Marketing Türkiye Nisan 2023
Marka yüzü ve uyum
Marka yüzü seçmek hiç de kolay değildir… Kolay sanılır ama bu süreç aslında insan, para ve zaman kaynağını boşa harcamaya neden olacak çeşitli tuzaklar içerir.
Öncelikle ‘marka vaadi’ ile ‘marka yüzü’nün dünya görüşünün ve duruşunun uyum içinde olması şarttır. En büyük tuzak ise ‘ilginçlik’tir. Çok ilginç bir fikir gelir aklınıza, “Ohh” dersiniz, “medyada her yerde haber olur”… Sonra gidersiniz peşinden… Haber de olur gerçekten ama markaya hiçbir yararı olmayabilir…
1997 yılında Rolls-Royce’un Türkiye temsilciliğini üstlenen kuruluş, bunu hedef kitlesine bir lansmanla duyurmak istemişti.
Hiçbir masraftan kaçınmayarak bir kokteyl düzenlediler. Etkinlik sırasında Rolls-Royce, ışık ve ses efektleriyle belirecek ve içinden bir ünlü çıkacaktı.
Kim çıktı sizce arabanın içinden? Charlie Chaplin kılığına girmiş rahmetli Levent Kırca…
Tabii o zaman Kırca inanılmaz popüler… “Olacak O Kadar” ile yıllardır ortalığı kasıp kavuruyor… Ancak, orta sınıf ve orta alt sınıfların görüşünü temsil ediyor, yani markanın hedef kitlesinden ayrı bir dünyayı…
Nitekim, Kırca ve ‘Chaplin performansı’ her yerde haber oldu; fakat Rolls-Royce’un algısına ne olduğunu kimse hâlâ bilmiyor…
Bu bağlamda Murat Yıldırım ve oyuncu eşi İman Elbani’nin rol aldıkları Rams City reklamı hedefi 12’den vurmuş. Yeni bebek sahibi olan çift, markayla bütünleştikleri gibi ‘güven’, ‘hız’, ‘huzur’ gibi kavramların algılanmasına doğrudan katkı getirmişler. Çığırtkanlıktan uzak, sakin ancak hedef kitlesiyle birebir buluşan ender işlerin arasında yerlerini almışlar. Reklam filmini çeken BKM’yi kutluyoruz.
İlginç ve iyi de olunur
Şu ‘ilginçlik’ meselesini yukarıdaki yazımızda olduğu gibi hırpaladığımız çok oluyor. Belki konuyu biraz daha açmak gerekir.
Bir şeyin ilginç olması, dikkat çekici olması kötü değildir. Bir şeyin yalnızca ilginç ya da yalnızca dikkat çekici olması faydasızdır… Hani içi boş güzeller gibi… Kendisine baktırır baktırmasına da mutlulukla, huzurla, aile kurmakla ilgileri olamaz… Kişiye duygusal bir katma değer getiremez, hatta yanlış gönül yatırımına yol açtığından götürdüğü bile olur…
Ancak işçiliği sağlam, altı dolu, mesajı kuvvetli işler, bir de dikkat çekiciyse (ilginç) tadından yenmez…
Coca-Cola’nın “Masterpiece” kampanyası da ‘ilginç ve iyi’ işler kategorisinde değerlendirilebilir. Markanın bir süredir sahiplendiği “Real Magic” (Gerçek Sihir) sloganına hem biçimiyle hem de içeriğiyle hizmet ediyor. Coca-Cola şişesinin klasik tablolar arasında seyahat etmekle kalmadığını, aynı zamanda bu resimlerin üslubuna uygun şekilde değiştiğini de görüyoruz. Bu dünyanın belki de en popüler ürününün, hiç de ihtiyacı olmadığı biçimde sanatsal derinlikle yoğrulmuş bir kampanyayla ilerlemesi cesaret ister, risk taşır… Ancak, risk almadan da kazanılmaz. Coca-Cola kazanmış…
İletişimi olmayan iletişim kampanyası
İletişim alanında bir başka ‘ilginç’, kayıtlara geçecek ve akademik boyutta da incelenecek vaka, TOGG’un lansmanıdır.
Bu sayfaların okurları sık sık iletişim uygulamalarında üç aşamadan söz ettiğimize tanıklık etmişlerdir: 1. Aşama: Öncesi, 2. Aşama: Sırası ve 3. Aşama: Sonrası…
TOGG’un yıllar öncesinden başlayan “1. Aşama” çalışmaları o kadar etkili, o kadar derinlikli ve bir o kadar da kesintisiz, uzun aşamalı idi ki neredeyse 2. ve 3. aşamalara gerek kalmadı.
Böyle bir olay daha önce yaşanmış mı bilemiyorum; 24 saatte 22 bin 150 adet ön sipariş alınmış. Pazarlama iletişimi adına kılını kıpırdatmadan benzer bir sonuca hangi marka ulaşmıştır hatırlamıyorum…
Başta Türkiye’nin sahip olduğu otomotiv sanayinin en iyi yetişmiş yöneticilerinden TOGG CEO’su Gürcan Karakaş olmak üzere projeye inanan ve destekleyen herkesi kutlamak lazım.
İYİ Parti ve CHP’den ‘ilginç’ görsel kullanım
Siyasi partilerimizin iletişimi de hayli ilginç boyutta seyrediyor. Biz bu yazıyı hazırlarken iki partinin dikkat çeken iki görsel anlatımı tartışma konusuydu… Bizce bu durum bile belli ölçüde başarının göstergesidir.
İYİ Parti liderinin öne çıktığı, “Birlikte Kazanacağız! Tarih Yazacağız!” sloganıyla hazırlanan reklam filminde, hem 6’lı Masa’nın gücü vurgulanırken hem de kampanyanın sırtını belli bir ölçüde İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlarına dayadığı ifade ediliyor.
Mesaj çok net… İşin başından beri belli bir duruş sergileyen İYİ Parti Genel Başkanı’nın da nerede durduğunu gayet açık ve net gösteriyor… İdeolojik ve siyasi boyutu tartışmam; ancak iletişim boyutunda son derece ilginç ve başarılı bir uygulama gibi görünüyor…
Benzer bir görsel ilginçlik de Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun kullandığı logotype (Aradaki “Adayı” sözcüğü okunmayacak şekilde yazılarak “Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu” ifadesini görünür kılan yazı grubu) ve 16 yıldızlı, Türk bayraklı Cumhurbaşkanlığı forsunu çağrıştıran amblem…
Bu da tartışma konusu yapıldı. “Annesinin topuklu ayakkabılarını giyip rujunu sürmüş kız çocuğu” benzetmesini yapanlar da oldu… Bu köşede işin siyasi değil, iletişim boyutunu tartışırız. Bu bağlamda da bizce ‘ilginç’ ve ‘başarılı’dır…
Marka yüzü seçmek hiç de kolay değildir… Kolay sanılır ama bu süreç aslında insan, para ve zaman kaynağını boşa harcamaya neden olacak çeşitli tuzaklar içerir.
Öncelikle ‘marka vaadi’ ile ‘marka yüzü’nün dünya görüşünün ve duruşunun uyum içinde olması şarttır. En büyük tuzak ise ‘ilginçlik’tir. Çok ilginç bir fikir gelir aklınıza, “Ohh” dersiniz, “medyada her yerde haber olur”… Sonra gidersiniz peşinden… Haber de olur gerçekten ama markaya hiçbir yararı olmayabilir…
1997 yılında Rolls-Royce’un Türkiye temsilciliğini üstlenen kuruluş, bunu hedef kitlesine bir lansmanla duyurmak istemişti.
Hiçbir masraftan kaçınmayarak bir kokteyl düzenlediler. Etkinlik sırasında Rolls-Royce, ışık ve ses efektleriyle belirecek ve içinden bir ünlü çıkacaktı.
Kim çıktı sizce arabanın içinden? Charlie Chaplin kılığına girmiş rahmetli Levent Kırca…
Tabii o zaman Kırca inanılmaz popüler… “Olacak O Kadar” ile yıllardır ortalığı kasıp kavuruyor… Ancak, orta sınıf ve orta alt sınıfların görüşünü temsil ediyor, yani markanın hedef kitlesinden ayrı bir dünyayı…
Nitekim, Kırca ve ‘Chaplin performansı’ her yerde haber oldu; fakat Rolls-Royce’un algısına ne olduğunu kimse hâlâ bilmiyor…
Bu bağlamda Murat Yıldırım ve oyuncu eşi İman Elbani’nin rol aldıkları Rams City reklamı hedefi 12’den vurmuş. Yeni bebek sahibi olan çift, markayla bütünleştikleri gibi ‘güven’, ‘hız’, ‘huzur’ gibi kavramların algılanmasına doğrudan katkı getirmişler. Çığırtkanlıktan uzak, sakin ancak hedef kitlesiyle birebir buluşan ender işlerin arasında yerlerini almışlar. Reklam filmini çeken BKM’yi kutluyoruz.
İlginç ve iyi de olunur
Şu ‘ilginçlik’ meselesini yukarıdaki yazımızda olduğu gibi hırpaladığımız çok oluyor. Belki konuyu biraz daha açmak gerekir.
Bir şeyin ilginç olması, dikkat çekici olması kötü değildir. Bir şeyin yalnızca ilginç ya da yalnızca dikkat çekici olması faydasızdır… Hani içi boş güzeller gibi… Kendisine baktırır baktırmasına da mutlulukla, huzurla, aile kurmakla ilgileri olamaz… Kişiye duygusal bir katma değer getiremez, hatta yanlış gönül yatırımına yol açtığından götürdüğü bile olur…
Ancak işçiliği sağlam, altı dolu, mesajı kuvvetli işler, bir de dikkat çekiciyse (ilginç) tadından yenmez…
Coca-Cola’nın “Masterpiece” kampanyası da ‘ilginç ve iyi’ işler kategorisinde değerlendirilebilir. Markanın bir süredir sahiplendiği “Real Magic” (Gerçek Sihir) sloganına hem biçimiyle hem de içeriğiyle hizmet ediyor. Coca-Cola şişesinin klasik tablolar arasında seyahat etmekle kalmadığını, aynı zamanda bu resimlerin üslubuna uygun şekilde değiştiğini de görüyoruz. Bu dünyanın belki de en popüler ürününün, hiç de ihtiyacı olmadığı biçimde sanatsal derinlikle yoğrulmuş bir kampanyayla ilerlemesi cesaret ister, risk taşır… Ancak, risk almadan da kazanılmaz. Coca-Cola kazanmış…
İletişimi olmayan iletişim kampanyası
İletişim alanında bir başka ‘ilginç’, kayıtlara geçecek ve akademik boyutta da incelenecek vaka, TOGG’un lansmanıdır.
Bu sayfaların okurları sık sık iletişim uygulamalarında üç aşamadan söz ettiğimize tanıklık etmişlerdir: 1. Aşama: Öncesi, 2. Aşama: Sırası ve 3. Aşama: Sonrası…
TOGG’un yıllar öncesinden başlayan “1. Aşama” çalışmaları o kadar etkili, o kadar derinlikli ve bir o kadar da kesintisiz, uzun aşamalı idi ki neredeyse 2. ve 3. aşamalara gerek kalmadı.
Böyle bir olay daha önce yaşanmış mı bilemiyorum; 24 saatte 22 bin 150 adet ön sipariş alınmış. Pazarlama iletişimi adına kılını kıpırdatmadan benzer bir sonuca hangi marka ulaşmıştır hatırlamıyorum…
Başta Türkiye’nin sahip olduğu otomotiv sanayinin en iyi yetişmiş yöneticilerinden TOGG CEO’su Gürcan Karakaş olmak üzere projeye inanan ve destekleyen herkesi kutlamak lazım.
İYİ Parti ve CHP’den ‘ilginç’ görsel kullanım
Siyasi partilerimizin iletişimi de hayli ilginç boyutta seyrediyor. Biz bu yazıyı hazırlarken iki partinin dikkat çeken iki görsel anlatımı tartışma konusuydu… Bizce bu durum bile belli ölçüde başarının göstergesidir.
İYİ Parti liderinin öne çıktığı, “Birlikte Kazanacağız! Tarih Yazacağız!” sloganıyla hazırlanan reklam filminde, hem 6’lı Masa’nın gücü vurgulanırken hem de kampanyanın sırtını belli bir ölçüde İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlarına dayadığı ifade ediliyor.
Mesaj çok net… İşin başından beri belli bir duruş sergileyen İYİ Parti Genel Başkanı’nın da nerede durduğunu gayet açık ve net gösteriyor… İdeolojik ve siyasi boyutu tartışmam; ancak iletişim boyutunda son derece ilginç ve başarılı bir uygulama gibi görünüyor…
Benzer bir görsel ilginçlik de Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun kullandığı logotype (Aradaki “Adayı” sözcüğü okunmayacak şekilde yazılarak “Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu” ifadesini görünür kılan yazı grubu) ve 16 yıldızlı, Türk bayraklı Cumhurbaşkanlığı forsunu çağrıştıran amblem…
Bu da tartışma konusu yapıldı. “Annesinin topuklu ayakkabılarını giyip rujunu sürmüş kız çocuğu” benzetmesini yapanlar da oldu… Bu köşede işin siyasi değil, iletişim boyutunu tartışırız. Bu bağlamda da bizce ‘ilginç’ ve ‘başarılı’dır…