‘Yeni’ CHP ‘ilkel sendikalizm’den kaçınmalı
20 aRALIK 2010
Hava yakalandığı kesin. Bunu bu kardeşiniz yıllardır yazıyordu ve omurilikten CHP’lilerin ‘şiddetli tepkisini’ göğüslemek zorunda kalıyordu. Ne diyorduk? Birkaç araştırmaya dayanarak, “Partinin başından sadece Baykal’ın gitmesi, Parti seçimlere Başkansız girse bile, puanını 11-12 düzeyinde artırır...” Dediğimiz ayniyle vaki oldu.
Sonra ne dedik? Akşam gazetesinin arşivi tanıktır: “CHP’nin başındaki ‘tutucu, statükocu zihniyet ve onun temsilcisi 3’lü (Triumvira) partinin gelecek tasarımı için engeldir…” Ayniyle vaki oldu mu?.. Oldu… 3’lü yanlarına bir kişi daha eklenerek (Önder Sav, Mehmet Sevigen, Mustafa Özyürek, Kemal Anadol) aşamalı bir şekilde ‘etkisiz’ hale getirildi…
Kurultay’da hissedilen hava, işlerin buraya kadar başarılmış olmasının estirdiği rüzgârın etkisiyle oluşmuştur… Genç ve dinamik bir yapı yönetime gelmiştir…
Bu durum CHP’nin iktidara gelmesindeki en büyük engellerden birini ortadan kaldırmıştır. Şimdi diyoruz ki, bu yetmez… Olumsuz, statükocu yönetimden temizlenmiş olmak şarttır ama yeterli değildir. Dünya görüşünde, zihniyette oluşturulacak esas dönüşümün (transformasyon) şimdi tetiklenmesi gerekir.
***
Kılıçdaroğlu’nun korka korka önce ilan edip sonra geri aldığı ‘Yeni CHP’ anlayışının masaya yatırılması, ilk adım olarak da işe, anlamı çok az sayıda CHP’linin nostaljik bir şekilde anılarında kalmış olan ‘Altı Ok’u tartışmayla başlamak yerinde olur. Şimdi ‘omurilikten CHP taraftarları’ (taraf olanları değil) yukarıdaki iddialarımda da yaptıkları gibi, ileride söylediklerime gelecek olsalar da, bana katılmayacaklardır… “Altı Ok, Türkiye Cumhuriyeti var oldukça ilelebet ‘payidar’ olacaktır” türü hamaset dolu sözlerle, kültürle değeri birbirine karıştıracaklar, “Değerleri savunalım” derken, köhnemiş kültürün bekçiliğini sürdürmeye devam edeceklerdir… Lafın bittiği yer de orasıdır zaten…
Başkan Kılıçdaroğlu’nun şarkısı da, sahneye izdiham içinde yine hayati tehlike atlatarak geliş biçimi de, sahnede (geçen seferkine oranla bir nebze daha medeni olsa da) yine yalnız kalamayışı, sol tarafındaki ‘yağız Türk erkeklerinin’ birbirlerini itip kakmaları; Gandhi’den sonra bu kez de Che’ye benzetilen Başkan’ın ‘tarihi’ olması beklenen konuşması, ‘fikri, zihinsel, dönüşümün’ başlamış olduğuna dair bir umut ışığı yakmamıştır…
Saymışlar. 41 değişik vaatte bulunmuş Sayın Başkan. Vaatlerin hepsinde de bir tür ‘adalet, eşitlik, sömürü’ göndermesi. Bir heyecan, bir bağırtı… Bu tür hamaset, sosyalist literatürde ‘ilkel komünist’, ‘sendikalist’ de denen 19’uncu yüzyılın ikinci yarısından başlayarak günümüze kadar ‘kısmen’ uzanmış, dünyayı ve toplumu ‘okuma’ konusunda en ‘arkaik’leri olarak bilinen bir yaklaşım refleksidir. Bu sütunlarda 15 Aralık günü yer almış olan “Yumurtaları ve ‘Y Kuşağını’ anlamak gerek” ve dünkü “Felaket Kapitalizmi”ni anlamadan siyasi kurgu yapılamaz” başlıklı yazıları peş peşe bir kez daha okumakta yarar olabilir.
***
Dünyanın ses getiren siyaset bilimcileri ve en ilkel hedef kitlelerle çalışmak durumunda olan uygulamacı politikacılar uzunca bir süredir ‘dünyayı soldan veya sağdan okuma’ alışkanlığını terk etmişlerdir. Dünya artık, ‘birey ve canlılığın nitelikli sürdürülmesi’ odağında okunmaktadır… Seçmenler ise ancak bu tür bir okumanın sonunda oluşacak vaatlerin arkasından gitmektedirler. İnsanların üzerinde inanç sistemlerinin, dinlerin etkisinin artması bu yüzdendir. Bu yüzden ‘ışığın doğudan yükseldiği’ yeniden keşfedilmiştir…
Umutların bağlanması için yukarıda ifade etmeye çalıştığımız ‘dönüşüm’ yaklaşımının gerçekleştirilmesi şart değildir. İktidara gelmek için şarttır o yaklaşım…
CHP de galiba uzun zamandır ilk defa samimiyetle iktidara gelmek istiyor… İstemek yolun yarısı demek… Ya diğer yarısı?
Sonra ne dedik? Akşam gazetesinin arşivi tanıktır: “CHP’nin başındaki ‘tutucu, statükocu zihniyet ve onun temsilcisi 3’lü (Triumvira) partinin gelecek tasarımı için engeldir…” Ayniyle vaki oldu mu?.. Oldu… 3’lü yanlarına bir kişi daha eklenerek (Önder Sav, Mehmet Sevigen, Mustafa Özyürek, Kemal Anadol) aşamalı bir şekilde ‘etkisiz’ hale getirildi…
Kurultay’da hissedilen hava, işlerin buraya kadar başarılmış olmasının estirdiği rüzgârın etkisiyle oluşmuştur… Genç ve dinamik bir yapı yönetime gelmiştir…
Bu durum CHP’nin iktidara gelmesindeki en büyük engellerden birini ortadan kaldırmıştır. Şimdi diyoruz ki, bu yetmez… Olumsuz, statükocu yönetimden temizlenmiş olmak şarttır ama yeterli değildir. Dünya görüşünde, zihniyette oluşturulacak esas dönüşümün (transformasyon) şimdi tetiklenmesi gerekir.
***
Kılıçdaroğlu’nun korka korka önce ilan edip sonra geri aldığı ‘Yeni CHP’ anlayışının masaya yatırılması, ilk adım olarak da işe, anlamı çok az sayıda CHP’linin nostaljik bir şekilde anılarında kalmış olan ‘Altı Ok’u tartışmayla başlamak yerinde olur. Şimdi ‘omurilikten CHP taraftarları’ (taraf olanları değil) yukarıdaki iddialarımda da yaptıkları gibi, ileride söylediklerime gelecek olsalar da, bana katılmayacaklardır… “Altı Ok, Türkiye Cumhuriyeti var oldukça ilelebet ‘payidar’ olacaktır” türü hamaset dolu sözlerle, kültürle değeri birbirine karıştıracaklar, “Değerleri savunalım” derken, köhnemiş kültürün bekçiliğini sürdürmeye devam edeceklerdir… Lafın bittiği yer de orasıdır zaten…
Başkan Kılıçdaroğlu’nun şarkısı da, sahneye izdiham içinde yine hayati tehlike atlatarak geliş biçimi de, sahnede (geçen seferkine oranla bir nebze daha medeni olsa da) yine yalnız kalamayışı, sol tarafındaki ‘yağız Türk erkeklerinin’ birbirlerini itip kakmaları; Gandhi’den sonra bu kez de Che’ye benzetilen Başkan’ın ‘tarihi’ olması beklenen konuşması, ‘fikri, zihinsel, dönüşümün’ başlamış olduğuna dair bir umut ışığı yakmamıştır…
Saymışlar. 41 değişik vaatte bulunmuş Sayın Başkan. Vaatlerin hepsinde de bir tür ‘adalet, eşitlik, sömürü’ göndermesi. Bir heyecan, bir bağırtı… Bu tür hamaset, sosyalist literatürde ‘ilkel komünist’, ‘sendikalist’ de denen 19’uncu yüzyılın ikinci yarısından başlayarak günümüze kadar ‘kısmen’ uzanmış, dünyayı ve toplumu ‘okuma’ konusunda en ‘arkaik’leri olarak bilinen bir yaklaşım refleksidir. Bu sütunlarda 15 Aralık günü yer almış olan “Yumurtaları ve ‘Y Kuşağını’ anlamak gerek” ve dünkü “Felaket Kapitalizmi”ni anlamadan siyasi kurgu yapılamaz” başlıklı yazıları peş peşe bir kez daha okumakta yarar olabilir.
***
Dünyanın ses getiren siyaset bilimcileri ve en ilkel hedef kitlelerle çalışmak durumunda olan uygulamacı politikacılar uzunca bir süredir ‘dünyayı soldan veya sağdan okuma’ alışkanlığını terk etmişlerdir. Dünya artık, ‘birey ve canlılığın nitelikli sürdürülmesi’ odağında okunmaktadır… Seçmenler ise ancak bu tür bir okumanın sonunda oluşacak vaatlerin arkasından gitmektedirler. İnsanların üzerinde inanç sistemlerinin, dinlerin etkisinin artması bu yüzdendir. Bu yüzden ‘ışığın doğudan yükseldiği’ yeniden keşfedilmiştir…
Umutların bağlanması için yukarıda ifade etmeye çalıştığımız ‘dönüşüm’ yaklaşımının gerçekleştirilmesi şart değildir. İktidara gelmek için şarttır o yaklaşım…
CHP de galiba uzun zamandır ilk defa samimiyetle iktidara gelmek istiyor… İstemek yolun yarısı demek… Ya diğer yarısı?