Magazin kültürümüz hayli köklüdür
06 Mayıs 2009 Akşam Gazetesi
Dergicilik adına çok şey öğrendiğimiz yıllardı... Ali Karacan ile çok başarılı işler çıkarıyor, Gelişim Yayınları ile birincilik için her alanda çekişiyorduk. Ali Bey, bir ara haftalık bir magazin gazetesi çıkarmaya karar verdi... Adını da kendisi koydu: Hafta... Yönetimine tecrübeli magazinci Cahit Poyraz'ı getirdi... Poyraz, önceleri Nebahat Çehre'nin sonra da Bülent Ersoy'un anneleriyle evlenmesiyle elde ettiği şöhretinin dışında şu sıra 'Televole' ya da 'Paparazzi' magazinciliğinin öncülerinden biri olarak da magazin tarihine adını yazdırmıştı...
Peki rahmetli Cahit Poyraz'ın mesleki alanda kendisine 'Roll Model' seçtiği; idol, örnek, ideal olarak aldığı kimdi? Hiç merak etmenize gerek yoktu, Poyraz sık sık övgüyle söz ederdi kendisinden. Onun gazetecilikteki 'piri' Rahmi Turan'dı...
Şöyle derdi onun için: 'Rahmi Bey hayatında hiç görmediği bir dia'ya sadece bir iki dakika bakar; sonra da o kareyi masaya pişti yapar gibi elinin tersiyle yapıştırırken manşeti söylerdi... Öyle bir yaratıcılığı vardı...'
Rahmetlinin arkasından konuşmak, bize yakışmaz. Bir iki söylentiyle Sayın Turan'ı da şaibe altında bırakmak ayıp olur. Ancak bir Tan gazetesi anımızı da anlatmazsak size ayıp olur.
Türkiye'nin en yüksek tirajlı gazetesiydi Tan... Bir milyon sattığını bilirim. Ancak hiç ilan alamazdı. Çünkü itibar yerlerde sürünürdü. Seks adına bol bol et gösteren, asparagas'ın (yalan haberin) ana kaynağıydı bu gazete... Bir gün bir baktım birinci sayfada Elia Kazan'ın resmi. Manşetteki haberin fotoğrafı... 'Karısını üç çocuğunu doğradıktan sonra kendini vurdu!' türünden bir haber...
Manşet yokmuş o gün. Bu haberin 'satacağına' inanmışlar. Arşivciden bu olaya uygun bir fotoğraf istemişler. O da arayıp Elia Kazan'ı bulmuş... Hepsi bu...
Magazin basınımız işte oralardan geliyor... Logo Yazılım'ın CEO'su Ali Güven kardeşimiz bazı magazin haberlerine bozulup bana 'Bu ne biçim iş?' diye mesaj atar. Son yolladığı haber şu: 'Kelebek filminin yapımcısı ve yönetmeni Mahmut Bengi, Liv Tyler'a teklifte bulunduğunu, oyuncunun teklifi kabul ettiğini ancak menajerinin 'Rolü kısa. Kariyerine zarar verir' gerekçesiyle Tyler'a izin vermediğini açıkladı.' (Kaynak: HT Magazin - Mehmet Çalışkan)
Biraz da onu teskin etmek için yazdım bunları. Bizde magazin kültürü çok derinlere gider...
Bu arada küçük not, biz tabii ki beceremedik Hafta'yı, 'Onu yazma, bunu yapma!' diye Rahmetli Poyraz'a karışıp durduk. Tabii ki gazete satmadı. Ali Karacan da yayını durdurdu...
Bir de öyle Sabah Yıldızı maceramız vardır. Sevgili Doğan Şener'le başına geçip 'Yalan haber koymayacağız!' diye yola çıkıp 250 bin satan magazin gazetesini bir iki ayda batırmayı başarmıştık... Onu da bir başka kez yeri geldiğinde anlatırız...
'Sinek küçük, mide bulandırır'...
Ya da 'Şeytan detaylarda gizlidir'... Her ikisi de olur...
27 Nisan'da kriz iletişiminde bir başarı öyküsü olarak 'LC Waikiki'ye dikkat!' başlıklı bir yazı yazmışız.
'Tüm siyasilere, işadamlarına, şöhretlere, küçük de olsa yaptıkları bir hata yüzünden itibarlarının tehdit altında olduğunu düşünen ya da hisseden herkese şiddetle tavsiye' de etmişiz: 'LC Waikiki krizini nasıl yönetmiş, hatta kendilerine nasıl fayda sağlamışlar bir araştırsınlar ve ne olur ne olmaz diye bilgisayarlarının bir köşesine kaydetsinler...'
LC Waikiki büyük olasılıkla Çin'de üretilen şapkalardan 31.720'sini imha etmeye karar vermiş. Bunlardan 181'i bir hata sonucu sevk edilip bayiler aracılığıyla satılmışmış. LC Waikiki şimdi bu şapkaları satın alanları arayıp buluyormuş. Ya kargoyla geri göndermelerini istiyormuş ya da telefon etmelerini... O zaman birini gönderip aldırıyorlarmış şapkayı... Ürün ve kargo bedellerini LC Waikiki karşılıyormuş.
Bu yazının yayınlanmasından birkaç gün sonra Murat Aslanoğlu (adresi bizdedir) bizim gazetedeki e-posta kutusuna küçük (!) bir not göndermiş:
'Aynı mağaza zincirinde kasiyerler 9.90 TL. gibi fiyatlarda geri vermeleri gereken 10 kuruşları 'Bozuğumuz yok !' diyerek vermiyorlar. 27 Nisan günü Pangaltı Mağazası'nda ben dahil pek çok müşteri paralarının üstünü alamadı ve zengin millet (!!) olduğumuz için de kimsenin sesi çıkmadı. Bu kadar mağazada bu kadar para üstü kime gidiyor? Yani bir yerde de haklısınız iyi show yapıyorlar :-)...'
Bu mini kriz de LC Waikiki'cilerin ellerinden öper...
Dergicilik adına çok şey öğrendiğimiz yıllardı... Ali Karacan ile çok başarılı işler çıkarıyor, Gelişim Yayınları ile birincilik için her alanda çekişiyorduk. Ali Bey, bir ara haftalık bir magazin gazetesi çıkarmaya karar verdi... Adını da kendisi koydu: Hafta... Yönetimine tecrübeli magazinci Cahit Poyraz'ı getirdi... Poyraz, önceleri Nebahat Çehre'nin sonra da Bülent Ersoy'un anneleriyle evlenmesiyle elde ettiği şöhretinin dışında şu sıra 'Televole' ya da 'Paparazzi' magazinciliğinin öncülerinden biri olarak da magazin tarihine adını yazdırmıştı...
Peki rahmetli Cahit Poyraz'ın mesleki alanda kendisine 'Roll Model' seçtiği; idol, örnek, ideal olarak aldığı kimdi? Hiç merak etmenize gerek yoktu, Poyraz sık sık övgüyle söz ederdi kendisinden. Onun gazetecilikteki 'piri' Rahmi Turan'dı...
Şöyle derdi onun için: 'Rahmi Bey hayatında hiç görmediği bir dia'ya sadece bir iki dakika bakar; sonra da o kareyi masaya pişti yapar gibi elinin tersiyle yapıştırırken manşeti söylerdi... Öyle bir yaratıcılığı vardı...'
Rahmetlinin arkasından konuşmak, bize yakışmaz. Bir iki söylentiyle Sayın Turan'ı da şaibe altında bırakmak ayıp olur. Ancak bir Tan gazetesi anımızı da anlatmazsak size ayıp olur.
Türkiye'nin en yüksek tirajlı gazetesiydi Tan... Bir milyon sattığını bilirim. Ancak hiç ilan alamazdı. Çünkü itibar yerlerde sürünürdü. Seks adına bol bol et gösteren, asparagas'ın (yalan haberin) ana kaynağıydı bu gazete... Bir gün bir baktım birinci sayfada Elia Kazan'ın resmi. Manşetteki haberin fotoğrafı... 'Karısını üç çocuğunu doğradıktan sonra kendini vurdu!' türünden bir haber...
Manşet yokmuş o gün. Bu haberin 'satacağına' inanmışlar. Arşivciden bu olaya uygun bir fotoğraf istemişler. O da arayıp Elia Kazan'ı bulmuş... Hepsi bu...
Magazin basınımız işte oralardan geliyor... Logo Yazılım'ın CEO'su Ali Güven kardeşimiz bazı magazin haberlerine bozulup bana 'Bu ne biçim iş?' diye mesaj atar. Son yolladığı haber şu: 'Kelebek filminin yapımcısı ve yönetmeni Mahmut Bengi, Liv Tyler'a teklifte bulunduğunu, oyuncunun teklifi kabul ettiğini ancak menajerinin 'Rolü kısa. Kariyerine zarar verir' gerekçesiyle Tyler'a izin vermediğini açıkladı.' (Kaynak: HT Magazin - Mehmet Çalışkan)
Biraz da onu teskin etmek için yazdım bunları. Bizde magazin kültürü çok derinlere gider...
Bu arada küçük not, biz tabii ki beceremedik Hafta'yı, 'Onu yazma, bunu yapma!' diye Rahmetli Poyraz'a karışıp durduk. Tabii ki gazete satmadı. Ali Karacan da yayını durdurdu...
Bir de öyle Sabah Yıldızı maceramız vardır. Sevgili Doğan Şener'le başına geçip 'Yalan haber koymayacağız!' diye yola çıkıp 250 bin satan magazin gazetesini bir iki ayda batırmayı başarmıştık... Onu da bir başka kez yeri geldiğinde anlatırız...
'Sinek küçük, mide bulandırır'...
Ya da 'Şeytan detaylarda gizlidir'... Her ikisi de olur...
27 Nisan'da kriz iletişiminde bir başarı öyküsü olarak 'LC Waikiki'ye dikkat!' başlıklı bir yazı yazmışız.
'Tüm siyasilere, işadamlarına, şöhretlere, küçük de olsa yaptıkları bir hata yüzünden itibarlarının tehdit altında olduğunu düşünen ya da hisseden herkese şiddetle tavsiye' de etmişiz: 'LC Waikiki krizini nasıl yönetmiş, hatta kendilerine nasıl fayda sağlamışlar bir araştırsınlar ve ne olur ne olmaz diye bilgisayarlarının bir köşesine kaydetsinler...'
LC Waikiki büyük olasılıkla Çin'de üretilen şapkalardan 31.720'sini imha etmeye karar vermiş. Bunlardan 181'i bir hata sonucu sevk edilip bayiler aracılığıyla satılmışmış. LC Waikiki şimdi bu şapkaları satın alanları arayıp buluyormuş. Ya kargoyla geri göndermelerini istiyormuş ya da telefon etmelerini... O zaman birini gönderip aldırıyorlarmış şapkayı... Ürün ve kargo bedellerini LC Waikiki karşılıyormuş.
Bu yazının yayınlanmasından birkaç gün sonra Murat Aslanoğlu (adresi bizdedir) bizim gazetedeki e-posta kutusuna küçük (!) bir not göndermiş:
'Aynı mağaza zincirinde kasiyerler 9.90 TL. gibi fiyatlarda geri vermeleri gereken 10 kuruşları 'Bozuğumuz yok !' diyerek vermiyorlar. 27 Nisan günü Pangaltı Mağazası'nda ben dahil pek çok müşteri paralarının üstünü alamadı ve zengin millet (!!) olduğumuz için de kimsenin sesi çıkmadı. Bu kadar mağazada bu kadar para üstü kime gidiyor? Yani bir yerde de haklısınız iyi show yapıyorlar :-)...'
Bu mini kriz de LC Waikiki'cilerin ellerinden öper...