‘Yandı gülüm keten helva!’ dememek için...
30 NİSAN 2007
Ülke markası ile ülkeden çıkan markaların arasındaki ilişkiye en iyi örneklerden biri, hiç şüphesiz İrlanda’dır... Ülke yokluklar içinde kıvranırken 10-15 yıl gibi kısa zamanda yatırımcıların cazibe merkezi haline gelmiş, refah seviyesi inanılmaz bir hızla yükselmiştir...
Türkiye’den çıkan markaların, allameyi cihan olsalar gelip tosladıkları yer, ülkenin genel algısıdır. Ülkenin genel algısını doğrudan etkileyen en belirgin faktör ise, o ülkede egemen olan siyasi iklimdir...
Siyasilerimiz, derhal akıllarını başlarına toplamazlar; sükunet ve istikrar içinde Cumhurbaşkanlığı ve zamanında veya erken genel seçimi adam gibi geçmeleri gerektiğini idrak edemezlerse, yandı gülüm keten helva... Sadece bu yılki turizm gelirleri tehlikeye girmez; zincirleme reaksiyonla tüm ekonomik oyuncular bundan zarar görür. En başta da şu an elinizde tuttuğunuz gazete dahil tüm medya...
Bu gibi durumlarda “İsviçreliler ‘haklı ve sağlıklı’ ölürler” söylemini unutmamakta yarar vardır. İsviçrelilerin sağlık kontrollerini hiç ihmal etmedikleri bilinir. Bir de trafik kuralları konusunda çok titizdirler. Tüm kurallar konusunda oldukları gibi... Hak kendilerinde ise, sağlarına sollarına hiç bakmadan gazlar giderler... Bu yüzden de bir küçük hata, çok büyük hasarlara neden olur...
Olgun siyaset, bazen çok haklı olunduğunda da bu haktan feragat etmeyi gerektirir... Hani geçen haftaki yazılarımızdan birinde “Vazgeçmek özgürlüktür!” demiştik... İşte onun gibi bir şey... İki adım atabilmek için bir adım geriye gitmek... Keçi inadından medet ummamak...
Bu Arko başka Arko!
Sık sık olur...”Hay Allah niye bunu ben düşünemedim ki?”, diye hayıflanırım. Elektrik Mühendisi Atilla Şahin kardeşimizin e-postası geldiğinde de aynı şeyi hissettim. Önerisinin uygulanabilirliği neredeyse imkânsız, ama yine de ilginç...
Atilla Bey, kafasında Arçelik ile Beko’dan bir marka üretmiş. Arçelik’in ilk hecesini almış (AR), Beko’nun da ikinci hecesini (KO)... Birleştirmiş... Olmuş size ARKO...
Diyor ki, “Amma güzel dünya markası olurdu!..” Haklı; her dilde aynı şekilde okunan, kolay akılda kalan, iyi bir marka olurdu. Ama Evyap’ın çıkardığı krem markasını ne yapacaktık o zaman?..
Yine de çok hoş. İnsanlar tuzu kuru gibi görünen iki markayı daha da başarılı kılacak senaryolar üretiyorlar. O sahiplenme duygusunu yaratabilmiş olmak büyük başarı...
Ajans, Hepatit C iletişiminden memnun
Çalışmalarını yakından izlediğim ve belki de hâlâ çok genç oldukları için genleri müşteriyi yolunacak kaz gibi gören standart piyasa kültürü tarafından ‘formatlanmamış’ ajanslarımızdan Art Grup’un Eş Başkanı Özgür Sağlam bir e-posta göndermiş.
Konu Roche’un sponsorluğunda yürüyen Hepatit C kampanyasıydı. İçerik ve biçime hiç itirazım yoktu. Tersine çok doğru bulduğumu yazmıştım. Eksik bulduğum yaygınlığı idi. Doğru dürüst görülmemişti kampanya. En azından benim izlenimim öyleydi. Bu nedenle de Roche’u biraz daha kesenin ağzını açmaya davet etmiştim. Ortada bir algı ölçümlemesi yok ama yine de biraz erken değerlendirdiğimi teslim ediyorum. İşi biraz daha uzun zamana yaymışlar anlaşılan. Özgür Sağlam özetle şöyle demiş:
“Viral Hepatitle Savaşım Derneği için hazırladığımız ilan kampanyasının sonuna yaklaşmış bulunuyoruz. 2. etap, Mart ayında yayına girdi. Kampanyada basın, metro raketleri, internet ve otobüs arkası çalışmaların yanı sıra reklam filmi de kullanıldı.
Film sayesinde tüm kamuoyuna Hepatit C’nin gizlice vücuda yerleşebileceği, tedavi edilmezse insanı ölüme götürebileceği etkili şekilde anlatılmaya çalışıldı. 22 farklı TV kanalında toplam 510 yayın, 5 farklı gazetede toplam 8 yayın; ayrıca internet (27.257.000 imp.); 350 adet metro rakedi; 20 adet İstanbul, 10 adet Ankara superback (otobüs arkası), 150 adet hastane panosu; yerel TV’lerde ise toplam 3 il, 6 ana kanalda, 921 spot geçildi...
Araştırmalara göre, Türkiye’de yaklaşık 700 bin kişinin gizli Hepatit C taşıyıcısı olduğu sanılıyor. Bu, ülkemiz açısından çok önemli bir sayı. Kampanya sırasında aldığımız yorumlar ve sonrasındaki değerlendirmelerden öğrendiğimize göre, toplum sağlığına katkıda bulunduğumuz için mutluyuz. Bu elbette uzun bir süreç. Daha sağlıklı bir hayat, daha sağlıklı bir toplum için bilinçlendirme kampanyalarına devam edeceğiz.”
Türkiye’den çıkan markaların, allameyi cihan olsalar gelip tosladıkları yer, ülkenin genel algısıdır. Ülkenin genel algısını doğrudan etkileyen en belirgin faktör ise, o ülkede egemen olan siyasi iklimdir...
Siyasilerimiz, derhal akıllarını başlarına toplamazlar; sükunet ve istikrar içinde Cumhurbaşkanlığı ve zamanında veya erken genel seçimi adam gibi geçmeleri gerektiğini idrak edemezlerse, yandı gülüm keten helva... Sadece bu yılki turizm gelirleri tehlikeye girmez; zincirleme reaksiyonla tüm ekonomik oyuncular bundan zarar görür. En başta da şu an elinizde tuttuğunuz gazete dahil tüm medya...
Bu gibi durumlarda “İsviçreliler ‘haklı ve sağlıklı’ ölürler” söylemini unutmamakta yarar vardır. İsviçrelilerin sağlık kontrollerini hiç ihmal etmedikleri bilinir. Bir de trafik kuralları konusunda çok titizdirler. Tüm kurallar konusunda oldukları gibi... Hak kendilerinde ise, sağlarına sollarına hiç bakmadan gazlar giderler... Bu yüzden de bir küçük hata, çok büyük hasarlara neden olur...
Olgun siyaset, bazen çok haklı olunduğunda da bu haktan feragat etmeyi gerektirir... Hani geçen haftaki yazılarımızdan birinde “Vazgeçmek özgürlüktür!” demiştik... İşte onun gibi bir şey... İki adım atabilmek için bir adım geriye gitmek... Keçi inadından medet ummamak...
Bu Arko başka Arko!
Sık sık olur...”Hay Allah niye bunu ben düşünemedim ki?”, diye hayıflanırım. Elektrik Mühendisi Atilla Şahin kardeşimizin e-postası geldiğinde de aynı şeyi hissettim. Önerisinin uygulanabilirliği neredeyse imkânsız, ama yine de ilginç...
Atilla Bey, kafasında Arçelik ile Beko’dan bir marka üretmiş. Arçelik’in ilk hecesini almış (AR), Beko’nun da ikinci hecesini (KO)... Birleştirmiş... Olmuş size ARKO...
Diyor ki, “Amma güzel dünya markası olurdu!..” Haklı; her dilde aynı şekilde okunan, kolay akılda kalan, iyi bir marka olurdu. Ama Evyap’ın çıkardığı krem markasını ne yapacaktık o zaman?..
Yine de çok hoş. İnsanlar tuzu kuru gibi görünen iki markayı daha da başarılı kılacak senaryolar üretiyorlar. O sahiplenme duygusunu yaratabilmiş olmak büyük başarı...
Ajans, Hepatit C iletişiminden memnun
Çalışmalarını yakından izlediğim ve belki de hâlâ çok genç oldukları için genleri müşteriyi yolunacak kaz gibi gören standart piyasa kültürü tarafından ‘formatlanmamış’ ajanslarımızdan Art Grup’un Eş Başkanı Özgür Sağlam bir e-posta göndermiş.
Konu Roche’un sponsorluğunda yürüyen Hepatit C kampanyasıydı. İçerik ve biçime hiç itirazım yoktu. Tersine çok doğru bulduğumu yazmıştım. Eksik bulduğum yaygınlığı idi. Doğru dürüst görülmemişti kampanya. En azından benim izlenimim öyleydi. Bu nedenle de Roche’u biraz daha kesenin ağzını açmaya davet etmiştim. Ortada bir algı ölçümlemesi yok ama yine de biraz erken değerlendirdiğimi teslim ediyorum. İşi biraz daha uzun zamana yaymışlar anlaşılan. Özgür Sağlam özetle şöyle demiş:
“Viral Hepatitle Savaşım Derneği için hazırladığımız ilan kampanyasının sonuna yaklaşmış bulunuyoruz. 2. etap, Mart ayında yayına girdi. Kampanyada basın, metro raketleri, internet ve otobüs arkası çalışmaların yanı sıra reklam filmi de kullanıldı.
Film sayesinde tüm kamuoyuna Hepatit C’nin gizlice vücuda yerleşebileceği, tedavi edilmezse insanı ölüme götürebileceği etkili şekilde anlatılmaya çalışıldı. 22 farklı TV kanalında toplam 510 yayın, 5 farklı gazetede toplam 8 yayın; ayrıca internet (27.257.000 imp.); 350 adet metro rakedi; 20 adet İstanbul, 10 adet Ankara superback (otobüs arkası), 150 adet hastane panosu; yerel TV’lerde ise toplam 3 il, 6 ana kanalda, 921 spot geçildi...
Araştırmalara göre, Türkiye’de yaklaşık 700 bin kişinin gizli Hepatit C taşıyıcısı olduğu sanılıyor. Bu, ülkemiz açısından çok önemli bir sayı. Kampanya sırasında aldığımız yorumlar ve sonrasındaki değerlendirmelerden öğrendiğimize göre, toplum sağlığına katkıda bulunduğumuz için mutluyuz. Bu elbette uzun bir süreç. Daha sağlıklı bir hayat, daha sağlıklı bir toplum için bilinçlendirme kampanyalarına devam edeceğiz.”