Meclis Kavgasında kim kazandı kim kaybetti?
14 Şubat 2010 Akşam Gazetesi
Her atasözünün bir karşı atasözü bulunduğunu keşfettiğimde iş işten geçmişti... Rapaille'in deyişiyle 'imprint'lerim, benim deyişimle ise 'ön kayıtlarım', içinde yaşadığım toplumla koşut ortak ruhi şekillenmem çoktan gerçekleşmişti...
Ondan sonrası, geriye dönüp pek hatırlamak istemediğim, yaman ve uzun soluk gerektiren bir serüvendi...
Yıllarca 'Ayağını yorganına göre uzattıktan' sonra birden 'Vizyon sahibi' olman ve 'içinde bulunduğun koşulları zorlaman gerektiğini' fark ediyordun...
***
'Yalan söylemek' en büyük günahtı... Fakat sonraları bir bakıyordun etrafında 'doğru' söyleyen yoktu... Political Correctness (siyasi doğruculuk) idi geçerli olan. Ya da 'her söylediğin doğru olmalıydı ama her doğruyu söylememeliydin'...
'Damlaya damlaya' bırakın göl olmayı, su birikintisi bile oluşmuyordu. Enflasyon alıp götürüyordu her şeyi; buna karşılık parayla para kazanmayı, bu kazancı da enflasyon rasyolarının üzerinde tutmayı öğrenmen gerekiyordu...
'Erkekliğin onda dokuzu kaçmak, onda biri de hiç görünmemekti'... Çocukluğumuzda sık sık duyardık bu sözü... Oysa liderliğin en büyük vasfının 'cesaret' olduğunu öğrenmemiz için çok zaman geçmesi gerekmeyecekti... Ayrıca Platon'un 'korkanların köle, korkmayanların efendi olacağını' söylediğine yıllar sonra tanık olacaktık...
***
'Merak'la da ilgili durum daha az vahim değildi... Çocukluğumdan beri 'Merakın ne kadar yanlış ve kötü oluğunu' anlattılar bana. Oysa bunu doğrulayan ne kadar atasözü, özdeyiş vardı ise, 'merakın yaşamın ve başarının dinamosu' olduğunu dile getiren bir o kadar da özlü söz vardı...
Kubrick'in dersinde Schiller'in 'Der Taucher'ini (Dalgıç) okuyup 'merak' konusunu enine boyuna tartıştığımızda İstanbul Erkek Lisesi 5 Fen A öğrencisiydim... Ve çok şaşırmıştım. Taşların yerine oturması için bir o kadar yıl daha geçmiş olması gerekeceğini, ancak bir o kadar yıl daha geçtikten sonra anlayacaktım...
***
Merak...
Mesela Meclis'teki itiş kakış konusunda bu millet ne düşünüyor?... Herkes bir kelam etti. MetroPOLL Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi yöneticisi Prof. Dr. Özer Sencar 'meraksızlara inat' durumu 'merak' etmiş. İstanbul'da 39 ilçede, 05- 09 Şubat 2010 tarihleri arasında, toplam 2.426 kişi ile görüşülerek bir araştırma yapılmasını sağlamış. Sonuçlar çok çarpıcı.
Bir kere şunu söyleyelim ki İstanbul, Türkiye genelini çok az yanılma payı ile yansıtıyor. Siz buna rağmen rakamlara İstanbul halkının algılayışını yansıtması açısından bakın...
Meclis'teki tatsız olaydan kim sorumlu, diye sormuşlar. Sonuç şöyle:
AK Parti MHP İkisi de Hiçbiri
AK Partili seçmen 5,7 51,8 17,8 2,4 22,3
CHP'li seçmen 42,4 7,9 30,5 2,1 17,2
MHP'li seçmen 53,2 7,9 23,7 0,7 14,4
Bir de Başbakan'ın tavrını onaylayıp onaylamadıklarını sormuşlar. Şu yanıtlar alınmış:
AK Parti'li seçmen 64,8 22,4 12,8
CHP'li seçmen 8,2 79,8 12,0
MHP'li seçmen 15,1 77,0 7,9
DTP/BDP'li seçmen 37,9 50,0 12,1
Diğerleriyle birlikte ORTALAMA 36,8 48,7 14,5
AK Parti'li seçmen 8,2 75,5 16,3
CHP'li seçmen 27,0 56,0 17,0
MHP'li seçmen 48,2 41,0 10,8
DTP/BDP'li seçmen 12,1 77,6 10,3
Diğerleriyle birlikte ORTALAMA 17,2 64,2 18,6
Burada üç şey dikkat çekici... 1. Sempati duyduğu partiyi ve liderini sorumlu tutanların ('ikisi de' diyenleri de işe katarak bakın) oranları. 2. MHP'nin belki bir miktar fazla, ancak her iki liderin ve partinin de kan kaybetmiş olması.
3. CHP sempatizanlarının tutumları... Hele de MHP'ye yakın olanlarınkiyle karşılaştırıldığında... Nereden bakarsanız bakın, olayın kazananı olmadığı aşikar... Araştırmanın tamamını isteyenlerwww.metropoll.com.tr adresinden ilgililerle temas kurabilirler...
NOT
Merak ettim okudum.
Rivayet şu: Romalıların kadın ve evlilik tanrıçası, aynı zamanda tanrı ve tanrıçaların kraliçesi Juno'yu hepiniz zaten biliyorsunuzdur...Efendim, bu Juno için düzenlenen festivallerdeki eğlencelerden biri de bizim gençlerin sonradan 'blind date' (kör uçuş) dedikleri şekilde eşleşmelermiş. Kızlar adlarını yazıp kavanozun içine atıyorlarmış. Erkekler de ya bismillah deyip şanslarına hangi hatun düşerse onu kavanozdan çekip Lupercalia Festivali boyunca o kızla halvet oluyorlarmış. Doğurganlığı simgeleyen Lupercalia Festivali, tarım tanrıları Lupercus ve Faunus onuruna organize ediliyormuş. Çiftleşmeler, genellikle evlilikle sonuçlanıyormuş.
M.S. 270 mi desek, 273 mü desek, bir tarihte Roma İmparatoru II. Claudius eşlerini ve ailelerini terk etmek istemeyen erkekler yüzünden savaşa götürecek asker bulmakta zorlanınca sadece bu cinsel şöleni değil tüm nişan ve evlilikleri yasaklamış. İşte o anda kahraman papaz Valentine devreye girmiş, gençleri gizli gizli evlendirmeye başlamış. Claudius bunu fark edince, Valentine'ın kafasını koparmış.
Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra Vatikan, Valentine'e 'aziz' unvanını vermiş. Roma kapılarının biri de zamanla onun adıyla anılır olmuş. Roma imparatorluğu, Aziz Valentine'in ölüm gününü de tarihe kaydetmiş:
14 Şubat 273. Valentine'in ölüm günü, böylece Sevgililer Günü olmuş...
Tüm vaftizli (zihnen ve/veya bedenen) arkadaşların St. Valentine Günü'nü kutluyorum...
Her atasözünün bir karşı atasözü bulunduğunu keşfettiğimde iş işten geçmişti... Rapaille'in deyişiyle 'imprint'lerim, benim deyişimle ise 'ön kayıtlarım', içinde yaşadığım toplumla koşut ortak ruhi şekillenmem çoktan gerçekleşmişti...
Ondan sonrası, geriye dönüp pek hatırlamak istemediğim, yaman ve uzun soluk gerektiren bir serüvendi...
Yıllarca 'Ayağını yorganına göre uzattıktan' sonra birden 'Vizyon sahibi' olman ve 'içinde bulunduğun koşulları zorlaman gerektiğini' fark ediyordun...
***
'Yalan söylemek' en büyük günahtı... Fakat sonraları bir bakıyordun etrafında 'doğru' söyleyen yoktu... Political Correctness (siyasi doğruculuk) idi geçerli olan. Ya da 'her söylediğin doğru olmalıydı ama her doğruyu söylememeliydin'...
'Damlaya damlaya' bırakın göl olmayı, su birikintisi bile oluşmuyordu. Enflasyon alıp götürüyordu her şeyi; buna karşılık parayla para kazanmayı, bu kazancı da enflasyon rasyolarının üzerinde tutmayı öğrenmen gerekiyordu...
'Erkekliğin onda dokuzu kaçmak, onda biri de hiç görünmemekti'... Çocukluğumuzda sık sık duyardık bu sözü... Oysa liderliğin en büyük vasfının 'cesaret' olduğunu öğrenmemiz için çok zaman geçmesi gerekmeyecekti... Ayrıca Platon'un 'korkanların köle, korkmayanların efendi olacağını' söylediğine yıllar sonra tanık olacaktık...
***
'Merak'la da ilgili durum daha az vahim değildi... Çocukluğumdan beri 'Merakın ne kadar yanlış ve kötü oluğunu' anlattılar bana. Oysa bunu doğrulayan ne kadar atasözü, özdeyiş vardı ise, 'merakın yaşamın ve başarının dinamosu' olduğunu dile getiren bir o kadar da özlü söz vardı...
Kubrick'in dersinde Schiller'in 'Der Taucher'ini (Dalgıç) okuyup 'merak' konusunu enine boyuna tartıştığımızda İstanbul Erkek Lisesi 5 Fen A öğrencisiydim... Ve çok şaşırmıştım. Taşların yerine oturması için bir o kadar yıl daha geçmiş olması gerekeceğini, ancak bir o kadar yıl daha geçtikten sonra anlayacaktım...
***
Merak...
Mesela Meclis'teki itiş kakış konusunda bu millet ne düşünüyor?... Herkes bir kelam etti. MetroPOLL Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi yöneticisi Prof. Dr. Özer Sencar 'meraksızlara inat' durumu 'merak' etmiş. İstanbul'da 39 ilçede, 05- 09 Şubat 2010 tarihleri arasında, toplam 2.426 kişi ile görüşülerek bir araştırma yapılmasını sağlamış. Sonuçlar çok çarpıcı.
Bir kere şunu söyleyelim ki İstanbul, Türkiye genelini çok az yanılma payı ile yansıtıyor. Siz buna rağmen rakamlara İstanbul halkının algılayışını yansıtması açısından bakın...
Meclis'teki tatsız olaydan kim sorumlu, diye sormuşlar. Sonuç şöyle:
AK Parti MHP İkisi de Hiçbiri
AK Partili seçmen 5,7 51,8 17,8 2,4 22,3
CHP'li seçmen 42,4 7,9 30,5 2,1 17,2
MHP'li seçmen 53,2 7,9 23,7 0,7 14,4
Bir de Başbakan'ın tavrını onaylayıp onaylamadıklarını sormuşlar. Şu yanıtlar alınmış:
AK Parti'li seçmen 64,8 22,4 12,8
CHP'li seçmen 8,2 79,8 12,0
MHP'li seçmen 15,1 77,0 7,9
DTP/BDP'li seçmen 37,9 50,0 12,1
Diğerleriyle birlikte ORTALAMA 36,8 48,7 14,5
AK Parti'li seçmen 8,2 75,5 16,3
CHP'li seçmen 27,0 56,0 17,0
MHP'li seçmen 48,2 41,0 10,8
DTP/BDP'li seçmen 12,1 77,6 10,3
Diğerleriyle birlikte ORTALAMA 17,2 64,2 18,6
Burada üç şey dikkat çekici... 1. Sempati duyduğu partiyi ve liderini sorumlu tutanların ('ikisi de' diyenleri de işe katarak bakın) oranları. 2. MHP'nin belki bir miktar fazla, ancak her iki liderin ve partinin de kan kaybetmiş olması.
3. CHP sempatizanlarının tutumları... Hele de MHP'ye yakın olanlarınkiyle karşılaştırıldığında... Nereden bakarsanız bakın, olayın kazananı olmadığı aşikar... Araştırmanın tamamını isteyenlerwww.metropoll.com.tr adresinden ilgililerle temas kurabilirler...
NOT
Merak ettim okudum.
Rivayet şu: Romalıların kadın ve evlilik tanrıçası, aynı zamanda tanrı ve tanrıçaların kraliçesi Juno'yu hepiniz zaten biliyorsunuzdur...Efendim, bu Juno için düzenlenen festivallerdeki eğlencelerden biri de bizim gençlerin sonradan 'blind date' (kör uçuş) dedikleri şekilde eşleşmelermiş. Kızlar adlarını yazıp kavanozun içine atıyorlarmış. Erkekler de ya bismillah deyip şanslarına hangi hatun düşerse onu kavanozdan çekip Lupercalia Festivali boyunca o kızla halvet oluyorlarmış. Doğurganlığı simgeleyen Lupercalia Festivali, tarım tanrıları Lupercus ve Faunus onuruna organize ediliyormuş. Çiftleşmeler, genellikle evlilikle sonuçlanıyormuş.
M.S. 270 mi desek, 273 mü desek, bir tarihte Roma İmparatoru II. Claudius eşlerini ve ailelerini terk etmek istemeyen erkekler yüzünden savaşa götürecek asker bulmakta zorlanınca sadece bu cinsel şöleni değil tüm nişan ve evlilikleri yasaklamış. İşte o anda kahraman papaz Valentine devreye girmiş, gençleri gizli gizli evlendirmeye başlamış. Claudius bunu fark edince, Valentine'ın kafasını koparmış.
Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra Vatikan, Valentine'e 'aziz' unvanını vermiş. Roma kapılarının biri de zamanla onun adıyla anılır olmuş. Roma imparatorluğu, Aziz Valentine'in ölüm gününü de tarihe kaydetmiş:
14 Şubat 273. Valentine'in ölüm günü, böylece Sevgililer Günü olmuş...
Tüm vaftizli (zihnen ve/veya bedenen) arkadaşların St. Valentine Günü'nü kutluyorum...