‘Zaman Kaybolmaz’
27 ŞUBAT 2012
“İstediğiniz her zaman bana telefon edebilirsiniz. Korkmayın, almak istediğinizden daha fazlasını vereceğimden. Arzu ettiğinizden daha fazla biri olmamak için nefesimi tutacağım. Ve bunu can-ı gönülden yapacağım tüm varlığımla... Sizin Friderike Maria W.’niz.’
Muhteşem, ‘Bin ve git!” ifadeler... Belki bir de Hürrem Sultan’ın Kanuni’ye dedikleri eklenebilir buna: “Senin ve aşkının kölesiyim!” Bu vaatlerden kim etkilenmez acaba?..
Peki Maria W. kimin için yazmış yukarıdaki satırları?..
O satırlar, Avusturyalı yazar Stefan Zweig’a yazılmış. O, Maria W.’ ki, yazar bir başka kadınla, ikinci eşi Lotte ile birlikte Brezilya’da intihar etmeden bir gün önce bir mektup daha alacaktır Zweig imzalı...
22 Şubat 1942 tarihli mektuptur bu:
“Bu satırları en son saatlerimde yazıyorum. Karara varalı kendimi nasıl da neşeli hissettiğimi gözünün önüne getirmezsin. En iyi dilekler ve sevgiler. Her şeye karşın rahata ve mutluluğa kavuştuğumu öğrendin, yürekli ol!”
Dün, bir haber vardı medyada: “Zweig’ın intihar mektubu internette”… Brezilyalı bir doktor, Zweig’ın Almanca yazılmış intihar mektubunu 30’lu yıllarda bir polis memurundan almış ve 30 yıl sonra da İsrail Ulusal Kütüphanesi’ne bağışlamış. Kütüphane ünlü yazarın 70. ölüm yıldönümü nedeniyle internette birkaç belgeyle birlikte yayımlamış.
İlber Ortaylı hocanın TV programının adı (ve elbette Nilgün Uysal’ın nehir röportajlarını içeren kitabının da adı) gibi: Zaman Kaybolmaz...
İki büyük dünya savaşını da tüm acılarıyla yaşamış Yahudi bir yazarın intihar nedenini, bıkkınlığını anlayabilmek kısmen mümkün. Geçtiğimiz günlerde Alman Cumhurbaşkanı’nın istifasını abartan arkadaşlarımıza seslenerek ‘Büyütülecek ne var? İstifa da intihar gibi bireysel bir meseledir’ diye yazdığımda, Almanya’da yayıncılık yapan Turgay Yağan kardeşimizden şöyle bir yanıt gelmişti:
“Ne istifanın, ne de intiharın ‘bireysel’ olduğuna katılmıyorum.
Bir umutsuz aşığın intiharı ile harakiriyi nasıl ayni torbada görebiliriz? Harakiri toplumsal bir geleneğin, bireysel eylemidir, ama kararı toplumun kuralları vermistir.
Wulff’a gelince. Kararı kendisi vermedi ki, bireysel olsun?
Alman Lisesi günlerim boyunca öfke duyduğum Almanlara bugün neden saygı duyuyorum biliyor musunuz? Cumhurbaskanı Wulff seçildiğinde kaybeden Gauck onu içten alkışlarken “Herr Bundespräsident Sie sind auch mein Präsident“ (Sayın Cumhurbaşkanı, siz benim de Başkanımsınız) dediği için. Cinayetler ortaya çıktığında Başbakan Merkel “Das ist eine Schande für Deutschland“(Bu Almanya için bir yüzkarasıdır) dediği için...
Sevgili Turgay kardeşim; benim için Stefan Zweig’ın pek çok kitabında savaştan nasıl yorulduğunu, umudunun nasıl bittiğini, çaresizliğini satır satır hissettirdiği yüzlerce paragrafa rağmen, bu intiharı ‘bireysel’ değil, ‘toplumsal’ olarak niteliğimizde önce yazara, sonra da Friderike ile Lotte’ye haksızlık etmiş oluruz. Zaman kaybolmuyor çünkü... O mektuplardaki satırları toplumlar yazmadı. Ancak toplumlar barışı hak ettiklerinde size katılabilirim. Tıpkı yanılma payımın sadece ve sadece bana ait olması, toplumu hiç mi hiç ilgilendirmemesi gibi...
Bu arada, bu satırların CHP Kurultaylarına denk düşmesi bir rastlantı olmamalı değil mi?
Yüz üzerinden yüz almak şart...
Sinpaş GYO bir etkinlik düzenlemişti. “Sürdürülebilir Başarı İçin Liderlik” başlıklı konferans… Konuk konuşmacı seçimi süperdi. Reklam filmlerinde de oynattıkları Real Madrid teknik direktörü Jose Mourinho gelecekti. Lütfen geleceğinizi bildirin, demişlerdi. Biz de bildirmek için aramış, etkinliğin gerekçesiz olarak iptalini öğrenmiş, olayı ‘Kaş yaparken göz her an çıkabilir’ başlığı ile dile getirmiştik.
Dün Sinpaş GYO’nun Pazarlama ve Kurumsal İletişim’den sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Barış Ekinci’den ıslak imzalı bir mektup aldım. Diyor ki:
“Konferansımızın tarihini aylar öncesinden 27-28 Şubat olarak belirlemiştik. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Sayın Mehmet Ali Aydınlar’ın istifa kararı ile TFF’nin seçim sürecine girmesi ve bu seçimlerin de konferansımızla aynı tarihte yapılacağı belli olunca konferans tarihine çok az bir zaman kalmasına rağmen konferansımızı erteleme kararı aldık … Bu kararı misafirlerimize gönderdiğimiz 2. bilgilendirme mektubu ile paylaşıyoruz ... Call center yetkililerinden de davetlilerimizi tek tek arayarak erteleme kararımızı iletmelerini istedik … Yeni tarihlerimiz belli olduğunda güvenlik kartlı davetiyemiz hem posta hem de e-mail ile tekrar misafirlerimize gönderilecektir.”
Neyse, anladık ki, ortada iptal yok. Erteleme var. Gerekçe sağlam. Ayrıca Barış Bey mini krizleri yönetmeyi iyi biliyor. Bir de o önemli dersin altını bir kez daha çizdik. Etkinlik yönetiminde yüz üzerinden 99 ile sorun yaşayabilirsiniz. ‘Şeytan detayda gizlidir’ ya… O hesap…
Muhteşem, ‘Bin ve git!” ifadeler... Belki bir de Hürrem Sultan’ın Kanuni’ye dedikleri eklenebilir buna: “Senin ve aşkının kölesiyim!” Bu vaatlerden kim etkilenmez acaba?..
Peki Maria W. kimin için yazmış yukarıdaki satırları?..
O satırlar, Avusturyalı yazar Stefan Zweig’a yazılmış. O, Maria W.’ ki, yazar bir başka kadınla, ikinci eşi Lotte ile birlikte Brezilya’da intihar etmeden bir gün önce bir mektup daha alacaktır Zweig imzalı...
22 Şubat 1942 tarihli mektuptur bu:
“Bu satırları en son saatlerimde yazıyorum. Karara varalı kendimi nasıl da neşeli hissettiğimi gözünün önüne getirmezsin. En iyi dilekler ve sevgiler. Her şeye karşın rahata ve mutluluğa kavuştuğumu öğrendin, yürekli ol!”
Dün, bir haber vardı medyada: “Zweig’ın intihar mektubu internette”… Brezilyalı bir doktor, Zweig’ın Almanca yazılmış intihar mektubunu 30’lu yıllarda bir polis memurundan almış ve 30 yıl sonra da İsrail Ulusal Kütüphanesi’ne bağışlamış. Kütüphane ünlü yazarın 70. ölüm yıldönümü nedeniyle internette birkaç belgeyle birlikte yayımlamış.
İlber Ortaylı hocanın TV programının adı (ve elbette Nilgün Uysal’ın nehir röportajlarını içeren kitabının da adı) gibi: Zaman Kaybolmaz...
İki büyük dünya savaşını da tüm acılarıyla yaşamış Yahudi bir yazarın intihar nedenini, bıkkınlığını anlayabilmek kısmen mümkün. Geçtiğimiz günlerde Alman Cumhurbaşkanı’nın istifasını abartan arkadaşlarımıza seslenerek ‘Büyütülecek ne var? İstifa da intihar gibi bireysel bir meseledir’ diye yazdığımda, Almanya’da yayıncılık yapan Turgay Yağan kardeşimizden şöyle bir yanıt gelmişti:
“Ne istifanın, ne de intiharın ‘bireysel’ olduğuna katılmıyorum.
Bir umutsuz aşığın intiharı ile harakiriyi nasıl ayni torbada görebiliriz? Harakiri toplumsal bir geleneğin, bireysel eylemidir, ama kararı toplumun kuralları vermistir.
Wulff’a gelince. Kararı kendisi vermedi ki, bireysel olsun?
Alman Lisesi günlerim boyunca öfke duyduğum Almanlara bugün neden saygı duyuyorum biliyor musunuz? Cumhurbaskanı Wulff seçildiğinde kaybeden Gauck onu içten alkışlarken “Herr Bundespräsident Sie sind auch mein Präsident“ (Sayın Cumhurbaşkanı, siz benim de Başkanımsınız) dediği için. Cinayetler ortaya çıktığında Başbakan Merkel “Das ist eine Schande für Deutschland“(Bu Almanya için bir yüzkarasıdır) dediği için...
Sevgili Turgay kardeşim; benim için Stefan Zweig’ın pek çok kitabında savaştan nasıl yorulduğunu, umudunun nasıl bittiğini, çaresizliğini satır satır hissettirdiği yüzlerce paragrafa rağmen, bu intiharı ‘bireysel’ değil, ‘toplumsal’ olarak niteliğimizde önce yazara, sonra da Friderike ile Lotte’ye haksızlık etmiş oluruz. Zaman kaybolmuyor çünkü... O mektuplardaki satırları toplumlar yazmadı. Ancak toplumlar barışı hak ettiklerinde size katılabilirim. Tıpkı yanılma payımın sadece ve sadece bana ait olması, toplumu hiç mi hiç ilgilendirmemesi gibi...
Bu arada, bu satırların CHP Kurultaylarına denk düşmesi bir rastlantı olmamalı değil mi?
Yüz üzerinden yüz almak şart...
Sinpaş GYO bir etkinlik düzenlemişti. “Sürdürülebilir Başarı İçin Liderlik” başlıklı konferans… Konuk konuşmacı seçimi süperdi. Reklam filmlerinde de oynattıkları Real Madrid teknik direktörü Jose Mourinho gelecekti. Lütfen geleceğinizi bildirin, demişlerdi. Biz de bildirmek için aramış, etkinliğin gerekçesiz olarak iptalini öğrenmiş, olayı ‘Kaş yaparken göz her an çıkabilir’ başlığı ile dile getirmiştik.
Dün Sinpaş GYO’nun Pazarlama ve Kurumsal İletişim’den sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Barış Ekinci’den ıslak imzalı bir mektup aldım. Diyor ki:
“Konferansımızın tarihini aylar öncesinden 27-28 Şubat olarak belirlemiştik. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Sayın Mehmet Ali Aydınlar’ın istifa kararı ile TFF’nin seçim sürecine girmesi ve bu seçimlerin de konferansımızla aynı tarihte yapılacağı belli olunca konferans tarihine çok az bir zaman kalmasına rağmen konferansımızı erteleme kararı aldık … Bu kararı misafirlerimize gönderdiğimiz 2. bilgilendirme mektubu ile paylaşıyoruz ... Call center yetkililerinden de davetlilerimizi tek tek arayarak erteleme kararımızı iletmelerini istedik … Yeni tarihlerimiz belli olduğunda güvenlik kartlı davetiyemiz hem posta hem de e-mail ile tekrar misafirlerimize gönderilecektir.”
Neyse, anladık ki, ortada iptal yok. Erteleme var. Gerekçe sağlam. Ayrıca Barış Bey mini krizleri yönetmeyi iyi biliyor. Bir de o önemli dersin altını bir kez daha çizdik. Etkinlik yönetiminde yüz üzerinden 99 ile sorun yaşayabilirsiniz. ‘Şeytan detayda gizlidir’ ya… O hesap…