Macron’a ne oluyor?
17 Mart 2022 - Yeni Şafak
Görenler, biraz da espri ile karışık “Bunlar Ekrem İmamoğlu’nu taklit ediyor” diyorlar… Kastettikleri; Zelenski ve onun izinden gittiği söylenen Macron…
Konu, Macron’un son görüntüleriyle daha da belirgin hâle geldi…
Fotoğrafları, Elysee Sarayı resmi fotoğrafçısı Soazig de la Moissonniere Instagram hesabından paylaşmış… O sırada Macron, uluslararası telefon görüşmeleri yapıyormuş… Üzerinde, Fransız Hava Kuvvetlerine bağlı N10 özel biriminin paraşütçü armasını taşıyan siyah kapüşonlu bir sweatshirt… Altındaki kot pantolonu, yüzündeki 5 günlük kirli sakalıyla Fransa Cumhurbaşkanı, muharebede ön saflardan yeni dönmüş gibi bir hava içinde… Gören de 3. Dünya Savaşı’na hazırlanıyor zanneder…
Hadi Zelenski ‘sıcak savaş’ ortamında… O ortam dahi kısa kollu askeri fanila ve kamuflaj pantolonuyla video kaydı yapıp servis etmeyi gerektirmez ya; onun ‘pıtırcık ve fırdöndü PRcı’ tavrını affetmek yine de mümkündür…
Peki, Macron’a ne oluyor?
Aslında neye hazırlandığı belli… Nisan’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri kapıda… Macron gitsin diye eylem yapan ‘sarı yelekliler’ de seçmenini konsolide etmek için ettiği abuk sabuk laflar da akıllarda… Bunca zaman debelendi durdu… Parislerden kalkıp gelip Rusya-Ukrayna krizinde racon kesmeye kalktı…
Vakti olsa Alman Şansölyesi Scholz’un arkasından Cumhurbaşkanı’mızı ziyarete de gelecek… Oysa Türkiye ve İslam düşmanlığıyla faşistlerden ve aşırı milliyetçilerden oy devşirmeye çalıyordu…
Bu tür PR numaralarının iletişim kuramında yeri vardır… ‘İmaj yönetimi’ ve ‘Publicity’ (medyada görünürlük) odaklı yaklaşım söz konusudur… ‘İmaj’ kavramının Latince “imitari” yani “taklit” sözcüğünden geldiğini belirten iletişimin en büyük ustalarından Prof. Dr. James Grunig, bu kavramı kullananları, başta da Philip Kotler’i ‘demode’ olmakla suçlar… Tüketim toplumunun kavramı olan imaj, bizim halkımızda ‘-mış gibi yapmak’, ‘köksüzlük’, ‘sabun köpüğü gibi geçicilik’ duygusu uyandırır. Hele de internet ortamı ve iletişimin aldığı yeni boyut nedeniyle yalancıların mumları sönmek için yadsıyı bile bekleyemezken…
Halkla ilişkileri bir ürünü, markayı, hizmeti ya da fikri ‘parlatmak’ için kullanılan araçlar bütünü olarak algılayanlar ve uygulayanlar, ‘publicity’i de matah bir şey zannederler… Oysa iletişim, hedef kitleyi ya da karşınızdakini ‘ikna’ etmek için yapılır; gösteriş için değil… İknanın da iki parametresi vardır: Vaat ve güven…
Vaat iki ayak üzerinde durur: Hedef kitle ya da karşınızdaki kişinin ihtiyaçları ve talepleri… Güvende de iki unsurdan söz edilebilir: Geçmiş ve gelecek… Geçmiş = Tecrübeler, birikimler, tekâmül düzeyi… Gelecek = İmkân ve kabiliyetler…
Özetle, iletişimin önemli bir parçasını oluşturan halkla ilişkiler, milletin gözünü boyamak ve olmayanı parlatmak için yapılmaz. Var olanı, en doğru biçimde hedef kitlenin ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda ifade ederek onu ikna etmek için kullanılır.
Gözümüze takılanlar…
Konu, Macron’un son görüntüleriyle daha da belirgin hâle geldi…
Fotoğrafları, Elysee Sarayı resmi fotoğrafçısı Soazig de la Moissonniere Instagram hesabından paylaşmış… O sırada Macron, uluslararası telefon görüşmeleri yapıyormuş… Üzerinde, Fransız Hava Kuvvetlerine bağlı N10 özel biriminin paraşütçü armasını taşıyan siyah kapüşonlu bir sweatshirt… Altındaki kot pantolonu, yüzündeki 5 günlük kirli sakalıyla Fransa Cumhurbaşkanı, muharebede ön saflardan yeni dönmüş gibi bir hava içinde… Gören de 3. Dünya Savaşı’na hazırlanıyor zanneder…
Hadi Zelenski ‘sıcak savaş’ ortamında… O ortam dahi kısa kollu askeri fanila ve kamuflaj pantolonuyla video kaydı yapıp servis etmeyi gerektirmez ya; onun ‘pıtırcık ve fırdöndü PRcı’ tavrını affetmek yine de mümkündür…
Peki, Macron’a ne oluyor?
Aslında neye hazırlandığı belli… Nisan’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri kapıda… Macron gitsin diye eylem yapan ‘sarı yelekliler’ de seçmenini konsolide etmek için ettiği abuk sabuk laflar da akıllarda… Bunca zaman debelendi durdu… Parislerden kalkıp gelip Rusya-Ukrayna krizinde racon kesmeye kalktı…
Vakti olsa Alman Şansölyesi Scholz’un arkasından Cumhurbaşkanı’mızı ziyarete de gelecek… Oysa Türkiye ve İslam düşmanlığıyla faşistlerden ve aşırı milliyetçilerden oy devşirmeye çalıyordu…
Bu tür PR numaralarının iletişim kuramında yeri vardır… ‘İmaj yönetimi’ ve ‘Publicity’ (medyada görünürlük) odaklı yaklaşım söz konusudur… ‘İmaj’ kavramının Latince “imitari” yani “taklit” sözcüğünden geldiğini belirten iletişimin en büyük ustalarından Prof. Dr. James Grunig, bu kavramı kullananları, başta da Philip Kotler’i ‘demode’ olmakla suçlar… Tüketim toplumunun kavramı olan imaj, bizim halkımızda ‘-mış gibi yapmak’, ‘köksüzlük’, ‘sabun köpüğü gibi geçicilik’ duygusu uyandırır. Hele de internet ortamı ve iletişimin aldığı yeni boyut nedeniyle yalancıların mumları sönmek için yadsıyı bile bekleyemezken…
Halkla ilişkileri bir ürünü, markayı, hizmeti ya da fikri ‘parlatmak’ için kullanılan araçlar bütünü olarak algılayanlar ve uygulayanlar, ‘publicity’i de matah bir şey zannederler… Oysa iletişim, hedef kitleyi ya da karşınızdakini ‘ikna’ etmek için yapılır; gösteriş için değil… İknanın da iki parametresi vardır: Vaat ve güven…
Vaat iki ayak üzerinde durur: Hedef kitle ya da karşınızdaki kişinin ihtiyaçları ve talepleri… Güvende de iki unsurdan söz edilebilir: Geçmiş ve gelecek… Geçmiş = Tecrübeler, birikimler, tekâmül düzeyi… Gelecek = İmkân ve kabiliyetler…
Özetle, iletişimin önemli bir parçasını oluşturan halkla ilişkiler, milletin gözünü boyamak ve olmayanı parlatmak için yapılmaz. Var olanı, en doğru biçimde hedef kitlenin ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda ifade ederek onu ikna etmek için kullanılır.
Gözümüze takılanlar…
- 1915 Çanakkale Köprüsü, yarın, Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümünde açılıyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, iletişim çalışmalarını “Ecdada Saygı, Geleceğe Armağan” kilit mesajıyla yapıyor. Köprünün ülkemize sağlayacağı maddi ve manevi yarar gayet iyi anlatılmış…
- “Katar” isminin kökeninin Antik Roma’ya dayandığını biliyor muydunuz?.. Buna benzer ilginç bilgiler, FIFA 2022 öncesi yapılan iletişim kapsamında elimize ulaştı… Büyük organizasyonların ‘ülke markasına’ sağladığı katma değer malum… Quatar Tourism de alanı boş bırakmamak için doğru olanı yapmış ve çalışmalara başlamış… (Cora, Diyana Bıçakçı)
- Cep telefonlarında aniden beliren ve bizim ilgi alanlarımızın tespit edildiği izlenimini uyandıran ve bu nedenle “Beni izliyorlar” diye düşünenlere önemli not: Dijital reklamların sadece %30’u tesadüf olarak karşımıza çıkarken, %40’ı kişinin hareketlerine göre belirleniyor ve %30’u da uygulamaların ‘kullanıcı sözleşmeleri’ ile izin verdiğimiz ses kayıtlarına göre kategorize ediliyormuş. (Present, Selda Ercaner)
- Metro Türkiye’nin KONDA ile yaptığı “2022 Yeme-İçme Araştırması”nın sonuçlarına göre; her 10 kişiden 8’i gıdayı gezerek, görerek ve seçerek almak istiyormuş. “Pandemi her şeyi dijitalleştirdi” diye düşünenlere Iain Vallence’ın ünlü sözünü bir kez daha hatırlatalım: “Ölçmüyorsan Yapma”… (Excel, Müzeyyen Öztürk)