Mahşerin Dört Atlısına Cevap!...
19 Nisan 2018 - Yeni Şafak
Devlet Bey’in, partisinin Salı günkü grup toplantısında, 26 Ağustos’ta erken seçime gidelim, diyen çağrısıyla, dün Cumhurbaşkanı’nın ‘Seçimleri 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılmasına karar verdik’ şeklindeki net açıklaması arasındaki kısa süre içerisinde siyaset arenasında kopan yaygaranın analizi, ülkemizdeki tüm İletişim Fakülteleri’ndeki ‘siyasi iletişim’le iştigal eden öğretim kadroları için olağanüstü zenginlikte veriler sunmaktaydı.
‘Önceki gün’ ve ‘dün’ gibi birbirine çok yakın iki belirgin zaman dilimi içinde, sadece Muhalefetin Dört Atlısı’nın, CHP, HDP, SP ve İP Genel Başkanları’nın kaldırdıkları kazan ile bu kazanın içindeki Devlet Bey’in tavrına AK Partililerin kuşkuyla baktığı yolundaki mesajları, “İttifak çöküyor mu?, Ortaklık bozuldu mu?” sorusunda belirginleşen sevinçleri ve nihayet dördünün de, göğüslerini gere gere ‘Hodri meydan’ çekmesi karşısında, insan şöyle düşünmekten kendisini alamıyor:
Sayın Bahçeli’nin böyle bir açıklamayı, nabız yoklamadan, istişarelerde bulunmadan; kafasına aniden esmişçesine dillendirmesi mümkün olabilir mi? Muhalefetin dört atını mahmuzlayan ve ‘lider’ olma vasfına sahip bu başkanlarının, Devlet Bey’in erken seçim çağrısına mal bulmuş Mağribî gibi yapışıp, akıllarından geçen ne varsa söylenmiş, kendi içinde tutarlılık taşımayan beyanatlarını alt alta yazıp okuduğunuzda tam bir ‘güler misin, ağlar mısın’ vaziyeti ortaya çıkıyor. Evet süre kısa; ancak mevcut süre içinde çok daha aklı başında değerlendirmeler yapmış olsalardı; dün Cumhurbaşkanı’nın konuşmasından sonra, ittifakın bozulmak değil, tersine insicam içinde bir strateji aksiyonunu uyguladıklarını gördüklerinde, herhalde daha az mahcup olurlardı.
Prusya generalleri, savaş sırasında ihanetle suçlanan, suçu sabit görülen mahkumlar hakkında beklenen idam kararını vermeden önce bile kendilerine 48 saat mühlet verirlermiş. Karar belli ama her ihtimale karşı bekletiyor. Bizim muhalefet, bugünün Türkiye koşullarında, iki gün arasındaki zamanını yönetmekten aciz… “Hepimiz aslanlar gibi seçime hazırız!” diye hodri meydan da çekmiş bulundular. Artık lâflarını geri alacak hâlleri de yok.
Daha önceki açıklamalarında erken seçimin olmayacağını ifade etmiş olan Cumhurbaşkanı’nın, kurmaylarıyla ve Devlet Bey ile yaptığı görüşmeden sonra dün öğleden sonra yaptığı konuşmasıyla, kafalardaki soru işaretlerine açık ve özlü yanıtlar vermeyi hedeflediği belliydi. Açıklıkla “2019 Kasım seçimlerine kadar dişimizi sıkmaktan yanaydık ama eski sistemin hastalıklarını Türkiye’nin aşması gerekiyordu” dedi.
“Bizler seçimlere zaten hazırız” mealinde kurusıkı atışlar yapan, ‘Ortaklık çöküyor mu?” diye gerçekliği bulandırmaya çalışan, karman çorman ve aklı başında bir stratejisinden yoksun olduğu için iletişiminde de çuvallayan bu muhalefet var oldukça, ülkemizde ‘sahici’ ve ‘dengeleyici’ bir demokrasi gücü beklentisi içinde olanlar hayal kırıklığına uğramaya devam edecekler, demektir.
Hiç olmazsa, Cumhurbaşkanı’nın hedefe yönelik, kısa ve açık dünkü konuşması gibi vatandaş kulağına en yakın, samimi bir iletişim dilinden dersler çıkarabilmeyi akıl etseler bari.
Google çalışanları kazan kaldırmış
Bazen, “Batı’dan, özellikle de tüketim toplumunun ahlâkının etkisiyle ve emperyal emeller yüzünden, iyi bir şey çıkmaz, diye düşünüyorum. Bazen de olan biteni hayranlıkla izliyorum. Bir garip durum velhasıl…
İşte Google çalışanlarının son ‘hareketi’ de ikinci grup durumlardan biri…
Teknoloji devi Google'ın binlerce çalışanı, şirketin Pentagon ile beraber yürüteceği projeye karşı çıkan bir kampanya başlatmış.
New York Times gazetesinin haberine göre içlerinde üst düzeyde mühendislerin de bulunduğu 3.100 Google çalışanı, Google'ın CEO'su Sundar Pichai'ya yazdıkları bir mektupta Pentagon ile iş birliği yapılan Project Maven'da çalışmak istemediklerini belirtmişler.
Project Maven, insansız hava aracı drone’lara yönelik bir yapay zeka programı imiş. Google ve Pentagon'un beraber giriştiği bu projede insansız hava araçları için daha etkin bir görüntüleme teknolojisinin geliştirilmesi amaçlanıyormuş.
Bu projeye karşı kaygıların dile getirildiği mektupta ise "Google'ın savaş işinde olmaması gerektiğini düşünüyoruz" ifadesi kullanılmış.
Mektupta Project Maven'ın Google'ın şirket değerleriyle çeliştiği söylenirken, "Amerikan hükümetine askeri keşif teknolojisi geliştirmenin ölümcül sonuçları olabilir ve bu kabul edilemez bir şey" ifadesi yer almış.
Google'ın CEO'su Sundar Pichai ise, “Silah geliştirilmeyecek” demiş yanıtında…
Google'ın ana şirketi Alphabet'in yönetim kurulunda yer alan Diane Greene ise daha önce bu proje kapsamında bir silah geliştirilmeyeceğini ve bu teknolojinin drone’ların uçurulmasında kullanılmayacağını söylemiş.
Sonuç: Şirket, çalışanlarının görüşlerini ciddiye alacağını açıklamış.
Mesele ABD’nin saldırgan stratejileriyle değil de, bizzat kendi ülkelerinin tehdit altında oldukları sırada savunulması nedeniyle gündeme gelmiş olsaydı, hiçbir Google çalışanı böyle bir tavır sergilemezdi herhalde…
Ancak yine de çalışan iletişimi açısında üniversitede doktora tezi olacak nitelikte bir vaka…
‘Önceki gün’ ve ‘dün’ gibi birbirine çok yakın iki belirgin zaman dilimi içinde, sadece Muhalefetin Dört Atlısı’nın, CHP, HDP, SP ve İP Genel Başkanları’nın kaldırdıkları kazan ile bu kazanın içindeki Devlet Bey’in tavrına AK Partililerin kuşkuyla baktığı yolundaki mesajları, “İttifak çöküyor mu?, Ortaklık bozuldu mu?” sorusunda belirginleşen sevinçleri ve nihayet dördünün de, göğüslerini gere gere ‘Hodri meydan’ çekmesi karşısında, insan şöyle düşünmekten kendisini alamıyor:
Sayın Bahçeli’nin böyle bir açıklamayı, nabız yoklamadan, istişarelerde bulunmadan; kafasına aniden esmişçesine dillendirmesi mümkün olabilir mi? Muhalefetin dört atını mahmuzlayan ve ‘lider’ olma vasfına sahip bu başkanlarının, Devlet Bey’in erken seçim çağrısına mal bulmuş Mağribî gibi yapışıp, akıllarından geçen ne varsa söylenmiş, kendi içinde tutarlılık taşımayan beyanatlarını alt alta yazıp okuduğunuzda tam bir ‘güler misin, ağlar mısın’ vaziyeti ortaya çıkıyor. Evet süre kısa; ancak mevcut süre içinde çok daha aklı başında değerlendirmeler yapmış olsalardı; dün Cumhurbaşkanı’nın konuşmasından sonra, ittifakın bozulmak değil, tersine insicam içinde bir strateji aksiyonunu uyguladıklarını gördüklerinde, herhalde daha az mahcup olurlardı.
Prusya generalleri, savaş sırasında ihanetle suçlanan, suçu sabit görülen mahkumlar hakkında beklenen idam kararını vermeden önce bile kendilerine 48 saat mühlet verirlermiş. Karar belli ama her ihtimale karşı bekletiyor. Bizim muhalefet, bugünün Türkiye koşullarında, iki gün arasındaki zamanını yönetmekten aciz… “Hepimiz aslanlar gibi seçime hazırız!” diye hodri meydan da çekmiş bulundular. Artık lâflarını geri alacak hâlleri de yok.
Daha önceki açıklamalarında erken seçimin olmayacağını ifade etmiş olan Cumhurbaşkanı’nın, kurmaylarıyla ve Devlet Bey ile yaptığı görüşmeden sonra dün öğleden sonra yaptığı konuşmasıyla, kafalardaki soru işaretlerine açık ve özlü yanıtlar vermeyi hedeflediği belliydi. Açıklıkla “2019 Kasım seçimlerine kadar dişimizi sıkmaktan yanaydık ama eski sistemin hastalıklarını Türkiye’nin aşması gerekiyordu” dedi.
“Bizler seçimlere zaten hazırız” mealinde kurusıkı atışlar yapan, ‘Ortaklık çöküyor mu?” diye gerçekliği bulandırmaya çalışan, karman çorman ve aklı başında bir stratejisinden yoksun olduğu için iletişiminde de çuvallayan bu muhalefet var oldukça, ülkemizde ‘sahici’ ve ‘dengeleyici’ bir demokrasi gücü beklentisi içinde olanlar hayal kırıklığına uğramaya devam edecekler, demektir.
Hiç olmazsa, Cumhurbaşkanı’nın hedefe yönelik, kısa ve açık dünkü konuşması gibi vatandaş kulağına en yakın, samimi bir iletişim dilinden dersler çıkarabilmeyi akıl etseler bari.
Google çalışanları kazan kaldırmış
Bazen, “Batı’dan, özellikle de tüketim toplumunun ahlâkının etkisiyle ve emperyal emeller yüzünden, iyi bir şey çıkmaz, diye düşünüyorum. Bazen de olan biteni hayranlıkla izliyorum. Bir garip durum velhasıl…
İşte Google çalışanlarının son ‘hareketi’ de ikinci grup durumlardan biri…
Teknoloji devi Google'ın binlerce çalışanı, şirketin Pentagon ile beraber yürüteceği projeye karşı çıkan bir kampanya başlatmış.
New York Times gazetesinin haberine göre içlerinde üst düzeyde mühendislerin de bulunduğu 3.100 Google çalışanı, Google'ın CEO'su Sundar Pichai'ya yazdıkları bir mektupta Pentagon ile iş birliği yapılan Project Maven'da çalışmak istemediklerini belirtmişler.
Project Maven, insansız hava aracı drone’lara yönelik bir yapay zeka programı imiş. Google ve Pentagon'un beraber giriştiği bu projede insansız hava araçları için daha etkin bir görüntüleme teknolojisinin geliştirilmesi amaçlanıyormuş.
Bu projeye karşı kaygıların dile getirildiği mektupta ise "Google'ın savaş işinde olmaması gerektiğini düşünüyoruz" ifadesi kullanılmış.
Mektupta Project Maven'ın Google'ın şirket değerleriyle çeliştiği söylenirken, "Amerikan hükümetine askeri keşif teknolojisi geliştirmenin ölümcül sonuçları olabilir ve bu kabul edilemez bir şey" ifadesi yer almış.
Google'ın CEO'su Sundar Pichai ise, “Silah geliştirilmeyecek” demiş yanıtında…
Google'ın ana şirketi Alphabet'in yönetim kurulunda yer alan Diane Greene ise daha önce bu proje kapsamında bir silah geliştirilmeyeceğini ve bu teknolojinin drone’ların uçurulmasında kullanılmayacağını söylemiş.
Sonuç: Şirket, çalışanlarının görüşlerini ciddiye alacağını açıklamış.
Mesele ABD’nin saldırgan stratejileriyle değil de, bizzat kendi ülkelerinin tehdit altında oldukları sırada savunulması nedeniyle gündeme gelmiş olsaydı, hiçbir Google çalışanı böyle bir tavır sergilemezdi herhalde…
Ancak yine de çalışan iletişimi açısında üniversitede doktora tezi olacak nitelikte bir vaka…