"Manchester yardan mı geçecek, serden mi?
02 NİSAN 2006
Dünyanın en küresel, en yaygın iletişim mecrasının futbol olması artık kimseyi şaşırtmıyor. Özellikle futbol ekonomisi bugün Batı’daki birçok üniversitede başlı başına yüksek lisans programı olarak okutuluyor. Bizde de örneğin Kadir Has Üniveristesi konuyu akademik boyuta taşımış durumda. Ev sahipliğini yaptığımız 2.5 saatlik Şampiyonlar Ligi Finali ülke ekonomisine toplamda 390 milyon Euro’luk katkı yaptı. Yani, Galatasaray’ın yıllık bütçesinin 8 katı...
Artık futbol kulüpleri sadece, maçlara gelen seyircilerin ödediği bilet paralarıyla dönmüyor. Özellikle futbolda söz sahibi 5 Avrupalı ülkedeki toplam futbol gelirinin yüzde 80’i maç hasılatından değil medya gelirleri ve sponsorluktan elde ediliyor. Bizde bu orana yaklaşmış tek kulüp Fenerbahçe. 52 ülkenin üye olduğu UEFA’nın Avrupa futbol pazarındaki büyümesi yıllık yüzde 30’u buluyor. Bugün UEFA’nın Şampiyonlar Ligi maçlarının yayın hakkından alacağı para tam tamına 632 milyon Euro. Yani FB’nin yıllık bütçesinin altı katı...
Futbolun beşiği İngiltere’de yaklaşık 1 aydır “para için her sponsor mübah mı?” tartışması yaşanıyor. Dünyanın en zengin ikinci kulübü Manchester United, bir süredir formasına reklam verecek sponsor arayışında. Kulübe yılda 9 milyon Pound veren Vodafone’nun daha iki yılı olmasına rağmen anlaşmayı aniden feshetmesi, İngiliz kulübünü arayışlara yöneltti. Manchester’in beklediği cevap Mart başında geldi. Endonezya kökenli bir şirket yıllığı 15 milyon Pound’a dört yıllık forma reklamı anlaşması imzalamaya hazırdı. Teklifi duyan Manchester’in Amerikalı patronu Glazer’in ağzı kulaklarındaydı. Çünkü alanında rekor olan bu anlaşma karşılığında kasasına 105 milyon dolar para girecekti. Ancak muhafazakâr İngiliz halkının bu sponsoru kabullenmesi çok zordu. Kesenin ağzını açan firma internet üzerinden bahis ve kumar oynatan Mansion’dan başkası değildi. Dahası firmanın dolar trilyoneri sahibi Putera Sampoerna servetini sigara üreticiliğinden yapmıştı.
İngiliz basını muhalefete başlamakta gecikmedi. Ülkenin en saygın gazetelerinden Independent “Bir sponsor için Manchester United formasıyla kumar oynamayın” başlığını atmaktan çekinmedi. Bu baskılar yüzünden anlaşma 1 aydır imzalanamıyor. Şimdi top, Manchester United yönetiminde. Ya futbolun, ‘zeki, çevik ve ahlaklı’ olanını tercih edip teklifi reddedecekler ya da pragmatizmi seçip “Bu çark başka türlü dönmüyor” diye sponsorluğu kabul edecekler. Futbolda değerlerle hedefler bir kez daha çatışıyor. İşte futbol ekonomisinin geldiği nokta.
Bitmişi değil, maketi etkili
Özellikle yazılı basında emlak sektörünün reklam bombardımanı var. Çok güzel. Türkiye nihayet ‘ev’leniyor... Her zaman konut sıkıntısından söz edilirdi. Bir de ülke ekonomisinin lokomotiflerinden biri olarak görülen inşaat sektörünün sorunlarından... Amma çabuk unuttuk o günleri... Bu arada iletişimciler açısından da ilginç olaylar yaşanıyor.
Kemerburgaz’da, köyün hemen yanında inşaatı yıllar önce tamamlanmış yemyeşil bir sitede oturuyoruz. Çeşmeler Vadisi. Orayı tercih etmemizin nedeni evlerin tamamının ahşap olmasıydı. Kolonlar ve konstrüksiyon dahil Kanada Nascor teknolojisiyle yapılmış bildiğimiz ahşap ev. Yürürken camlı, aynalı dolapların hafif hafif şıngırdaması beni çekmişti. Bir de tabii ki her şiddette depreme dayanaklı olması. Feneryolu’nda kirada oturduğumuz ahşap köşkü ve anneannemin Atikali’deki evini hatırlatıyordu bana.
Site içindeki 65 evin 60’ı yıllar içinde satılmış. İçinde millet oturuyor. Aktürk firması son 5 evi de satmak için gazetelere geçen hafta bir ilan vermiş. İlanın ortasında da sitenin koskoca fotoğrafını koymuş. Geçen hafta bizim orası doldu taştı. Şimdi sıkı durun... Gelenlerin büyük bir çoğunluğu şaşırıp kalmışlar. Bir kısmı da geri dönüp gitmiş. Neden? Çünkü gazetelerde gördükleri fotoğrafın bilgisayarda yapılmış bir illüstrasyon olduğunu sanmışlar. Hepsi hayali resim üzerinden satılıyor ya. “Biz iki üç yıl içinde bitecek bir yer diye geldik. Oysa burası çoktan bitmiş” demişler... İyi mi?
Devren satılıkların dışında firmanın elinde satılacak pek bir yer kalmamış sonunda ama, iş iletişim açısından hayli ilginç. Sen ne dersen de, insanlar algıladıklarına inanıyorlar... “Algıda seçicilik” denen şey de bu zaten. Öyle şartlanırsın ki. Fotoğrafla hayali çizimi ayıramazsın. İnşaat sektörüne benden tavsiye. Sakın siteleri bitirip satmayın. Banka kredisi nedeniyle ödedikleri para aynı olsa da insanlar, maket görüp satın almaya öyle alışmışlar ki. Bitmiş, oturmuş evleri garipser hale gelmişler...
Amcadan büyük öpücük
İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, önümüzdeki Pazar günü İtalya’da yapılacak genel seçimler öncesinde çalışmalarını hızlandırdı. İtalyan liderin alışılmadık iletişim çalışmaları özellikle siyasal iletişim konusuna yeni açılımlar getiriyor. Seçim süresince partisinden çok, kişisel markasına oynayan Berlusconi’nin son numarası, 11 milyon seçmene 160 sayfalık kitap yollamak oldu. Kuşe kağıda basılı tuğla gibi kitapta Berlusconi 5 yıllık iktidarında yaptıklarını dünyaca ünlü lider ve sanatçılarla çekilmiş fotoğraflar eşliğinde anlatmış.
Aynı zamanda ülkenin en zengin adamı olan Başbakanın yaptıkları bununla sınırlı değil. 2005 yılında ülke genelinde dünyaya gelen 600 bin bebeğe mektup yazıp doğumlarını kutlayan Berlusconi, her birine “Silvio amcanızdan büyük öpücük” yazılı 1000 Euroluk çek hediye etti. Gene tüm seçmenlere sözlerini kendi yazdığı aşk şarkılarının bulunduğu “Better with a song” adlı CD’yi hediye eden Berlusconi, gençlerin ve kadınların oylarını toplamak için geçtiğimiz yaz saç ektirdi ve İngiltere Başbakanı Tony Blair’i kafasında bandanayla karşıladı.
Berlusconi’nin bu “reklam kokan hareketlerine” muhalefet de tepki vermekte gecikmedi. Son 5 yılda İtalya’nın özellikle ekonomide Avrupa’nın hasta adamı haline geldiğini belirten başbakan adayı Romano Prodi, bu göz boyamaya yönelik çabaların İtalya’nın sıfıra yaklaşan büyüme hızını ve 5 yılda iki katına ulaşan işsizlik oranını değiştirmediğini belirtiyor. Sizce bizim kültür ve değerler dünyamızda bu tür siyasi iletişim taktikleri ne kadar geçerli olurdu? İletişimde küresellik olmuyor mu yoksa???
4X4’lük bir PR projesi
Entegre ve ‘çift taraflı simetrik’ iletişimi en iyi uygulayan kuruluşlardan biri Lassa’dır. Dört yıldır hayata geçirdikleri PR çalışması da bunun kanıtlarından biri. Projeyi anlatınca yukarıda kullandığımız iki karmaşık gibi görünen kavramı hemen anlayacaksınız.
Projenin adı, Competus Keşif Konvoyu. Competus, Lassa’nın dört çekerler için ürettiği bir lastik. Kuzey Ege’de üç gün sürecek keyifli bir keşif turu için bir hikâye yazıp 30 Nisana kadar yolluyorsunuz (çift taraflılık). 5-6 Mayıs’ta jüri toplanıp karar veriyor. Hikâyeniz ilk 8’e girerse Lassa altınıza bir Toyota 4 çeker verip (entegrasyon) sizi ve eşinizi (sevgilinizi) bu geziye katılmaya çağırıyor. Bandırma’da başlayıp Kaz dağları üzerinden Truva’da sonlanacak gezinin tüm masrafları Lassa’dan. Yarışma koşulları katılımcıların görüşleri doğrultusunda her yıl geliştiriliyor (simetri).
Lassa yanına Toyota dışında iki sosyal paydaş almış (entegrasyon): Metro FM ve Cevahir AVM. Onlarla duyuru kanalı olarak işbirliği yapıyor. Çok şirin bir de web sitesi yapmışlar: www.competus.com.tr Katılmak için orada bir ‘tık’ yetiyor...
İletişimi yöneten PR şirketi Bizce yeni kurulmuş fakat tecrübeli arkadaşlar. İşlerini gayet iyi yapmışlar. Sadece bir tek önerim var. Jürinin kimlerden oluştuğunu hiçbir yerde göremedim. Önemli ve etkili kişilerden oluşacak bir jüri iyi bir iletişim aracı olabilirdi...
İletişim sektörü şeffaflaşıyor
Uzun bir süre iletişim danışmanlığı sektörü kendi içinde bilgi üretme konusunda eksikliydi. Şimdilerde bu engel açıldı. İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneği İDA son iki yıldır Türkiye’deki sektörle ilgili bilgileri üyelerinden derliyor ve dünya çatı örgütü ICCO’ya bildiriyor. ICCO da yılda iki kez bu bilgileri web sitesinde yayınlıyor.
Yeni ‘Dünya Raporu’ da geçenlerde yayınlandı. İletişimle ilgili herkesin bir göz atmasında yarar var. Hangi sektörler ve hizmetler gelişiyor, hangileri geriliyor; gelirler, çalışan sayıları ne durumda... Bütün bu bilgileri hem ülke bazında hem de dünya genelinde karşılaştırmalı olarak bulmak mümkün. ICCO’nun web sitesi şöyle: www.iccopr.com
IDA Başkanı Meral Saçkan’ın açıklama ve yorumlarına ise www.ida.org.tr’den ulaşmak mümkün. IDA’ya üye ve kendileriyle ilgili şeffaf bilgiler veren 15 iletişim danışmanlığı şirketi şunlar: Alesta Halkla İlişkiler ve Danışmanlık, Assist İletişim Danışmanlığı, Bersay İletişim Danışmanlığı, BG İletişim Basın ve Halkla İlişkiler, Effect Halkla İlişkiler ve Multimedya, Excel Halkla İlişkiler ve Stratejik İletişim/Hill & Knowlton, Global Tanıtım Halkla İlişkiler, Grup 7 İletişim Hizmetleri, MPR Pazarlama Halkla İlişkiler, NPR İletişim Danışmanlığı, Orsa Stratejik İletişim Danışmanlığı, PR Aktif İletişim Hizmetleri, Rekta Halkla İlişkiler, Tribeca İletişim Danışmanlık, Zarakol İletişim Hizmetleri.
Şeytan detaylarda gizliymiş
Reklamlarla ilgili bazen öyle ilginç tespitler geliyor ki, Türk izleyicisinin dikkati konusunda şaşıp kalmamak elde değil. Mehmet Tepeli Gillette'in yeni ürünü M3 Power'in reklamına takılmış. Diyor ki “Geçenlerde Wired dergisini okurken, Gillete'in aynı kategorisinde çok daha yeni ve gelişmiş bir ürünü Amerika'da pazarlamakta olduğu dikkatimi çekti. Sonradan anladım ki M3 Power aslında Amerika'da bir önceki nesil ürün gurubuna giriyor. Acaba bu kategoride daha gelişmiş bir ürün varken (5 bıçaklı, zor bölgeleri kesmek için özel geliştirilmiş ekstra kesici ile) neden daha önceki modeli Türkiye piyasasına sürüyorlar. İnsanlar denemek için bu modeli alacak ve 1-2 yıl sonra bu makinalar ellerinde kalacak. Neticede ortada israf ortaya çıkaran bir durum var.”
Bir uyarı da Onur Ayangil’den. Bu kez Sinpaş reklamlarıyla ilgili: “İlanda "Paris İstanbul'a geliyor" sloganı değişik dillerden yayınlanıyor. Fransızcası da şöyle yazılmış: "Paris viens a Istanbul". Oysa lise düzeyinde Fransızca bilgisi olan herkesin bileceği şekilde, venir (gelmek) fiilinin şimdiki zaman (indicatif présent) 3üncü tekil şahıs çekimi vient şeklindedir. Bu durumda slogan doğru fransızcayla "Paris vient a Istanbul" olacaktır. Bir reklamda böylesi bir hataya, bilmem siz ne diyorsunuz.”
Ne diyelim... Allah! diyoruz...
Dünyanın en küresel, en yaygın iletişim mecrasının futbol olması artık kimseyi şaşırtmıyor. Özellikle futbol ekonomisi bugün Batı’daki birçok üniversitede başlı başına yüksek lisans programı olarak okutuluyor. Bizde de örneğin Kadir Has Üniveristesi konuyu akademik boyuta taşımış durumda. Ev sahipliğini yaptığımız 2.5 saatlik Şampiyonlar Ligi Finali ülke ekonomisine toplamda 390 milyon Euro’luk katkı yaptı. Yani, Galatasaray’ın yıllık bütçesinin 8 katı...
Artık futbol kulüpleri sadece, maçlara gelen seyircilerin ödediği bilet paralarıyla dönmüyor. Özellikle futbolda söz sahibi 5 Avrupalı ülkedeki toplam futbol gelirinin yüzde 80’i maç hasılatından değil medya gelirleri ve sponsorluktan elde ediliyor. Bizde bu orana yaklaşmış tek kulüp Fenerbahçe. 52 ülkenin üye olduğu UEFA’nın Avrupa futbol pazarındaki büyümesi yıllık yüzde 30’u buluyor. Bugün UEFA’nın Şampiyonlar Ligi maçlarının yayın hakkından alacağı para tam tamına 632 milyon Euro. Yani FB’nin yıllık bütçesinin altı katı...
Futbolun beşiği İngiltere’de yaklaşık 1 aydır “para için her sponsor mübah mı?” tartışması yaşanıyor. Dünyanın en zengin ikinci kulübü Manchester United, bir süredir formasına reklam verecek sponsor arayışında. Kulübe yılda 9 milyon Pound veren Vodafone’nun daha iki yılı olmasına rağmen anlaşmayı aniden feshetmesi, İngiliz kulübünü arayışlara yöneltti. Manchester’in beklediği cevap Mart başında geldi. Endonezya kökenli bir şirket yıllığı 15 milyon Pound’a dört yıllık forma reklamı anlaşması imzalamaya hazırdı. Teklifi duyan Manchester’in Amerikalı patronu Glazer’in ağzı kulaklarındaydı. Çünkü alanında rekor olan bu anlaşma karşılığında kasasına 105 milyon dolar para girecekti. Ancak muhafazakâr İngiliz halkının bu sponsoru kabullenmesi çok zordu. Kesenin ağzını açan firma internet üzerinden bahis ve kumar oynatan Mansion’dan başkası değildi. Dahası firmanın dolar trilyoneri sahibi Putera Sampoerna servetini sigara üreticiliğinden yapmıştı.
İngiliz basını muhalefete başlamakta gecikmedi. Ülkenin en saygın gazetelerinden Independent “Bir sponsor için Manchester United formasıyla kumar oynamayın” başlığını atmaktan çekinmedi. Bu baskılar yüzünden anlaşma 1 aydır imzalanamıyor. Şimdi top, Manchester United yönetiminde. Ya futbolun, ‘zeki, çevik ve ahlaklı’ olanını tercih edip teklifi reddedecekler ya da pragmatizmi seçip “Bu çark başka türlü dönmüyor” diye sponsorluğu kabul edecekler. Futbolda değerlerle hedefler bir kez daha çatışıyor. İşte futbol ekonomisinin geldiği nokta.
Bitmişi değil, maketi etkili
Özellikle yazılı basında emlak sektörünün reklam bombardımanı var. Çok güzel. Türkiye nihayet ‘ev’leniyor... Her zaman konut sıkıntısından söz edilirdi. Bir de ülke ekonomisinin lokomotiflerinden biri olarak görülen inşaat sektörünün sorunlarından... Amma çabuk unuttuk o günleri... Bu arada iletişimciler açısından da ilginç olaylar yaşanıyor.
Kemerburgaz’da, köyün hemen yanında inşaatı yıllar önce tamamlanmış yemyeşil bir sitede oturuyoruz. Çeşmeler Vadisi. Orayı tercih etmemizin nedeni evlerin tamamının ahşap olmasıydı. Kolonlar ve konstrüksiyon dahil Kanada Nascor teknolojisiyle yapılmış bildiğimiz ahşap ev. Yürürken camlı, aynalı dolapların hafif hafif şıngırdaması beni çekmişti. Bir de tabii ki her şiddette depreme dayanaklı olması. Feneryolu’nda kirada oturduğumuz ahşap köşkü ve anneannemin Atikali’deki evini hatırlatıyordu bana.
Site içindeki 65 evin 60’ı yıllar içinde satılmış. İçinde millet oturuyor. Aktürk firması son 5 evi de satmak için gazetelere geçen hafta bir ilan vermiş. İlanın ortasında da sitenin koskoca fotoğrafını koymuş. Geçen hafta bizim orası doldu taştı. Şimdi sıkı durun... Gelenlerin büyük bir çoğunluğu şaşırıp kalmışlar. Bir kısmı da geri dönüp gitmiş. Neden? Çünkü gazetelerde gördükleri fotoğrafın bilgisayarda yapılmış bir illüstrasyon olduğunu sanmışlar. Hepsi hayali resim üzerinden satılıyor ya. “Biz iki üç yıl içinde bitecek bir yer diye geldik. Oysa burası çoktan bitmiş” demişler... İyi mi?
Devren satılıkların dışında firmanın elinde satılacak pek bir yer kalmamış sonunda ama, iş iletişim açısından hayli ilginç. Sen ne dersen de, insanlar algıladıklarına inanıyorlar... “Algıda seçicilik” denen şey de bu zaten. Öyle şartlanırsın ki. Fotoğrafla hayali çizimi ayıramazsın. İnşaat sektörüne benden tavsiye. Sakın siteleri bitirip satmayın. Banka kredisi nedeniyle ödedikleri para aynı olsa da insanlar, maket görüp satın almaya öyle alışmışlar ki. Bitmiş, oturmuş evleri garipser hale gelmişler...
Amcadan büyük öpücük
İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, önümüzdeki Pazar günü İtalya’da yapılacak genel seçimler öncesinde çalışmalarını hızlandırdı. İtalyan liderin alışılmadık iletişim çalışmaları özellikle siyasal iletişim konusuna yeni açılımlar getiriyor. Seçim süresince partisinden çok, kişisel markasına oynayan Berlusconi’nin son numarası, 11 milyon seçmene 160 sayfalık kitap yollamak oldu. Kuşe kağıda basılı tuğla gibi kitapta Berlusconi 5 yıllık iktidarında yaptıklarını dünyaca ünlü lider ve sanatçılarla çekilmiş fotoğraflar eşliğinde anlatmış.
Aynı zamanda ülkenin en zengin adamı olan Başbakanın yaptıkları bununla sınırlı değil. 2005 yılında ülke genelinde dünyaya gelen 600 bin bebeğe mektup yazıp doğumlarını kutlayan Berlusconi, her birine “Silvio amcanızdan büyük öpücük” yazılı 1000 Euroluk çek hediye etti. Gene tüm seçmenlere sözlerini kendi yazdığı aşk şarkılarının bulunduğu “Better with a song” adlı CD’yi hediye eden Berlusconi, gençlerin ve kadınların oylarını toplamak için geçtiğimiz yaz saç ektirdi ve İngiltere Başbakanı Tony Blair’i kafasında bandanayla karşıladı.
Berlusconi’nin bu “reklam kokan hareketlerine” muhalefet de tepki vermekte gecikmedi. Son 5 yılda İtalya’nın özellikle ekonomide Avrupa’nın hasta adamı haline geldiğini belirten başbakan adayı Romano Prodi, bu göz boyamaya yönelik çabaların İtalya’nın sıfıra yaklaşan büyüme hızını ve 5 yılda iki katına ulaşan işsizlik oranını değiştirmediğini belirtiyor. Sizce bizim kültür ve değerler dünyamızda bu tür siyasi iletişim taktikleri ne kadar geçerli olurdu? İletişimde küresellik olmuyor mu yoksa???
4X4’lük bir PR projesi
Entegre ve ‘çift taraflı simetrik’ iletişimi en iyi uygulayan kuruluşlardan biri Lassa’dır. Dört yıldır hayata geçirdikleri PR çalışması da bunun kanıtlarından biri. Projeyi anlatınca yukarıda kullandığımız iki karmaşık gibi görünen kavramı hemen anlayacaksınız.
Projenin adı, Competus Keşif Konvoyu. Competus, Lassa’nın dört çekerler için ürettiği bir lastik. Kuzey Ege’de üç gün sürecek keyifli bir keşif turu için bir hikâye yazıp 30 Nisana kadar yolluyorsunuz (çift taraflılık). 5-6 Mayıs’ta jüri toplanıp karar veriyor. Hikâyeniz ilk 8’e girerse Lassa altınıza bir Toyota 4 çeker verip (entegrasyon) sizi ve eşinizi (sevgilinizi) bu geziye katılmaya çağırıyor. Bandırma’da başlayıp Kaz dağları üzerinden Truva’da sonlanacak gezinin tüm masrafları Lassa’dan. Yarışma koşulları katılımcıların görüşleri doğrultusunda her yıl geliştiriliyor (simetri).
Lassa yanına Toyota dışında iki sosyal paydaş almış (entegrasyon): Metro FM ve Cevahir AVM. Onlarla duyuru kanalı olarak işbirliği yapıyor. Çok şirin bir de web sitesi yapmışlar: www.competus.com.tr Katılmak için orada bir ‘tık’ yetiyor...
İletişimi yöneten PR şirketi Bizce yeni kurulmuş fakat tecrübeli arkadaşlar. İşlerini gayet iyi yapmışlar. Sadece bir tek önerim var. Jürinin kimlerden oluştuğunu hiçbir yerde göremedim. Önemli ve etkili kişilerden oluşacak bir jüri iyi bir iletişim aracı olabilirdi...
İletişim sektörü şeffaflaşıyor
Uzun bir süre iletişim danışmanlığı sektörü kendi içinde bilgi üretme konusunda eksikliydi. Şimdilerde bu engel açıldı. İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneği İDA son iki yıldır Türkiye’deki sektörle ilgili bilgileri üyelerinden derliyor ve dünya çatı örgütü ICCO’ya bildiriyor. ICCO da yılda iki kez bu bilgileri web sitesinde yayınlıyor.
Yeni ‘Dünya Raporu’ da geçenlerde yayınlandı. İletişimle ilgili herkesin bir göz atmasında yarar var. Hangi sektörler ve hizmetler gelişiyor, hangileri geriliyor; gelirler, çalışan sayıları ne durumda... Bütün bu bilgileri hem ülke bazında hem de dünya genelinde karşılaştırmalı olarak bulmak mümkün. ICCO’nun web sitesi şöyle: www.iccopr.com
IDA Başkanı Meral Saçkan’ın açıklama ve yorumlarına ise www.ida.org.tr’den ulaşmak mümkün. IDA’ya üye ve kendileriyle ilgili şeffaf bilgiler veren 15 iletişim danışmanlığı şirketi şunlar: Alesta Halkla İlişkiler ve Danışmanlık, Assist İletişim Danışmanlığı, Bersay İletişim Danışmanlığı, BG İletişim Basın ve Halkla İlişkiler, Effect Halkla İlişkiler ve Multimedya, Excel Halkla İlişkiler ve Stratejik İletişim/Hill & Knowlton, Global Tanıtım Halkla İlişkiler, Grup 7 İletişim Hizmetleri, MPR Pazarlama Halkla İlişkiler, NPR İletişim Danışmanlığı, Orsa Stratejik İletişim Danışmanlığı, PR Aktif İletişim Hizmetleri, Rekta Halkla İlişkiler, Tribeca İletişim Danışmanlık, Zarakol İletişim Hizmetleri.
Şeytan detaylarda gizliymiş
Reklamlarla ilgili bazen öyle ilginç tespitler geliyor ki, Türk izleyicisinin dikkati konusunda şaşıp kalmamak elde değil. Mehmet Tepeli Gillette'in yeni ürünü M3 Power'in reklamına takılmış. Diyor ki “Geçenlerde Wired dergisini okurken, Gillete'in aynı kategorisinde çok daha yeni ve gelişmiş bir ürünü Amerika'da pazarlamakta olduğu dikkatimi çekti. Sonradan anladım ki M3 Power aslında Amerika'da bir önceki nesil ürün gurubuna giriyor. Acaba bu kategoride daha gelişmiş bir ürün varken (5 bıçaklı, zor bölgeleri kesmek için özel geliştirilmiş ekstra kesici ile) neden daha önceki modeli Türkiye piyasasına sürüyorlar. İnsanlar denemek için bu modeli alacak ve 1-2 yıl sonra bu makinalar ellerinde kalacak. Neticede ortada israf ortaya çıkaran bir durum var.”
Bir uyarı da Onur Ayangil’den. Bu kez Sinpaş reklamlarıyla ilgili: “İlanda "Paris İstanbul'a geliyor" sloganı değişik dillerden yayınlanıyor. Fransızcası da şöyle yazılmış: "Paris viens a Istanbul". Oysa lise düzeyinde Fransızca bilgisi olan herkesin bileceği şekilde, venir (gelmek) fiilinin şimdiki zaman (indicatif présent) 3üncü tekil şahıs çekimi vient şeklindedir. Bu durumda slogan doğru fransızcayla "Paris vient a Istanbul" olacaktır. Bir reklamda böylesi bir hataya, bilmem siz ne diyorsunuz.”
Ne diyelim... Allah! diyoruz...