‘iletişim gaflarının’ müsebbibi, bizce Başkan değil ‘Başkanın Adamlarıdır’ (Bkz. Aynı adı taşıyan film)… Başkanı seçim hattına sıfır hatayla hazırlamak mümkündür… İnşallah 12 Haziranda “mümkündü” demek zorunda kalmayız…
ÖSYM krizi devam ediyor
İletişim de ‘Doğa’ gibidir; boşluğu belirsizliği sevmez; hemen doldurmaya çalışır. Siz dolduracak bir şey bulmazsanız, doğa (burada toplum) etrafta ne varsa onunla doldurur boşluğu…
YGS’deki skandalı gibi. Başkanları açıkladı, hiç gereği olmadığı halde hükümet ve devletin üst kademesi işe karıştı; açıklamalar yaptı. Ama hayır; “Belirsizlik devam ediyor!”, demiştik… Benzer bir belirsizlik şu sıra internet konusunda da sürmektedir. Bu kez yine ilgili kurumun Başkanı açıklama yaptı. Biz de “Yetmez!” dedik… Nitekim yetmiyor…
Bu kez rakamlar konuştu... MetroPOLL araştırma şirketinin 1.458 denekle yürüttüğü araştırmaya göre sonuçlar şöyle: %76,1 üniversiteye giriş sınavının âdil ve dürüst bir şekilde yapıldığına inanmıyor. %72,2 ÖSYM’ye güvenmiyor. %56,2 Bu olayda Hükümeti sorumlu tutuyor. %68,1 ÖSYM Başkanı istifa etmelidir, diyor.
Bu sonuçları şöyle okumak gerekir: 1. Hasar büyüktür. Olay soğuma dönemine girmemiştir 2. Kriz iletişimi hasarın önem ve büyüklüğüne paralel bir anlayışla yönetilmelidir. 3. Sonuçlar sürekli nabız tutularak izlenmelidir…
Ya da 4’üncü bir yol vardır: Her ne kadar AK Parti’ye yakın olarak bilinse de “MetroPOLL’un araştırması yanlı ve yönlendiricidir. Ortada kasıt vardır. Aslında herkes tatmin olmuştur. Kriz falan da yoktur…” şeklinde bir ‘okuma yapmak’… Nasıl ‘okuma yapacağınızın’ tercihi size kalmış…