Merak, Ciddiyet, Derinlik üzerine
13 Haziran 2019 - Yeni Şafak
Bu sonuncusu dâhil bugüne kadar 3.300 köşe yazısı yazmışım… Bir de kitaplar ve süreli olmayan yayınlar için kaleme aldığım yazılar, verdiğim röportajlar, katıldığım TV ve radyo programları var. Abarttığım sanılmasın, hiçbirisiyle ilgili, Salı günü bu köşede yayınlanan “Nezaket, Zarafet, Nezahet Üzerine” başlıklı yazıdan sonraki kadar olumlu reaksiyon almamıştım…
Nezaket, zarafet, nezahete aslında ne kadar çok ihtiyacımız varmış. Ne kadar çok eksikliğini hissediyormuşuz. Ne kadar çok özlem duyuyormuşuz. Bu üç kavramı mihenk taşı gibi kullanıp siyasetçilere, sanatçılara, gazetecilere, iş insanlarına, yöneticilere ve çevresindeki tüm yakınlarına 10 üzerinden not veren verene…
İyi mi, kötü mü? Bilemedim… Çünkü dünyada ilişkileri tehdit eden en önemli unsurlardan biri, karşınızdaki kişinin ya da hedef kitlenin konfor alanını tehdit etmektir.
Nezaket, zarafet, nezahet meselesi de sorgulamaktan genellikle imtina ettiğimiz, kendimizi ve çevremizi olduğu gibi kabul etme yalanıyla yarattığımız ciddî bir konfor alanını tehdit eder. Yazı, büyük bir olasılıkla bu nedenle de ilgi çekmiştir. Çünkü herkesin içinde belli oranda sıradanlıklardan, ilkelliklerden, kabalıklardan, kendini geride bıraktığını hissettiği tüm prangalardan kurtulma arzusu vardır. Yoksa sadece kötüler kazanırdı…
Bugün başka bir konfor alanına tehdit oluşturabilecek farklı bir üçlüden söz etmek istiyoruz… (Diğer üçlemeler için bkz. 11 Haziran 2019 tarihli yazımız)
Merak, ciddiyet ve derinlik…
Özellikle bilgi toplumuna geçiş sürecinde internet kültürünün gelişmesiyle yavaş yavaş sanki anlamını yitirmeye yüz tutmuş gibi algılanan üç kavram…
Ancak tekâmülün üç olmazsa olmazı…
Merakın olmadığı bir ortamda inovasyon olabilir mi? Ezber bozmak mümkün müdür? Ya da reddiyenin reddiyesini oluşturmak? Bunlar olmadan tekâmül olabilir mi? Düşüncenin ve ruhun tekâmülü…
Peki merak tek başına yetiyor mu? Ciddiyetle istikamet verilmemiş merak, uçan kaçan bir tür malumatfuruşluktan (bilgiçlikten) öteye geçebilir mi?
Veri-enformasyon-bilgi-bilgelik yolculuğunda, gelip enformasyona takılmış, işi ansiklopedi ezberlemeye kadar götürebilen, kendisine “Google gibi insan” yakıştırmaları yapılan, yapay zekâ kadar bile analiz yeteneğine sahip olmayan, anlamayan ve anlamlandıramayan ne kadar çok bilgiç vardır, bir bakın etrafınıza…
“Neşeli cahiliye devri” denilen dönemin krallarıdır, bu ciddiyetten yoksun meraklılar…
Ciddiyet sosyal medyanın dili değildir mesela. Blogların, listeler yayınlamayı âdet hâline getirmiş web sitelerinin, foto galeriler yayınlayan haber sitelerinin… Hem ciddî olup hem de keyifli olunabileceği düşünülmez ya da keyifli işlerin ciddî, ciddî işlerin keyifli yapılabileceği… Oysa ciddiyet pusula gibidir, sebep-sonuç ilişkisinde yön belirler. Yönsüz merak da kafası kesik tavuk gibi orada oraya savrulur durur.
Geldik sonuncusuna… Merak ve ciddiyet işin olmazsa olmazı, gerekliliğidir. Ancak, zinhar yeterliliği sağlamaz. Duruş, davranış ve ifade niteliğinde yeterliliği sağlayacak olan ögeyse derinliktir. Popülerle klâsiği birbirinden ayıran temel unsurlardan bir de budur zaten: Düşünsel ve duygusal derinlik.
Şimdi işin en zor yanı geliyor… Etrafınızdakilere bu üç unsur üzerinden 10’lu skalada not verin. Kendinizi de ihmal etmeyin. Bakalım nasıl bir dünyada yaşıyorsunuz?
Bu sonuncusu dâhil bugüne kadar 3.300 köşe yazısı yazmışım… Bir de kitaplar ve süreli olmayan yayınlar için kaleme aldığım yazılar, verdiğim röportajlar, katıldığım TV ve radyo programları var. Abarttığım sanılmasın, hiçbirisiyle ilgili, Salı günü bu köşede yayınlanan “Nezaket, Zarafet, Nezahet Üzerine” başlıklı yazıdan sonraki kadar olumlu reaksiyon almamıştım…
Nezaket, zarafet, nezahete aslında ne kadar çok ihtiyacımız varmış. Ne kadar çok eksikliğini hissediyormuşuz. Ne kadar çok özlem duyuyormuşuz. Bu üç kavramı mihenk taşı gibi kullanıp siyasetçilere, sanatçılara, gazetecilere, iş insanlarına, yöneticilere ve çevresindeki tüm yakınlarına 10 üzerinden not veren verene…
İyi mi, kötü mü? Bilemedim… Çünkü dünyada ilişkileri tehdit eden en önemli unsurlardan biri, karşınızdaki kişinin ya da hedef kitlenin konfor alanını tehdit etmektir.
Nezaket, zarafet, nezahet meselesi de sorgulamaktan genellikle imtina ettiğimiz, kendimizi ve çevremizi olduğu gibi kabul etme yalanıyla yarattığımız ciddî bir konfor alanını tehdit eder. Yazı, büyük bir olasılıkla bu nedenle de ilgi çekmiştir. Çünkü herkesin içinde belli oranda sıradanlıklardan, ilkelliklerden, kabalıklardan, kendini geride bıraktığını hissettiği tüm prangalardan kurtulma arzusu vardır. Yoksa sadece kötüler kazanırdı…
Bugün başka bir konfor alanına tehdit oluşturabilecek farklı bir üçlüden söz etmek istiyoruz… (Diğer üçlemeler için bkz. 11 Haziran 2019 tarihli yazımız)
Merak, ciddiyet ve derinlik…
Özellikle bilgi toplumuna geçiş sürecinde internet kültürünün gelişmesiyle yavaş yavaş sanki anlamını yitirmeye yüz tutmuş gibi algılanan üç kavram…
Ancak tekâmülün üç olmazsa olmazı…
Merakın olmadığı bir ortamda inovasyon olabilir mi? Ezber bozmak mümkün müdür? Ya da reddiyenin reddiyesini oluşturmak? Bunlar olmadan tekâmül olabilir mi? Düşüncenin ve ruhun tekâmülü…
Peki merak tek başına yetiyor mu? Ciddiyetle istikamet verilmemiş merak, uçan kaçan bir tür malumatfuruşluktan (bilgiçlikten) öteye geçebilir mi?
Veri-enformasyon-bilgi-bilgelik yolculuğunda, gelip enformasyona takılmış, işi ansiklopedi ezberlemeye kadar götürebilen, kendisine “Google gibi insan” yakıştırmaları yapılan, yapay zekâ kadar bile analiz yeteneğine sahip olmayan, anlamayan ve anlamlandıramayan ne kadar çok bilgiç vardır, bir bakın etrafınıza…
“Neşeli cahiliye devri” denilen dönemin krallarıdır, bu ciddiyetten yoksun meraklılar…
Ciddiyet sosyal medyanın dili değildir mesela. Blogların, listeler yayınlamayı âdet hâline getirmiş web sitelerinin, foto galeriler yayınlayan haber sitelerinin… Hem ciddî olup hem de keyifli olunabileceği düşünülmez ya da keyifli işlerin ciddî, ciddî işlerin keyifli yapılabileceği… Oysa ciddiyet pusula gibidir, sebep-sonuç ilişkisinde yön belirler. Yönsüz merak da kafası kesik tavuk gibi orada oraya savrulur durur.
Geldik sonuncusuna… Merak ve ciddiyet işin olmazsa olmazı, gerekliliğidir. Ancak, zinhar yeterliliği sağlamaz. Duruş, davranış ve ifade niteliğinde yeterliliği sağlayacak olan ögeyse derinliktir. Popülerle klâsiği birbirinden ayıran temel unsurlardan bir de budur zaten: Düşünsel ve duygusal derinlik.
Şimdi işin en zor yanı geliyor… Etrafınızdakilere bu üç unsur üzerinden 10’lu skalada not verin. Kendinizi de ihmal etmeyin. Bakalım nasıl bir dünyada yaşıyorsunuz?