McLuhan iyi ki bugünleri görmedi…
15 aĞUSTOS 2011
Marshall McLuhan’ın 21 Temmuz’da 100’üncü yaş günü kutlandı. Etkinlikler yıl boyu da sürecekmiş… Bizim de anılarımız canlandı…
İletişimcilerin ustası öleli dört yıl olmuştu. 1984 yılının Ekim ayı Sanat Olayı dergisinde rahmetli Attilâ İlhan’ın önerisiyle dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü iletişim kuramcısı Marshall McLuhan’ı anlatmaya çalışmıştık. Sanat Olayı ciltlerinden arayıp bu sayıyı buldum. Haluk Şahin, Önder Şenyapılı makale yazmışlar ve Cihat Hazerdağlı, Ertuğrul Özkök ile röportaj yapmış.
Dosyanın ‘giriş yazısı’ şöyle başlıyor: “’Özgeçmiş, baskı tekniğinin bulunması ile ortaya çıkmış tehlikeli bir sanattır’ diyor McLuhan.”
Bugün hayırlısıyla başlamış olan ‘Bozcaada çalışma tatilimiz’ sırasında bolca sohbet olanağı bulacağımız Haluk Şahin hoca, tam da McLuhan fırtınasının estiği yıllarda Amerika’daymış. O’nun deyişiyle “Gençlik patlamasının doruk yılları, McLuhan’ın da altın yılları”na rastlıyor...
Haluk’un sayfalarını “Sanat, neyi sanat olarak yutturabilirsen o’dur” diyen afiş örnekleri ile hazırlamışız. McLuhan’a o yıllarda çok fazla önem verdiği için biraz kendisini eleştirse de, “McLuhan hâlâ insanı düşündürebiliyor!” diye bitirmiş o yazısını...
Ertuğrul Özkök de, “bir iletişim provokatörü” olarak nitelediği usta kuramcının, aracın mesaj olduğu yolundaki görüşüne,“Toplumsal olguların tek bir etkenle açıklanamayacağını öğreneli çok oldu” diyerek katılmadığını söylemiş. Özkök sanki yıllar sonra pek çok kişinin kafasına dank edecek olan gerçeği o günden görmüş:
Finans kapitalin çöküşünün arkasındaki ‘ruhsuzluğu’… Ve de Türkiye gibi ‘değerler’ sistemi hâlâ tam olarak sarsılmamış pek çok ülkenin neden ayakta kalabilme şansının fazla olduğunu… Ve de, iletişimle kitlelerin beynini dilediğiniz gibi maniple edemeyeceğinizi… Mecrayı etkili ve akıllıca ‘kullandığınızda’ hedeflediğiniz her türlü algılama noktasına kolaylıkla ulaşılamayacağını…
Özkök’ün reklamcı dilindeki “media” ile McLuhan’ın kastettiği “araç” sözcüğü arasındaki ayrımı açıkladığı şu cümleler çok önemli:
“Reklamcılar media ile daha çok mesajı taşıyacak aracı kastediyorlar. McLuhan ise media’dan insanların yeteneklerini uzatan, genişleten her şeyi anlıyor. Ona göre örneğin bir tekerlek ne ise, telefon ve radyo da aynı şeydir.”
Bir kuramcının reklam sloganı gibi tek bir cümleyle dünya tarihinde izini bırakacak olmasında tuhaf bir hoşluk bulduğumu belirtmeliyim: “Araç, mesajın kendisidir” …
Araç, mesajın önünde ise, tasallutlar dünyasından kendisini korumasını bilemeyen insan ‘kuşu’, ulaşım, iletişim teknolojilerinin, dolayısıyla araçların ve elbette bu araçları formatlayan merkezlerin öksesine yapışıp kalır mı?
Eğer yapışıp kalırsa, o zaman ortaya çıkmasında insan psikolojisinin büyük rol oynadığı kabul edilen 2008 ve 2011 küresel krizlerinin bu derece etkili olmasını McLuhan usta nasıl açıklardı acaba… Hadi o “Küçücük köyde” tüm araçlara egemen olan ‘güçler’ insanları kendi ‘kafalarına takılarak’ yönlendirsinler bakalım…
McLuhan’ın “küresel köy”ü çökmekte mi ve de Attilâ İlhan ve bizim arkadaşlar 27 yıl önce ‘Sanat Olayı’nda bu olayı ‘görmeseler’ de en azından ‘hissetmiş’ miydiler?
Önder Şenyapılı’nın şu cümlesini atlamak mümkün mü?: “McLuhan’ı gerçekten anlamak için çaba gösterenler, McLuhan’ın kendisinin bir ileti (mesaj) olduğu yargısını paylaşacaklardır.”
Hem de nasıl bir mesaj… Bu mesajı şimdi daha iyi anlıyoruz…
Obama, Sarkozy, Merkel ve Berlusconi dörtlüsüne baktıkça ve de dünyanın şu içinde geçtiği döneme ellerinde tüm iletişim kanallarını, araçlarını, mesajlarını (!) bulunduran bu tek kelimeyle ‘beceriksizlik simgesi’ dörtlünün damgasını vuracağını düşünmek, en azından beni korkutuyor…
Sanırım McLuhan’ı da korkuturdu…
Bu dörtlüye bakınca “Evet” diyorum, “Özgeçmiş, gerçekten de tehlikeli bir sanatmış”.
İletişimcilerin ustası öleli dört yıl olmuştu. 1984 yılının Ekim ayı Sanat Olayı dergisinde rahmetli Attilâ İlhan’ın önerisiyle dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü iletişim kuramcısı Marshall McLuhan’ı anlatmaya çalışmıştık. Sanat Olayı ciltlerinden arayıp bu sayıyı buldum. Haluk Şahin, Önder Şenyapılı makale yazmışlar ve Cihat Hazerdağlı, Ertuğrul Özkök ile röportaj yapmış.
Dosyanın ‘giriş yazısı’ şöyle başlıyor: “’Özgeçmiş, baskı tekniğinin bulunması ile ortaya çıkmış tehlikeli bir sanattır’ diyor McLuhan.”
Bugün hayırlısıyla başlamış olan ‘Bozcaada çalışma tatilimiz’ sırasında bolca sohbet olanağı bulacağımız Haluk Şahin hoca, tam da McLuhan fırtınasının estiği yıllarda Amerika’daymış. O’nun deyişiyle “Gençlik patlamasının doruk yılları, McLuhan’ın da altın yılları”na rastlıyor...
Haluk’un sayfalarını “Sanat, neyi sanat olarak yutturabilirsen o’dur” diyen afiş örnekleri ile hazırlamışız. McLuhan’a o yıllarda çok fazla önem verdiği için biraz kendisini eleştirse de, “McLuhan hâlâ insanı düşündürebiliyor!” diye bitirmiş o yazısını...
Ertuğrul Özkök de, “bir iletişim provokatörü” olarak nitelediği usta kuramcının, aracın mesaj olduğu yolundaki görüşüne,“Toplumsal olguların tek bir etkenle açıklanamayacağını öğreneli çok oldu” diyerek katılmadığını söylemiş. Özkök sanki yıllar sonra pek çok kişinin kafasına dank edecek olan gerçeği o günden görmüş:
Finans kapitalin çöküşünün arkasındaki ‘ruhsuzluğu’… Ve de Türkiye gibi ‘değerler’ sistemi hâlâ tam olarak sarsılmamış pek çok ülkenin neden ayakta kalabilme şansının fazla olduğunu… Ve de, iletişimle kitlelerin beynini dilediğiniz gibi maniple edemeyeceğinizi… Mecrayı etkili ve akıllıca ‘kullandığınızda’ hedeflediğiniz her türlü algılama noktasına kolaylıkla ulaşılamayacağını…
Özkök’ün reklamcı dilindeki “media” ile McLuhan’ın kastettiği “araç” sözcüğü arasındaki ayrımı açıkladığı şu cümleler çok önemli:
“Reklamcılar media ile daha çok mesajı taşıyacak aracı kastediyorlar. McLuhan ise media’dan insanların yeteneklerini uzatan, genişleten her şeyi anlıyor. Ona göre örneğin bir tekerlek ne ise, telefon ve radyo da aynı şeydir.”
Bir kuramcının reklam sloganı gibi tek bir cümleyle dünya tarihinde izini bırakacak olmasında tuhaf bir hoşluk bulduğumu belirtmeliyim: “Araç, mesajın kendisidir” …
Araç, mesajın önünde ise, tasallutlar dünyasından kendisini korumasını bilemeyen insan ‘kuşu’, ulaşım, iletişim teknolojilerinin, dolayısıyla araçların ve elbette bu araçları formatlayan merkezlerin öksesine yapışıp kalır mı?
Eğer yapışıp kalırsa, o zaman ortaya çıkmasında insan psikolojisinin büyük rol oynadığı kabul edilen 2008 ve 2011 küresel krizlerinin bu derece etkili olmasını McLuhan usta nasıl açıklardı acaba… Hadi o “Küçücük köyde” tüm araçlara egemen olan ‘güçler’ insanları kendi ‘kafalarına takılarak’ yönlendirsinler bakalım…
McLuhan’ın “küresel köy”ü çökmekte mi ve de Attilâ İlhan ve bizim arkadaşlar 27 yıl önce ‘Sanat Olayı’nda bu olayı ‘görmeseler’ de en azından ‘hissetmiş’ miydiler?
Önder Şenyapılı’nın şu cümlesini atlamak mümkün mü?: “McLuhan’ı gerçekten anlamak için çaba gösterenler, McLuhan’ın kendisinin bir ileti (mesaj) olduğu yargısını paylaşacaklardır.”
Hem de nasıl bir mesaj… Bu mesajı şimdi daha iyi anlıyoruz…
Obama, Sarkozy, Merkel ve Berlusconi dörtlüsüne baktıkça ve de dünyanın şu içinde geçtiği döneme ellerinde tüm iletişim kanallarını, araçlarını, mesajlarını (!) bulunduran bu tek kelimeyle ‘beceriksizlik simgesi’ dörtlünün damgasını vuracağını düşünmek, en azından beni korkutuyor…
Sanırım McLuhan’ı da korkuturdu…
Bu dörtlüye bakınca “Evet” diyorum, “Özgeçmiş, gerçekten de tehlikeli bir sanatmış”.