Merdikıpti şecaat arz ederken yine sirkatin söylemiş
04 Ekim 2022 - Yeni Şafak
Daha önce de yazmıştık… Israrlarını, sahiplenişlerini anlamak mümkün değil…
En önde Genel Başkanları, CHP yönetimi tepiniyor da tepiniyor…
“Polisevine saldıran terörist, Dilşah Ercan değildi…”
“DNA’sı tutmuyor…”
“Taksi şoförünün ifadesine dayanıyorlar…”
“Yalan söylüyorlar”…
Diyelim ki haklılar… Peki bunu ne yapacağız?
Kaynak; kürdistan24 adlı melanet saçan portal…
Şöyle diyorlar: “PKK’nın silahlı kanadı HPG’den yapılan açıklamada, Mersin’deki saldırı üstlenildi ancak saldırıda resmi makamların açıkladığı bir yayın organında muhabirlik yapması nedeniyle ‘tutuklu gazeteci’ olarak anılan Dilşah Ercan’ın yer almadığı belirtildi. Saldırıyı üstlenen HPG açıklamasında, Türkiye İçişleri Bakanlığı tarafından saldırıyı gerçekleştirdiği açıklanan, Zozan Tolan kod adlı Dilşah Ercan’ın bu eylemde yer almadığı ve ‘görevinin başında olduğu’ ifade edildi. Saldırıyı gerçekleştiren kişilerin, Sara Tolhildan kod adlı Şırnak nüfusuna kayıtlı Dilara Ürper ile Ruken Zelal kod adlı Kamışlo doğumlu Emel Feremez Hisên olduğu kaydedildi.”
Neymiş? “Dilşah Ercan görevinin başında” imiş…
Peki, görevi neymiş? Terör örgütü saflarında Mehmetçik ve Türk kolluk kuvvetlerine karşı faaliyette bulunmak…
Yani, CHP’nin “Tutuklu gazeteciler” listesine aldığı Dilşah Ercan, PKK saflarında terör eylemlerini sürdürüyormuş…
Merdikıpti şecaat arz ederken yine sirkatin söylemiş… Yani, kendilerini aklayayım derken gerçeği bir kez daha açık edivermişler…
Bu ısrar, içinde bir küstahlık da barındırıyor…O nedenle niyetleri var mı bilmiyoruz ama “Hata etmişiz… Yanlış anlamışız… Doğru tahlil edememişiz…” gibi hiçbir bahaneler öne sürerlerse de bundan sonra kabul görmez…
Algılanan, PKK ile yan yana gelindiği ve eleştirilere rağmen bu pozisyondan vazgeçilmediğidir…
Meşhur sözdür: “İlk yapılan yanlışa kaza, ikincisine hata, üçüncüsüne ise tercih denir”… Bunlarınki üçü çoktan geçti de kaç ettiğine yetişemiyoruz artık…
Gözümüze takılanlar…
En önde Genel Başkanları, CHP yönetimi tepiniyor da tepiniyor…
“Polisevine saldıran terörist, Dilşah Ercan değildi…”
“DNA’sı tutmuyor…”
“Taksi şoförünün ifadesine dayanıyorlar…”
“Yalan söylüyorlar”…
Diyelim ki haklılar… Peki bunu ne yapacağız?
Kaynak; kürdistan24 adlı melanet saçan portal…
Şöyle diyorlar: “PKK’nın silahlı kanadı HPG’den yapılan açıklamada, Mersin’deki saldırı üstlenildi ancak saldırıda resmi makamların açıkladığı bir yayın organında muhabirlik yapması nedeniyle ‘tutuklu gazeteci’ olarak anılan Dilşah Ercan’ın yer almadığı belirtildi. Saldırıyı üstlenen HPG açıklamasında, Türkiye İçişleri Bakanlığı tarafından saldırıyı gerçekleştirdiği açıklanan, Zozan Tolan kod adlı Dilşah Ercan’ın bu eylemde yer almadığı ve ‘görevinin başında olduğu’ ifade edildi. Saldırıyı gerçekleştiren kişilerin, Sara Tolhildan kod adlı Şırnak nüfusuna kayıtlı Dilara Ürper ile Ruken Zelal kod adlı Kamışlo doğumlu Emel Feremez Hisên olduğu kaydedildi.”
Neymiş? “Dilşah Ercan görevinin başında” imiş…
Peki, görevi neymiş? Terör örgütü saflarında Mehmetçik ve Türk kolluk kuvvetlerine karşı faaliyette bulunmak…
Yani, CHP’nin “Tutuklu gazeteciler” listesine aldığı Dilşah Ercan, PKK saflarında terör eylemlerini sürdürüyormuş…
Merdikıpti şecaat arz ederken yine sirkatin söylemiş… Yani, kendilerini aklayayım derken gerçeği bir kez daha açık edivermişler…
Bu ısrar, içinde bir küstahlık da barındırıyor…O nedenle niyetleri var mı bilmiyoruz ama “Hata etmişiz… Yanlış anlamışız… Doğru tahlil edememişiz…” gibi hiçbir bahaneler öne sürerlerse de bundan sonra kabul görmez…
Algılanan, PKK ile yan yana gelindiği ve eleştirilere rağmen bu pozisyondan vazgeçilmediğidir…
Meşhur sözdür: “İlk yapılan yanlışa kaza, ikincisine hata, üçüncüsüne ise tercih denir”… Bunlarınki üçü çoktan geçti de kaç ettiğine yetişemiyoruz artık…
Gözümüze takılanlar…
- OMO, Nisan ayında başlattığı kampanyayla topladığı plastik atıkları dönüştürmüş. Böylece önce Ağrı’da, şimdi de Trabzon Akçaabat Uğurlu İlkokulu’nda oyun parkları kurmuşlar. Sloganları da malumunuz: “OMO İyilik için Kirlenmek Güzeldir”… Kirlenmek kavramı, yan anlamları düşünülünce çok riskliydi… Ancak OMO yıllar içinde bunu gayet doğru yöneterek, hayata karışmak, deneyimlemek, öğrenmek ve eğlenmek kavramlarından başkasını akla getirmeyecek biçimde konumlamayı başardı… (Dilara Oskay, Sobraz İletişim)
- Güney Marmara’da elektrik dağıtım hizmeti veren Uludağ Enerji Dağıtım AŞ (UEDAŞ), yılda en az 3 kez düzenlediği eğitimlerle personelini sahadaki risklere karşı hazırlıyormuş. Çalışma, elektrik, beton, ağaç ya da kafes direklerine iş güvenliği açısından nasıl tırmanılacağı, topraklamanın nasıl yapılacağı, elektrik enerjisinin kontrolü ve yapılacak işlerin pratik yolları üzerineymiş. Bu türden iletişim, dışarı değil, içeri doğru yapılır… Yani hedef kitlesi daha çok sosyal paydaşlar, çalışanlar ve potansiyel çalışanlardır… Personel, bir firmanın en önemli ve güvenilir sözcüsüdür… O nedenle ihmal edilmemelidir… (Mustafa Boran, omg! İletişim)
- Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin (TGSD) bu yıl 15.’sini 5 Ekim’de düzenleyeceği İstanbul Hazır Giyim Konferansı’nda ‘Yeşil Devrim’ konusu masadaymış. Konferansın açılış konuşmalarını Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, TGSD Başkanı Ramazan Kaya, Uluslararası Hazır Giyim Federasyonu (IAF) Başkanı Cem Altan ile İTHİB Başkanı Ahmet Öksüz yapacakmış. Tohumdan kumaşın üretimine, oradan da müşteri deneyimine kadar her sürecin çevre duyarlılığı ve sürdürülebilirlik çerçevesinde nasıl ele alınabileceği tartışılacakmış. (Yıldırım Özcan, Time İletişim)
- Domestos, Millî Eğitim Bakanlığı iş birliğiyle harika bir işe imza atmış; İstanbul’daki okullar için “Okul hijyen hareketi” başlatmış… İstanbul’daki tüm okulların ‘Okulum Temiz’ belgesini almalarını sağlayacak, onlarca okulun tuvaletlerini yenileyeceklermiş… Ancak… Bazı eksiklikler var… “Onlarca okul” derken tam olarak sayı kaç acaba?.. Bahsettikleri belgenin alınması nasıl sağlanıyor; belgeyi kim veriyor?.. Bir de “Son damlasına kadar okullara sözümüz var” demişler… Söz konusu tuvalet olunca “son damla” ifadesi pek de hoş çağrışımlar yapmıyor…